Tefrika No. 150 BARB yim e — ye der ye Kadınlar, t gemisine KAL esi Akdeniz baştan başa türklerin hakimiyeti altında bulunuyordu (Neron) un torunları Barbarosun önünde eğiliyorlar! Ertesi sabah Venedik şövalye- leri, yüzlerce gondollardan mü- rekkeb bir kafile halinde geliyor- du. Kayıklar amiral gemisine y. şırken, Türk akıncıları m hayretle bakıyorlardı. kadın elinde bir gümüş tepsi tutuyordu. Tepsile- rin üstü kırmızı kumaş parçala- rile örtülmüştü. Kont dö Gripsi herkesten önce gemiye çıkarak Barbarosu selâm- ladı: — Borcumuzu getirdik, amiral beer yanaşan kayıklardan See Le Gripsi karşılı- ir. kırmızı şal bağl, memişti. Tepsilerin içindeki | altınların Samime Aydın, Salih, Akdo- ğa glamayı ihmal et- ki ayakta u büyük mağlübiyetin canlı vag timsali Ey Ye -on- ar için hazin, Tür! in de OŞ bir manzara kabdiyordil Barbarosun ya- tuluş ve zafer rüyası içinde şaşkın şaşkın etrafına eri Bir aralık Akdoğana sordu: —! Papanın izm getirmişler ar ilişmedi amma, on- dan çok daha değerli şeyler var. Kont dö Gripsi bir adım iler- ledi.. Ve Barbarosun önünde eği- lerek: ikümetim ve milletim na- bin lira değerinde al- tin iz enedik şövalyesi bu sözleri ez ağlıyordu: — Bunların arasında validele- Tİ tarafından küçük çocukların boyunlarından koparılan — altın salipler de vardır, amiral hazret- leri! Bu da gösteriyor ki, borcu- k hususu bi bir gayret gösterdik. Çocukları- boyu: yeme va- kasaba Ye köylerdeki alkan altınlarını da toplıyabilelim, T leme şamdanla- n geldiğini görünc — Şu ere elimle yakalamış &ibi sevindi b murı la müş m, li iy amlar miktarı üçyüz bin d ınların ellerinde ğu tepsilere birer birer göz gezdirdi. Tepsilerin örtüleri açıl- mıştı, Gemiciler sarı altın yığın- larını görerek, bu kanlı savaşta sarfettikleri emeğin boşa gitme- diğini görüyorlardı. eron)un torunlarının bu ka- dar müthiş bir mağlübiyete uğra- dıklarını, izzeti nefislerinin ik — ili İsleri tarih kayı me Tursan yüreği kopacak gibi çarpıyo: arberüi öz gezdirdiği tepsi- ler arasında (Altın salip)leri arı- yordu. Gözleri ıslak, sevimli bir kadı- mın önünde durmuştu. Genc kadı- na sordu: — Niçin ağlıyorsun?, dan ni Isaydı, göz yaşı- mı size göstermemek için, gözle- rimi çıkarırdım, Barbaros Ee sin omuzunu ok- dü — Korkma., Söyle! Kocan biz- de esirse, onu sana bağışlayaca- ğım!. — Ben bir dul kadınım, Ko- Lr biricik yavrucuğumun boy- dedesinden kalma küçük bir “an salip vardı, Memurlar ergisi) diye onu da m Kaim dan kalan bu er $u tuttuğum tepsinin Me de gözüme ilişti, Bunu görü; ağlamamak için evvelâ ana mamak, sonra da e yürekli bir kadın olmak yeyin a ii çok mü- teessir ol Venediklilerin bu vergiyi top- lamak hususunda gayrete şimdi daha fazl mıştı. Kont dö Gripsiye döne: — Türk milletinin, Pt in- sani rdımına cı yok- ed 0 bu m size sikdi edi- e artla: (Altın salip)leri Göme aliyi ine ve- eksiniz!. Bu sırada ke tutan si zattı pr lerini kendi li AN nundan koparılan altın salibin ü- zerine koydu... Öptü... Ve geniş bir nefes aldı. Venedik şövalyeleri Barbaro- sun gösterdiği bu ve üğü hay- retle karşılamışlardı Güverti a Üzen görebseleş hükümet urları Mi ille ri dele müjdesini bekliyor!» diyerek, hep birden Barbarosa, bu haberin top- la ilânını rica etmişlerdi. Barbaros bundan sonra, Türk- lerin elinde bulunan (Arşipel) adalarında bir korsan gemisi do- iki maddi mesini imzalayarak, yirmi bir pare top atılmasını da topçulara emret- rmızı elbiseli kadınlar elle- rindeki tepsileri birer birer Türk- lere teslim ederek, bi bir se- vinç ve heyecan içinde gemiden iniyorlardı. gün bu merasim akşama ka- dar sürmüştü. ehir ve civarındaki köyler baş- tan başa renkli sancaklar ve me- Eğer: Hasan TRIHOFİL aç suyu İle saç- larınızı tararsanız.. Eğer: Hasan Sabunile yalnız saçlarınızı yıkarsanız.. ger: Haftada iki defa Hasan Şampuanile beslerseniz: |Kat'iyyen saçları- nızı dökmekten ve kepekten kurtarırsınız.. Çocuklara ve hastalıktan yeni kalkanlara mahsus Brekfast Bisküileri Kutusu 30 safi bir kiloluk 250 ku e HASAN deposu: Ankara, İstanbul, Beyoğlu AKŞAM! Abone > Ücretleri Posta oni dahil olmayan ecnebi mi er: Seneliği Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. — A eniyl yn İm eş Öğle İkindi 5 10,29 eş 6,13 9,29 — si Va, 441 6,18 12,24 15,42 1812 1941 Kirişi ii YENİ MEPREYAI LENİNİN ME MEZHEBİ BÜYÜK GAZETE Büyük gazetenin (20) inci sayısı gü- zel, renkli bir kapak içinde çıkmıştır. şalelerle donanmıştı. Sular karar- dığı zam er tarafta şenlikler yapılıyor, hükümet yü- zü gülmese enez halk: m bir e sevi- kuvvet- ve Avrupada siyasi vaziyete manen ve madde im bulu- nuyorlardı. İspanya am Venediklile- rin müracaai korkudan cevab bile vermemi: eğ İspanyol amirallarından Don Alvaro, perişan donanmanın eride kalan parçalarını Kaldi rak İspanyaya kaçtığı zam. «— Andrea Türklerin düştü. Akdeniz baştan başa Bar- iz demir kanadları altında- ırla Drk, İspanyol donanması- dan sonra ancak nehirler. de Lİ söylemişti. Arkası ardi we |“ de) Düğün ia Za İ Neşi in edebiyata merak- anlardan idi. Bir aşk siyatını bir deftere yaza En çok hoşlandığı kitablar aşk romanları idi, Fakat bundan da- ha fazla sevdiği O romanları yaşamak En fenası, güzel olduğunu da bi- liyordu. Her akşam, ayna bunu kendisine uzun uzun temin edi- yordu. Uzun bir endamı, sıhhatli bir emiştir. seyin Nazımı le FA birinin salonunda tanıdı müddet lere ri gina inde ş olan Hüseyin Nazım Mi Di dönmüştü. Mısır- daki hayatından, Afrikada yap- re ağ tıyord. ri ÜL en sd yes alâkadar olm bahsediyor, yanlarda büyük bir alâka uyan- dırıyordu. Genc değildi, Kırk beş yaşında n sözle- rini: dikkatle dinlemişti. Salonda Neşideden ziyade ona alâkadar olan yoktu. Hüseyin Nazımın kır düşmüş saçları hafif dalgalarile e ayanın pek hoşuna git- an dans havalarına ei Neşid ladığı (ozaman, İeşide, — Sizi alıp kaçıracağım! dedi. Hüseyin Nazım güldü, Kolları- nı açarak: — Hazırım! cevabını verdi. O akşam biribirlerile sık sık dans ettiler, Geç vakite doğru ve- da edecekleri sırada, Hüseyin Nazım sordu: — Yarın biribirimizi görebilir miyiz? Neşide hiç tereddüd Elbette. Saat ikili dörde kadar tenisteyim. Beran tenis kortunun adresini di Nazım tamı saati atine tenis kortunda eğ Neşide, oynarken, Hüseyin Na- zımın geldiğini uzaktan gördü, kırdı: — Şimdi geliyorum. Oyun biti yor. Bire karşı iki ile rai. , Sonra, sıçrıya sıçrıya Hüseyin Nazımın yanına geldi, başını sal- lıyarak kumral saçlarını dalga- landırdı. urada oturur musunuz, yok- sa şöyle, Taksim bahçesine gide- lim, biraz dolaşalım mı? — Nasıl isterseniz. Siz söyleyi- niz. Beni kaçırınız. Öyle söyleme- miş mi idiniz — O halde, haydi gidelim, Hüseyin Nazımın koluna girdi, yürüdüler, bahçeye girdiler. a, gerçek, dediğiniz ka- dar güzel mi? > — li pek ye Herkes diyorlar. Doğru Hüseyin.Nazım genc Li ii züne, gözlerinin dikkatli dikkatli baktı Afrika kadınları kadar sx cak kadın nerede bulunur, içine şide: — Garib şey! diye cevab ver- ti Öteden beriden kenuştular, Bin bir mevzua temaş ettiler, at hiç birini derinleştirmediler. Birdenbire, Neşide Hüseyin Nazımın yüzüne bakarak: — Hoşuma gidiyorsunuz, dedi. — Ben de sizden pek hoşlanr er halde zevklerimizde ve neşe nisbetinde haiz idi. Meşgul olacak hiç ciddi mesele karşısında değil. diler. — Saçlarınız © pek hoşuma gi- e Mr Farkında mısınız bunun n sizin yalnız saçlarınız» özü değil, her halinizden pek yı ister- öşediğim ik salo- una çekilirim, hülyaya m kendimi Afrikada zanneder — Yanınızda bir Mısırlı ini zl seen bu salonun * keyfi olur 00 yerli — Mıs kadınların giydikleri güzel ir- Ertesi günü, Nazımın : apartı girdiği zaman, Hüsevin ona kollarını açtı, dudaklarını ara- Şark salonuna girdiler. Mi Kel irin esvabı da dolabdan çık- mâ: Ne dönerken soruyordu: : rikalı kadınlar hakkında fikriniz değişti mi değişmedi mi? — Çok! Bir kaç sene sonra Neşide ev- lendiği zaman, Hüseyin Nazim düğün hediyesi olarak ona sırma işlemeli bu güzel Afrika kadın yolladı. Hüseyin Nazım yeni gelinin eli- ni öperken o mütebessimane: — Esvabı iade ediyorum, dedi. gelip sizin yanınızda cağ Bana Za şıp Şaka söy- İersini onra; yanlarına yaklaşan ko- casına döndü: — Bay Hüseyin Nazım bize Af- rikaya gitmemizi kid ediyor Güneş doğarken ehram zarası pek güzel Lei — Ya Mısır kadınlarından bah- setmiyor mu? Genc gelin, #eytanetkârane bir tebessümle. 4 — Onu yalnız kaldığınız zaman X ancak sana anlatır! dedi ve uzak- laştı. Mikâyeci ri ilik ze lü, Milim, a Si