14 Teşrinisani 1934 Totrika No. 37 'BARB Yazan? 37 “ Benim taptığım Allah, kadının gözlerini kör ediyor. O, çok insafsız Akte şehir muhafızının bakış- larından korkmağa başlamıştı. © «— Haydi gel, bu gece beraber atalım!» yerek üzerine yürüyen Nurul- Jahı savmaktan başka kurtuluş çaresi yoktu. Akte: — Bu gece beni yalniz bırak..! Biraz düşüneyim, Yarın cevap Ve- ririm, i Dedi, Nurullah Romalı kadıni fazla Yahatsız etmekten çekinerek ay- rıldı. “Akte yalnız kalınca sedirin üze- yine uzandı Gördüğü rüyalari. Annesini, Kardeşlerini.. Memleketini gi inüne getirdi. Yarına kadar ne düşünecekti? Nurullahı bir gece memnun et- mekle esaretten kurtulacağı süp- hesizdi, Nurullah bunu açıkça söy- lemiş ve kaçmak için her şeyin ha- zır olduğunu söylemişti, Bu, belki de, söylendiği kadar, kolay olacaktı. Bir kalyona rılacaklardı. Fakat, Aktenin içinde bir şü he vardı: Yerliler, bu hadiseyi Bar- barosa haber verecekler., Hızır bey derhal arkalarından yetişip ikisini ide yakalıyacak. Ve işte asil esaret hayati ondan sonra başlıyacaktı. Halbuki Barbarosun sev inip limandan a; şimdi sultanlar yaşıyordu. Muhteşem bir sarayın hâkimesiydi. Akte kararsızlık içinde boca- larken, birden oda kapısı açıldı. Zenci hizmetçi içeriye girdi, Ayşenin kara suratı korkudan mosmor olmuşu., Prensesin yanına sokuldu: © — Benden hiç bir şey saklama, yavrum! Kapıdan bütün konuş” tuklarınızı dinledim... seni aldatıyor! Akte bağırdı — Ben sana, kapıdan beni din- lememeni tembih etme: ? şe yere diz çökt iz ekmek yediğimiz kapiya canla başla sarılırız. Sizin tehli- sürüklendiğinizi halde, bu teh- Bu adam bilir miyim? — Bizi niçin dinledin.. Bana dim! Nurullah müthiş bir bazdır. Onun sözlerine kanma- yanız! — Beni Romaya kaçirmak is sihir- tiyor.. Sen ne dersi — Inanmam... Sahile bile gö- türmeğe muktedir değildir. Mu- hafızlar haber alırsa, sizi de onu da parçalarlar. © — Gizli kaçariz... Kimse gör- mez, ? — Barbarosu unutuyor musun? > Ben 'de memleketime gideceğim. Ayşe sarkık © dudaklarını gişi- yereki — Herkes Barbarosun (Telem- — Gelmiyecek diyor! #an) da muzaffer olduğunu, emi- göllere kaçtığını, Hızır beyin İskender Fahreddin AROS Barbürosa ihanet eden eder. Nurullah seni igfal bir canavardır, yavrum! ;, donanma ile denizden döneceğini söylüyor. Dedi ve gözlerini açarak hani- mının yüzüne baktı. Akte bu haberi işitince sarsik. aştı. ) — Sahi mi söylüyorsun, Ayşe? Hızır bey denizden mi dönecek miş.? Diyerek zenci kadınin yanına oturdu Güzel prenses hâlâ kararsizdi. 7 — Beni vatanım çağırıyor, Ay- şe! Beni annem, kardeşlerim ça- Zırıyor... Ben burada ne zamana kadar esir gibi kalacağım? — Barbaros gelirse, Istanbula gidecek.. Sen de onunla birlikte gidersin, Ben, bu kadar meşhur ve kahraman bir erkekle beraber cih ederim. Sen de öyle olmalısın, yavrum! Roma, sana böyle meş- hur bir kahraman vadediyorsa, hiç durma, git! Barbarosun koy- nunda yatacak kadın, dünyada hiç bir dişiye nasip olmıyan saadete kavuşmuş demektir! Ayağına gelen talihini reddedersen, hayatın iş- 'kence ve ıztırap içinde geçer.. Bed- baht ve perişan olursun! Ayşe (Nurullah) i çok niyordu. Akt dalgın ve mütehayyir. Önüne bakarak düşünürken, zen- ci kadın sözüne devam etti —O, senden evvel, şehirde, da tıpla böyle sihir irmüştü. Zavallı kadınc: zın çok yakışıklı ve zengin bir ko- cası vardı.. Faket, kadın o derece sersemlemişti ki, kocasını gözü görmüyordu. Hattâ (Nurullah) in evine kendi ayağile gitmişti, Ka- dinin kocası (Nurullah) a yalvar. Ben karımı çok. seviyorum. Onu benden ayırma! Sana bir am- bar erzak hediye edeceğim!» de- di. Fakat, şeytan sihirbaz, bu tax lihsiz adama: «İşte, karın bura- 'da okuruyor. Kendi ayağile evime geldi, Giderse, al götür!» diye ce- vap verdi. Erkek, karısına: «Hay- di, yürü! Evimize gideceğiz!» de- yince, karısı ellerile yüzünü kapi- yarak; «Suratını görünce, akrep görmüş gibi tiksiniyorum. Defol yanımdan!» dedi ve kocasını kovdu. Akte hayretle sordu: — Aptal adam. Nurullahin ka- fasıma bir kılıç sallıyamamış mı?! Ayşe gülerek: — Kadının kocasi, | Nurullahi suçlu bulmuyordu, dedi, mademki “karısı oraya kendi ayağile gitmiş- ti, Buna karşı ne söylenebilirdi? Adamcağız dönüp gitti, Fakat, bir müddet sonra (Nurullah) bu ka- dından bıkmıştı.. Kolundan tuta- rak sokağa attı.. Ve kocası onu kabul etmedi. İşte, Nurullah böy- le insafsız, vicdansız bir adamdır. Hayır yavrum, o, adam değil, bir canavardır. Onun pile kuyuya inen, bir daha yukarıya çıkamaz. Barbaros kahramana en kadının gözlerini kör Nurullah ile yola çıkarsan, çabuk piş Perişan olursun, yavrum! (Arkası var) olursun. yaşamayı, vatanıma ve aileme ter- | Her akşam bir hikâye Genç kiz, kendisine bir meslek İntihap etmek için bir hayli dü- şünmüş, daktiloluk etmekten ise yazıcılık etmeyi tercih etmişti. Fa- kat bu, eski Yenicami yazıcıları tarzında olmıyacaktı. Ona Ame- rikanvari bir yenilik verecekti: Aşk mektupları yazacaktı. Sevi- genler çoktu, fakat herkesin © kadar işi vardı. Uzun uzun aşk mektupları yazmağa vakit bulmak zordu. Zaten iyi bir aşik mekte bu yazmak ta o kadar kolay de- gildi. Onun için, genç kız aşk ilân ederse pu zamanda çok müş- teri bulacağına ihtimal vermiş ve gazetelere böyle ilânlar da ver- Bir sabah, kendisine yabanci bir kadın geldi. — Selma hanım siz misiniz? di- yordu. — Evet, Mektup yazdırmak için mi geldiniz, matmazel? — öyle amma... Sizi gördüm, retim kırıldı... Çok genç gö- iyorsunuz l — Yirmi beş yaşında, matma- zel... — ömrünüzde hiç âşık oldunuz. mu? — Neden sordunuz? — Aşk mektuplarını teerübe- niz yoksa nasıl yazıyorsunuz di- ye merak ettim de. — Siz orasını düşünmeyiniz. Ben herkesi memnun edecek tarz- da aşk mektubu yazmasını bili- rim, Ne türlü mektup istiyorsu- — Bakınız anlatayım, Ben bu- rada yabancıyım. Bir rus artisti- yim. Bir Türkü seviyorum, Zen- gin. bir tüccar. Biraz yaşlı, ciddi rak kendisinden bir mektup al- 'dım, Koca bir demet te gül, Ce- vap rereceğim. Türkçe biraz söyle- rim amma yazamam... — Cevap uzun mu olacak kısa mu? Tarife buna göre değişir de ondan soruyorum. 4 — Uzun, uzun olsun. : 2. Selma, na geçerek rus arlistinin mektubu hazırlamağa | başladı Tam kendi hülya ettiği gibi bir erkeğe bir aşk mektubu yazıyor. dur. O da, biraz yaşlı, ciddi, zen- gin bir adam isterdi. Mektubu kendisi yazacak olsaydı ona can- dan ne sıcak şeyler söyliyebi cekti! Maamafih, gene hakiki bir heyecan ile uzun bir aşk mektu- bu yazdı. Rus artistine yolladı, İki gün sonra, kadın gene ge di. Sevinç içindeydi — Telgrafla cevap verdi, diyor- du. Eminim ki mektup pek hoşu- yazi makinesinin başi- te na gitti, Gene koca bir demet giçek yolladı. Aman bir mektup daha... Selma hanim sanki kendi sev- gilisine yazıyormuş gibi, samimiyet ve hararetile bu yeni cevapta uzun uzun teşekkürler ekti İki gün sonra, genç kızın ya: hanesine orta yaşlı, yakışıklı, bar tavırlı. bir erkek geldi. Sek manin yüzüne dikkatli dikkatli baktıktan sonra gülmeğe başladı. Selmanın cani sıkıldı: İ © — Pek tuhaf muyam efendim? İ diye sormaktan kendisini menede- medi. «— Size gülmiyorum küçük ha- bütün Söyliyeceğim şey o kadar müânasiz ki kendi kendime gülü. yorum... mektupları yazmakta bir ihtisas | bir adam, Bu sabah, ilk defa ola- | Aşk mektupları ei Bunu söyliyerek cebiüden iki büyük zarf çıkârttı, Selmaya uzat- ti, Bunlar, rus artisti hesabına Selmanın yazdığı maktuplardı! — Çok meşguliyetim var, kü- çük hanım, Aşk mektubu yazma- ğa vakit bulamıyorum. Bunlari yazan kadın, anlaşılan, roman- lardaki aşkları seven cinsten. Ne- reden bulup bu kadar lâf söyli- yor, bilmem. Cevapsız bırakmak olmaz. Cevap yazmağa da vak- tim yok. Pek hoşuma giden bir kadın... Size geldim, Müsvedde beyaz etmeğe de vaktim yok. Siz. ne yaparsanız yapınız, yazınız, ben yalnız bir imza atıp göndere yim. Bir kaç güne kadar Parise gideceğim. Bu kadınm da bera- ber gelmesini istiyorum, Rica ede- rim, biraz tatlı diller dökünüz de gönkü olsun... Genç adam, Selmanin elini ri- ca makamında sıkı sıkı sıkarak ayrıldı. Selma, sukutu hayale uğ. ramış Bir halde, acı acı düşünü: yordu. Bu adam bir yol çantasi alır gibi bir kadın tedarik ediyor, bir kadına kalbini dökmek için beş dakika vakit bulamıyordul Maamafih, rus artistine ateşli ve âpıkane bir mektup yazdı. Ya- zarken, bu hararetli sözler ken- disine hitap ediliyormuş gibi tatlı bir hülyaya dalıyordu. Ertesi günü, rus artisti erken- den damladı. Pek memnundu: — Uzun bir mektup aldım. Be- Parise götürecek. Şimdi siz iyi bir cevap yazarımız. Elmas- tan, inciden, Pötigri kürkten çok hoşlandığımı. anlatırsınız. — Bunlardan bahsetmesek ol- maz mı matmazel? Sonra hissi- yatınızın samimiyetinden şüphe- ye düşebi — Siz hâlâ çocuksunuz! Sade güzel sözler ve güller için mi Pa- rise gideceğim? Selma itaat etti, Sonra bu mek- tuba cevap yazmak için zengin #üccardan talimat istedi: — Bir elmas yüzük vadedeyim mi? Kürk te alacak mısınız? di- ye soruyordu. Her şeyi vadediniz. Benimle beraber gelmeğe razı olsun da... Şimdi gözünün önünde öyle bir aşk münasebeti cereyan ediyordu ki Selmanın zihni bir türlü böyle bir şeyi ak maıyordu. Güzel rus kadını Pari- &e giderlerken Selmaya gelip hem. veda etti, hem teşekkür etti, Par- mağında pırlanta yüzük parlıyor du, Arkasında da güzel bir Pötigri manto vardı. Şimdi Selma 'her gece, yazdığı karşılıklı aşk mektupları yor, kendisi bir aşk macerasının içine girmiş gibi hülya ve zevk içine dalıyordu. On beş gü ra, rus artisti seyahat dö rar Selmaya geldi: — Aman, diyordu, size pek ih- tiyacım var. Yazdığınız o güzel şeyler gibi lâkırdılar bulup ona #öyliyemedim. İlk günleri benim için çok masraf ediyordu. Sonra kısmağa başladı. Kendisine gene tatlı tatlı. şeyler yazıp biraz aşki Bi tazelemekten başka çare yok! Selma bu siparişi de ifa etti, Mektuplar tevali ediyor ve bun- lar Selmaya biraz hüzün veriyor- du. Zengin tüccar da üç kere Sel manın yazıhanesine gelerek yeni talimat ve yeni siparişler vermi — Artık bıktım, diyordu. Bu kadın neden bilmem böyle uzun aşk mektupları yazıyor. Çünkü Selma vadetti. oku- 14 teşi Bülerep (64,5 m.) — 1315 gündüz. plâk neşiydt 18 karmik. orkestra 3 ri, 19 haaa 19-15 mia mi 440,20 plik, 7İ piyana kanseri, LAS yani (ilmen pomikisi, 2205 e) musikisi, 22,45, haberler, 23,10 musiki, Varşova (1345 m.) — 18 piyano « keman musikisi, muhtelif, 18,35. şar Mi ek GL varr TASI dell 0 veli Fili pi Sala (lk), 20725 küme, 2030) erenalar, 2045 mahtzlit bahiler, 21 Viyanadan nakil, 22 kanser, 2246 vie yelonml kanseğ 23 konser raklmları 23,15 “dana mutki ve haft havalar 2345 kalrenne konserinin devam Budapeşte (5505 m) — 1830 pik kanser, 19,30 pk, 19,50 billa 1030 Püçininin. «Madame Bu ye paramı 22.20 haberle, 23418) m İn Viyana (5070) — 18,05 yeni mma siki, 19 ub neştiyat, 19.25 muhtlk, 20,20 alya © İpikere dünya şampi yorluğu iin Londrada yapılacak ftbol 23110 yadye orko 2330 baker konserin devamı, dans plâkl Abane Ücretleri Terme Ben SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş 8 AYLIK 750 > 1480 > SAYLIK 400 » LAYLIK 159 >» Posta ittiadına dahil olrayan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, allı aylığı 4900, üç aylığı 1000 kurustür. Ares tebdili İçin yirmi boy kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Şaban 8 — Ruzukasım 7 5. İnk Güney Öğe in Akyen. Yamı E anar 1SA 706 SAM İİ 1446 1682 1826 Tasrebane: Babalı civarı yi e A 13 Na. aşktan ziyade paradan anladığı- nı görüyorum... Şiir merede © nerede, Gel de bu kadınlara akıl erdir! Şimdiye kadar tanıdığım kadınlar kalbimden ziyade kese- me ehemmiyet verdiler. Mektup- larına baktım da bu rus kadını onlara benzemiyor dedim. Hattâ bir aralık onunla evlenmeyi bile düşünmüştüm. Ne budalalık ole caktı, yarabbi! Fakat beni de, bu ağarmağa başlamış saçlarımla, bu şişmen karnımla şimdiki kiz- lar ister mi? Bir dul kadın almak var amma... Çok kıskancım. Ala- .cağım kadının mazisi olmasını is- temem, — Bir erkeği parası için değil, kendisi için sevecek kızlar bulabi- lirsiniz beyefendi. — Görüyorum ki siz de hülya içinde yaşıyorsunuz! Üç dört gün sonra zengin car hesap görmek bahanesile tek- i. Fakat daha doğrusu içini dökmek için geliyordu... | — Bilmem neden, bu taraftan geçerken, mutlaka yukarı çıkıp inle biraz mek istiyorum, diyordu. Selmâ tatlı bir tebessümle mus kabele ediyordu. Rus kadını ile münasebet bitti. Fakat zengin tüccar arada sıras da zi; Hes dafasındat , — Ah bu kadınlar, diyordu. Biri daha şairane aşk mektubu yazanı lardan öyle kaçacağım ki... a Aman bana yazık olur, bölü! kes böyle düşünürse... Sonra ber. ne yaparım? Selmaya hiç yazık olmadı. Çün" kü bu başlıyan dostluk pek samis mi bir anlaşma ile nibayetlendi, evlendiler Hikâyesi |