5 Mayıs 1934 VE AKŞAM Yazan: AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Tefrika No. 42 Radyo ş Mayıs cümartesi - 3 Fatih, rum filozofuna anlatıyordu: “ Bizans, son günlerinde tefessüh etmişti. Biz şimdi bu eski yaranın tedavisine Kain > Zeynep, Fatihin h da geli sıkılmıştı. — Bir vadiniz vardı! İşte za- manı geldi. Diyecekti.. eek somurt- kanlığını görünce buna da cesa- du: — Bir derdin mi var, Zeynep? Niçin geldin.. Ne istiyorsun? Söy- lesene.. Zeynep: ii brik etmeye geldim. Her sefere gidişinizde bir esir hü- kümdar e Diyerek önüne baktı. Sultan Mehmet gülümsiyerek: Aferin benim zeki kızım! uu görüşün hoşuma gitti! .. Rahat mısın... Bir şeye — Hayır. Teşekkür ederim. e lığınızdan başka bir dileğim yok —i öylerise haydi odanın git yav- rum! Ben biraz istirahat edeceğim. Zeynep sultan bir şey söyleme- den padişahın yanından çıkmıştı. nd uratla evlenmesi ulta, dar değildi. Unutmuş Zeynebi görünce iş şeyi erin. ması lâzım gelmez miydi? ep: «Ben Muratla evlen- mek istiyorum» Miyeekde, Saray u an- rek tı Filozof — er neler Trabzon pan e ile İstanbula gelirken (Yorgi Emiro- ki) isminde bir filozofu da bera- bör gekirm si (Aristo) nun usul ve mes- leki eleme ve ulümu yeniye fn etli, şair ye vâkıf, natıkası kuvv: âlim bir adamdı. , Kısa an içinde şöhreti şayi- ası Fatihin kulağına kadar i iri mişti. Fatihin fel çok mera: Ni kı vardı. Eski beee ani felsefiyelerini tetkik vw ea etmekten a ME Fatih der hal Yorgi mış ve kendisile bir kaç deli gö- rüştükten sonra, sık sık saraya gel- mretmiş ve kendisine İs- tanbulun en güzel semtlerinden e ve köşk icini ederek filozo- ezher cihet eylemişti.» : tih o gün gene filozof Yorgi ile konuşuyordu: — Muhitin, insanlar üzerinde büyük tesiri se Are) hiç şüp- hem yok, Yor; lerinde me te gün yaranın Petr — Hakikiniz var, Haşmetmeap! Muhitin insanların ahlâkı üzerin- yaptığı tahavvülü inkâr ede- are iyilikleri ve m te atfetmek doğ- ru değildir. Gk) in yaptığı fe- nalığa muhit mi sebep oldu — İyilik ve Gok hlk insanların isti- ! Çün- yim my meselâ mer- ie olarak doğan bir hayvani günün birinde lira ürü kalkması yüzünden yırtıcı bir ca- navar olması lâzımdı. Yahut bir kaplanın kedilerle fazla temasi yüzünden, yırtıcılığını unutarak sakin, munis bir kedi gibi in kucağını aşil mışıl uyuması icap ederdi. Fatih veri başını salladı: — Ben zariyenin | m, Zi- Ta, fena ruhlu insanları ite ami ahli klar larını dei gözümle gördüm. Fena muhitler. düşen en ahlâk ve ee yetlerini kaybettiğini de heme; hergün görüyor ve işitiyoruz. Mü. şahedelerim; Mealini e but- lanını isbat ği üstat ilozof PERŞ bir başka gün, Fatihe, evvelce Md vecize- lerinden bazılarını okuyo lir, Fakat, şuurlu bir adamın kanu- na muhalefeti, gibi basit bir hadise telâkki edilmemelidir. 0- tün tuttuğunu gösterir ki, diğerin- den çok tehlikelidir.» a Mehmet hayretle filozo- un yüzüne bakarak: — Öyle ceza vermek lâ: diye sordu. Yorgi cevap verdi: — Şüphesiz. Çünkü ikincisinde kast ve taammüt vardır.. ise ikincisine daha ağı zımdır, değil mi? nunu Na ve düşünerek çiğnemiş de- mein başka bir sahife çe- rdi: vir «Sabunun, yağın fenalığı, nevi- nin ve cinsinin er Halbuki insanların eczası hep ni cinsten iken, kimisi Kik gibi güzel hu; yiz bazısı da ipe lâ- yıktır.» Fatih filozofun e ape ve bu sözü şu suretle izah el — Bu unun sebebini araş i Her topra- ğın verdiği mahsul diğerinden fark- değil, toprağın terkibine de dikkat etmek lâzımdır. Rum: filozofu, Fatihin boş ka- l İst * 18,30-19 fransızca ders, 19 19.30 himayei hayvanat cemiyeti obert — kollej o muallim- iimdey Cemil Hikmet e tarafınd konferans, 19,30-21 alaturka musiki neşriyatı. (Tamburi Refik bey, kemen- çe Fahire hanım, ut Nevres bey, Fil ret bey, Safiye hanım), 21-21,25 Eşref 2 ,5 m.) — 18 kon 21 Bee 22,45 radyo jümal, 23 kafekonser. Budapeşte (550,5 m.) — WE o lon bare 20,15 ei 20 gramofon, 23,15 opera orkestrası; 23, 30 ini, ğ eğ) 9,10 Alman radyosu, 1 30 havadis, ln Roma (420,8 m.) — 18,10 konser, 18,55 havadis, gramofon, 21,45 askeri onser, 24 son haberler. Varşova (1414 m.) — 20,05 radyo jümal, 21 konser, 21,50 hafif muzik, 22,50 şarkı, 23,30 gramofon, 12,15 dans wsikisi, kal asar Viyana (506,8 m.) — 17,15 din mu- sikisi, 18,15 la 20,45 melodi, 21,45 opera Almanyaya yin pe ara sinden ize e resmi mal > mata Türkiyeden ithal olu; murta kontenjanını 909 kental ii rak tesbit etmiştir, Alâkadar yaklukfa tüccarları- mızın bu müddet zarfında tes- bit edilen kontenjan miktarı da- hilinde yumurt etmeleri lâzım gelmektedir. Tüccarlarımız daha esaslı malümat almak için Türk ofisine ve şubelerine müra- ii etmelidirler, Ayar memurlukları hakkında tamim Dahiliye ne en eye md memurların derhal tayin m işe başlatılmaları ve bütçelerinde tahsisat bulunmıyan iye mh lerin de. ri ünakale yapmak sart n kısa bir zamanda temi yese; bildirilm miştir. Evkaf hakında bi bir kanun Ankar: e encümeni evkaf em nike tmekte- dir. Lâyihanın esaslarına gör 2 idaresi m ak bü macak, eteynli müsakk: ta ir fın pey para ile değiş- tirilecek, bütün mutasarrıflar ha- kiki mülkiyet elde edeceklerdir. Posta ak Ki dme ecne! memlekötler Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. “Muharrem: in — Ruzukasım: 179 Sahife 9 Her akşam İl bir hikâye İİ & Haliç şirketinin en küçük va- purlarından birinde kaptandı. Ka- sım kaptan dediniz mi? Bir tane i rüden Eyibe İdare ettiği gu gibi küçük vapur kendisi kadar eski, kıdemli ve emektardı. Bütün Haliçliler onu bilirdi, her iskelede tai e he- sapsız ahbabı vardı. Kasım kap- tanın ismi ai ayd oturan 8 yaşındaki mektepli çocukların bile ağzında idi. Ona çok ie ai uştu. m sefe, vap irile - key EN verim Ein sultandaki bahçeli kahveye gelirdi. o zaman derhal ani halka ze Ezan — keban kaptan bey.. dileri. O da anlatırdı. Sene- lerce bir ea büyük de- nizleri dol se geçirmiş e bi inbir macera İk bir deniz kurdu gi- neler eli anlatırdı... Etrafını m bu hikâ- yelere inanır! .. idi?.. Yooo.. Fakat Kas dar küp) öyle güzel, öyle tatlı like ki herkes onu dinlemeğe can atardı. Böyle müthiş AA an- lattıktan sonra Kasım kaptan o gün evine memnun ve mağrur dö- nerdi. Yavaş yavaş anlattığı hikâyele- re kendisi de inanmağa başlıyor- du. Meselâ Şap denizinde fırtı- nalı bir gecede muhayyel bir ma- cerayı o kadar çok lab ki şimdi şüphe ediyordu: Acaba böyle bir macera hakikaten geçir- miş miydi? Fakat ne olursa olsun o gene hayatından memnundu. Herke: onun etrafında «kaptan, kaptan!» ç 1 Selim bile geçen gün in mactalarını dinledikten son- Te — Yahu Kas kaptan sen dün- yanın en büyük kaptanısın valla- i i idi? kaptanı!.. VE ok, am ma çol Yatağında doğruldu, kendi kendine: — Aferin, dedi, canım ne de azmış olsa okumı si y çocuk... Adamından anlıyor... İnsan sar- rafı imiş.. o Mabak ük bir neşe ile kalktı. Kasketini giydi. Bir trans- atlantik tanı azameti ile evden çıktı. Küçük va; bi gö züne dağlar — mia ” yazi lerden sonra Kasim kap- ERİ a çıkarıldı, Çok ihti- m Fakat şöhreti büsbü- Kaptan bey j dalbudak sarmıştı, Tekaüde çıkanlğ gün Kasım kaptan: , dedi, der müte hiş Ee tani Kaybediyo: buna yanıyorum işte, Ki asım kaptan son günlerini İz si mirdeki yenii yanında geçirme- ğe karar O hafta rmişti, bekliyordu. emtea biriz — Gülcemal büyük vaj dedi. Kasım k — İlâhi. Geli; mişsin!.. yn idin... mi?.. Acaba bu birşey Haliç vapuru Gülce- em “— — Ya. k siz kaptandınız öyle mi?. Şey sordu, Kasım kap- tan bayağı hiddetlendi: Bilmiyor musunuz?.. Haki- katen bilmiyor um Vapurdan rıh erdi uzatılmıştı. Kaptan yürüd iğ böyle bir seyahat. va- runa binmemiş, böyle bir rende n çıkmamıştı, Onun Haliç puruna çımacılar iskele atar, li bu “e ye ir Gez > sl Şimdi bü merdiv geçilmesi pek müşkül tehlikeli bir ran ri koluna yapı, ı denize düşmekten kurtardı... Tayfa onun lundan tut güverteye çıkar- dığı zaman sordu: — Efendi baba sen hiç vapura medin mi iz ahu?. Kasım kaj n yüzüne müthiş bir kamçı pir gibi daraldı. Evvelâ sapsarı, sonra mosmor ke- sildi: Ne haltettin!.. si diye bağır. dı. Ti ni bağalı ? Sonra güverteye Böy lu boyuna yi- gıldı... Vapur İzmire geldiği zaman ge“ minin kaptanı raporunu yazıyor du: urumuza İstanbuldan bi- nen de kaptan namında bir zat sirin sektesinden vefat et- miri Bir yıldız Muğlalı tütün ekimi Muğla 2 ( her tarafında ti rumda nısıf anal de sökün dikilmiştir.