Haziran 8 1929 Tefrika numerosu:25 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan; İskender Fahreddin Melâhat, isminin AFRODiT olduğunu söyledi ve meraklı mazısini Padişaha ııılıtmaga, başladı. “Bursanın APOLLON köyünde balıkcılık yapan bir fakir adamın kızı Melâhat, müşkil mevkide kal- maştı. Hakikatı / itiraftan - başka çare yoktu. Padışah en yüksek sesile, yum- ruklarını sıkarak bağrıyordu: — Kız, çabuk diyorum, anlat bana bu işin sırrını !Sen müslüman mısın, yoksa hiristiyan mısın? Melâhatin — söyliyeceği — sözler bogazında dügümleniyordu.. n ndım - Padi- Demek ki, sen Cevdet be- yin kızı değilsin.. öyle mi? — Padişahım... — Susas... beni aldattı h: Abdülhamit rovelverini çekti. — Haydi, anlat bana sen Cev- dete ne maksatla baba diyorsun? — Efendimiz! Cariyeniz Bursa- nın Apollon rum ki Apustolun - kizi idim . dereden - balık - tutar geçinir idik .. Köyümüzün manzarası, havası ve suyu çok güzel olduğundan Bur- '_,_u_ı&n ÜDir çok imüzü de gezmeğe Cevdet bey Bursaya oradan da köyümüze ugramıştı. Dere başında oynar- ken beni görmüş... Ben o vakit sekiz yaşında idim. Cevdet beyin hic çocuğu olma- dığı için beni çok sevmiş ve evlât olarak almak istemiş.. babamla konuşmuş. Sonra annem de gel- di, onunla da görştüler, her ikisi de razı oldu. Cevdet B. babama bir avuç para verdi ve beni Apollondan alıp İstanbula getirdi. Padışah rovelverini cebine koy- maştu. Melâhat Hünkâra hayatını 'aynen anlatıyordu. sözüne devam etti: ve öyle İstanbula gelince Cevdet beyin evinde beş on gün kaldıktan sonra üstümü başımı düzelttiler ve beni Fransız mektebine ver- diler. Cevdet B. tariyehize hakikt babalık vazifesini yapmıştır, Pa- dişahım... Artık, benim hayatta jondan başka babam yok | — Köyündeki Apustolu nasıl unutuyorsun ? —Onlar çoktan öldüler. —Ya ölmeseydiler...? —Yine unutacaktım. Çünki de dere başında geçen hayat, cariyeniz için çok tahammülfersa ve iptidai idi. İstanbula geldim, tahsil ve terbiye gördüm, adam oldum... Abdülhamit sağ elinin baş parmağile sakalını kaşıyarak bir müddet düşündü. — Kız, senin bu dediklerine inanayım mı? — Efendimize yalan söylemeğe nasıl cesaret edebilirim? — Eger anlattıkların yalan çı- karsa vay hâline.. Şimdi babamı çağırıp sora- bilirsiniz padişahım! — Fakat Cevdet bana bu işin iç yüzünü şimdiye kadar neden çok sever ki, hakiki evlâdı olsaydı, onunla bile belki bu derece meş- #al olmazdı. di Padişah müstehziyane bir ta- vırla sordu: — Bu gün de elân sana hakiki evlât nazarile mi bakıyor? — Emin olunuz Padişahım... Melâhatin kumral şsaçları beyaz onıuı!ımıııı üzerine dökülmüştü. böyle bir sebebten dolayı kendisine kıyacağını ümit etmiyordu. Hünkâr ilk şiddetini kaybetmişti. — Meseleyi bir defa da baban- dan sorayım | Dedi. Abdülhamit elini vurdu, içeriye gelen harem ağasına Cevdet be- yin derhal gelmesini irade etti; sonra Melâhate hitab ederek : — Haydi kalkt «dedi- sen ŞEYTAN la MELEK in temasın- dan hasıl olmuş bir mahlüksun! Elile saçlarını okşadı — Eski ismin ne idi i, bakayım? Bu ne güzel öyümüzde bu ismi benden başka taşıyan bir çocuk yoktu, . Peki.. Bu omuz üi işa | nedir? — Efendimiz, o köyümüzün eski bir adetidir. Kadin, erkek herkesin — elinde, — göksünde, kolunda — ve yahut — omuzunda böyle deri altına mavi boya ile resim ve yazı işlerler. Hattâ bazı köylülerin yüzlerinde bile vardır. Cariyenizin de omuzuma bir put işlemişler. — Madamki müslüman oldun, bu münasebetsiz. işareti bu ane kadar vücudünde taşımakta ne mana vardı? — Cevdet bey bir kaç defa çıkarmak - istedi, — fakat canım acır diye korktum da... — Canın da pek. kıymetli ga- liba ! onu bir daha omuzunda görmiyecegim! Abdülhamit tekrar elini vurdu ve içeriye giren barem agasına: etatör “S., - takımlarını beyi çağırını: alsın da gelsin! ( Mabadi var ) Emlâk ve Eytam Bankası Setmayesi 20,000,000 Türk tizası İnşaat ve Emlâk üze- rine müsait şeraitle Para ikraz eder Bil'umum Banka muamelâtı istanbul Şubesi Bahçekapı Teleton İstanbul: 3972 Kibar bir ingiliz kızının bulduğu usul fakat bu gün zaruret içerisinde bulunan — bir ailenin genç kızı hasta annesini tedavi ettirmek İ | vsüle müracaat etmiştir. | Edit isminde ve 19 yaşında | olan bu genç kız fevkalâde gü- zelliği ile şöhret bulmuştur. Şimdiye kadar bir çok talip çıktığı halde hiç birini — kabul | etmemiş. asil bir gençle evlen- | mek istemişti Editin annesi hastalanınca dok- torlar bir kaç sene tedaviye muhtaç olduğunu - söylemişlerdir. Edit parasız tedavi olamayaca- ğin düşünmüş ve gazetelere şu ilânı veri “İngilterenin asil ailelerinden birinin - kızıyım. " Yaşım 19 dur. Gayet iyi tahsil gordum. Almanca ve Fıransıca bilirim. Annemi - tedavi ettirmek lâzım olan mahiye 50 ingil sını kim vermeği teahhi onunla evlenmeğe - ha ilâna Ex 'neşr etmiştir . Daha ilânın ilk çıktığı telefonla, - telgrafla, ya gelerek bir çok kimseler falip olmuştur. Edit bir avukata müracaat ederek talipler arasında eh namus-- Tusunun tahkikını FiCA” etmiş ve uııııl “Evleneceğini - söylemiştir. —Bu talipler arasınd - ekseriyeti ıqkil edenler 50 yaşından fazla Alan, erkeklerdir. fAksam Halk sütunu EKarilerimize Geçen gün, bir nushamızın bu sütununde intişar eden bir evlenme ilâmı üzerine, bu kabil ilânların halk sütununda daima neşri rica- sile karilerimizden bir çok mek- tuplar aldık. Muhabereden mütevellit mes- uliyet' tarafeyne ait olmak ve ciddiyetten —ayrılmamak — üzere EVLENME imektuplarını -Avrüpa inde olduğu gibi- meşre . Ancak mektup, sa- fadresleri yalnız Bizce malüm olmak ve dosyasında hif- zedilmek üzre) ikametgâh ve iş adres ve isimlerini sarih olarak yazmaları lâzımdır. iş arıyorum Türkçe “va hansızca “okur - yazarım. dayım, bir mazada yahut yar çalışmak istiyorum, dışarı iş- yaparım. Adres : Süttan Hamam Çorapçı Han No, 24 Umum marangozlara Cemiyefinden: mizin — doktora n lira- ederse m.,, Bu bir resmini de ilâve ve, kıza Vati Cemiy tarafından esmafinak meceanen mmeyene edilmekte olup ilâçlarıda Cermiyel — tarafiından nn yaptarılır. zamiyetimize dahi olanların lüzumun- da Cemiyetimiz merkezine müracaatları beyan olumuz. iş arıyorum Dendeniz basust daktile — şubesinden birinc derecede mezinem, eski ve yeni yazıyı mükemmel sürette okur ve ya zarım. Daktiloya ihtiyacı olanların Top- kapı mahfellade No. 8 ri catları nuna müra- Çoban Memiş, koyunlarını ve keçilerini otlatmakta.., Bu sürü- nün dörtte biri onundur: 20 baş hayvanı var. İki çomar da ken- disinin. Memiş, kıllı yamçısı sırtında, ucu çatallı deyneğine dayanarak, bayırdan aşağıya bakıyor... Karnı fena halde aç... Bir haftadan beri san yüzü görmemiştir... Bugür sabah ezanı, bütün nevali: tüketti... Karısı Zeynep, her hafta bazar irtesi |1 ) leri bu dağa gelmeyi ve kocasına bir heybe dolusu yiyecek getirmeyi âdet edindiği halde, bugün gelmemişti. Tuhaf! Çoban, sağ elini şemsisiper ha- linde kaşlarının hizasına koyarak dönemece — bakıyordu. — Güneş, batı yerine bir mızrak boyu yak- laşmıştı. yok! Nihayet, iki çomar, Hâlâ Zeynepten haber hırlıyarak, Bu, bir koku aldıklarına alâmeti.., Ha-ki güründü. Sırtına bir heybe yüldenmiş- ti. İki büklümdü. —Arkasında dört ayak bir karaltı yürüyordu. Memiş iyice dikkat etti: Bir boğa.. Yürümemek istiyor. Aksileniyor Başile-yere vurüyor, ay, 'yor. Zeynep, onu, ipinden çekerek, zorla ilerletiyor. Yaklaştıkları za- man, Memiş, gördü ki, boğanın bir boynuzu var, bir boynuzu yok. — Bu boğa kimün, gari? Zeynep, soluyordu. Hem heybe, “hem yoküş, hem arkadan asılan boğa, onu, bitirmiş, tüketmişt İlk önce cevap vermedi. Fakat, kocasının yanına gelip de, bağayı kazığından - toprağa kaktığı ve sırtındaki heybeyi yere attığı za- man gene nefes nefese anlattı: — Boğa, Dorbaludan gasap Hasanun... Şeher bazarından bu güz aluvirmiş. Emme zorlu boğa oldüğündan ötürü akşam oldu muydı. saldıriviriya imiş. Dam ları (2) yıkayıkaviriya imiş. — Hasan gırda otlayivirsin de zoru geçsün deyi boğayı sana gönderdü. — Gaç bara virecek imüş. — Oncağız golay uyuşuvir didü. —Zonradan bazarluk eyü deği izl dür. Sen hele bir yol Hasangil- lere varıvir de * Memiş - yarım boğayı — yaylada diyivirl emme de acuk- — Ülen gan, tum, Bu vakte gadar nerede ga dun be. — Yola zabahtan Koppoğlunun boğası — ipine asılı- cıktım idü. de benü bu vakta gadar üktürdü... Breh, breh, breh... anlu boğa h Memiş, bu esnada heybeyi bo- şaltıyordu. İçinden peynir çıkarltı; pastırma çıkarttı; sucuk çıkarttı; bazlamaç (3) çıkardı ; bir çamçak bal çıkardı. Ağzı sulan- mıştı. Birdenbire, haykırdı : — Tüğü .. Garı! Ganıl.. ozun, aklı gısa gari! —Ne gaşgiriyen? (4)Ne oldu kü? Zaçı — Ne olacak ülen? Dütünü onutmuşsun ! Zeynep, bembeyaz — dişlerile gülümsi, Crek istanbul limanı sahil sıhhiye merkezi serlelıalıetınden Aleni münakasa ile mevkü münakasaya vazzedile büyükdere sahili sıhhiye idaresi binası önündeki iskelenin inşaatı münakasar için yevmi münakasa olan 2 Haziran 929 tarihinde talip zubur etmemesine mebni n bir hafta daha temidile 9 Haziran 929 Pazar gününe talik edili olduğundan taliplerin şartaameyi görmek üzere her gün Galatada Kara Mustafa paşa sokağında kâin merkerimiz levazım şubesine ve münakasaya iştirak eylemek üzere mezkür günde saat 14 de ihale komisyonuna müracaatları ilân olunur. katen da, işte, çok geçmede nZeynep * — Unutmadum! - dedi. - Unü- tur miyin heç... Nah... Cepkenini —açtı. — Arasından, mor kaba kâğıdı göğsünün terile nemlenmiş bir koca paket kaçak tütün — çıkardı önüne attı: — Nahl.: Unutür miyin? Sana arak da getürdün... Nahi... Gene göğsünden bir şişe rakı çıkardı. Artık, Memişin keyfi yerine gelmişti. Ağzını — gapurdata — şupurdata hem yemalj:yıynr. kunuşuyordu: — Buğdayları nittün? —Heç bir şey idemedün. Duruyalar. — Ali oğlan nidiya?... Heç... Darlaya bakıya, Fadime gız nidiya?. Heç... Dokuma dokuya. Bubam nidiya?. — Heç. Değneğünö gaka gaka dolaşıya. Yemeğini bi Karısile göz göze bakarak gü- Tüştüler. Memiş Zeynebin tombul göğsünü elledi, Bu sefer Zeynep sordu: — Nidiyon? Ve, Memiş çapkın çapkın vap verdi —Ht Bunu - kocasının Çimenlerin üstüne yuvarlandı- lar. ( Sonu yorına ) Nakili: (Vâ-Nü) ) Bazar irtesi, Anadolunun| mühtet eli gl li baaimr azTtes ” değildir. Civar Kasadada ne gönü pazar toplanıyorsa © gno Bazar, ertesi güna de bazar irtesi derler. Binaenaleyh, Azadolunun her kasabasında hâlâ gün isimleri buşka başkadır. Coma, istisna eşkil eder 1 Dam, hemen vürün Anadoluda alur> demeldir. İZİ Saçta yapılmış. ince Anadot ek Yani, bir nevi yide, DeLAR yerlerinde h: a) Bağrıyorsun ? Hapiste de şıklık! Şikagada hapse mahküm edilen bir kadının istediği Şikago şehrinde herkesi hay- rette bırakan bir vaka olmuştur: Şehrin kibar muhitinde tanın- miş madam . Heti Kambel — is- minde genç ve güzel bir kadın büyük bir mücevherci mağaza- sında kendisine — gösterilen — kıy- mettar bileziklerden bir. tanesini çalarken cürmü meşhut halinde yakalanmıştır. Görülen muhakeme neticesinde madam Heti altı ay hapse mahküm edilmiştir. Karar tefhim edildikten sonra Heti yerinden kalkmış ve reise bir ricası olduğunu - bildirmiştir. Heti demiştir ki “Altı ay hapishanede bulun: cağım, ben saçlarımı haftada defa ondüle ettiririm. Orada bunu yaptırmanın imkânı olmayacaktır. Bunun için sizden çok rica ederim iki Polis neferi ile berberime git- meme müsaade ediniz. Orada saçlarıma elektrikle beş altı ay devam eden “permanant,, ondü - lasyonu yaptıracağım. Bu süretle saçlarımın derdinden kurtulmuş olacağım,,. Reis, genç'ikedinin talebini ka- bul etmiş ve berbere gitmesine müsaade etmiştir.