19 Kânunusani 1935- Tefrika No. 101 LA Yazan: RBAROS İskender Fahreddin İstanbuldaki elçiler birdenbire büyük Türk e Türk dez nanmasının Haliçten çıktığını görünce telâşa düş- müşlerdi. Papa hâlâ, Romada, Hiristosu rüyada gördüğünden bahsediyordu! Lütfi paşa burnundan soluya- rek ; — Kulunuzu af buyurun, şevket- - Niyazi efendi nasılsa Akdoğa- kıskançlık girmiş. Divan sa çok kötü ruh- lu bir adamd anuni yor gözlerini aça- Tak Lütfi paşaya dikkatle baktı. doğ me oğanı asdılar mı? — Hayır, şevketlim! Biraz sonra r. az aras Ve Niyazi efendiy tı sşahanenizi sare için cezasız bırakmayı- Sadi derhal kuşcu başı Kâ- zm beyi H. is göndermişti. Kâ- zım bey, Kanuni Süleymanın af iradesini Babil götürürken, Lütfi paşa geniş bir nefes aldı. — İbrahim paşa, damadının burnu kırıldığını görürse mütecs- sir olacak amma.. Ziyanı yok. Ben onunla tepişmesini de bilirim. Diye söylendi O gün Kanuni Sü kâtibi Niyazi efendinin Yedikule habishanesine atılması içim suba- $iya gizlice talimat yeri Ve- Ziriazam İbrahim yi ikiü üç güne kadar, deniz adan İdarç ot üzere mek ha- reket edecekti. P adişah, zn pağayı da kır- mak is , Niyazi #fendinin çevirdiği bu delab Sü- leymanın az rar sıkmamıştı. Akdoğan ölüm cezasından urtulunc2.. oğan fena halde sarsılmıştı. Dar ağacma kadar gitmişken, hatta yağlı urgan boynuna sarıl- Mişken, ölümden kurtulmak ko- y — iş değildi. os, Akdoğanın padişah adan söçimemiçi çok mm sen daha çok yaşı- yasaksınl! Devlet ve milletine çok yararlıklar göstereceksin! sd va bir kaç defa Alnına edec < katiyen Ere glmıyacak nb te ni yatıyordu. bı bozulm uştu. Kendi kendi- iie Kilidi ce- Maret ilmi ri Le alar güvertede baş başa ve- A a rtık düşmanla ve enİZİN, m dalgalarile dö- Diyorlardı. : Türk gemicileri yanında küçük düştüğünü anlıyan Akdoğan artık İstanbuldan ve vr nef- ret etmişti. Barbarosu görür: — Beni affet, Sl resim! ile Cezayire gideceğim. Diyecekti. Akdoğan kara düşünceler için-" lururken, İstanbul bir kaynaşma efendi Yedikule hapishanesine atık | İstanbuld b. Artık elçinin gözleri de, herkes yemi alice çıkan iki len mürekkep bü- Türk donanması nereye gide- cekti? Bu hazırlığın hedefi neresiydi., Hangi hükü i? inin kafası işlemiyordu. i — Yaşasın Türk donanması. erime akıncılarımız!» Sadalarile sokaklarda nümayiş yapmağa kalkı gerçi Ka- muni Süleymnen da hoşuna gitme- —— ile yirmi beş bin asker Diğer gemiler Lütfi paşanın ku- mandası altına verilmişti. Lâtfi em senem de otuz bin akıncı mi elçiler donanmanın ikiye ayrılerak bir kısmının Ha- liçte, diğer büyük kısmının da Kız- kulesi önlerinde demirlediğini gö- rünce: — Türkler Avrupayı işgale gi- diyorlar... Diyerek, hep birden telâşa düş- müşlerdi. O sırada (Andriya Dorya) nın sesi çıkmıyordu, Türkler di harbden vazgeçtiler, ei 2 milerini muh! IEmanlara dağ mışlar ve meşhur korsanlar istirahate çekilmiş. Papa bile Romadan ecnebi dev- letlere gönderdiği bir beyanna- mede: i «— Hiristosu rüyamda gördüm. Bana, an sonra Türklerin de: nize m le diye- rek A iyordu. | om da, sağ ki AKŞAM ai akşam ir bikâye Genç di ie ihtiyi ine gitti. O rağ böyle te- rekelere yil gitmezdi. İigre ressamın oturduğu apartım. k güzel bir bime De Tam o sırada ölen ressamın eşya- ları slip satılan eşyayı gözden geçirmeğe kel Mr me- rakı arttı. Sal. birinde res- ai ellisi vardı. Delikanlı büyük kırmızı gi e tablonun önünde durdu. Bu ir kadın resmi idi. Tablonun is- mi «Çıplak kadın» dı. Orhan gözlerini kısarak bu tab- Toya uzun n men yada bu kadar güzel bir vücud gördü- günü eriği «Çıplak ka- ışık süzülüyordu. Başını arkaya doğru atmış, güzel boynu mey- ıkmıştı. Üzerinde yalnız kırmızı ipekli bir pijama ceketi vardı. Gözlerinde kırmızı ipekli — sezai Ağzında bir sigara ordu. Orkan kendi kendi: ekleri çakrtabile e bir kadi diye fısıldadı. Önündek Venüsün bütün bekellerin dan çok daha güzel- akat Çıplak kadın bütün vü- cudunu kapamadığı halde niçin gözlerini kırmızı ipekli maske ile örtmüştü. İşte bu Resme dah mızı maskeli kadının üst dudağı- nın kenarında, toparlak beyaz uzunda, tam göğsünün orlasın- üstünde birer ben vardı. Doktor kadın- larda beni hiç sevmediği halde bu dört küçük siyah noktanın güzel i karşi uzun daldı. Dedağir üstündeki ben, topar- lak beyaz omuzdakinden he da- ha KY Omuzdaki ben buda- ekind: k daha çe- kici in Orhanın te ine ok kadın geçmişti. Çok sapkınlık işti. Lâkin böyle vü- cudlu bir kadın gördüğünü hiç hatırlamıyı Ressamın atı Bi esi te tablo kınca hayretle dura- ladı. Bütün resimler ayni modelin resimleri, ayni güzel vücudlu kadı- nin pozları idi. Ölen ressam bu güzel vücudu santim santim Sn» çizmiş- ti. Her tabloda dört güzel ben bü- - güzelliğile göze elle Her resi zel ye kadının kk ayni kırmı m maske vardı. ler tablo biribirinden neflisti; Bee yan durmuştu. Birinde — dönmüş gene sigara içiyer- hane dalmıştı. Ses müzayede memuru girdi. Tablolara fiat si Herkez art- tırıyordu. or heyeca; la atıldı. Karnın maskeli ai nde k Si gö mana yerleşti, Her tarafı sildirtti, süpürttü, Yal nız tabloların yerini değiştirtme- Artık kırmızı maskeli kadın elinde sigarası, kızıl dudaklarının ucu alaycı alaycı yukarıya kıvrıl- miş, gözleri süzgün, çıplak güzel vücudile rüyasına de Or- Me ndine: Resimler | padişahının en küçük T âşık olan a zaman delik rum.,. diyordu. Bilir da mii Vakit buldukça koşuyordu. Atelyenin içinde kır- mızı ipekli sediri, kırmızı perde- leri de müzayededen almıştı, İçe- ri girince kapıları ızı divana uzânıyord sail kadının a bu kır- mız ipekli divanın ü: le oturur- ken âdeta bir aşk a geçi- riyordu. Ona bakarken oturduğu divanın üzerinde kırmızı maskeli kadının güzel vücudunun sıcaklığını hâlâ ar gibi oluyordu. «Çıplak kadın» tablosunda ok duğu gi kı 1 el lerin arasında turuncu bir akşam gü- neşi, tablodaki kadının çıplak vü- cuduna doğru süzülüyordu. Acâba bu kadın kimdi?, Bunu öyle merak ediyordu ki!.. Öğren- mek için çok çalışmıştı. Bir gün turduğu apartımanın ihtiyar es- ki kapıcısına sordu: uzum benden evvel bu apartımanda oturan ressamm mo- dellerini tanır mısın? bir modeli vardı. imdi? — Ya... Ki — Hiç tanımam... Hep siyahlar giyinirdi... Çok gözel bir kadındı. — Girib çıkarken hiç görme- din mi?, görmedim... Hep yüzü- nü siyah bir tülle örterdi... Yal nız bir kere... Kapıcı sustu... lümsüyordu: — Eh... Ne oldu bir kere?. — Beni çağırmışlardı... leyim ben?. İçeri girdim... yeye... Kadının üzerinde kırmı- i bir in vardı... Ressamın le Beni görünce biribirlerinden ayrıldılar... Ka- dın bir sigara yaktı. — Peki kadının yüzünü görme- din mi . — Görmedim.. Gözlerinde kır- mızı bir maske vardı... Galiba ça- lışıyorlarmış.. Resme biraz era vermişler, muhabbete dalmışlar.. Tam de ozaman içeri şim.. » Amma gene de yüzünü gö- remedik gitti. Orhan: tel le yeli çıktı. De- mel rmızı mi kadın res- samla sevişiyordu da... a nasil ruhta bir kadin- dı... Orhan: — Böyle kıvrılışma, sigara içi- meri tarzına selesi her halde e kadın: olacak.. diyordu. li öyle si niçin apartıma- na girib en yüzünü sıkı sı- kı siyah tülile örterdi. Sonra ne- resimlerini Tabloların içinde kadın» isminde bir tanesi çok gü- zeldi. Bunda gene çı iu, Ge- ne dudakları arasında bir sigara vardı. Çıplak ve sarı altın bir istavroz ışıldıyordu. Bu kızıl kare S2 ya şeytan bakışlar ve bu çıplak göğüs üze- rindeki i mi irili ne te- zatlı bir manzara ii ğı büğün kadınlar- dan şüphelendi. Her güzel vücud Tunun peşinde uhakkak ir ii düş b bir aşk macera- e iğ Şekerli olanlara ek- mek, francala ve nişas- talı maddelerle şeker ve şeker mamulâtı ze- hirdir. Zayıflamak ve şişmanlıktan kur- tulmak için mutlaka: HASAN föluten Ekmeği ve Mamulâtını yemelidir. Hasan Gluten ekmeklerini ve Hasan Gluten biski Hâsan Gluten makarna, Avrupa , Romanya piyasasında müthiş rol oyna- maktadır. Hasan deposu: büyük bakkaliye ve eczanlerde bulunur. istanbul ve Beyoğlu, Radyo 19 ikinci kânun cumartesi Kiahrrarla | İstanbul : 18 fransızca ders, 18,30 bayan Azade Tarcan jimnastik, Tüzün; şan Dirt caz ve tango orkes- raber. trası ile be: “Varşova (1345 m.) — 18,300 kemtra, 19,15 keman musikisi, 1945 sözler, lar, 20,30 plâk, sözler, 21 solistler iştirakile orkestra konseri, sözi 22 şarkılar, sözler, 23 reklâmlar, 23, 15 dans, 24 sözler, dans plâklar, 1. vw 64,5 ir plâk, 18 radyo orkestrası Rableri 19,15 sekili derle » konferans, 20,20 a 21 radyo cazı, 22 konferans, beli 23,25 kahvehane musikisi, 1). ından sonra m kain iş diyodu, ii benden yalnız bir tanesi var. Dudağın üstündekit..» Böyle senelerce dört benli ka- dını ber yerde aradı, durdu.. Bir yarısı tel nastır höcresine girdi. Saçlarına ak düşmekle beraber hâlâ çok gü- zel eşi li takta yatıyordu. ayd Başrahibe ku- ie hafifçe fısıldadı: ok hasta doktor... En iyi hibemizdi.. 13 yaşı nastırdadır. defa bir erkek gözü görecek... Böyle söyliyerek rahibeyi soy- dular. Tek mum yanan taş duvar- lı küçük odada genç Sa rahibe i vücudunda, güzel göğsünün üze- rinde sarı altın bir istavroz göze garpıyordu. Mumun Kığı Hepedikee yatak- ni yordu. Duvardaki gölge «Çıplak kadın» tablosunun ayniidi.. ir yıldız i il