8 Kânunusani 1936 Fransız asılzadelerinden Marki n, nişanlısını bıraktığından dolayı 100,000 Şık bir yatı vardır. Bu yatla m telif memleketleri dolaşır, uğra- dığı limanlarda bir müddet rak eğlenir, sonra aklını başka bir limana gider. “Marki bu seyahatlarından bi- duyduğu cihetle, evlenmeyi Ba lif etmiştir. Genç kız, bu evlenm. teklifini kabul etmiş erki ile nişanlanmıştır. Marki genç kızl ii ilk zevcesi | miş, genç kızın ailesi bu hi a cihetle kabul si mişti, con, maksadına agir son- ra yatına binerek uzu; seyahat. a çıkmış, uğradığı limanlardan kçe, mektuplar seyrekleşmiş ve bir müddet sonrada muhaberenin arkası kesilmiştir. — Bu müddet esnasında genç kız bir çocuk doğurmuş ve Markiye müstacel bir telgraf çekerek ba Kibar Marki genç kızı bırakıp gitmiş! Mahkeme Markiyi 100 bin frank tazmi- nata ve her ay çocuğuna 1000 frank vermeğe mahküm etti Matmazel Jermen Rozer ba olduğunu ve derhal gelmesini bildirmiştir. Fakat eyer bu telgrafa şu ce- vabı vermişi — Beni ak sizi m . Artık si- zinle evlenmek niyetinde deği- Bu kararım katidir. Vefasız nişanlısından bu ceva- bi alan genç kız mahkemeye baş vurerak dava açmı: çmış ve Markiyi mahküm yüz bin frank tazminai ettirmiştir. Bu EN cesinde doğ. babasının adını taşıyacak, babasi da her ay — frak nafaka parası verecek © AKŞAM pin akşam bir hikâye j En kestirme yol' Bizim amca paşanın huzuruna mandan olan amcamdan çocuk- Juğumuzdan beri hepimizin ödü- müz kopardı. — dedim, çok müşkül bir vaziyeteyim. Bir kaç ay ev- vel Semiha ile nişanlandı ğımı bi- liyorsun. Hazırlıklar görüldü. Ge- lecek hafta düğün olacak. Amcam im yüzü kıpırdama- dan sadec — Bi liyorum, dedi. Ben e dum. Lâkırdımı hissediyor- şaşırıyo! ur! > kilan söylemediğimi görünce — yi diye yüzüme baktı. — Başıma öyle bir şey geli ki tarif edemem. — Anlat alalı canım. Ağ- zının içinde lâkırdıyı o geveleyip d — Amca, evlenmeden evvel başladı. Anadoluyı dolaşmağa git- mişlerdi. Bir kaç iy e görmüyordu. Beni bir huyum var. Bir an er ldum mu artık yapışır eğ Ayrılamı için, Safiye Aieilaliye rim sevindim, oh dedim. İşte un üzerine ni- şanlandım. Fakat şimdi İstanbu- la gelmesin mi? Benim nişanlan- » Gürük çi- evlenecek çiz ola- cağım, hem Gec bedbaht ola- cak. er lâkayt bir tavırla i, benden ne ee — Nasihat istiyorum, Am ım? 7 in kai evkidey at İYOĞA, ha? Al nile a em başka yi gildiler. Fakat zihnim o kadar sesi oldu- cal yoktur. tn ken. karışık idi ki Okimin disini Si ğunu kestiremiyord atabilir. ve den amc: hak vermi- or değildim. ak piyaz — gerçekten çok çirkin re- Maamafih kendimi, mü- dafaaya çalıştım: & yapayım, amca, dedim. o ira seviyorum ki ondan ayrılamıya- Bu kadını paz değil — Bi o da seni seviyor mu? — Çıldırasıya! — Peki öyleyse! Ben nişanlı- nın ailesile görüşürüm, İşi tesvi- ye ederim. Kendimi şaşırdım. Sevincim- den zl hale gelmiştim. Kekeliyerek ne çare bulacağını amcamdan sordum. O sert bir ta- vırla: — Mülâkat hitam buldu! dedi ve bana kapıyı gösterdi. Çekilmekten başka yapacak bir şey yoktu. Bir kaç gün merak içinde bekledim. Safiyeyi gör- mek için Yalovaya kadar gittim. Nihayet bana oraya telefonla amcamın beni görmek istediğini haber verdiler. leyi nasıl halletmişti? Aklımdan bin türlü .— geçi- yordu. Ya amcam bir mağa muvaffak Bn ba- Ben böyle bin türlü içindeydi. . Birdenbire neşeli bir kadın kahkahası bu sükütu ih- lletti. ? Vay şa > Hayır, yi kabil değildi. m böyle marifetler becere- adaki kadın sesi tek- rar etti — Peki, onu ben kabul ede- rim. Emir kuluyuz artık! Hafif bir Ee sesi, Kap desinin arkası Beş iin karışmış bir la Em fiye! ve beni görünce haykıra- rak kaçtı. Sonra, bitişik odada bir ei bir kahkaha, yere dü- şen iskemle sesleri işitilmeğe baş- ladı, Ben olduğum yerde donmuş sözde durmamak, ci ir erk: ğe © yakışmıya eketlere k caiz olmıyacağını bana anlatmak isi ss Biraz sonra amca: şeli, elinde. bir İM e dan içeri girdi. yer DEN kımıldayamıyor- dum. O ban u yürüdü: — Seni gördüğüm! nun oldum, dedi. e çök men» enem mektup, des Her şey hazır. Nikâh mera- simi bugün öğleden sonra Beyoğ- sana bikeii Amcamın sesi: — Ala, haydi iie. Amcam önündeki çekmeceden — Onu sen kabul' eder misin? Amcam önden yürüy: bir Orovelver çıkararak bana | diyordu. ibi dik ve çevikti. Renin . uzattı. Kadın sesi cevap verdi: çide iştirak eder gi — Namuslu bir erkek, dedi, Mademki kumandanız altı- | yordu. Dişlerinin er yi temiz bir aile kızı tanır, Kayn na girdim, emrizine tabii riayet | homurdanıyordu: , di — Bu biraz Erzi da konuşur, nişanlanır, düğüne bir | ederim > ob ğü reler vana vepemi e ayaz bada gk ge güni hafta kal la verdiği oil Mi a i Ben elik u kadın sesi, | Ne çare? Gençlerin Batak ee karıdaki resim bu propaganda topl birini gösteriyor. ğı zaman, bu rezaleti kendi ka- | bu kakkaha b benimi için yeni de- | miretmeklâzım! © Hikâyeci ettikleri için, ömründe mücevher — Fakat, şimdi hizmetine gir- İNiL ÇOCUKLA bamın me lie da saray muhafızı mi idiniz? — Hayır.. Biz Kefrenin meş larıyiz. O tahta oturunca biz! raya aldı. — Bu vazifeyi almadan önce ne İş yapardınız? İçlerinden biri atıldı: — Ben çiftçi idim i Ötekiler de sıra ile cevap verdi- er: — Ben tuz satardı — Ben Nilde balık avlardım.. Bend ere Gl uğraşırdım.. Beşincisi geniş göğsünü şişirdi: . — Beni herkes gibi siz ve tanır. sınız: Cizenin en meşhur dövüşcü- sü iş benim. sai kadar zünde, sırtımı yere getire- mi bir adam çıkmadı. Mikerinos, pia bu meş- hur dövüşcüsüne sordu; Tefrika No. 24 RI) — Bu yüzden çok para kazan- dın mı? — Para mı dedin?! — ve ma para verirler mi hiç?.. amcanız Kefrender eri e İşte okadar. Fakat, simdi bukadar kuvvetli oluşumun in aa görüyorum. Amcanız beni yan: e Sini öyle çim sini .. Karnımı öyle nefis tatlı- larla işime ki... Yaşasın Kef- li zerinos, yalnız bu adamı el de etmekle silâhşörlerin elinden h labileceğini sezmişti. — Haydı, yürüyün! dedi. Kar- naktaki ar A se ondan sonra yola ç madam ki beni ölüm yu) na na attıracak.. kullanmış yarasir değillerdi. Pren- sin bu teklifini pek te omuz silk- mekle karşılamamıslardı.. Birbir- lerine bakıştılar. içlerinden birisi: Prensi, Rahot ile burada bi- ii him, m mücevherleri almağa gidelim, Mikerinez, bi bu adamların elinden zig kaçmanın yolunu arıyor- — Şehirdeki mücevherlerimi ben olmayınca size verirler mi? Est iyi- si, şu aslanla benim şehre gitmemi- dir. Siz Rahotun kuvvetine göven- mez misiniz? — Rahot bir orduya karşı du- Dü bağrıştılar. Mikerinos amcasına cellâtlık eden bu iri saray kefile yola çıkmıştı. — Yarım saat bile sürmez.. Şimdi yi kapısına YARİ Orada bir baş- kalarının elinde kalacağına, sizin malınız olur.. Aranızda paylaş sınız! vi Silâhşörler saraya yeni intisap Diydrl yanındaki pehlivana mi şeyler mi, prens? Diye sarunca, Mikerin: — Ben bu mk seylere nn mısırı satın alırım. prensin alde şimdiye kadar Mı- sırı EE satın almadınız? Am- canız da bugün sizin köleniz olurdu..! Mikerinos gülerek başını sal- ladı: — Servetim ve kölelerim o ka- dar çok tu ki.. Bunu yapmak ha- tırıma gelmemişti. Hem ben ba- bam gibi, milletin sırtini kızgın demirle dağlıyarak çalıştırmak ve onları hayvan sürüleri gibi ihram- lara sürmek istemiyordum... — Yane istiyordun? — İhramları yıkmak.. Oralar. dag çalışan yüz binlerce insanı hür ve şeri bırakmak.. ps gibi zalim bir hüküm- tır miy: diğin yeni Firavun, babamdan farklı bir m Meme sans yorsun? O, ela cek.. O da ni bir ihram yerek ii ir liz Bu ihram uğrunda binlerce insani re Halk yeniden sefalete karin a önüne bak rak yi Mikerinoz bu kuvvetli ad Onu şehir kapısından içeriye abilse. dan sonra tehlike kalmıyaca! — İşte şehir kapısı göründü. i N Diye mırıldandı, Rahot belindeki opalasinı de. zelterek ar dı: — İşte, ML Ş iiyü esi adım dar yürüyerei (Arkası 9 a elindeki mektubu bana pk çe sa 2