ya 6 Kânunusani 1936 Hazreti Yunus gibi.. Bir balina avcısı balığın karnından çıkarılmış ? Avcı anlatıyor: Denizin dondurucu soğuğundan sonra kendimi çok sıcak ve karanlık bir dehlizde buldum. Etrafı yokladığım zaman ellerim bir takım apışkan maddelere dokundu... sus yüzlerce eee e mileri Kutup denizin: kurlar, Balina er en çok uğ- Taşan memleketler, Norveç ile İn © gilteredir, Fakat EN söyleye- lim ki balina avına çıkan İngi balıkcı gemi meri ke AR dörtte üçü Norveçlilerden mürek- keptir. Çünkü balina m ge taniyan e Mind rlar. i, mart s0- nuna kadar sürer. Balina balıkları- nı şen Er kur- wlama mevsimi bey- ei. mebel tayin edil miştir. Balinaları avlayan gemiler, balinalara ŞİM fırlatan hu- susi toplarla mücehhez bulunu- yorlar, Maamafih halâ eski usul- kabilden bir çok facialar cereyan etmiştir. Ahiren şimal denizinde Yunus vakasını andıran bir hadise cereyan etmiştir. Bu vaka- Geçen kânuruevvelin on beşin- de ingiliz bandıralı Star of the east adlı balıkcı gemisi Falkland adaları civarında balina avına çık- mıştı, O havalide çok koyu bir sis hüküm sürüyordu. Gemi gün- lerce sisler ie dolaşıp dur- du. Bir sabah sisler dağıldığı sr Bir balina balığı rada gemiden biraz ötede bir ba- lina göründü. Tay falar, derhei denize iki yandal ii ci, bir dümenci ve zıp! ikinci mis Bartley binmişlerdi. Sandal balina sürüsüne (gidişini sezdir- meden yavaş yavaş yaklaştı. Zıpkıncı Ceymis elinde hazır tuttuğu zıpkını büyük bir ustalık- İa fırlatarak deniz canavarların- lan birinin sırtına sapladı. Balina, âdet olduğu gibi, zıpkın vey bağlı bulunduğu si sandalı ndan sürükliyerek kaçacağı sl büyük bir hızla sandala sal- “dardı ve şiddetli bir kuyruk dar- besile sandalı ikiye böldü. Gemi, derhal yaklaşarak denize Ee kese birer birer kurta- ki sand. rın ayi düştü. Denizden kurta- —— tayfalar sayıldığı zaman zıp- 1 Ceymis aralarında yoktu Zarlinn boğulduğuna hükmedil. üzel balinayı takip eden lina, vin: /eminin güvertesine çekildi ve iie karnını deşe- rek parçalamağa başladılar. Tay- falar, bu parçalama yi e meşgul iken canavarın karnı misi am gördükleri zaman hay- oda kaldılar. Ceymis saatlerce yapılan tedavi neticesin- de ei eli fakat kor- SEE 10 cu 'sahifede) AKŞAM : pie akşam bir hikâye j Ona klişe halinde «Hafız Şa- hende hanım» derlerdi. geçmişti. Lâkin güzel kad Pespembe, yumuk yumuk, bıllık bıllıktı. Kocası rahmetli Kadri ânlar, aşadaki han- lar, oi üç konak «Ak- lunda- bürdeyip gittikten s0: evini fertibini bozmamıştı. Gene Ak- i ke a o otüruyordu. Üç ayları nı hiç kaçırmazdı. Rahmetli için evinde sık sık mevlüt oluturdu. Onun bir ismi de «Horozdan ka- çan Şahende hanım» dı. Yedi me. aşırısına «Horozdan ka- çan?.. diye sorsanız hemen size ei dulun evini tarif eder- lerdi, Lâkin Horozdan kaçan Şa- tutar, beş vakit namazı- rı, ha ri toplıyan, gör pekin kalk vellâle ink ri yarı apartımanlar, hanlar, kira ücretleri için görüşmek üz. Aks 'am yarması gibi ai dükkânlar, el elem nun için dedikodu olmazdı. da tellâl oruçlu, mühürlü ağzile Hafız hanıma iftara gelirdi. Be- raber iftar ederlerdi. Sonra be- raber iii Gri tekrar ko- nağa döner! Bir ie iüskhelleye Şahende hanımın tabirile ay parçaları gi- bi bir hafız geldi. Simsiyah uzun saçlı sürmeli s ürmeli gözlü dol gun vücutlu gü r adamdı. Onun adını İstanbulda bi daha uzaktan hissedilen yu- Horozdan kaçan.. İ muşak bir manzarası vardı. Lo- kum Hafız mahalleye geldikten sonra artık Şahende hanım ev ki- raları dükkân işleri, han, hamam, arsa meselelerile meşgul olma- mağa başladı. Tellâl ile öyle uzun boylu görüşmeler pek seyrekleş- mişti. Şimdi her gün Lokum Ha- fızın oturduğu mescidin yanın- daki hamama dadanmıştı. Her ikindi vakti yanakları, zaten pem- be olan derisi sicak sudan al al ardı. > Şahende hanım kendi kendin. — Güzele “Baliklk savaptı Ben de Lokum sersem cemaline âşık oldum.. hak âşıkı... diy. 'du. Artık haftada Re gün Hafız rahmetlinin ür ça yanık, Bir'in sesi side O ses baş- ladığı zaman Hafız Şahende ha- nım kendisinden geçerdi, gözle- rini kapar, dalardı, Hafız bekârdi. Lokum Yapa- yalnız oturuyordu. Yemeğini pi- şirecek ei yoktu. Ko- naktan bütün ramazan bekâr Ha- fıza pırıl pırıl kalaylı sahanların üzerinde kar gibi beyaz vi örtülü tepsi tepsi yemekler Bu yemeklerin hepsi #dilin | di zın sevdiği şeylerdi. Cevizli gözlemeden tutun da kuskus pi- lâvına kadar irmeli Harz b bu kuv- vetli yemekleri, rüyala- rında gördüğü 8 li ye- dikçe şişiyor, şiştikçe yumuşuyor, yumuşadıkça da lokumlaşıyor- du. Nihayet şişe şişe a Ha- fız davul hafız olmuştu. Yürür. ken kendisinden önce göleği gi- diyordu. Lokum Hafızın da papucunun ” vE Mi Rİ Re 5 ız hanımın Kl ls gene hiç bir dedi- koduya sebep olmamıştı. Bilâkis mahalleli Şahende hanımın sık sık ral iye okuttuğu mevlüt- lar, Lokum Hafızın hatırı için camie hediye ettiği re ia için iyi bir reklâ; Şimdi Şahende ai ardi büyüktü, Uzak akrabasından biri ölmüştü. Delikanlı oğlu kız ka- dar güzeldi. Lâkin zavallıcık iş- siz güçsüz, yersiz yurtsuz . oŞahende hanım onu ken- disine evlâtlık aldı. Bağrına bas» aytan bıyıklı delikanlıya j fevkalâde iyi bakıyor, tıpkı Lo kalı beği evlâtlığı bir şırfıntı ile giz- lice nişanlandığı vakit Şahende hanıma az daha kocası gibi selâ- 2 » g BE 3 ai iüten söhiiğe lâyık mı? .diyordu. mişti genç bir mimarla m Şa- <i bende hanım Mehlikayı evlâdi gibi severdi. i Mehl vol ika Ameri n dör garip e e m olmuştu. Bir yaz gü ye — İlle düğünün plâjda a Di öyle istiyorum.. 4 turdu. i kızasöz el ii değildi — İlle plâjda olacak.. aş ese Maç ve 0) hani en > yarı birisile tanıştı, Onun ısrari üzerine mayo giyip denize girdi, ken kendi sonra larda kendinden e Birdenbire üzerine bir fenalık Li düştü, Koşan döle onun — Ah ah... O yeğeni onun ka- çil oldu. Zavallı kadın erkek yü- görmemiş... Horozdan ka- v Öyle <rkeklerin Me s0- kadın. horozdan ki Ein utangaçlığından. elbette yüreğine inera dostlar. O ne | namusu mücessem, horozdan ka- çan kadındı. diyor o (Bir yıldız) NiL İskender Fahreddin Muhafızlar, Tamaranın gözünü oyan akrebi genç kadının yü- zünden bin müşkülâtla koparabil- mişlerdi. Tamaranın göğ“ akıyordu. Mutkas gözdesini bu halde gö- rünce deli gibi söylendi: ünden de kanlar #onsuz yalvarışlarına rağmen, Y5- rim saatten fazla ra için çoktan delikanlın! ,Sudünü hâlâ yere > deşip dışarıya $ çıkarı o gün bir çok za vallılanın © ölü- ünden ise zevkler duy: <ölenmeğe kalkışan ni Mu m mi OCUKLARI Tefrika No. 32 ve ve m gelek esini kay- betmişti nin arkasındaki erisi Mia w kapıyı e sımasıl dı.. n her köşesini tiğine aşi du. Tamara daha M varlardan e el se von en bir akrep yapışı- iş gibi, korku ve heye- Mutkas yapmı ış, kimseye Era bir adamdı. Bürn mi inden yüz çevirdiklerini bi için, hiç ibm yardım e himaye istemiyordu. re PE EŞ erham: — Beni, ben bera aka benden çok uzaklarda buluna: mabutlar beni hiç kurtaram: Bundan sonra, bütün tekerler. den, beni ben korumalıyı Diyordu. Mutkasın bir md sarılmağa ihtiyacı vardı. Fakat, mabutlar ona kulaklarını ilamı o i kendinden ve Ay muhafızlarından başka bir ye güvenmiyordu. pe Mikerinos (Gize)ye yaklaşınca. Bir sal iravun Kefren göz- lerini açınca, karşısında Mutkası ördü. Ehramlar nazırı çok telâşlıydı.. — Sabahleyin erkenden, mabut Amondan önce senin eriş gör- mek istemezdim.. Ne var? Diyerek yatağından vali kal. dıran Firavun; Mutkasın yüzüne — Hiç bir Gla nr Mutkasın titrediğini ilk defa ri 5 Mese rüyorum. Gökten yılan ve ie mi yağıyor, yoksa yeraltından ej- erler mi 1? Mutkas kısık bir sesle şu haberi verdi: — Prens Mikerinos on bin ki- şilik bir kuvvetle Cize civarında e, ğında al — Ne diyorsun, Mutkas? dedi, ikkerinos mi e mi gelmiş?!.. adım geriye çekile- rek üm salladı: Ehramların yolunu miş. > Gülen nitel geri bez düler. Firavun Kefren işin ciddiyetine inanmak istemiyordu. Fakat, Mut- kasın a vaziyetin tehlikeli ol. duğunu eriyordu. Firavun dik mazırına sordu: ralı Senin üzerine lili bütün zabitler Mi- kerinosa iltihak etmişler. — Neler söylüyorsun, Mutkae? a ZE ağir Göklerin bir anda yere düşeceği. N rüya görüyorsun yha! aj Mrtlens m ay — Mikerino s bir dl gönder. tına kan dökül- zım, re i ilen rn tahtına başka bir kimse 7 e hiddetinden ateş pü e yordu. — âs kapıdan çıkarken, e e nazırın arkasından bağıl ii