Tarihi romantöfrkamız: 2 roman töfrikamız: 24 İl T Beliler Salianati | İll TELLi HASEKi Gine kadın parmağI.. Sultan İbrahim; Musa paşayı fi vermek için üç gün bek- Masa paşa mübrü almayın dördünü. gö günü sabahı rı gelmemişti. Telli Haseki muradına nail ol- Tr Musa Paşa üç o gündenberi pakilşakii akal ve hakaretten başka bir şey görmedi. Sultan -ahim, atlattıktan sonra, vaziyeti Telli Haseki ile görüşürken: —Güzümün nuru, dedi, Musaya mührü şerifi tevdi etmedik amma herif bize za muğber oldu tayfalarını ayaklan- bir iş çıkarırsa. dişe etmeyiniz, im Musa paşa göründüğü kadar sur bir adam değildir. Efendimiz kime itimat buyurursanız mührü n çok dessas ve dedikoducu ylüyorlar. lıdır padişahım! Sultan m sipahi oğlu defterdar Ahmet paşayı münasip görüyordu. Padişah, herşeyden evvel ken- dini düşünen a sinin alnından öptükten R — Ahmet paşa nicedir? - dedi. O adamın bana sadakatinden eminim. t paşa, memleket dahilinde murailiği ile şöhret bulmuş olma- sına rağmen sn; dan sevilmiş ricalden idi. ıy adamlarının, zaman zaman çarşılarda, (pazarlarda esnafın dükkânını (o basarak, bilâbedel amber ve samur almalarını men- etmişti. Yazan : İskender Fahrettin Sultan İbrahim, Ahmet paşanın bu hâlinden evelce müşteki olan- ları haklı bulmuşken, sadarete Ke — Namuslu memurlar hazine- min zararına hareketten böylece hazer Ri m keyfimce bir devlet adamı Di; po omuzunu okşadı ve ilk gününden mührü kendisine elime tereddüt etmedi. Zaten, Ahmet pan ri Padişaha, o günlerde hiç bir şey ineğe” emişti Ki a. Ahmet paşa, uzun müddet halk içinde yaşamıştı, Esnaftan ve yahut ağalardan kimin aleyhinde tahrikât aplliğeği yakından iliyordu. Telli Haseki tekrar faaliyete geçmişti. Hemaşah Sultan, yeni veziri, acaba, Salih paşa gibi kolaylıkla elde edebilecek miydi ia ve. ve kendi el ai 7 e çalışır, mağrur bir adamdı. Ahmet Divanda, mühim bir meselenin ü. Hi tesbit edilen meselenin hü rini yazarken, sadrazam, Hüseyin efendiyi yanına çağırdı: — Bana bak, hokkabaz e herif! - dedi - sen kurtlarındansın! İn sana Si madım y itini o beline sok ta emen dadaş uzaklaş! Divan kâtibi Hüseyin efendi hayretle işe yüzüne baktı: — Kul divanın en esi Me icimi Beni kovuyor musunu: — Evet... (Arkası var ) Her akşam bir hikâye Örümceklerin kücumu KISARNA Bu nefis maden suyunu sofrala rında mide ve barsak hastalıklarından kurtulurlar. bului lele böbrek, 3. cü keşidede suretile Tertip üçer Bir şekil Mükâfatlar keşide sırasile 20,000 25,000 30,000 35,000 40,000” bae e Liradır BÜYÜK TAYYARE PİYANGOSU YENi TERTİP BAŞLIYOR 1. nci keşideli Şubat 1931 Yeni plânda 3 ve 6.ncı keşidelerde büyük ikramiyeler ve ayrıca AMORTİ vardır. 100,000 Liralık keşidelik Büyük İkramiye konulmak iki kısma ayrılmış gibi almıştır. talep ediniz i pl m A biasie başlanmı ştır. 125 kuruş Yüzü ile kuş tüyü yasdık İstanbul'da lm kuştüyü fabrikasında simi şilte 12 lira; liraya kuşi yorgan 16 Jiri yağlı boya yasdık 5 a yüzile ünün kilosu 125 kaşla başlar. Kuş day ap mahsus kumaşlar çok ucuz Main Tel. İst. 8027 ari'lerimizin | mükâfatlı fıkraları | — 138 — 26 eler: biri me ball ar de Fettahı yanına açğı- Doğru e Fettah | Benim için eşek eli — Evet el En söyledim Mİ doğru sö sin için seni afediyorum | âmi Münir — b pi de kıya çil a bir adam çaldığı ka piyı açan hizmet çiye bir şişe gös erir: — aptar zım, doktor bana şu ilâcı” verdi; — Zavallı. durda ben şimdi sana bir kaşıkla vir bardak su RİA — Yok kızım 6 kadar şey için seni rahatsız etmez: — Öyle ise ne istiyorsu mn? ilâcı ri ilki yemedi — Şey.. Hekim al dedi, ben de yemek — Ben ni bildiklerimin ücre- tini alıyor Gi de alacak olsam hazinede para kalmaz! diye cevap verir. > Ekrem 41 Hoca in biri gen, diğeri ihti- r, iki karısı varmış; kıs kavga ederlermiş. 2 gün rmuşlar: ar daha fazla seviyorsun? — İkinizi iri pi bir gün üçümüz aynı e lk ve kayık ei devriliverse hangimizi en evvel kurtar- mağa çalışırsın? vakit hoca ihtiyara dönerek: — Hanım sen galiba ve yi yorsun!-der. 142 — Sokakta bir ada- ma çarpıp devir- diği için bir sar- hoşu mahkemeye e sevk Hi Akim sordi — Kar; ei kos koca adamı Ee n mi? — olr- muyum Teİs e ? ben iki gör yarda. eki e 8 B Acele satılık hanede Lüleciler caddesinde il smar bir kârgir hane dört İ oda, bir mutfak, bir elâ, a tire elektrik tesisatile zemin katta ane açele satılıktır. Lüleciler caddesinde numaralı dükkânda tornacı Şevket efendiye müracaat. Muharriri: H.G. Welis doğru, sellerin meydana getirdiği bir yatağın dönemecinde, o 2 zamandı g' met ve itibar ettikleri anlaşılı- ordu. Ami dibinde uzanan ve öteki ucu ufuklarda g vadiyi bir müddet, gözlerile, 1 içinde ma AR otlarla kaplı olan ve ötesinde berisinde dikenli kuru alir bulunan bu hafif inhinalı haileengiz (vadi bom- boştu. Ziruh namına birşey göre- mediler. Gümüş kakma eyerlinin arka- sında kalanlardan ir olan zayıf ve tavşan ağzı gibi yarık dudaklı suvari, mp Kğ — Kimseler yok! - diye, hazin hazin, ie d. korkaraktan içini ekti. - Fakat, elbet... Bunun Bizden Vi al vuhakkaktı. m bir gün evel zn çıktılar. 2 ktefek adi — hr ettiğimizi Kİ ki... - dedi > bilir peşini bırakmıya- cağımı... Bilir ©.. - diyerek, sanki kendikendine söylenir gibi, ho- murdandı. — Bilse mi a ileri gideme- mişlerdir. çok açamamış- lardır. Çünkü ekler 7 tek katır... gün kızın ayağı kana ye Gümüş kakma eğerli, bu sözü söyliyene, gazup bir nazar attı; istihfafla: Ben farkında değil miyim ki de söyliyorsun? - dedi. — Affedersiniz... Belki dikka- tinizi celbetmemiştir diye düşün- düm, efendim. - diye, ufaktefek adam ka Zayıf, gözlerle, vadinin uzak taraflarını taramakta berdevamdı. — Şüphesiz bu arazıyı baştan bulama: üphe: başa geçmek zamanını mışlardır... - mütalâasını yürüttü. Atları sıkı sürere! Lâkin, beyaz ii gözü iliştiği için, sözünü bitirmedi. — Allah canını alsın atın! - diye gümüş kakma sal haykırdı. Lânet Kapris atı kam lamak için hamle otti: Ufaktefek mesi gözlerini yere ineği üzerine — Başkasını (o bulamadım da, efendim. — Başkasını (o bulamadım da, efendim Öteki, suvariler, vadiyi tetkikte devam ettiler. Zayıf, yumruğunu e Gi üzerinde gezdirdi. Rei: — Yallah! Sürün beygirleri | - emrini verdi. Ufaktefek suvari titredi. ginleri çekti. Üç” muakki eşinde, kuru otları at EN hafif e. İlini mek Uzun ve takayyütle indiler. dei e bali va ge ar. nın boynuna yatup, arada “esi kuf ede ede, şi- karlar izini gözden kaybet- içir nie şi oluyorlardı . Kır rık dalları ezilmiş (o okları ALARM ve ötede beride, Mütercimi: (Vana). ayakların vağh izlerine raslıyor- lardı. Bir kere, seis, kızın ka m izini bir taş üstün gördü v dişleri arasından 'ona Tavşan dudak, reiitini yatını kontrol ediyordu. Ufaktefek adam, beyaz atı üzerinde, Tavşan dudağın peşi sıra (o gidiyordu. Hayalâta dalmiştı. Yekdiğerlerini takiben ve Gümüş kakma eyerli en di. Tek kelime sarfetmiyorlar di müddet zey sonra, ufaktefek adam, ne derin bir sü- kütun elfida Hakeşkeilmi farketti; ansızın rüyasından işi emen ii şekil di in Kzeziy di. Nazarlarını ci- vardı D laştırdı. Ne olmuştu? ca alara akseden ağların ışıltıları ek ve kayalarla çakılların mütemadi catlamasından asıl emil > rüzgar dalgacığı bile yoktu. Bi ekni sak oğle ppi ezgi ne vâsi arazi... ve boş, yucalıyordu. “Yaln nız vadini, ileri ufkunda, karanlık bir sis tabaksı belirmişti. Eyeri eşe doğruldu. Du- daklarını ıslık çalmak iyce büzdü; me ancak hızlı bir nefes alabildi. Sonra başını geri çevirip indikleri arı, baktı. Ora- da da erd e Her tarafta somurtan yamaçlar. Mei bir ağaç herhangi bir hayvan gi Mys e, kalmış ki insan.. Ne diyarl Ne çö Atının üzerinde, gene ilk vazi- yetini aldı. MR erimi otların halısı m bu sırada, bir rüzgâr dal A diği sıyırdı. OUfaktefek adam, parmağını alanda ıslatarak havaya tuttu ve rüzgârın ha istikametten geldiğini bu suretle anlamak istedi. Rüzgâr karşıdan geliyordu. Fakat, ufaktefek yay seke dalgınlık etmiş; ii zerinden ayrılmıştı. - disine celâlli o celâlli | baktığını görerek toparlandı. Dizginlerini çekti. Bunu mü! üteakip, birkaç müddet, takiple alâkadar olmağa uğra: şt. Sonra, gene gölgelerin garip şekillerine daldı. ündenberi, insanlarla meskün âlemden ayrılmışlar; bu hâli arazide beygir ei e gidermek için, at cak su Dulaltliyarlarilz Yedikleri ise, enem ardına rı astıkları okuru etten ibaretti. Firarilerden şe kimsenin geç- i göze alamadığı bu araziyi, işte bu ni dahilinde geçiyor- lardı. Bütün 3 feda ika EDE bir kı indi... Alelâde bir çecuk için... lu reisin ise, tel vva kız- larını ele geçirmek hususunda dindirilmez bir hırsı vardı. Ufak- tefel am, rel neden bu firari kızla bukadar ısrar etti- a çe iel soruyordu. Su- luktan kararan kuru dudakla- ösei dilini güre kalbinde bir öfke duyuyordu. Reis onun efendisiydi. imi da efendisiydi. Kazı, sırf Penne kaçtığı için takip ediyo: (Devamı var)