Yemek hazırlığı Az bir himmetle izalesi müm- kün iken her kesin nasıl taham: mül ettiğine bir türlü akıl erme- yen müziç şeylerden biri de bu- dur. Uzun müddet beklenca veya alelâcele derme çatma hazırlanan yemek ekseriyetle makbule geç- mez. “ Canım çıkti gene yarana- madım... Diye tazallum eden ka- dmlar az değildir. Halbuki her yemek vakti zamanında hazırlan- Ması için kimsenin canı çıkması için sebep yoktur. Mesela kahvaltıdan başlayalım. Erkenden evden çıkacak erkek ve çocukların beklemesi caiz ol mayan bu taam ayni zamanda saatlerce mesaiye — hazırlayacak sürette tertip edilmeli baştan savma olmamalıdır. Ben hizmetçisiz kaldığım za- manlar kavaltıyı şöyle yaparım : Akşamdan sofrayı kurar, çayda- mın içine bir kaç tutam çay ko- ram. Kışın sütü akşamdan alır kaynatırım, yazın zaten daha erken gelir. Sabaklayin ilk işim ocağa (hava gazi veya petrol şarttır ) kocaman ir alaminyom tencere ile su ko- yar, ekmek kesmek reçel ve yağ çıkarmak gibi ufak tefek işlerle meşğul oluncaya kadar epi sınan suyun çogunu aplara böler ve musluk başına koyarım. Aile efradı yıkanıncaya kadar mütebaki su kaynar, çayı, kaka- oyu ve yumurtaları haşlar (rafadan yumurta - böyle iyi pişer, yalbız beyazı tutar) üstlerini 'ay demlenip yumurtalar kıvama Belinceye kadar poriç kaynar ve aile efradı güle oynaya sofraya örterim, izilir. Yumurta yerine ciğer veya öbrek tavosı, patates költesi (akşamdan hazırlanmış, yalnız zaracak ) verdiğim olur. Bütün bu işler azami 40 dakika sürer. etçim olduğu z man iki saatten evvel hazır olmaz 've her çağırışımda “Çay suyunu bekliyorum, yumurta haşlıyorum, ekmek kesiyorum., gibi cevaplar alırım, Vaktinde- ve zahmetsiz 'mek için durbin ol- Bu dürbinlik iki üç günlük yemek Tistasına şamil — olunca Ortada “üzülecek bir şey kalma: Üç günlük yemeği birden ter edip ona göre siparişatta bulun- martn faideleri büyüktür. Evvelâ her şey bir birini korur. Meselâ bu günün çorbasından yarınki pilâkinin havucu, öğle yemeğinin dolmasına — yaprakları ” kullanılan lâhananın — göbeğinden akşamın salatası çıkar, ve ilh. Eti toptan alınması da - (tabii kışm) lezzet hem tasaruf noktai naza- rında müraccahtır. Bir kaç günlük yemek listesi mükarrer olunca teferruat da ko- laylaşır. Daha fazla vakta muh- faç olan sebzevat sabahlayin ve iki öğün için birden pişirmek, et yemekleri akşam tava veya ızka- rada yapılabilecek neviden olmak ve tatlı yerine mevsim meyvaları ikame edilmek şarlile her şey sırasında cereyan edebilir. Öğle yemeği bulaşıkları bittik- ten sonra çay vaktine kadar, çay masası toplandıktan sonra yemek yemek vaktine kadar işini bilen bir kadın boştur. ve bu kadar zamanda insanın hem ziyaretleri- ne, hem mübayıatına, haem de istirahatine kâfidir. Sokağa çık- mazdan akşam safası sürülmüşse yemek vaktinde biraz yemek pi- Şirme biraz da ısıtma yarım saat- | lik bir iştir. Çocuk odası- vin derli toplu olması için her seyi — yerleştir- meğe kâfi dolap ve — çekmelerle mücehhez olması madığından müm- kün merlebe az yer tutmakla be- raber — ihtiyacı temin — edecek olan şu — tertip çok kullanışlıdır. Ortası küçüklere tuvalet masası | vazifesini gören takımın bir tarafı oyuncak — vazına mahsus dolap, | diğer tarafı da çocukların, çama- şırlarını — yerleştirmeğe — mahsus çekmelerle, altında da büyücek oyuncak hayvanlara garajlık hiz- metini gören bölmeleri müştemil- di Kartlaşmış tavuk ve av etleri kızartmadan ziyade tencerede pi- şirilmek lâzımdır. Kolay ve leziz bir usul şudur: Kuşu bütün olarak güzelce kızartmalı, bir tencereye kavurulmuş soğan doğranmış ha- vuç, kereviz, tuz biber, bir tutam kekik, bir tefne yaprağı, varsa iki üç doğranmış mantar döşe- meli, kızarmış kuşu / sebzelerin ortasına —yatırıp üstüne tekrar sebze ile örtmeli, üstün çıkacak lanan inciyi şeker Kontes dö Lalemer Parisin en kibar ve zengin ai- | lelerinden kontes dö Lalemer'in | başına garip bir vaka gelmiştir. | Kontes, bir çok kıymettar eb | masları arasında, zevcinin kendi- | şine nişan hediyesi olarak veri ği tek incili bir yüzüğü en çok sevmekte imiş. Geçen gün piyano çalarken parmağındaki yüzüğün incisi fır- | Tamış ve yere yuvarlanmıştır. Pi- Çocuk odasının tanzimi Çocuk odası kabil oluğu kadar geniş ve derli toplu olmalıdır Tavuk ve av etleri —| Her iki tarafın üstünde ufak tefek hıfzma mahsus müteaddit çekmeler vardır. Çocukların es- vaplarını asmak. için de oda ka- pusuna, iç taraftan, bir kaç askı çengeli dizerek üstünü pencere perdelerinin ayrı kumaştan bir perde ile örtmek maksadı temin eder. kadar su ve iki kaşık yağ koyarak kapağım kapamalı ve hafif ateşe oturtmalı Ne kadar uzun pişerse okadar - güzel Bu süretle koyun başı, sığır eti veya koyun budu da pişer. İntanın başka bir işle meşgul olacağı veya sokaktan geç geleceği günler için akşam kendi kendine hazır. bulunacak bir yemek olur, karıştırmak iste- olur. Kontesin başına gelenler Köpek, hanımının elinden yere yuvar- zannile yutunca.. yaaonun yanında yalan kontesin köpeği (Hüpet) yere düşen yuvar- fak şeyi şeker zannederek — yüt- muştur. Bu hadise üzerine kontesi telâş | almıştır. Pek sevdiği köpeğinin hastalanmasından korkarak, di- iğer taraftan 200 bin frank kıy- meti olan iı inin zayi olmak teh- likesini düşünerek derhal baylara telefon etmiştir. Baytar gelince Hupet'e müshil verilmiş ve incinin çıkmasını bek- lemek için bir hasta bakıcı çağı- rılmıştır. ehemmiyet gören kö- pek güya hanımını üzmek ister gibi iki gün müshile rağmen ken- dini zapteti Günde iki defa | gelen baytar köpeği kusturmak için ilâç vermiş nihayet bu suret- le inci çıkmıştır. Fakat 52 saat köpeğin mide- sinde kalmasından, ve midedeki asitlerin tesirinden incinin eski parlaklığı zail olmuştur. İnci elmasçıya gösterilmiş, eskiye nisbetle kaymeti onda bire düş- | Kendisine her zamandan fazla ı j | | tügü anlaşılmıştır. Bir çok mücev- hercilerin muayenesinden verdikleri rapora nazaran inci | şimdi ancak 19,000 frank etmek- | tedir. 4 “Ağabey, * Hayalta semtinize uğrama- dım. Ölürken sizi rahatsız etmeğe hakkım yoktu . Mustahakkımı bulmak üzereyim. Hastane köşe- sinde, geberip gidiyorum. Yalnız bir derdim var ki, beni rahat öldürmüyor; gözümü arkada bı- raktıracak. Benim bir kızım var ağabey. Nerede ve kimden oldu? deye sorma, / Bugün on beş ya- şındadır. Ön beş sene evele ait bir macerayı, sana anlatacak halde değilim. Kızımı hiç ya- nımdan ayırmadım, fakat huyu bana benzemedi. Rahmetli anne- sine çekti; melek gibi bir kız. Âile hariminde, namusiyle yaşa- masını istiyorum. Onu sana ema- 'net etmeği düşündüm. Nede olsa kardeşinin kızıdır. Sen vicdanlı bir adamsın. Bir iyilik et te, yavrucağızı getirt, yanına al. Yol parasını temin ettim. Bundan gayri bir çöpü yoktur. Benim gibi bir babanın kızt olmaktan başka kusuru ol- mayan biçare masumu - sefil bı- rakmazsın ümit ederim. İşte bu kadar ağabey, üst yanını bilirsin. Hakkını helâl et... Macit okumasını bitirince, ba- basının yüzüne baktı. Murat efen- di durmadan, fasıla vermeden bıyıklarını sivazlıyordu . Hürmüz, üç erkeğin aklından geçenleri anlamak istiyormuş gibi üçüne de, ayrı ayrı, dikkatle baktı sonra kendi aklından ge- çenleri anlamasınlar deye, başını önüne eğdi. Murat efendi. mendilini alnının terini sildi düşündü, sonra istemiye — işter ye üçüncu mektubu da aldı. Ma- cide verdi: — Bakalım bu ne diyor? İnce acemi bir yazı ile yazıl- mıştı:Şunu diyordu: “Mühterem amuva, “Zavallı babacığım. size mek- tubu yuzdıkları bir kuç saat sonra öldü. Eger beni yanınıza almak dütfanda bulunursanız minnet ve şükranla ağuşunuza atılırım. Dört gözle cevabınızı bekler, muhte-em ellerinizi öperim. — Zizi Salih . BAĞ BOZUMU Selâmi İzzet Macit imzayı okuduktan sonra tuhaf tuhaf gülümsedi. Zizi! Bu ne tuhaf isimdi! Ne- 'nin nesiydi bu kız? Salih amuca, aile harimine sokmak istediği bu kızı acaba kimden peydahlamıştı? Anası kimdi? Her hangi biz 'tenin Salih amucaya yüklediği bir piç miydi? Hürmüzün aklından — geçenler hep kötü şeylerdi. - Fe: kaşlarını çatışından belli oluyordu. Murat efendi, kocaman nasırlı ellerini uzattı: — Verin şu mektupları banal Macit mektupları verdi. İhtiyar gözlüklerini taktı. Satırları için- den hecelemeğe — başladı. Her kelimede, dudakları ağzının içinde kımıldıyordu. Oğulları, sessiz, babalarınının haline, için için kaynayan hidde- tine bakıyorlar, “arada sırada bomurdandığını dinliyorlardı. Hör- müz başını kaldırdı;. bir. kere daha, kayın babasının aklından geçenleri anlamak, okumak isti- yormuş gibi, dikkatle ihtiyarın yüzüne baktı. Macit, iskemlenin kenar tahta- sında, sinirli sinirli trampeta ça- hyordu. İrfanın dudakları kuru- muştu. Üstüste iki bardak su içti. Murat — efendi — mektupların üçünü de okuyup — bitirdikten sonra, kemali itina ile zarfa yere leştirdi, sonra bol yürekten bir: — Allâh! dedi. avuçlarının içine aldı, masaya dayadı, derin — işünceye daldı. Kardeşinin ölümüne bu dere- Salih, çocukluğundan beri, başında — muazzam bir dertti. Yirmi yaşma kadar vücudunun — kalkması için dua ettikleri bu haşarı, serseri ruhlu | çocuğun yüzünü, yirmi yaşından | sonra görmemiş, yalnız ondan, arada sırada, uzaktan uzağa ha- ber almıştı. Fakat bu ayrılığa rağmen, ölümüne müteessir ol muştu. — Bitmedi — Himalaya tepelerine çıkıyorlar Almanlar 23,400 kadem irtifama Almanlar Himalaya dagının en yüksek mıntakasına çıkmağa ça- lışıyorlar. Şimdiden bunlar rekor yapmışlardır. Alman kâşiflerinden mürekkep bir heyet 28 agustosta 17000 kadem irtifada Zemu cü- mudiyesine kadar çıkmıştır. Bir çok çiğ ve kar fırlınalı geçirdikten — sonra — buzdan kir kadar ç kmışlar Himalaya'nın karlı cumudiyeleri duvar teşkil eden cumudiyede kazmalar ile merdiven yaparak 20000 kademe çıkmışlardır. * 30 Eylülde Almanlar — tam 23000 kademe çıkmışlardır. Tah- tessifir. 30 derecede ve çiğler arasında daha ziyade çıkmağa imkân görülmediğinden bin türlü