Artık söyleyebilirim... Bu sabah gazeteye geldiğim zaman, balkon kapısını kapamak mecboriyetinde kaldım: — Rüzgâr gelmesin diye. Deniz mevsimine veda edilecek. Artık söyleyebilirim... Bu güne kadar korkumdan sustum. Beni karşılarında görünce: “Burada işin ne?,, diyeceklerdi. Mademki beğenmiyorsun, madem- ki çirkiniz, neden geliyorsu Buna verecek cevap bulamıya- çaktım. Ne diyebilirdim. Amma artık söyliyebilirim... Havalar serinledi. Rüzgâr deli deli esmeğe başladı. Beş on gün sonra, sahillerde in cin top oyna- yacak. — Ben ilk defa 17 yaşımda, Tâf olsun diye evlendini — Peki, ikinci defa neye evlendin ? Plâjlarda, göze görünen peri- lerin yerini gayri mer'i cinler tu- tacak.. Ve bu. söylediklerim, ge- decek deniz Mmevsimine kadar unudulacak. Artık söyleyebilirim. Bütün bir yaz İstanbul plajları, kavırcığı az, karamanla dağlıcı bol bir kasap dükkânına döndü. Et, but, kalça, oyluk seyretmek- ten, gözlere gına geldi. Artık. söyleyebilirim... Bu kış, yazın kumda gördük- deri kumlu ayakları - hatırlıyanl paça yemeğe töbe etmişlerdir ve but kızartmasiyle - but rostosunu ağızlarını koymayacaklardır. Artık söyleyebilirim... Plâjlarda, bir hayli düşük me- me, birçok şişkin sarkık karın, sürü sürü biçimsiz bacak ve vücut seyrettik... Yalnız kıllı kol ve baldıra tesadüf etmedik... Aldan- dık zannetmeyin umefendiler. Deniz kokusu, ağdanın kokusunu kapatmaz.. Artık. söyleyebilirim, Biz erkeklerde bu tabiatsızlık kadınlarımız. çirkınlikle- elbette farkına Vvarmazlar. Çünkü mevsim bitiyor,, ne seyr- edersek kârdır deyip, akın akın, plajlara koşacağız, deniz banyo- larından ayrılmayacağız. yazı iple çekeceğiz. ilmek için. * Şi Matem Hanım efendi, kocasının - öli müne favkalâde müteessirdi. Mi temadiyen ağlıyor, karşısındal lerin — teselli — için sözleri dinlemiyordu. — Bund: zindan oldu'! diyordu. Bundan sonra benim için hayat yok de- Ümektir. Manen öldüğüm kadar maddeten de öldüm. Ne eğlen- cem kaldı, ne zevkim ne de key- fim. Artık ömrüm oldukça evim- den dışarı ayak basmayacağım. Kendimi diri diri dört duvar arasına gömeceğim. - Bir bey dedi ki: — Zengin ve güzel kadınsınız; daha henüz 30 yaşındasınız... Hammefendi, hıçkırığını kesip derhal tashih etti: —291 Uyanış Kuzum Halit Fahri kızma. Ve zannetme ki, “uyanıştaki yeniliği bazı gazetelerdeki nükteler. bu- landırır! Hayır azizim. Onlar zaten bulanık. Son çıkan uyanıştaki resimlere ve serlevhalardaki yazılara bakar- ken: — Yazık ki, falcıları ortadan kaldırdılar, dedim, şunları göste- rir de, ne olduklarinı anlardık! söyledikleri | sonra dünya bana — Sabillerden birinde... C... bey, ellerini, kollarını sallayarak bay- kırır — Can kurtaran yok mu? K dın boğuluyor...Kurtarana yüz lira veririm. Bir balıkçı : Akşam — pazari, biç, fena Hemen soyonur. atları, uzakta boğulmakta olan kadımı kurtarır sahile getirir... — Verin bakalım yüz lirayıl C... Bey ensesini kaşu — Affedersiniz, bir yanlışlık oldu... Denize düşen bir kadın görünce, karım zannettim. Meğer kaynanam imi; Balıkçı elini — Tali suruma cum var? Müdafaa — Köpeğim, komşunun oğlunu isırdı beni mahküm etmek inun. iftira olduğunu Çdeceğim. Evedü ' köpek sırsın. Saniyen im.., Siz benim ku- ikmayın. kaç para bor- ispat | kördür, görm: köpek daima bağlı durur Salisen, bağlı bile olmasa yürüyemez , dört ayağından kötürümdür. Ra- bian dişleri dökülmüştür. Hami- sen, son sözümdür: Bu 1sırmak keyfiyeti varit değildir, çünkü | köpeğim yoktur! Sarışın Vaktiyle bir Yıldız, bu Yıldızda da bir kumarhane vardı. Her gece, kadın erkek, rület masası başında toplanıp. siyaha, kırmızıya, teke, çifte para koyup gaybediyorlardı. Gene bir akşam masanın başı dolmüştü. Sarışın bir. hanım: Siyaha elli lira ! dedi. Sişman bir zat ilâve etti: — Kırmızıya da elli lira. Krupye , genç bir beye sordu. — Siz bir şey söylemediniz? Genç usulca/ mirıldandı. — Sarışına yüz liral Benimki Tabiüi serlevhayı görünce kimden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Şair Salih Zekiden. “Kişi sevdiğinin ya methinde veya zemmindedir,, sözünü bilirsiniz. Dostum bana: — Sen beni zemmediyörsun, diyor. Halbuki ben onu methettiğime kaniim Geçen gün Salih Zeki Haydar- paşadan rene — binmiş. Biletçi bilet isteyince, başlamış aranmağa, .. — Biletimi aldığıma emini amma,bulamıyorum, demiş, galiba kaybettim . Biletçi, cezayi naktili bilet kes- | Dnyor! Tromboniska ismini taşıyan hiz- metçi kız, kazağa yaklaştı: —Bu gece odama gel de, senin işini bitireyim. Sizi çok beklettim. Adam gülümsedi: — Niçevol dedi. Bu muhavere, üç haftadır sarı- şın Tromboniskayı gözüne kesti- ren havyar tüccarını sinirlendirdi — Ne diye sanki, İvanı çağı- Hem onunki bir - tane değil ki... Bense zavallı... Düşüncesini fazla ilerletemedi. Omuzuna bir el takıldı. — Oskar Oskaroviç, ne di nüyorsun? — Senin) Trombonisk: — Evet, dertten kurtulacağım Eğer sen de istiyorsan, kız hazır dır. Kıza seslendi. — Tromhboniska, benden sonrr talüni .. Bu akşam, | havyar tüccarı gelsin mi? — Gelsin... Ben bir, —ikiden degil hatta dört, beşten de kork — Sahi mi Tromboniska? Sen hiç merak etme. Seni de memnun ederim. Biraz sonra, kızın babası kahv- ğ sini bitirdi. Kazak, Tromboniskanın — — odasına girdi. Havyar tüccarı, balkona çıktı —— İvanla kızı düşünmeğe başladı. Bu aralık, İvanın sesi” duyuldu: — Vay anaml.. Anacığım.. Ahl. Kazak aşağı berbat bir halde indi: — Yaman kız! dedi. Havyar tüccarının gözleri döndü, hele kizn babâsi, sogük kanlı- lıkla: — Kızımın eli çok hafiftir! Deyince, bütün bütün şaşaladı. — Aman anlat bakayım ! © zaman işin iç yüz Köyde dişçi olmadığından, Trom- boniska, müşterilerin dişini çeki- * — Nereye gidiyorsunuz ? Salih Zeki bir müddet düşün- müş — Bilmem, deye cevap vermiş, gideceğim yer biletimin -üstünde yazılı idi... Unuttum! Yeni evli iki genç Yiyorlardı Bütün geceyi seviş. geçirdikleri muhakkaktı, kari-koca #ngao, e Lokanta vagonunda birbirlerini gözleri, Na aman K eTi Istânbula geldiğimiz aman birbirlerine sadık| lacaklarına'yemin etiler, Fakat birbirleri ile değili ee