26 Küânunuevvel 1929 Akşam Tarihi roman tetrikamız: 75 BİZANSIN SON GÜNLERİ tan: iskender Fahreddin «.Madamhi azim ve irade sahibi bir hüküm- dardır. Arkasında koskoca bir millet te ken- disini takip ederse, hedefine niçin vasıl olmasın...?» izmit çingeneleri kapının önünde, yeni ihtilal şarkılarını terennüm ediyorlardı: «Bizans uyuyor, düşman uyanık! Saray uyuyor, llşmııı ııyınıkl». İki ihtilalci, halkı başlarına topliyar asi mir pel aa Çetan bey, Teofilosun da ken rakip Nu anlayınca düşünmeğe başladı.. / Klio, bu büyük () vatanperve- vazifesini unutarak, kendisine nasıl musallat olduğunu anlattı. — Orhan bey! - dedi - eği imperatorun samimi dostu ve hayatınızm. tehlikeye düşme- mesini isteyorsanız, Anivası der- hal tahliye ettiriniz. Çünkü dı- şardaki isyanın -önüne “ancak o geçebilir! — Bu isyandan bana ne...?l Bizansta sonu gelmiyen bu gale- yan ve isyanları çok gördük.. Yarın 'gine Ipodromun - önünde beş on kişiyi kurşuna dizerler. r, ne de bir yüksek Klio Orhan beyi tedhiş etmekle emeline muvaffak olacağını tahmin ediyordu. — Fakat, bunun aksini düşünün , " Orhan bey! *ılnıx halkın isyanı meselesi dı Törllerin niyeti çok fena ve kat' — Hâlâ o eski terane... Bizan- a zaptedecekler, değil mi?! — Fakat, sızm gibi, hayat ve mukadderatı — siyasi ” ceryanlara bağlı olan bir kimsenin biraz de- rin düşünmesi, uzak ihtimalleri de nazarı dikkate alması icap etmez mi? Orhan bey hiddetlendi: — Bu hayal tahakkuk etmiye- cek, klio! Emin misiniz? — O Kadar eminim ki... — Fakat, iyi düşünün.. Çünkü ben Edirnede, Sultan Mehmedin ağzından kulağımla işittim: Orhan elime geçerse derhal asacağım! de Bu, diyordu. — Sayıklasın —dursun - Bizansı alacağım diye... acaba — Yaptığı — hazırlıklar gösteriş mi di ? — Sultan Mehmet azimkâr ve irade sahibi bir gençtir... Fakat, hazırlığı boşa gidecek, Kliol © Bizansı zaptedemiyecek... Madamki azim ve irade sahibi bir hükümdardır. Madamki Bizansı zaptetmeğe karar vermiş- tir... Arkasında koskoca bir mil- let de kendisini takip ederse, €meline neden muvaffak olmasın? Orhan bey bağırdı: — Muvaffak olmıyacak, Klio! Ben öyle istiyorum. Bu iş, ancak © benimle barışır ve benim iste- diklerimi yaparsa kuvveden file gçıkabil aksi takdirde hedefine vazıl olması imkânı yoktur! bileceksiniz? — Sultan — Mehmedin —azmini kırmağa teşebbüs etmek, büyük bir kaleyi ufak bir çucuğun kendi kendine zaptetmeğe kalkışması kadar gülünç olur. Ben kaleyi içerden feklı;du:egıın_ M H » İhtilâl şarkıları... Klio bir sabah yatağından kalktığı zaman, sokaktan hazin bir. kitara sesi işitti. Pencereye koştu. İzmit çingenelerinden bir kaç tesadüfen, Orhan beyin hanesi önünde durmuşlar, kenar- daki yalakta hayvanlarını sulayor- lardı. İzmit çingeneleri elbiseleri, ko- muşuşları ile derhal, yerli çinge- Halarden sehile ediebilirler. Çingene kadınlardan biri, Klio- yu pencerede görünce, atın üs- tünde kitarasını çalmağa başladı. Diger biri de şarkı söyliyordu. Orhan bey: — Kliol kulak ver.. söyliyorlar... Dedi. İzmit çingenesi şu şarkıyı te- rennüm ediyordu: “Bizans uyuyor, f1J Düşman uyanık ! Bizans uykuda, Düşman uyanık! Romanos kapısı teshir edilmiş, Türklerin eli var içimizde.. Bak ne Gözler kör olmuş! Kalpler kör olmuş! Vicdanlar kör olmuş ! Felâket, Saadet.. Hepsi müsavi ! Gören bir göz var: Milletin gözül! Çarpan bir kalp var Milletin kalbi! Ağlayan bir vicdan var! Milletin vicdanı ! Bizans uyuyor, Düşman uyanık! Saray uyuyor, Düşman uyanık!. (Mabadi var) İH) Bizans şarkılarından maalen tercüme.. (Priamos-Athenes). Açığa çıkarılan rıhtım memurları Dün matbamıza bir kaç efendi, geldi ve şu şikâyette buladular: — Biz rıhtım - şirketinin sabık memurlarındanız. Geçenlerde tasfiye yapıldı, açıkta kaldık. Halbuki bir - müddet idarenin memura ihtiyacı vardı. Biz işlerimizi bıraktık ve bi girdik. Şimdi açıkta kalınca eski işlerimizi de kaybettik. Sonra şunu da söyleyelim ki bu tasfiye katiyen ehliyet aranmadan yapıl- mıştı Bu haklıdır . Nazarı dikkati 'm:: Kuvaför mektebi “Perukâr esnafı cemiyetinin Ga- İatasarayda bir kuvaför mektebi açtığını haber aldım. Bu mektebe girmek için cemiyet merkezine Müracaat ettim. Cemiyetten bana Şu cevabı verdiler: — Kuvaför mektebine girenler, €ğer berber esnafından ise 50 lira ücret verilir, esnaftan olmayan- lardan -100 lira alınır.. Ben bunun üzerine dk — Ben berber değilim.. İster- seniz beni Cemiyetinize kayde- -. 5S0 lira verip mektebe gire- -. Razı oldular, cemiyete kay- . Ve mektep ücretinin ilk sonra - verecektim. İlk tim.Beni ogünü bir heyeti ama çağırdılar, azalar huzrunda cemiyete nasıl girdiğime dair izahat istediler, yukarda ol- duğu gibi anlattım. Meclisi i benim esnaftan - olmadığım - için 50 lira ile mektepte okuyamaya- cagımı, bana bildirdi. Şimdi mek- tebe devamım için 80 lira daha isteyorlar. Aksi taktirde verdiğim 20 lira da cemiyete irat kayde- dilecekmiş, Ben bu işte gayet açık davran- dim. Beni kendileri " cemiyete kaydettiler ve mektebe soktular. Şimdi ben ne yapayım?. , Bu hususta mercinin nazarı dikkatini celbederiz. Odunlar çalınmış Çatalcanın Haraççı köyünden müşterek imzalı bil Bu mektupta deni Biz Çatalcanın Haraççı kö; deniz. “Maarifin köy mektebine gönderdiği mahrukatın yarısı bir şahıs tarafından aşırılmıştır. Odun- lar bu adamın dükkânmnda istif halinde duruyor. Bu hususta nazarı dikkati cel- bederiz, lirayı da derse git Kiralık ardiye Hasırcılar civarında findikcılar sokağında 16 numaralı tam kârgir iki katta iki büyük salon ve saireyi havi fabrika bütün ve trikotaj imalâthanesi ve eşyayi tüccariye ardiyesi yapılmaya mu- sait bu mahal kiralıktır. isteyenler fasma altında çavuş başı hanı karşısında çuvalcı Mehmet Ali ef “Karın evden çıkınca, Nedim, hemen, lügat kitabını aldı. Sağ elinde bir makas, muhtelif harf- leri kesmeğe başladı. Ve, bu kestiği harfleri yan yana yapı tırarak, şu mektubu yazdı: Hanımefendi, Size uzun zamandır âşığım. Lütfen yarın, Gülhane parkına saat beşte gelin. Deniz kıyısındaki gazinoda buluşalım. Adresi de, aynı surette, matbu harflerle tanzim Sabiha Nedim Hf. Ferahfeza ap. 27 Nışantaşı (Şehir) Mektubu posta kutusuna atmaz- dan evel, bir tereddüt anı geçirdi: *— Bu fyaptığım, cidden vic- dansızlık!, diye söylen: Evet, karısına yapt melenin cidden vicdansızlık oldu: Zunu biliyordu.Fakat, neylesin ki, kıskanmamak - elinden gelmiyor- du. Gerçi karısı Sabiha'nın hiçbir hiyanetini yakalamamıştı. Amma hiyanet etmediğine dair de, elinde, hiçbir vesikası yoktu. Sabiha, zengindi, gençti, güzeldi. Kendisi ise, fakir, ortayaşlı, çir- kin. Peki, o halde, Sabiha, ken- disi ile evlenmeğe neden razı ol- muştu? Herhalde, bir maksatla,— şöyle böyle bir koca ile evlenip serbest kalmak için... Bunun mantıkan böyle — olması lâzımdı. Lâkin, Sabiha hiyanetine dair bir emare göstermek şöyle dur sun, bilâkis, hareketlerile, sözle- rile, Nedim'e âşıkmış gibi tavır takınıyordu. Öyle saf, öyle berrak nazarlarla kocasına bakıyordu ki, Nedim, şayet, kadınların alelümum hai ve erkekleri aldatıcı mah- lüklar olduklarını bilmese, karı- sına bayağı inanacak! Üç senedenberi , evli idiler. Üç senedenberi, Nedim, karısının hiyanetini yakalamak — ve mam- fıksız, muvazenesiz aşkının, izdi- vacmnın hikmetini keşfetmek iste- mişti. Muvaffak olamamıştı. Şi di, buson tedbire de başvuru- yordu. Sabiha, ertesi günü, saat dörde doğru, bir bahane ile, evden çıktı. Nedim de beş dakika sonra so- kakta idi. Bir otomobile atla- yınca, ver elini Sarayburmu. Dört baçuk olmuştu. Beşe ka- dar sigara sigara üstüne yakarak yollarda dolaştı. *—Gelmez! Gelir mi hiç? Ar- 'tık bu kadar da âdi kadın değil- dir yal -diye söyleniyordu - İşte saat elifi elifine Si. Hattâ S eli da 'memdündür AlI Ol. O, Sabiha, göründü işte... Gel- miş, gelmiş... Randevuya gelmi Gazinoya doğru ilerliyor. Nedim, önüne fırladı. — Sen burda ha?... Susl... akın kendini müdafaaya 'tab kışma... Susl.. Hiyanetin subut buldu.. Susl Onu,gazinonun yayındaki oto- mobillere- doğru sürükledi. Bir dakika sonra, bir taksiye binmiş bulunuyorlardı. — Cevap ver şimdi bakalım! Kendini müdafaa eti Haydil —Mi edecek bir şeyim yokt — © halde itiraf ediyorsun? — İtiraf edecek ne var ki? — Nasıl?.. Bu sabah bir mektüp aldığını bilmiyor mıyım zannediyorsun? Tanımadığın bir erkeğin ilk davetine koşacak bir kadınmışsın meğer ser Sabiha, hiç heyecanda değildi. Soğukkanlı : — Mektubu aldım da — omun için geldim, evet | -dedi.- Fakat... — Fakat ? — Onu senin gönderdiğini bi- Uydurma ! Bunu ilirdin ? — Nasıl mı? İşte böyle ! Sabiha, elindeki büyücek çan- tayı açtı. İçinden bir lügat kitabı çıkardı. — İşte...- ( Güldü ve izahat verdi:) Lügat lâzm olmuştu.. Harflerinin kesilmiş bulunduğunu gördüm... Buraya niçin geldiğimi bu lügati beraber getirerek isbat etmiş oluyorum, değil mi? * Eve varıncaya kadar tek kelime konuşmadılar. Nedim, evde: — Beni affet! - diye karısının ayaklarına kapandı. - Sabiha affet- tin mi? — Hayır... Henüz affetmedim.. Fakat, affedebilirim. — Nasıl, ne süretle? — Seninle istediğin yere, hattâ bir köye gidelim. Orada bir sene, iki sene oturalım. Ta ki, hiç bir erkekle seni aldatmadığıma, buna ihtiyacım olmadığına ve münhası- ran seni sevdiğime dair kalbinde kanaat hasıl olsun! Yoksa, Nedim, şüphe altında yaşıyamam. Nedim, ağlıyordu : — İstemez, istemez, Sabiha ... Artık şüphem kalmadı. — Böyle söyleme . Şüphe, kalbe kök salmş bir hastalıktır. Tedavisi, bir dakika içinde olmaz! Sürekli bir inziva sanatoryomuna ihtiyaç var! Naükili (Hikâyeci) Kiralık Emlak KEmlâk ve Eytam bankası istanbul şubesinden Esas Mevki ve nevi Muhammen senevi | bedeli icarı | 84 — Karadeniz sahilinde yazla çifliği cıvarında büyük ve küçük kum çifliği 301 Lira 96 — Heybeliada yalı sokağı ahşap dükkân 10 No. 26 , 97 » » » Dükkân 12 No. 60 , 99 eZ a Ahşap dükkân 16,16/1 No, 160 5 14472 cıda 669 dönüm araziden müfrez 30 dönüm tarla 190 , 149 — Kasımpaşada Eyyühüm Ahmetefendi mahallesinde camisarif soka- B ğında 41 No. li hane 150 — Kasımpaşada Eyyühüm Ahmet efendi mahallesinde camiişerif sokağında 43 No. Hane — 72 69 — Küçükçamlıcada Fıstıklı yolunda tarla 200 180 » taddesi 9/11 No.h ma Büfe setler kahveci 120 158 — Beykoz kasrı müştemilâtından sekiz dönüm meyve bahçesile su deposu binası 150 Evsafı balâda muharror Emlâk bilmüzayede icar edileceğinden taliplerin yevmi ihaleye müsadif 28/12/929 | | |Cumartesi gür saat 16 da şubemize müracaat eylemeleri ilân olunur.