Amerikalı sığır kralı boşanmak istemiyor ! e minberi aşa etmel güzel karısının mele hazin :eklerdi. İerini göremiyec: ğ istidası | meye verdiği cevapta, ni Müzik hal sahnelerine çıkmasın- dan menedi ank R.... isted Reis sözü mii : vermiştir. Avukat eşi İ | İ İ — Müekkilim, kendisine bir yu- © Va kurmak için artistle evlenmiş- | NK. Artist te, Amerikada birleş- | mek için bir muhacir pasaportu l | bir kaç ay dönece- ğine ira İncil ü üzerine el koyarak Jane Aubert ve sığır kralı Morris masına o kadar müteessir oldu ki, i istedi. B a mi mucize kabilinden borçludur. Artistin avukatı bu iddiaya ce- vap vererek dedi ki — Miralayın avukatı, müekki- lemin bir Amerikalı ile evlenme- sine rağmen hâlâ Fransız ibi yetinde bulunduğunu v. iğ ar la kocasının muvafakati dık. ça mukavele e id- dia ediyor. ii ilmi Mor- ris Şikagoda ie Amerikan kanununu tatbik mii lâzımdır. Şikagoda hüküm süren kanunlara gelince, evli bi: kadın, bütün medeni hakları haiz- er Germe a zarar ve ziyan sıkma! orsa, bunu bir tesadüfe AKŞAM ————.. Sahife 9 Bİ e Her akşam bir hikâye | Lİ Jar koş ta yanımda çüncü defa olarak Zilmış bir mektup. Onun mavi mektupluk kâğıdını daha uzak- tan görsem tanırdım, Kendimi fena halde girisi z- sediyordum. Gözlerime, oni lerine inanmak Vr Daha dün akşam (Fahriden poker masası başında ayrılmıştık. Gayet memnun ve ei görü- nüyordu. Şansı da caba içinde büyük bir iğ ira da kimseye belli için mi o kadar neşeli duruyordu? Fakat böyle bin gi -— ihti- malleri dü kaybet- mekte bir mâna var > Ya yazdığı şeyler doğruysa? Ya dostum gerçekten halı ihtizarda ise? Derhal - bir taksiye atladım. onun evine var- bette haberi simi “Fahriy dum. — Hâlâ uyuyor! dedi. Rahat bir nefes aldım. Fakat tim. Her taraf bomboş. ta ESR girdim. Orada da kimseyi göremedim. Evin hava- sında her zamankine Her vakit kolonya kokan bizle dan şimdi eter ebe geliyordu. Bu sırada bir — Kim o? Gil ol, gel. Ya- taktayım. Fahrinin sesiydi. Demek ki ölmemişti. Odaya girdim, ken- dimi bir koltuğun üzerine at ? Yanıma yak- laşsana... Fahri, arkasında güzel bir pi- jama, yatağa uzanmıştı.Elini,"al- nını tuttum. Cebimden mektubu- nu çıkararak gösterdim: Sadık sevgili — Bunun mânası ne? dedi — Biraz PN gelsin iyi mahsus böyle yazdım. Tam bir saat otuz beş Züiz bekliyo- Tum, Aferin sana — N umu runda değil, Hem beni bekleti- sizi hem sonra beni azarlı- sağ ismi kalmıştım. Bir şey layabilir miyim diye etrafa göz gezdiriyordum. Yatağın yanın- masaydım, dedi, kırk beş daki- kadanberi ötki dünyada o bulu- nurdum. — O halde, korkaklığını rik ederim. — Alay etme. mus meselesi var, lk defadır ki sözümde rmamış uyorum. Öğle vakti hayatıma nihayet vermek lâzımdı. Şimdi saat iki... Halbuki ben hâlâ ha- Sana kısaca a teb- İşin içinde na- rümde i vermiyor. Sevm sadık kalıyor. Çünkü başka bi ini seviyor. Bu başka biride VE ffedersin amma... Bu lâ- arr ben bir ş Dediğin otuz beş dakikadanbkeri ihtizar halindeyim. Yara pek ağir, Dok- torlar ümitlerini kesmişler. Kal- imin altındaki yaradan kan kan epey Kur- şun nerede? Hah, işte, Al onu. Kaybetme ha. Sonel onu altın ile monte ettirerek hatıra diye tak- dim edeceği nlıyorsun ya, a çok ağır. Pamuğu, hayır, ip- tida sterilize gazı al, sar. Fahri pijamasının ceketini çı- kardı. Cigarasını ağzından bı j “ akmadan, sağ elile bana güya kalbinin altındaki yarayı işaret j etti. Pamuğu koydum. Orada bir yara varmış gibi bezlerle bağ- la iye Fahiinila manzarası tuhaf bir. şey olmuştu. Gülmeğe başladım. | 'ahri kızdı: 1 — Böyle yaparsan işi berbat edeceksin, dedi. Her halde mese- le ciddi imiş gibi göstererek na | musumu ertik k lâzım. Bir kadıncağız var ki şu saatte azap içindedir. Şüphesiz, son yazdı ğım tubu göz yaşlarile aslat- rica ederim, ağzını ke Kimseye bir şey j açma. v — Behiye mi? Adilin karısi mı? — Evet. şıyorsun? Neden bu kadar şa- — Hem şaşıyorum hem senin haline gülüyorum. Behiye diği ei sadık. yor, bilir n? Beni! Evet azi- zim. Üç ydi Behiyeye yazdı. ğın mektuplar ne oluyor, bilir mi- sin? Onları bana veriyor, bera- ber okuyup eğleniyoruz. Sonra ateşe atıyoruz. birdenbire Kimi doğ- . Gözlerini açarak: : — Onun âşıkı sensin, ha! dedi. — Kusura, bakma azızım... e Bir kabahat işlemiş bulu- nuyoruz! ordu. Yazi odasının Yapın dığını ii Fahri Neredesin? Çıldıraca- , ! Fahri! Alaah lak seş ver... Benim sadık sevgilim Behiye, Fabrinin evine koşup gelmişti!... Hikâyeci üekkile ilemin sahneye ak ela İiaibeki eski artist, Parise dö- | isterim. ing kabarelerin işıklarile göz- | . iki tarafın iddialarını tetkik et- e kamaştı ve eski hayatına dön- mink üzere muhakeme başka bir güne bırakılmıştır. ak aile hayatının yıkıl. | o Karar başka güne bırakılmıştır. —... İskender Fahreddin Tefrika No. 56 sama | mazyandan ni çekiniyordu. 0- Mi ve i saraya uğ- Anamasından ya kuşkulanmağa m yı uni Kefren bir sabah mai- v sirinler birini Keüps el Yana göndererek: Re e ahibe benden seâlm tâ “m "kendisini Kümüyorum. Hasta mıdır? Yoksa erinosun biran önce y zi için mabutlara iler Dak Zabit büyük mabede git- ti. başrahı ahibi gördü.. Firavunun Sözlerini İnirelini. Tasman şu cevabı verdi: aa Mabudlar Kefrenden yüz e o, Mısır tahtına lâ- ie olmadığını yaptığı işlerle gös- Deği ,Misırlii n ıma Keü; lesinden © birinin geçeceğini *öylüyorlar, e Maiyet zabiti saraya dönünce, © “ iye < po baş > ma aynen şe SÖ: ei syn OR detindin iri püskürmeğe lamıştı. — Benden, errbai vi Tasman yüz çevi » Ben haddini bildiririm. Diyerek söyleniyor, önüne ge- leni kamçılıyordu. Firavun, Tasmanın o sözlerini kolay kolay hazmedemiyordu. sülâlesinden m kim oturabilirdi? ipsü Mikeriostan başka ie ei yoktu. Onunda izi bulunamamıştı. Nereye kaçtığı belli değildi. Firavunun he sine ni E inanmıştı. O bir daha meydana ek bile, herkes eskisi gibi onun Mısır ein ün küçük kızı prense: peşinden gitmiyecekti. hükümdar. e binde yer et .İ| maktan elbette daha hayırlıdır. iş e lice sın Mısır gnd bazıları: © (Arkası var) a e a ği ei DEER mabudların yanından tardedil- mahlük demekti. | irbazlar Vie halk arasında bu fikir ve inanış- ları aşılatıyor, Mikerinosun ameti etrafında hikâyeler, rüya- lar, efsaneler uyduruyordu. Yerliler: şe- — Mikerinos dirilirse, ondan uzak durmalıyız. Mabudların gök- lerden tardettiği bir adam, Mı- sırlıların arasında yaşayamaz. emeğe başlamışlardı. © Firavun, bu fikri, Pilen tohumlar gibi, tam vk de halkın kafasına sokmuş! aş Prenses (Hara) Mısır tahtına r mi? m Kefrenin tahtını teh- likeye düşürecek yeni bir ihti malden Lake diyesi, ren, bu ibtimallerin ba: aş e kafasından çıktığını sezi- yordu. Yerliler prenses Naradan sık sık ise EM rerizi nos kaybolduktan son- Gi elim Keüps sülâlesinden Naradan başka kimse kalmamıştı. Nara Mısır. tahtına oturabilir miydi? Küçük prensesin tahta otu; sile memleket idaresinde ne gi- bi ar olacaktı? Nara millete vi ürriyet verecek anl o da amcası gibi halkı lim ve e idare etmekte edecekti? 3 R zi a “ - 8 a 2 T e Yerliler, onun, amca- sının zulmünden muztarip oldu- ğ miki elik — Nara da erinos gibi, milleti hiye ve saadete ka- vuş Kanaati bin “Muiziilat kal- «— Şimdiye kadar Mısır tahtı na bir kadın oturmadı. Mısirı genç bir prenses nasıl idare ede- ek ? emişti. Firavun Kefren bu Büken sözünü ortaya süre- Ecdadımızın ie tah- ta e oturama: Mal temayül gös- m kamçıdan eçitiyee | Yerlilerden biri: — Kefren ölürse, yerine erkek olarak kim geçecek? z Diye sormuştu. İşte Kefreni düşündüren de bu meseleydi. Kefren ölürse, yerine kim ge , çecekti? i Kefrenin erkek oğlu yoktu. kulübede yaşayan tiyar Ki adam vardı. Bu, ölen Firavunnu dayısıydı. Kefren: z Onu hükümdarr yapmak, bir genç kızı Mısır tahtına oturt- j