Sahife 6 Akşam Tarihi roman tetrikamız BİZANSIN SON GÜNLERİ KZİNCİ KISIM Istanbulu nasıl fethettik? Yazan: iskender Fahreddin Bizanslılar, bir sabah, türk gemilerini Haliçte görünce dehşet ve hayret içinde kaldılar! | , diye haykıranlar Aya- “Kirie eleyson.. sofyaya doğru kaçıyorlardı. yetmişlik bir sıhırbaz, penceıed'en bağırdı: «Ginler ve şeytanlar bize ihanet etmezler. Müsterih olunuz! Onlar helâk olmak için hizim avucumuza düştüler!!! Türk donanması karadan Halice indikten sonra.. ların zekâsı, denize vi denizleri karaya tal vil etmeğe - kifayet Sultan Mehmet, bir gece, cep- helerde günlerden beri devam eden sükünet ve atalete ,nihayet vermişti. Galata - surlarının (Ayakozma) manastırının karşısına kadar yapılan yoldan, o gece sa- baha karşı kaydırma ameliyesi im bulan seksen parça türk gemisi (Haliç)e indirilmişti. Gemilerin yağlı kalaslar üzerin- den kayarak geçişi, askerler için çok neşeli ve eğlenceli bir m: zara arzediyordu. “Gemiciler türkü çağırıyor, yo- larda borular ve davullar. çalın- yor, türk donanması âdetâ kara- ları denize tahvil ediyordu. Bu da gösteriyordu ki, türklerin düş- mandan hiç pervaları yoktu. Fil- hakika, türkler in bu dâhiyane azimleri, parlak bir muvaffakiyet- arkasından le neticelendi. Gemiler bir buçuk - fersah mesafeyi geçerek , kâl len (Haliç) e inmişlerdi Rumlar, türk donanmasını Ha- liçte görünce dehşet ve hayret içinde kaldılar. Neticeyi tamami- le anlayorlardı. - Bizanslılar için denizden imdat almak artık im- kân haricindeydi. Hattâ , bu vaziyete göre , bütün — Bizans donanması da iskat edilmiş de- mekti. Surların Haliç tarafındaki kı- sımları müdafaa edilmiyecek de- recede harap olmuştu. Bizanslılar, limanın ağzındaki zincire ve limandaki donanmala- rına güvenmişlerdi., Karadân kaydırılarak — denize indirilen gemilerin karşı sahilde sıralandıklarını uzaktan seyreden halk, bilhassa Haliç sahilinden şehir dahiline doğru kaçışmağa başlamışlardı. Bütün sokaklarda ayni feryat, ayni sesler işidiliyordu: yağ Semileri karadan geçirmiş: — Gemilnri he uçur getirmişler. aa Halkın bir kısını de sihirbaz- ların evlerine hücum ediyorlardı. — Bütün - şeytanlar Türkler e 'adan yardım ediyorlar! ğ — Evet.. evet, bütün cinler de onların yardımcısı! — Kahrolsun cinler! — Kahrolsun sihirbazlar! Pencerelerden, uzun saç! benizli yetmişlik sihirbazlar rinde öd ağacı yanan - bohordı Jıkları sallayarak, sokaklarda top- lanan halka cevap veriyorlar: — Cinler ve şeytanlar bize ihanet etmezler... Müsterih olu- nuz! Biz onları avucumuzun içine düşürmek ve esrarengiz boyruzun uçuk içinde helâk etmek için, en kah: | raman şeytanlarımızı ve en dessas | cinlerimizi bu işde istihdam ettik! | Bizansın manevi muhafızları galebe | çalacaktır... Merak etmeyiniz! Kostantin - tehlikeyi - yakından | görüyordu. Sokaklarda şaşkın şaşkın dola- şan” bir çok insanlar, hep bir haylarıp, Allahtan, Hi tostan ve Meryemden istimdat ediyorlar, ağlaşıyorlardı. İmperator, —halkın — telâş ve endişesini görünce, vazi dafaa kumandanı Jüstinyanos la tetkik ve müzakere ett Mudafaa kumandanı, — bütün manasile şiddet taraftarı idi. — Haşmetmaap! Hiç merak etmeyiniz, dedi, onları şimdi cayır| cayır yakabilmek - için elimizde çok güzel fırsat var! Bu fırsattan istifade ede Türklerin faaliyeti gitti, yardu. Türkler Galata sabilinden Bizans yakasına köprü kalkışmışlardı. Deniz ufak kayıklar üzerine kalaslar dö- şeyerek, hepsini / birbirlerine bağ-| hiyorlardı. eli bulmuştu. Padişaha: — Rumlar köprüyü tahrip eder- lerse elimizde vasait kalmiyacak. Demişti. Sultan Mehmet, köprü ile uğ- raşırken, sahilde ulak ve yedek kayıklar imalini de ihmal etme- mişti. Sultan Mehmet ameleyi| başma topladı ve Zağnus paşaya hitabe — Ben her türlü ihtiyata ria- yet ettim. Kayıkhaneler mütema- diyen kayık yetiştiriyorlar. Kur- | duğumuz köprüyü batırırlarsa, bir | köprü daha kuracağız... İnsanların | zekâsı, karaları denize ve deniz- leri karaya tahvil etmeğe kifayet eder. (Mabadi var) Ti)“Yarabbi sen acı bize.. Ya: rabbi sen merhamet et bizel,, İzmirde Darülbedayi İzmir gazetelerinde okuduk. Ra- mazan dolayı: bedayi hey'eti,, ismi gurup temsiller vermektedir. İzmir- deki Darülbedayi temsil hey'eti | Yekta efendi ailesi, gibi geçen senenin eserlerini oynamaktadır. * Şark tezyini sanatler mek- tebi — İstanbul hükümet konağı kurbinde tayyare cemiyeti karşı- sında bulunan( Şark Tezyini san- üslübunda cilt, halı ve çini mo- delciliği, minyatür, ebri ve güzel yazı ve saire öğretilmeye baş- lanmıştır. Dersler serbestdir. Cu- martesi , pazartesi , perşembe günleri saat 12 den 14 kadar | semtlerinden biridir. Bilhassa son | mütehassıslar bu listenin gıda ih- | de taahhüt etmektedir. Şikâyetler ) Maçkalıların derdi - Bu mektubumda bütün | Maçka sakinlerinin şikâyeti oldu- | ğu bir meseleden bahsedeceği Hiç bir medeni memlekette şehir dahilinde mezarlık yoktur. Vara bile bu mezarlıklar kalın ve mun- çevrilmiş, âdetâ bir park haline dazam — düvarla güzel bir bahçe, getirilmiştir. Maçka, — İstanbulun €n güzel seneler zarfında bu semtte yük- | selen apartımanlar Maçkayı İstan- bulün en biri asri yerlerindan haline getirmiştir. Lâkin bu apar- tımanları - geçin, bir az ilerleyin Şenlikdede isminde bir mahalleye | teğadüf edeceksiniz.. Bu mahalle- nin başlangıcında eski harap bir kabristan vardır. Senelerden beri ölü defni menedilen bu mezarlık bugün kırılan / taşları, / kurumüş ihtiyar servileri ile korkunç bir şekil| almıştır. Bu mezarlık gündüzleri | göze kasvetli bir manzara- ver- diği gibi gecelerin de hırsızlara | mükemmel bir melce olmaktadır. Esasen pek berbat bir vaziyette bulunan bu mezarlığın kalabilme- Maçka halkı dört gözle bek- iyor. Gedikpaşa sokakları İstanbul tenvirat itibarı ile en talihsiz yeni Gedikpaşa ve civa- mıdır. Bu semtte büyük küçük hemen bütün sokaklar karanlıktır. | £Hele arka sokakları geçilemiyecek | | bir haldedir. Bu kışta yolu bu sokaklara düşen bedbahtlar karan- lıkta çamurlara bata çıka geçerler ve gırtlaklarına kadar da çamura batarlar.. Acaba bu sokaklara hiç olmazsa birer elektrik lambası asmak mümkün değil midir? Ucuz yemek Yedi buçuk kuruşa gıdalı yemek? Dr. Mazhar Osman Bey tarafıı dan tertip edilen idareli yemek listesi hakkında dotktorlar arasın- da münakaşalar olmuş ve bazı tiyacını hafif te olsa temin cde- miyeceğini söylemişlerdi. Bir çok dTokantalar bu listeye mukabil idareli ve mugaddi yeni bir liste tertip etmişlerdir: Sabah kahvaltısı: Tarhana, bul- gur, mercimek un, veya şehriye çorbası. Öğle yemeği: Ucuz oldu- ğu zamanlar mevsimine — göre hamsi, palamut, uskumru balıkları. Kuru fasülye, patates nohut ve ucuz hububat. Akşam yemeği, mevsime göre ucuz sebzeler, ispanak, pırasa, bakla, yoğurt ve ilk baharda bollaştığı vakit yumurta, Silivri yoğurdu, az miktarda süt - ile sütlaç veya mahallebi. Lokantacı Cemal bey belediye yer gösterirse ihtiyacı olan halkı öğle ve akşam yemekleri yedişer buçuk kuruştan olarak bir adamı günde on beş kuruş ile gıda ver- mek süretile doyurup beslemeği Sahte abone yazanlar Muhtelif gazeteler namına sahte aboneler kaydeden Mahmut Saim ve arkadaşları hakkında dördüncü istintak deiresinde yapılan tahki- kat bitmiştir. İstintak hakimi; Mabmut Saim hakkındaki karar- namesini bugün tanzim edecektir. Muhakemenin — gelecek hafta zarfında rüyet edilmesi muhte- meldir. Sahte abone makbuzlarına para verenler isticvap - edilerek adresleri tespit edilmiştir. Bunlar kayt muamelesi yapılıyor. mahkemede istima edilecektir. Baharın ilk güzel günleri geldi zaman toprak yeniden yeşerir; ilik ve kokulu bir hava derimi okşar ve göğsümüze, ta kalbir zin içerisine nüfuz eder; ruhumuzu arzular, gayri muayyen saadetler kaplar ve biz. baharı içmek, maceralar aramak, yeni hevesler peşinde koşmak isteriz. Geçen kış çok şiddetli olmuştur; usaresi taşan bir filiz gibi bu mayıs ayında inşirah ve açılmak ihtiyacı beni sarhoş etmişti. Bir sabah uyandığım zaman - penceremden komşu evlerin üzerinde semanın üneşle aydınlanmış büyük, mavi isünü gördüm; Kanaryalar pen- cerelerde bogazlarını yırtarcasına haykırıyorlar; — Sokağa - fırladım; gelip geçen insanlar hep gülüyor- lar, bir saadet rüzgârı baharın Ateşli ışıkları içerisinde dalgalanı- yordu; sanki şehrin üzerine bir aşk meltemi serpilmekte idi. N: sıl ve niçin olduğunu bilmeksizin Sen nehrine doğru ilerledim. Yan yana'duran vapurlardan bi dim; herkes gibi ben de kendime ir arkadaş bulmuştum. Bu lâtif bir i kızı idi. Küçücük başındaki sarı saçlarının bükleleri şakakla- rına kadar uzanmıştı. Benim musir- rane - nazarlarım . altında nihayet başını bana çevirdi, gülüyor gibi idi, ben de bilâfasıla bakıyordum, Bu esnada bir el omuzuma dokundu, döndüğüm zaman hay- rette kaldım: Karşımda - alelâde bir adam gördüm; ne genç , ne ihtiyar, mağmum tavurlu idi: — Size bir şey söylemek- isti- Yözümü buruşturmuştum. / diye ilâve ne bin- ma kadar onu takip ettim. * — Efendim — kış — yaklaşıp soğuklar geldiği, kar ve yağmur- lar başladığı zaman doktorlar size her vakit “Ayaklarmızı sıcak” tutun, soğuktan - kendinizi koru- yun ,, der, o zaman siz kendinize* ihtimam edersiniz. Fakat çiçekler açınca hiç kimse size “ Efendi, aşktan kendini korul O her yerde pusu kürmüş sizi — bekleyor o nezleden, borunşitten daha - teh- likelidir, demez. Ah, efendim! Her, İsene hükümet duvarlara: “Vatandaş! | Bahar geldi, aşktan kendini ko- , Diye ilânlar asmalı, Ben size onun yerine söyleyim * Aşktan kendinizi koruyun ! , Efendim bana karışmağa ne hakkınız. var?. dedim o hemen cevap verdi mine vermeleri lâzımdır. “edebilirler. Talipler münakasa şartnamelerini iki lira mukal malzeme dairesinden, İstanbulda Haydarpaşa mağazasından tedarik — 00001 Beyefendi.. Bir adâ- mı tehlikede görürsem, onun heba olmasına müsade mi — etmeli? Bakın bikâyemi dinleyin - buna 'neden mecbur olduğumu anlarsınızı “Geçen sene idi... O zamanlar nezareti. emrinde çalışır- dim. Bir bahar günü yazıhanem- de duramadım, maymun — suratlı, soğuk bir herif olan - şefimizden hasta olduğumu söyleyerek izin aldım. Sen nehrine doğru yürü- müştüm, sizin gibi bende vapura bindim her şeyi seviyordum. Bir iskeleden vapura elinde pakst, genç bir kız bindi ve tam kar- şıma oturdu. Böyle günlerde ka- dınlar daima güzeldirler. Pek çabulı ahpap olduk. Sen - Klo'da indik. * — Matmazel, dedim, hava güzel.. şöyle ormana doğru yürü- yelim.. Bir az nazdan sonra kabul etli. İşte şimdi agaçlar ortasında yapyana yürüyorduk. Her tarafta vardı. O, deli gibi şarkı - söyleyordu; O zaman bana küş. sesl mütemadiyen Bir yeşillik üstüne oturmuştuk elerinden yakaladım; minicik elle- ri iğne darbeleri ile delinmişti, bu beni rikkate getirdi. * İşte dedim sa'yin mukaddes işaretleri. Uzun uzun - bakıştık, onu kollarımın arasına alınak iste- dim. Ah efendi aşkta biz daima saf ve sade, kadınlar ise müthiş tacirdirler. Ve nihayet başıma en büyük felaket geldi. Bu'kızla evlendik.. Artık her pazar günleri bulu- şayorduk. Nihayet aklımı kaybet- Gördünüz mü - felaketi Bir aralık vapur durdu Sen-Vo'ya gelmişti. inmek - için kalktı, önümden — geçerken imalı bir nazarla güldü. Onu takip için alıldım. Fakat arkadaşım kolum- dan yapıştı, şiddetli bir hareketle kendimi kurtardım; bu sefer de redingotumdan yakaladı, mütema- diyen.. - “Gitmeyeceksiniz!, diye hızla bağırıyordu. Herkes dönüp baktı; etrafımızda bir kahkaba koptu; vapur gitmişti, küçük kadım bana bakup ümitsiz bir halde uzaklaşırken yanımdaki bu sulu herif ellerini oğuşturarak kula- ğıma fıslıyordu: — Size gayet zorlu bir. hizmette haydi şimdi gidin. H. Necmettin bulundum; Devlet demiryolları Hay- darpaşa mağazasından: Mağazamızda mevcut muhtelif melbusat ve levazımı karyola, gözlük, kadife, eger takımı Takım ve para çantaları, sahtiyan, eski kösele, balıkcı muşambası, muhtelif klngrit ve rondela aleni müzayede ile 13/2/30 tarihine müsadif perşenbe günü saat ondörtte satılacaktır. Taliplerin fnağazaya müracaatları ilân olunur. Devlet demiryolları ve hmanlıuı umumt idaresinden 5000 m3 oksijen itası kapalı zarfla münakasaya konmuştı Münakasa 23 şubat 930 pazar günü saat 15te Ankara Devlet demiryolları idaresinde yapılacaktır. Münakasaya iştirak edeceklerin teklif mektupların ve muvakkat teminatlarını ayni günde saat 14,80'a kadar Umumi müdürlük kale- ile seyyar le Ankarada,