41930 — DARÜLBEDAYİ'DE Azizim Va Nü; Bu sene, > Allah onların da benim de faksıralımızı ahetsin! - Darülbedayi tem eillere başlağığından beri, ler çarşamda gevesi gittim. Yeni hic bir temsil kaçır Hadım; dişimi siktan ve galiba n piyes Beyretlim. — Fakat ben dişimi sıklıkça onlar benim camımı siktılar. Amavut teravi namazında; « İş imada bindli 5- Buna kadar dayanacağım> demiş. Ben Gayanamadım, — Senin ösütin küyyetli Geğildir. amma inadın benden Teklir. Biraz da sen yaz, Eğer mövsim socuna kadar Uayanabilirsen aşkolsun derim kana. Taki hazreti Eyüp sabri - dinlerim kardeşim, vi at Tersine akan nehir| Yeni yetişmekte olan ve birkaç güzel manzumesile edebiyat me- raklılarının nazarı dikkatini bihak- in celbeden genç lerden Bey, £ Cevdet Kudret 'ERSİNE AKAN NEHİR isimli üç perdelik bir facia ve YERLİ MALI isimli bir perdelik ike — telif ikisi de, dün gece sahnesinde umuma gösterilmeğe başlandı. Bu eser, Hamlet'e mukaddime olarak yazılmışa benziyor. Galiba, “Tersine akan nehir, ismi de meşhur bir mevzuun ev- veliyatın - göstermekten kinaye... Eserde şöyle böyle melodram- ların bütün unsurları var; zevcine kaynile ihanet eden muhteris ka- dın, hemşiresini hamile bırakan bi- günah birader, kemani topal dilenci, (su katılınamış melodram — kaide- since dilenci kemancının kör ol ması Tâzımdı; fakat, şair orijina- Tite gösterip topal yapmış ) kafa yumruklaması , hıçkırık , intihar... - İnsanın kulağı , ister istemez , Manakyan'la Aleksanyan'ın erme- ni kırması türkçesini arıyor. Vedat Nedim Beyin HAYVAN FİKRİ YEDİ isimli piyesindeki doktorun sözlerinde mevcut mantık- sızlığı şifahen tenkit etmiştik de: “Canım 0 doktor deli idi. Söy- lediklerine ne bakıyorsunuz!,, de- dilerdi. Cevdet Kudret Bey, kah- ramanlarını böyle bir masuniye- te sahip kılmak için, üçünü deli, birini - sarhoş birini de budala olarak yaratmış. Cümlesi dâyüs'el | amma yef'al .. Tiplerin hepsine birden söyle- tilen vecizemsi cümleler bu iptidai melodrama, maalesef, maharetle sürülmüş bir foya tesiri yapmıyor. Bir an, insana, muayyen bir style görünen — cümlelerin “ — Kulaklarım ağır işitiyor. — Hafif kulak tak da gel ! Yahut: * — Bu kadın her balığı tutar. neviden FrouFrou'kari tuhaflıklar var ki, bunlar, şairane vecizelerle yan yana gelince, bir üslüp ya- mahıbohçası Yamalıbohçanın alacasını arttıran diğer anasır da: “ Haydi, dadını meydana - getiriyor. | Değirmenciler Fazla çıkan unları nereye gönderecekler? Şehrimizdı 1000 ton un istihsal etmektedir. Halbuki İstanbulun ihtiyacı 410 tondur. Bundan bir kaç gün evel değirmenciler — aralarında — bir | içtima yapmışlardır. Bu içtimada istihsalâlı azaltmasını görüşmüş- Bake Fabak din, Bukulla, gae mamışlardır. Bu vaziyet karşısında değir- mencilerin — ihtiyaçtan fazla olan, istihsalâtın harıç memleketlere sevkini — düşünüyorlar. — Halbuki buna da imkân yoktur. Çünkü dünya piyasasına hakim olan Şikago borsası Amerika malları- 'nın sürüldüğü yerlere b: leket mallarının arzedil 'i göl düğü zaman — derhal piyasayi düşürür. Bu vaziyet karşısında gene istihsali kısmaktan başka çare görülmüyor. çağır; haydi baban çağırı terzi geldi!, diye, en çocukça | tarzda, eşhası sahneden dışarı çıkarıp — içeri sokmalar; sonra efendim, vakanın, üt perde de ayni masa etrafındaki mütenazır koltuklarda yeknesak ve acemice | oynanmasıdır. Nedir o tefekkür pozları, durup dinlemeden hıçkır- malar ? Ö zehirli portakal yuttur. Roller” içinde yegâne ibda İebam oi ae B abar | Meyhanelerde musallat serhoşlar olur; Galip Bey, kendine © tipi verebilmiş. Doktor Nedim Tolünü oynıyan aktör de, sesile inşadı, jestlerile bize : — Aman, Ertuğrul Mühsin ne güzel makyaj yapmış! Bedenini | korseler. içinde nasıl zaiflatabil- miş! - dedirtti. Meğer, aktör, Ertuğrul Muhsin değilmiş! Onu, en ince teferru- atına kadar kopya eden genç sanatkârlardan biri imiş. Avrupa'da birçok tiyatro mü- esseselerinin birinci, ikinci, üçün- cü, ilh, studioları vardır. ( Tıpkı spor klüplerinin muhtelif timleri oldeğu gibil ) Bunlarda pişen mu- harrir ve sanatkârlar yavaş yavaş studiolarda — terakki — ederler. Darülbedayi de, yeni istidatları yetiştirmek için aynı usule baş- vurmalıdır kanaatindeyim. Acemi — berberlere — seyircinin suratında traş öğretilemez. (Va değirmenler günde aydi " Feden çel Emanet binaları -| Musakkafat verğisi verile- cek mi, verilmiyecek mi? Defterdarlık, şehremanetine ait binalardan — musakkafat vergisi istemiştir. Şimdi meri bulunan musakkafat kanunu 326 tarihin- den beri tatbik edildiğinden bu tarihten beri emanet vergi ver- memekte idi. Bu defa defterdarlık binaların — varidat — getirdiklerini ileri sürerek bunlardan - verği istemiştir. Şehremaneti, defterdarlığın bu talebi Üzerine — şurâyı — devlete müracaat etmiştir. Emanet, mev- zubahs edilen binaların umumi hizmetlere ait olduklârını ve ver- giye tabi — olmadıklarını — iddia ediyor. Şurayı devlet bu hususta izahat almak üzere emanetten bir memur gönderilmesini istemiştir. Bozuk unlar Talimatnameye” yeni bir madde ilâve edildi Şehremoneti müfetlişleri tara- fından yapılan umümi / teftişat neticesinde Balıkpazarı ve asma altında bazı dükkânlardaki unların yenilmiyecek — derecede — bozuk oldukları anlaşılmıştır. Dükkân — sahipleri bu - unları hayvana- yedirmek üzere sattık- larını iddia etmişlerdir. Bunun üzerine emanet müfettişleri dük- kâncıları cezalandıramamışlardır. Emanet encümeni bu mahzuru kaldırmak için zabıtai belediye talimatnamesine bir madde ilâve etmiştir. Bu maddeye göre her unun üzerine mütlaka- bir etiket konacak, unun evsafı” bildirile- cektir. Yenilecek unlar, zahire borsasınce kabul edilen esaslara göre 5 neve aynlacak Ginci nevi hayvanlara mahsus olacaktır. İsmail hakkı bey Darülfunun - terbiye müderrisi İsmail Hakkı beyin Aakarada terbiye enstitüsü mü edildiği evelce yazılmıştı. Ankaradan. gelen bir habere göre İsmail Hakkı beyin bu vazı- öylenmektedir. Terbiye — enstitüsü — teşkilâtına ait esaslarda İsmail Hakkı beyle Maarif müsteşarı Mehmet Emin B. arasında ihtilâf çıktığı beyan ediliyor. Sırrı bey Maliye vekâleti para işleri mü- dürü Sırrı B. buradaki tetkikatını bitirmiş, Ankaraya gitmiştir. irlüğüne tayin Maden istihsalâtı Son senelerde istihsalâtta tenezzül var hiyor. edilen maden Kömür istihsalâtımız 1923 se- mesinde 601 bin tondur. Bu mik- tar 1924 senesinde 700 bin küsür ton, 1925 senesinde 769 bin tona bağlamıştı Kömür istihsalâı 1926 senesin- de şayanı dikkat bir surette art- mıştır. Çünkü © zaman İngilterede maden amelesi grev yapmış, bu yüzden Ereğli kömürleri büyük bir talep karşısında kalmıştı. 929 senesindeki dünya kömür buhranı — havzanın — istihsali 910 bin 377 tona kadar çıkar- mıştır. Ertesi sene vaziyet gene deği; aniş, istihsalât 896 bin tona ( miştir. 928 senesindesise kömi istihsalâtı 860 bin tona kadar düşmüştür. Kömür istihsalatının - azalması- am bir sebebi de arasıra yazdı. ğamız gibi İstanbul - piyasasında rus kömürlerinin yerli kömürleri- mize rekabet etmesidir. Diğer madenlerimize gelince, bakır iki seneden beri biç istihsal edilmiyor. Halbuki 1923 senesinde memleketimizde 188 ton bakır çıkarılmıştı. — Bu miktar 1934 senesinde 830 ton 1926 senesinde 845 ton olmuştur. 1928 ve 1929 senelerinde bakır istihsal edil- memiti Manganez madeni için Anadolu- — 'nun Mmuhtelif yerinde yeni - tesi- sat yapılıyor. Bir iki sene sonra memleketin manganez istihsalâtı büyük bir yeküna balığ olacaktır. Elde mev- Cut manganez ocakları 1928 sene- sinde 60 ton manganez çıkarmı tır Halbuki geçen istıhsalât100tonu tecay Memleketimizde 928 senesinde istihsal edilen madenlerimizin cins ve miktarı şunlardır: Simli kurşun 9094, kron 1849, antimovar — 97, 11135 tondur, Hilâliahmer balosu hasılatı Geçenlerde verilen Hilâliahmer bala hasılatı henüz - tamamile tespit edilememiştir. Ancak şim- diye kadar alınan neticelere göre hasılat yekünu dört bin küsur liraya baliğ olmuştur. zımpara Sahife 3 Lütfen Masamın üstünde bandları çözül memiş bir sürü vilâyet gazetesi, zarfları açılmamış bir yıgın mektup var... Gazetelerden — laalettayin birini alip açarken gözüme ban- dının üzerinde ki yazı ilişiyor: İş bankası şubesine İstanbul Etrafıma — bakınıyorum.. — Her halde İş bankasında değilim, mat- baadayım... Lakin bandın üzerindeki yazının da yanlış okunmasına imkân yok,” çünkü yazı hem matbu, hem de büyük- harflerle... — Başka bir gazete alıyorum, gene tam aça- cağım, aksi şeytan işte gene gö- züm bunlara ilişiyor ve gazeteyi açamıyorum... Çünkü bandın üze- rinde bakın ne yazıyor: — * Vakit gazetesinde Rasim beye İstanbul Gazeteleri “okumaktan ümidi keserek — mektuplara el attım.. Elime tesadüf eden mektubu al- dım... Ne olur ne olmaz düşüncesi ile zarfın üstünü okudum... İyi kâ okumuşum. - Zira az daha bize ait olmayan bir mektubu mışım.. Zarfın üstünde: Vakit gazetesine diye yazıyor.. İş bankası müdüriyeti ve Vakit refikimize çok rica ederiz birer adam gönderip bize gelen ken- dilerine nit gazete ve mektubu dütfen aldırsınlar.. Ve bizim de orada mektup, gazete ve sair evrakımız varsa, ki ber halde olacak, lütfen bize göndersinler... Hikmet Feridun 'lîıpkapı sarayı Harem dairesi de pek —— yakında açılıyor Topkapı sarayının mühtelif kis — sımları müze şeklinde ziyaretçilerâ gezdirilmektedir. Yakında sarayın — harem dairesi de açılacaktır. Bu bususta Jâzım gelen hazırlıklar bitmiş gibir. Bu daireyi gezdire- cek memurlar tayin edilmiştir. Harem dairesi Topkapı sarayı- nn en fazla husüsiyeti haiz kıs- midır. Açılacak kısımda 10 oda bir kaç dehliz, bir hamam vardır. Valde sultanlar dairesi de bu kısımdadır. Gene bu kısımda Selir Salisin, Muratı Salisin odaları vardır. Harem dairesinin bir kısmının iddet teehhür ede- boğuk açılması bir n cektir. Sultan İbrahimin duğu kafesli hücre sonra a kısımdadır. Harem dairesinin martta açıl- ması muhtemeldir. Yerli roman No: 51 Oh nefis bir koku. Elimle muayene ettim... Gelincikten, lavanta çiçe- iğinden ve daha türlü türlü kokulu dağ otlarından, kokulu yabani dağ klerinden bir yatak... — Bu da ne? Yaptım sana bir güvey ya- tağı. — Demek (beni bekliyordun.. Cevabı fıkır fıkir gülmek oldu.. Cebimde “bir mumla bir kibrit vardı... Kibriti çakıp mumu yak- tim.. Yere diz çöktük.. Heybeyi açtım.. İçinden yemeniler, basma- lar, kına, sakız, boncuk, bilezikler çıkınca sevi mağa başladı yıkılacaktı Sevincinin delilikleri sonra kucağıma atıldı. Onu la- vanta çiçeği kokan esmer ense- sinden öptüm.. Sanki elektrik telini yakalamış - gibi sarsıldı. Çiçekten kokulu otlardan yapılan yatağa uzanayım dedim.. Ve iyi den iyiye çiçeklerin içine gömül- düm... O da yanıma gömüldü... Bizim dam gene eski damdı. Hattâ delik deşiklik cihetinden biraz da terakki bile etmişti.. Bir zaman inden zıp p sıçra- geçtikten Az daha kulübe | aklıma dün geceki ipekli yatak, dün geceki ipekli kadın geldi, bu geceki çiçekten yatakla kadına baktım. * — Kemal sana bir şey söyle- yeceğim amma yemin et kimseye söylemeyeceksi — Yemin ederim sana.. Senin omuzların açık.. Dur. ceketimi — Zarar yok.. Vallahi de ba- kayım.. — Vallabi. — Ben kocamı öldüreceğim... Kaba etlerime bir çuvaldız. saplanmış gibi yerinden fırladım. © telâşıma güldü.. — korktun mu? — Ne diyorsun Allah aşkına?. — Ne diyeceğim.. Ben Deli Salihi öldüreceğim diyorum.. Bun- da şaşacak ne var ki.? Tekerlek tekerlek olan gözle- rinin içinde, göz bebekleri fırıl fırıl dönüyor; — Muhakkak öldüreceğim onu. Diye homurdanıyordu... Peki sebep ne buna? Elindeki gı i ağzına götür- dü, çiceğin koyu kırmızı yaprak- larını, fare dişi gibi ince ve bem- beyaz dişleri ile sinirli — Sebep mi ne? Hımmml! Sebep ha.. O seni polise teslim polise —mi * teslim edecekmiş?.. Sepep?. Eğer polise teslim edi- lecek bir adam varsa o da ken- disi... Biz hırsızlık yaptıksa * hep beraber yaptık... Adam soyduksa hep beraber soyduk. |— Otomobil çevirdikse li yoldu. P ber çevirdik.. Bunlardan başka ben ne yapmışım ki... Gülizar yattığı yerde doğruldu ber kelimeyi ayrı ayrı söyleyerek mırıldandı — Siz bir adam öldürmüşsünüz, Şaşkınlık -- korku 4- hiddet Gülizara na şaşırdım. — Ben mi bir adam' öldürmü- — Seninle arkadaşların.. İnkâr etmek manasızdı. Çünkü Gülizar her şeyi / biliyordu.. Kekeledi! — Peki.. Peki ama,.. Nereden ögrenmiş bunu?.. Nereden duye muş adam - öldürdüğümü .. Ha söylesci — Bir gece Çamurla - beraber rakı içiyorlarmış.. Çamur sarkoş- lukla ne yaptıysanız birer birer anlatmış... (Mabadi var) açacakı a