Mn mek “a alaya R > e Sahife 6 Akşam 23 Mayıs 193: Tarihi roman tefrikamız: 12 amm e Sultan Ahmet me ynam pazarın SATILIK KADINLAR 22 Mayıs 1931 azan: İskender Fahrettin “ Yaramı ai devletlim! Ben, gözleri güler- ken, kalbi ağlıyan bedbaht bir kadınım... Gökte dolaşan siyah bulutlardan çok korkarım!,, Kameriye sefası eee ın ortasındaki kameriye- den hazin bir ney sesi sksedi- yordu. Kameriyenin altında, Damat İbra- him paşanın dizine oturmuş bir kadın vardı. Konuşuyorlardı : — Sanadün gecede haber göndermiştim.. Niçin gelmedin ? — Evdeki uşaklardan korktum. Efe yi Karceriyenin ira müstehzi bir kahkaha yükse Efe gelince seni çel ine seki Bra korkuyorsun," öylemi & ahmut Efenin avdet ede- ceğini mn musun ? Harpte ölmezse, elbette dö- İhralim, paşa gülerek, elindeki şarap kadehini ( Mari ) nin dudak- larına götür — Görüyorsun ya, burada iki- mizden başk: se yok.. Efe gi avdet sniyecek, Ve sen bu geceden itibaren be: ola- enim meri ig şu so da gözlerin mahmurlaşsın!.. Ben Kir m r ba- kışlı kadınlardan hoş! Macar dilberi büyük Ş Şarap ii. dehini bir alinila ri m Tire bii satın tarikle ani Mamafih, soran- lara seni ondan satın aldığımı soyle Esirpazarın'dan kaç kili satın aldığını biliyor mu- sunuz? — Tahkik ettim. e kuruşa almış... Ben de Hide, altı bin | an satın El Mari sordu; — e İl ari kimden öğrendiniz, Ral ei rından Hasan Sen ney sesini ilk defa ln mı işittin? — Evet.. Bizim memleketimizde İbrahim paşa, kucağında, bülbül gibi serbes konuşa n Macar kızının yanağından öptü — Senin yi güzel bir en e derdi olabilir...?! rayımdı kaldığın müddetçe, bütün zlirap larını unutursun..! Bal en bile, in mevcudiyetine, bütün istı- raplarımı unuttum. — Yaramı ri ER devlet- lim ! Benim gözlerim gülerken, kalbim ağlıyor... driazam rahim paşa başın- n kavuğunu — Bana derdini söylemekten çekinme! oOBen, 'her müşkülü eee kudrete malik bir vezirim. Derdini benden saklama.. arzun ne is is söyle r kadeh şarap daha uzattı: — Kain terim ki gözlerinin gülsün.. Ben, hüzün il kaçan 2 çok severim. Başını a kaldır. Şu mehtaba, şu emi roi bak! Tabiatın yarattığı bu niha- yetsiz güzellikler karşısında, insa- nın derdinden, eleminden eser r mı? Mari, yn uzanan ikinci şarap i de a sonra, başım akma kaldırdı : — Parlak yıldızların siiefikii il şu korkunç bulutları gör- i ei 3 uv © 7 en ayırdıkları gece, bel ii ucunda, tıpkı şimdi gördü- gibi, Sy Tul do olalığak du gecel.. Ben bed bir im paşacığım, beni ur görünüz! İşte, lela simsiyah ve kor! bir bulutun altında, nasıl, 'birdetikire b bliyer ileri Bakınız, e Bakınız şu kosko- aya..! O bile bulut altında e Etrafımızdaki lâle tarhla- rının üstüne düşen siyah gölgeleri göriyor musunuz? İbrahim paşa, bayretle, genç kadının gözlerinin içine baktı: oi GERE bir mah- Ölüm b defa karşılaşıyorum! Buluttan, bu derece korkuyor- san, şim > emredeyim, üstümüze j Her akşam bir hikâye Hüseyin Avni'ye ithaf Boğaziçi" ndeki mz stüikçe, dai Çımacı Mura nazarı ia) ed Hoş Çımacı Murat efendi, babamın da, daha mektebe gidip geldiği sıralardan, ( yanlış anlaşılmasın: abamın mektebe gidip geldiği sıralardı a nazarı (dikkatini celbedermi: o ei çimacı imiş... mütekaidi... yanaşan vapurların kaptanlarına, homurdana homurdana ve yalnız kendinin ereği bir sesle emirler vi — Sağa, 1 Msı al... Tuh! Gene yapamadı. Ge Hah, tamam.. Stop.. Artık m ok... Ver haladı.. Tm . Vapur tarifelerini ezber bilirdi. Mevsimden mevsime değiştikçe de ezberlerdi. Fakat, en büyük hüneri, şirket vapurlarını, ta gal, dü- düklerinden tanımasıydı — 71 geliyor... Gözünü sev- e > 71 Altınkum'a da aş çıkartı İleri, 52 ki 59leri, 56 pri inde doğmuş büyümüş gibi el Ufaktefek el mazur görürdü. Onlara karşı, cılız, müte- verrim li İs beslenen üsamahakâr erhametkâr muhabbeti beslerdi. nından 2 ve elk adar ün şirket urları, ki tanırdı. Hepsi e fikri vardı: Ya teveccüh gösterirdi; ya istihfaf ederdi. Mamafih, Murat ğe e vapu da mata sahipti. ye in büyü vapurlarının tonları ve nereden geldikleri ezberindeydi. Amma, die ile oSeyrisefain'i yekd rakip (oaddeder; Seyrisefain'i, eski ismi olan İdareimahsusa diye tezyif eder; ve: — Biz, İda ağ nın eski hâlini de biliriz... Adı, daha eski- den Fevaidi Osmaniye idi.. Şimdi büyük vapurlar aldık Sia dei kurum satmasınlar.. Geni Şiki den Mini iri bayrağını taşıyan - hattâ ususi - tekmil vapurların isimle- rini, suvarilerini, ikinci kaptanla- çıbaşılarını ve tonajlarını . Ekserisinin hangi Garp riiİak sE0ien alındıklarını da | Çimen | beyaz Romanya vapurlarıni dün- yanın en Biri sefinelerinden üstün sayardı. ( Zahir, fazla dalga şıkardıkları için olacak!) Alman- ya'nın, ii ce) İngil- tere'yi geçeceğini iddia ederi harebesini Abidin aver bey üstadımızın tefrikalarından takip ettiği > bizzat hazır bulunmuş gibi anlatırdı. Esasen, onca yegâne muharrir Abidin Daver'di. babası onu bir yere götürmemiş. On ikisinden sonra, iskeleye intisap etmiş. E, çımacılık bu. Vapurlar, m şuradan şuraya ayrılmak satını (o vermezler. si yukarı ie tam elli dört sen efendi, aynı iskeleden ayrılmamış. e 66 - sında rika olmuş m an itibaren on iki ai elli dört senenin bül itiyatla, hergün hâlâ iskele başındadır. Bir kere- cik olsun eme inmemiştir, Bir kerecik olsun, karşı sahile geçmemiştir. Hai Ey kim bilir, belki de, bir tek kere komşu i dünyanın en büyük ilmi biri sayar.. Amma, yalnız yukarıda an- mam 2 gibi vapurculuk hususun- da değ Yelken gemilerini de bilir.. sa kullanmanın naza- riyelerini de.. Sonra, güneşin ba- tışındaki il ktan, ayın etra- ndaki haleden, e bulut- lardan . (Fatin efendiye nerizi, yarınki havayı daha mükem- mel, pek daha isabetle keşf ve tahmin eder. “Lodos var!,, dedi miydi, bilmelisiniz > mutlaka , ar ği çalkanacakl az kış, beyaz AMEL ve ği ği lâcivert ceket iyerdi. Şapka d semsisiperi rugan bahriye serpuşu kullanmağa başladı. Tam manasile denizci olduğuna dair tabloyu tamamlamak için, balıktan da anladığını ri ve- reyim. Hangi balık, hangi ve simde, erilezdet hangi iti tutulur ? İlh.. Bize, bir EİN kahvede okadar etraflı bir tafsilâtla Mai e yarı alay, yarı ciddi ertesi Ölüm kalkıyor? Bir ingiliz âlim âlimi ebedi gençliğin sırrını bulmuşl cut'ta yıpranan uzuvlar yerine yenileri konulabilecek! İngiliz imperatorluğunun en maruf alimlerinden Mr. He vererek cihan ilim ii fevkalâde dikkatini çelbetmi ngiliz âlimi ae kiz Toronto darülfünunu ki Böyle & rücü — ölüm ortadan kalka- cudun daimi surette kn muvaffakiyet hasıl olacaktır. Fakat muharebeleri medeniyet kat'i suret'te ilga edemediği tak- dirde müstakbel harplerde insan- lar arasındaki başlıca harp aleti her Bar insanı derhal öldür- mekte Ölüm yl wep ettir- mek usulü keşfolunduğu takdirde da sabit bir arımı e ertesi sabah, Murat ri san- dala bindirdik. Ölü bir d eniz.. Hâlini seyri orduk. san, ebediyen terki ağ edip Amerika'ya gitse, Vapur iskeleden Siyar KE mi melül melül baktı. Rengi Edep Olduğu yerde sallanmağa başladı. Başını sandalın lebiii dayadı. Anladık : Deniz tut Fena rahatsızlandı. Boğuliçi" nin tam ortasındaydık. Kendini kay- betme derecelerine ge Gözleri kaydı; ve, yarı işitilir bir sesle mırıldandı : — Ölüyorum galiba. ölürsem, beni bir y Ayağ Şayet bu | kadar yy nağmeler işitme- | bir perde gersinler... Ovakit, gök- | bildirdi. Bilmediklerini de - lâf | balığa bizimle birlikte ekeni sarın. ma çıpa bağlıyın. dim. İnsan, dinlerken, kendinden yüzünü ve gökyüzündeki bulutları mabeynimizde - uydururdu. teklif ettik. Hiç beklemediği bu | Tam bir gemiciye yapılan mera- ya EE kei gibi dertli | görmezsin! Ecnebi vapurları hakkındaki ei RL evvelâ hayrette | simle, li denize atın! kadın olursa ( Arkası var) malümatı serapa yanlıştı. Meselâ, Sonra düşünceye daldı. ellifi: (Va - va) Tefrika numarası :49 — Sende de bir tuhaflık var — Fahamet Nafizi sevmiyor.. başladım.. Böyle; e! epice vakit ge ge Kalbimin Kadını Yazan: Hikmet Feridun ans ederken, nişanlısile konu- şurken, oturup kalkarken müte- di, ona bii latıyordu.. Hemen Nafizin sözünü keserek ayağa kalktı. Oda senin arkandan dışarı ıktı.. — Bilmem.. Ben görmedim... * Belki sle — kalan bnünde oturuyorduk.. Bizi |kimse rahatsız e diye elektriği de yakmamıştık. sten bu Mar davetlilerden girmesine de imkân Ne ve ne ne Dizine Nedim.. Bu gece hiç eski neşen yok. — Sana öyle geliyor Belkis... Halbuki Belkisin hakkı vardı. Kendimde bir tuhaflık folduğunu be de işrlalala Ona dur- 28 a & E e B ağ a ai 6 5 o 7 ei ereket oda karanlıktı da yüzümü görmeyordu. Bu esnada Büünde oturduğunuz balkonda hafif bir gıtırtı oldu. Bi yak sesi, men gürü üz kestik.. Pencerenin kenarına sin- Nalrin sesi buna cevap verdi: akika yalnız kalmaya- yım mı Nafiz kırgın bir sesle cevap verdi : kadar cesur olmayalım.. Himrm — Bir dakika yalnız kalmaya- yım mı Fahamet?. Nafiz iki kişilik hasır iskem- lenin üzerine oturdu.. Fahameti de yanına çekti. Elini onun in attı. Sanki bizim burada olduğumuzdan ha- beri varmış gidi gayet yavaş bir sesle Fahametin kulağına bir şey- ler fısıldamağa başladı. Bu fısıltı faslı geçtikten sonra m uzandı ve Fahameti öpmek istedi.. Fa- kat Fahiamet hızla li fır- adı: — Yooo bak damat bey. Bu- p Ve böyle söyleyerek hibe dışarı çıktı... Nafiz de takip etti.. Balkonda Ea allen Belkis bana dön — Nasıl sana © söylediklerim çıkmayor mu — Hangi söylediklerin. evmiyo0000r.. — Peki ama onu uy ra için bu kadar uğraştı.. Sonr. sevmese onunla evlenmek ibi çılgınlığa (| kapılır wn bir idi? — Burası öyle geliyor ki Fa- hamet başka bir erkeği kıskan dırmak için onu kıskanıyor, onu seviyor gibi görünüyordu.. Evlenmesine gelince: Belki sev- şim hiç bir ümidi kalmadı ondan. — Bel Iki. Belkis bir aralık — Ortadan kaybolmuşuz dedi- koduya sebep olmaması için ben bir az üa gidiyorum. Sen de çok kalma emi? Diye di Gİ Karanlık oda da yalnız kalınca başımı kanepe- nin arkasına dayadım düşünmeğe Bir alk balkonda 22 .. Kim bilir kim? mı kaldır- a Ve ri gölgeyi der- hal tanıdım: Fahamet!. Balkona girince ğe erden birinin we dehşetli yorgun- mişti.. muş gibi yığıldı Kollarını binili parmaklık» larının üstüne koydu aşı dum ki dehşetli canı sıkkın.. Oj m için hafif bir sesle fısıldadım. — Faham iy ağ edim.. Gil bir az Mari tutmak iste- im: © (Mabadı var)