Sahife-4 Akşam X) Temmuz 1 ım R HN ZELPAZE lll Selâmi İzzet AMAD Numar Feyhanın elini tuttum, — küçük eli, avucumda kayboldu. nasıl tatmin edeyim? Emredin her istediğinizi yaş Size karşı, bunları bana sö niz diye, nası! medyun şükran ol- duğumu halimden anlamıyor mu- sunuz? Yüzüme bakınız. Gözle- rim size hiç bir şey ifade etmi- yor mu? Demek . ki, benimle alâkadar oluyorsunuz. — Hayatta yapyalnız bir adamım. Beni düşü- nen biri olduğumu görünce mesut oldum. Küçük el avucumdan çıktı, kü- çük parmaklar parmaplarımı sıktı Sesini çıkarmadan, iri, saf, leke- siz gözleriyle yüzüme baktı... Ben, artık ne söylediğimi bilmemeğe başladım: — Size bir noktayı da tasrih etmek isterim. Adaya — gittim, çünkü Sacide çok perişan bir haldeydi, bana ihtiyacı olabilirdi. Ben onun en samimi bir arkada- şıyım, Feyhan hanım, fakat sadece arkadaşı... Anlıyormusunuz? Saci- deyle aramda samimi bir dostluk- tan başka biç bir şey yoktur... Feyhan- yavaşça: bir izahat iste- hana — kızdığınız medim; işte anlaşılıyor. — Hayır, yanlış tevil ediyor- sunuz. Bunu — size — söyliyorum, ize artık hakikatı itiraf Bugün yegâne düşüncem sizsiniz Feyhan hanım. Size bunu niçin söyledim bili yor musunuz. Feyhan? Gözleriniz- de, o çok sevdiğim kıvılcımı gör- mek için.. Ve bu kı ÇAA SF gözlerini yumdun, sonra açtın. İşte o zaman kıvılcımı gördüm” Muhakkak ki, Feyhan, bir ba- kış, bir gülüş için insan hayatını feda edebilir.. Feyhanın gözlerindeki kıvılcım- ları bir daha görmek istedim: — Sizden başka birini sev- meme imkân yoktur Feyhan. Elini elimden çekti, biraz uzak- Jaştı : — Susunuz, allah aşkına susu- nuzl — Niçin? — Burada böyle şeyler söyle- meyin.. Burası yeri değil.. Heye- canımı görüyorsunuz. Bu saadete , gözleri yaşlı, koltuğa attı. Ben sustum. O esnada Şaziment hanım içeri girdi, ve vaziyetimizin gayri tabüliği karşısında kaşlarını çattı: — Artık salona gelseniz.. Göz bile atmadığınız resimleri seyret- d (a numarası : 27 Hanım efendiye yaklaştım: — Sözümüzü dinledim, dedim, nişanlandık... Şaziment hanımın yüzü güldü, | iki elimi hararetle sıktı. Okadar yavaş - söylemiştim ki, — Feyhan duymamıştı.. Ben odadan çıktım, başımı ar- kaya çevirdiğim zaman, Feyhanla Şaziment hanının, birbirleine sıkı sıkı sarılmış olduklarını gördüm. üYi Şaziment hanım efendi, sevin- cini istemediğim bir şekilde izhar etti. Feyhanla benim izdivacıma çok taraftar olması, bu izdivacın kuvveden file geleceğine inana- maması caizdi. Fakat bunları ba- | nüsöylemesi doğru değildi. | Fakat, bundan daha - fazla ca- mımı sıkan bir şey vardı : Babama | haber vermek; babamın müsaa- desini almak. Senelerdenberidir, ne ben ba- bamın yüzünü görmüştüm, ne de babam beni arayıp - sormuştu. Fakat, babamın resmen Feyhanı istemesi çok münasip bir şey olurdu. —— | Kalktım, İçerenöyüne — gittim. Babam beni görünce hiç şaşmadı sadece : — Hayrola, ne istiyorsun ? .. Her halde beni görmeğe gelme- — İyi keşfettiniz. Biraz konuş- mak istiyorum. öyle. — Müsaade edin, biraz soluk alayım da. — Al bakalım. Bir kahve söyledi, bir sigara verdi... Ben etrafa bakıyor, çocuk- lTuğumu batırlıyordum. Babam sabırsızlandı: — Anlat. — Evleniyorum. — Evleniyor — musun? — Tubaf | şeyi Ama ne yapayım, mademki canın istiyor. Hergün karşında aynı kadın yüzünü — görmekten 'ne haz duyacaksın?... Ama bana ne?.. Necins kız alacağın? — Genç bir kız... Seviyorum... — Hal. gönül macerası... İs- mi ne? — Feyhan. — Babası? Kazamnç vergisi bordroları Yeni kanun mucibince ka- zanç vergileri değişti, Matba- amızda - satılan bordrolar da yeniden basıldı. Bu defa hem el yazıları için hem de yazı makinaları için iki türlü yapıl- mıştır. İki kuruş fiyetle yalnız matbaamızda / satılır. Matbaa müşterilerimize meccanen ve- AKŞAM 11 Temmuz 1929 EH KoRKunrç MaCenA Nükili: Hemen, onun arkası sıra, ben de aşağıya indim. İlk rastgeldiğim tanıdık dükkân- cıya, komşumu göstererek: — Bu kadını tanıyor musunuz. - diye sordum. — Evet, tanıyorum. / Tanımaz olur muyum?.. Sizin komşunuzdur. Bundan bir sene evel, yanınızda- ki boş koşke taşındılar. Gayetle kaçıngan,çekingen bir ailetHiç kimse ile konuşmıyorlar. Kendi halinde yaşıyorlar. Mamafih, onlarla meş- gul olan da pek mevcut değil. Zira, biliyorsınız ki, (***) kasaba- sında dedikoduyu sevmezler.. Ha- sılı, Genlilmen Reis,.. İ (VaNa) — Centilmen Reis mi? — Evet, Centilmen Reis.. Yani, bu. Hammın zevci .. Eskiden, bir şilepin kapta, Fakat, Bazan onu hiçbirimiz. görmedi Hanım sokata iken evine öteberi Sesini çok defalar maal- esef göremedi Elbette tahmin edersiniz ki, merak ve alâkam, gitgide artmak- ta idi. Komşu evin sahibini kasabada bularak, ondan, mütemmim malü- mat almak istedim. Hayret! Genç kadının kocası olan adamı o da görmemişti.. Hbu yüzden — kiymetleri “ruya şehremanetleri GÜNÜN HABERLERİ * Orla tedrisat kongresi — Lâheyde bu ayın yirmisinde top- lanacak olan Orta tedrisat kon- gresine Türkiye namına — iştirak ek olan Orta tedrisat mü- Cevat bey hareket etti. ** Divani Âli 17 Temmuzda karar verecek — Divanı Âli Mah- mut Muhtar paşanın cevabi üze- rine 17 temmuzda karar cektir. * Hronika davası — Türklüğu 'tahkir eder mahiyette neşriyat yapmakla maznun bulunan Hrı gazetesi aleyhindeki davanın rü, tine bugün Ağır ceza mahkeme- sinde devam edilecektir. * Fürügi han — Evelki gün Tahrana giden iran sefiri Furug ha 4: kabine riyasetine getirilmesi muhtemel gürülmektedir. * Hindistanda bir çok yerleri su basti — Hindistanın garp sa- bilinde kuvvetli ” rüzgârlarla bir- likte olarak gayet şiddetli yağ- murlar yağmaktadır. Cochin den gelen haberlere nazaran, feyezan- ların mütemadiyen devam etmesi dolayısile geçen hafta vaziyet son derece vahim idi. Bir çok evleri sularalıp — götürmüş bir çok ka- saba ların tahliyesine mecburiyet hasıl olmuştur. Deriler hakkında vekâletin bir emri Türkiyenin ihraç embasi me- yanında — oldukça, — ehemmiyet! bir mevki işgal eden derilerimi zin — hayvanatın — mezbahalarda ehliyetsiz acemi kasaplar tara fından * yüzülmesi neticesi delikli olarak elde edilmekte ve bittabi noksan Doğrudan doğ. ve beledi- yelerin nezaret ve emrinde bu- Tunan mezbahalarda bulunan böy- le san'atınin ehli olmayan kasap ve hayvan yüzücülerin hiç yoktan milli servet üzerinde yaptıkları ziyana meydan verilmemesi ve ehliyetsiz yüzücülerin - mezbaha- faaliyetine — müsaade edilmemesi lüzumu tamimen tebliğ olunur. bulunmaktadır. Esbak Nafia Nazırı Ayandan merhum Zihni paşa kerimesi ve Şurayıdevlet azalığından mütekait Rifat Bey zevcesi Fatma - İffet Hanım irtihal etmiştir. Cenazesi yarın sabah Erenköydeki köşkle- rinden kaldırılarak metfeni mah- defnedilecektir. — Cen susuna — Reis... Reis.. Dediği esnada, ansızın, bir çığ- , lik kopardım. Aklıma, birden bire gelivermişti: Centilmen Reis! Ben, | bu adamı tanıyordum. Bu lâkapta eski bir arkadaşım / vardı. Sakın bu, o olmasın? Bu; o olsun, olmasın, her halde, böylelikle, gidip kapılarını çalmak fırsatını ele geçirmiştim. Bu ak- şamdan tezi yok, onlara uğrıya- caktım. Hem, ne isabet, İşte | geçen seneki vakanın yıl dönü | Misafirleri, - o esrarengiz mi leri - gelecekl Fırsatı fevtetme- melil Centilmen Reise gidip onun elini sıkmağa karar verdim. Kasabadan çıkarak evime doğru yürüdüğüm esnada, önüm - sıra, güzel komşumun gitmekte - oldu- ğunu gördüm. — Bilâ” tereddüt, adımlarını - sıklaştırıp, | ona yak- | W İstanbulun surları Yıkılmak tehlikesi gösteren bu surlar kurunu ulânın en eski eserlerindendir | İstanbül surlarının ana sür ile (ileri surlar arasındaki müdafaa Vhatlı ve surların kapılarını mü- hafazaya mahsus kulelerden biri- nin zemin katı Geçen sene ba- harda Istanbula gelen bir Alman heyeti İstanbul - surları hakkında üç ay kadar tetkikatta bulu- narak Berline avdet etmişti. Heyet erkânından profesör Li- etzman bu tetkikata dair bir Alman mecmuasında bir makale neşretmiştir. Profesör makalesinde diyot ki: Milâttan sonra 312 ile 439 arasında Romalıların İstanbul va- lisi Anthesnius, metbuu Kayser ikinci Theodosiusun arzusuna tev- fikan, eski hududünü — geçerek tevessü eden İstanbulu karadan muhafaza için Marmara denizi sahilinden şimale doğru halice kadar hafif kavs şeklinde bir sur yaptırmıştır. O tarih kavmların muhacereti devrine musadif ve emniyetsiz bir zaman olduğundan /İstanbul sur- ları gayet mükemmel yapılmıştır. İstanbul — surları, gayet sağlam | olduğundan tam bir sene her Ü türlü mühacimlere muvaffal mukavemet eyledikten başka İs- tanbulün geçirdiği bir çok şiddetli zelzelelere de şayanı hayret bir sürette mükavemet etmi; Bu sebepten türkler İstanbula bücum ettikleri vakit anudane mukavemete tesadüf etmişler idi. Türkler İstanbul surlarına karşı Vağır top kullanmışlar ve bu yeni | zaman harp - vasıtasile - kurunu | atikanın müdafaa siperinde, cihan | tarihinde bir inkilap yapan, rahne ude getirmişlerdir. 1453 senesini 29 mayısında son Bizans kayseri Konstantin maktül düşmüş ve İkinci Sultan Mehmet muzafferane / Bizans - paylahtına girmiştir. İstanbulun kara cih müdafaa surları yek: laştım, Selâm verdim. — Centilmen Reisin zevcesi ile mi müşerref oluyorum? Kızardı. Cevap vermiyordu. Geçip gitmek istedi İsrarda bulundum : — Hammefendi! Fikrimi fena mafsada atfetmeyiniz. Ben, sizin komşunuzum. Kendisine — ismimi Bunun üzerine, genç kadın, 'üzüme baktı: Affedersiniz, efendim, mi idiniz? Zatiâlinizi tanıyamadım. Halbuki, n, —Mmütemadiyen bahsediyor. Hattâ, sizi ' istiyordu, diyerek cümlesini irmedi. Fena halde şaşırmışa ordu. Bu şaşkınlık söyledim. *ah,, Ben, kendisini mütemadiyen i: tak ediyordum : — Hanım efandi! zevciniz bu- ler evvela, kilo 7 metre derinli ğinde ve 18 metre genişliğinde bir. hendek — silsilesine tesadüf ediyorlar. Mühacimlerin — atlamak — mec- buriyetinde bulundukları bu hen- deklere hiç bir zaman su doldu- rulmamış idi. Sonradan hendek- lerin önünde 7 ile 9 metro irtifa- anda kale yükseliyor. Kale dahi mazgâllar ve kale dişlerile müceh- hezdir. Bundan sonra 12-15 metrelik bir fasıladan sonra ileri surlar geliyor. Bu surlar 3,20 metre kalınlığın- da ve 8 metre yüksekliğindedir. Surlar (Kazemat) yani mahfuz yerlere benziyen kemerler üzerin- dedir. Bunun üstünde — mazgallar ile mücebhez siperli müdafaa ge- çidi vardır. 70 metre fasıla ile ileri surlar kuleler ile tahkim olunmuştur. Bunlar münavebe ile nim dairevi ve zaviyelidir. Kule- ler 10 metre- irtifandadır. Asıl sur, ileri surun 14,5 metre geri- visdedir. Bu sur 450 metre kalınlığında olup tamamile yekparedir. Asıl surların da müdafaa deh- lizleri vardır ki yerden 15 metre yüksektedir. Bu surlar 96 büyük kule ile tarsın edilmiştir. Her biri 23 metre irtifamda olan bu kulelerin çoğu dört köşeli ve başları da sekiz köşelidir. İstanbul surlarının en muhteşem kısmı cenup tarafı idi. Buradaki “altın kapı,, zafer alayı ile şehre giren kayserlere altın gibi şua neşreden parlak bronz kapaklarını Bankalar âleminde Şranko-Azyatik Bankasının İstanbul Şibesi, 15 temmuzdan itibaren Galatada yvoda sokağında 108106 numaralı aşlayacaktır. | raya taşındı da, nasıl oldu, bana baber - vermedi? Halbuki, onun gayet eski Behemehal, bu akşam sizin eve uğrıyarak dostumla kucaklaşaca- gim. Bu sözleri “söylediğim esnada, kapının önüne / varmıştık. - kadın gayet telâş ve asabiyet gösterir yordu. Onu selâmlıyarak — aynla- caktım. Fakat, son cümlem üzeri- ne dürdü. korkü ifade eyliyen bir nazarla, yüzüme baktı: i?.. - diye sordu- bu gece, imkâmı yok... İmkânı Sakıl Sakın ha. Bu gece e gelmeye kalkışmıyın! / Sonra, garip ve hazin bir lisanla ben, — Zevcimi mazur görün, efen- dim... O, hiç... Sizi, istisnai olarak kabul edecek... Fakat, bu gece değil . Bu gece imkânı yok .. Allaha ismarladık, efendim. (Mabadi var)