Akşam ahife 6 —— Tarihi roman tefrikamız:99 BİZANSIN SON GÜNLERİ İSTANBUL'U U sonra... razan: İskender Fahr. <..Herkesin koynunda sayısız er beda yatarken, insa hünkâr on için bir şey s ilimden Dırahşan, nan nk Kumar saçlarını düzelte lu: «Toğan, sanan Yunus Kimi Birli ım fethin- den evvel ve sonra yaptığı mürasebetsizlikler hadden aşırı idi. Fâtih, son Bizans vakit te idam leke; bir kadının şefaatile ölümden kur- tulmuştu. Şimdi? Yunus'un ve rin isti- yen de bir kadın olm Fâtih, Sırbistan seline hazır- landığı Oo mühim azik bir zamanda, Türk kli böyle şüpheli (oObir devlet (oadamının icrayı habaset etmesine meydan vermek istemedi. — Şimdi cellâda götürüp boynunu vursunlar... Dedi. Yunus beyden işkence görenler roi se t, İn sırada, hem düşüren ve sinirlendiren yeni bir hal iten bak paşa, telâşla huzura Vi dedi, sarayın arka nö- betçi, bir okla kendisini vurmuş... bakınız, başı aşağıda... sallanıp duruyor! Sultan Mehmet, sarayın pence- resinden kaçan adamın kim oldu- ğumu anlamak istedi: — Firarinin cesedini buraya getirin. Halbuki, beş daki vurulan adamın kim alloğu anl. şılmıştı. ay erkânın biri: — Padişahım, gi LL dam Yunus bey ni Fâtihin emil ir ae b bakışara! Adaleti ilâhiye yerini ik di ler adişah, bu Gl ve dessas beledi bu suretle ölüp gitti- ğinden memnun slime Fâtih odasında Çiz kalınca, Yunus beyin şimdiye kadar sa- rayda çevirdiği fırıldakları birer birer gözünün önüne getirdi Bu hil elerce sarayda icrayı melânet etmesine asıl ermişti ? boynunun . iki tarafından, rda, yeni niçin ii istiyor..?! dolgun göğsüne doğru rek, havuzun başında Şurubu getirdim..l» Yeni bir seyahat hazırlığı... Sarayın bahçesi Ufuki bulutlar dolaşıyor. Güneş kaybolmı Sarayın ii akse- en bir kaç fener ziyası, sarı ses bir şerit gibi, oğan'ın önünd Si havuzun içine kadar uz Toğan lr Elinde ince 'bir dal parçası.. Havuzun sathında uçuşan sarı ve esmer gölgeleri dalgalandırmakla p- ai in konuşuyor: — En büyük rakibim öldü. Haftalard e bei cereyan ede: esrarengiz hadiselerin içyüzü - m de bütün çıplaklığile- mey- dana çıktı. Gm 2 ir En zındandan çıkmı; Hünkâr fikrini bir törlü im; Güya beni, ey > e Lo Fakat bu Bu nasıl şafkat? a e sayı- sız Bizans dilberleri yatarken , Padişah bunlar jiçin bir şey söy- lemiyor da, > İS eni ka sevgi- at niç ediyor? Bunun sebebini en anlama- liyım! Bu esnada, ağaçların arasından hafif bir. hışırtı işidildi. Toğan başını çevirdi. — Gene o.. Dırahşan, oyn iki tara- in dolgun göğsüne doğru nan koyu kumral saçlarını e ER havuzun başında rmedi. Dı an Bikaz aba ei — Konuştuğun - her kim: Fethinden | inde. 7 gittikçe mavileşen penbe Deniz yılanı Avustralyada denizde büyük bir yılan görüldü Avustral yad Sidney Mİ balıkçılar tarafından çok büyük | bir deniz yılanı miştir. Sözüne inanılan muhtelif balıkçı- boyunu 80 - 90 ayak orlar. n köpek > ei | mak lar yılanın WE vw açılmışlardır. Deniz yılanın cinsi nadir bir nev'i balina olduğu tahmin olunuyor. Yeni bir nakıl vasıtası Demir yolu tayyaresinin tecrübeleri yapılıyor Şimali bire an civa- rında yani garip bir nakliye vasıtasının eğinisisi amli ie isri “demir yolu tayya- resi,, Çü m yolcu nakleden va tayyare sandığı şeklinde olduğu giki bunu hareket ettiren kuvvet de tayyarelerde olduğu gibi havada işliyen pervanesidir. Demir yolu tayyaresi Vagon havadaki a asılı olup unun pie yürüy: r. Her ne kadar vagonun altın da ray varsa da vagon buraya istinat Mim e elektrik li tayyaresinin saate rl ll n vi mile kadar sürat temin edeceği bekleniyor. Tecrü- v di sıtai m ai bir Li aktır. 14 Temmuz: 1930 Her akşam İl bir hikâye İ Gece, gayet garip bili surette Lar izi aral vahşidi, orta- lıkta in cin yokta Motörüm ik nıyordu. F. önlerinde, hayatiyetsiz birer (o mahrutiüşşekil gündüz yaratıyorlardı. Geçidi. bitirince bir dörtyol m. urdum. Motör sustu. Yav. İ Yavaş yere indim, Süküt, araz lar üzerinde hükümrandı. Elbisem nemliydi. utubetin irümcül tüller gibi yerden çıktığı farkolu- ğ yanımda kayalar, ail bir orman vardı. Ne tarafa sapacağını tahminle- dim: Şuraya.. Fakat icat te, kapalı, rakkaslı bir gürültü sükütun içinden belirdi. vi göm 2 mı? uşu ee mı? eril am, sende... Gecenin ten- halığı için de alm. Şüp- hesiz yapayalnız ener ziyasının süküti huşune- tine boğularak otomobilime dön- üm... Gürültü de durdu. Karanlıkta yerim oturdum. Bir ar yahut uçu;, yanımdan kaydı geçti.. ayaş gülümsiyen bir efendi gi Birinci, ie ilerliyordum ... Manzaraların belirmesile silinmesi bir oluyordu. Ilık ve serin hava e birinden öbürüne saniyeler za! fında geçiyordum. Sonra, nehir kenarına indi. sızın hissettim; tahmin et- tim: İlkönce, sahilin otları arasın- mi Y döneme: meçhullerle maskeliydiler. iye ansızın bana haşyet veren anladım: Arabada yalnız değil. dim. Arkamda biri vardı. Bunu tabteşsuurumla, /sevkita- biimle hissediyordum: Biri, otomo- bilime binivermişti. KO yeşilimsi Skelecanlı cildi, kılçıklı sirt, ve yay O j bacaklari; KORKU — hüviye- timin içine gir zumu! rinden, enstan- ne bir izde ÜN Boynumu iki elin birden sıktı- gını mı duyacaktım? a Ee Durmalı mi? . Akseleratör, tamamdı. e ordum. Kafamı anlari arasına sok- muştum. Ah ey sırt! Ey kör sırt! HİR yetimi bu çirkin art tarafıl h ey tekmil ömrümüzce sürükle diğimiz yarı kadavr: yerinde ön al. Şayet senin tarafım bulunsaydı ne manzara karşısında kalacaktı? mıydım? Sarhoş mu? . Yabiri, V Hasta Ari iğ biri ya bir şe ölüm terleri dökerek, iki bük bütün kuvvetimle kaçmağı düşü- nüyordum... Kaçıyordum amma, ondan uzak- laşmıyordum. Araba, ikimizi birden, deli bir rdu. Sanki, ii li iyi me isyan etmi işti Ansızın: — Oooooh! - diye inildedim. Malrelmem Bir dirsekte, önüme, kayalar çıktı. Yol, binalarla kapatılmıştı. Son sür'a atle bu yalçın duvara seyiti- yorduk. Sevkitabiile, frenlere bastım. Otomobil, art ayaklarında topar- lanan bir hayvana benzedi. İki öm sari MERMERİ. patladı. ei alktım. o Gec ni Ve iş Hâlâ br e e miyordü. Dimağımda müthiş bir ii vardı. Ne kazaya uğra- an ığım için müteessir ve onda kurtulduğ için m ndu Hatıram, uğradığı tehlikenin azametini muhakememin karşı sında çizmedi. Bir şeyi, yalnız bir ek şeyi düşmüyordum: Başımın üzerinde bir k akırtısı ol- vi Kanatlar, süzülüp uzaklaş- Zanidein ki, ada, ne orta: yarasa, ne baykuş, ne de ishak vardı... O gece, O, yani yani Azrail beni kovalamış; a geçmiş; tutamamıştı. Nâkıli: (Vâ - Nü)” ölüm ya çıkmış ol acaba benden çekindi de ağaç- ların arasına mı saklandı endikendimle.. dertle- — Ben rimle.. ara konuşuyor- dum, Dırahşan brakmıyorsun? . gitsem, bir gölge gibi, daima seni peşimde görüyorum! eni niçin yalnız Genç kızın gözleri yaşardı; elindeki bardağı uzatarak: — Toğan, dedi, getirdim. va i ei değnekle ha- dalgalandırarak, sana şerbet hani salad — Zahmet etmişsin... — Nar şurubunu çok sever- din de... — Her zaman değil! Dırahşan Senli yaşını siler- ken, şurup ba; inden düş- müştü. Önünde ida luğu ağacın dallarına tutundu: gi — Beni yalnız bırak dedim ya.. (Mabadi var) ari a Sıcaklar yeniden artıyor n beri malden serin olaral lodosa dönmüştür. Dün öğle derecede idi. Bir çok halde çalışmağa mecbur olmuşlar. şehrimizde sıcaklar k esen rüzgâr vakti hararet teha işçiler bu yüzden dır. gi Za İİ yeniden başlamıştır. İki gün urmuş, yeniden cenuba, mmül edilemiyecek sokaklarda yarı çıplak bir