Size anlatacağım şey ne bir hikâyedir, ne de bir fıkra... Gü- zel bir sahne gördüm, hoşuma gitti yazıyorum... Efendim.. Dün o karda kıyamette eve giderken eski ahbaplarımdan Hamdi babaya rast geldim . Siz- | den iyi olmasın amma Hamdi baba pek candan pek şeker bir adamdır ... Kolumdan tuttu ve israra baş- ladı: Bu gece fakirhanede misa- firsin.. Hem bu sayede sana benim hemderdi göstermiş olu- ruk. Hamdi babanın bir derdi. var- dır, bundan iki sene evvel karısi zavallı adamı yüz üstüne braka- rak kaçıp gitti. İhtiyar dostumun “benim hemdert,, demesi bu se- bepten ileri gelir.. Uzun etmiyelim. Biz. kalktık Hamdi baba ile beraber fakirha- neye gittik. Daha kapıdan içeri girer girmez bir takırtı işittim. Hamdi baba bir kibrit çıkarıp lambayı yaktı, İçerisi aydınlanınca, körükleme — doldurulmuş — bakır mangalın yanında tüyleri dökük, zayıf, yayıf, zayıf bir ne gördüm biliyormısınız ?. Zayıf, zayıf, zayıf bir leylek gördüm Leylek yal. Hem de bu karda, bu kışta. İhtiyar dostum: — Gel evlâdım, gel... diye seslenince leylek bir sıçra- yışta Hamdi babanın omuzuna çıktı. İi ahbap çavuşlar uzun uzun seviştiler, leylek tahta gaga- | gı memnuniyetle - takırdatıy fartı heycandan Hamdi babanın | gözlerinden yaş geliyordu... — İşte benim hemde: — Ya... müşerref oldum.. — Yarimin - Yari dediği de deylek ! - gagasi kadar / uzun bir hikâyesi var... Yemekten sonra karşılıklı kah- velerimizi içerken ihtiyar dostum bemderdinin macerasını anlatmağa başladı: — Eyipte bir arkadaşım vardır. Bu adamcağızın evinin avlusunda geçen yaz iki leylek yuva yapmış. Bu bayvanların biri erkek biri dişi. Vakit geçmiş dişi fleylek kuluçka olmuş.. Dostem müzip bir "zattır. Aziz- | lik olsun diye leyleğin altına bir de kaz yumurtası koymuş. Aradan günler geçmiş, kuluçka zamanı tamam olmuş, yomurtalar açılmış dişi Jeylek bir de bakmış ki, kırmızı gagalı yavruların arasında bir de kaz yavrusull. Hayretli Ak- şama doğru erkek leylek yuvaya dönmüş... kaz yavrusunu görünce pür dehşet karısma — bakmı; Erkekle dişi gagalarını takıı Tefrika nümerosu: 64 Millet mektepleri | Birinci devre 15 Şubatta hitam buluyor Millet mektepleri için bü [ devreye mahsus müddetin 15 Şu- | bat tarihine kadar temdit edildiği | yazılnıştı. Bu müddet ikmal edi- lir edilmez imtihanlara başlana- cak ve ilk devreye devam eden- lerin imtihanları yapılacaktır. Tür harflerini kendi kendine öğrenen- ler de bu müddetin sonunda im- tihan edileceklerdir. devrede muvaffak olmayanlar ikinci dev - başlayacaktır. reye — sevkedileceklerdir. - İkinci devrenin sonunda kendi kendile- rine öğrenenler imtiban edilecek- lerdir. Sıtma mücadelesi İstanbul Vilâyeti Sıhhiye müdü- riyeti — Vekâletten —aldığı emir özerine Vilâyet dahilinde sıtma mücadelesi yapacaktır. Sıtme mıntakası Hadarpaşadan | Pendiğe kadar, Adalarda dahil | olduğu halde muayyen bir saha- dır. Sıhhiya müdüriyeti - mücadele için iktiza eden malzeme ve ted- birleri almıştır. Havalar düzelir dü-, zelmez mücadeleye başlanacaktır. Mücadele memur ve müstahdem- lerinin kadrosu ikmal edilmiştir. aramRaNmdmAANINUrmNaNNdaNınmanan uat takırdata, göz kapaklarını açıp kapaya, uzun uzun, hiddetli hid- detli konuşmuşlar... Dostum da bunları'bir kenarda seyrediyormuş. Nihayet erkek uçup gitmiş, ara- dan bir müddet geçtikten sonra bir çok leyleklerle beraber tekrar yavasına dönmüş . Leylekler sıra sıra dizilmişler , ortalarına dişiyi alarak, ve gagaları ile kaz yavru- sunu / göstererek — yarım saat müşler. Bundan sonra dişi leyleği fena halde dövmüşler. Eğer dostum kurtarmamış olsaymış Son baharda leylek — kafilesi sıcak memleketlere gidince dişiyi burada brakmışlar.. İşte o dişi bu leylektir.. Yani benim hemder- dim.. Hikmet Feridun bulandırır; kimini kahkahalarla gütdürür; kimini ağlatı Kleopatrayı ise teski — Efendim? — Deniz tutmasıyle. — Garip şey! Izah edin! — İzah edeyim, haşmetl Malümunuzdur ki, deniz, herkesi, başka başka tutar: kiminin mide- sini bulandırır; kiminin kederini arttırır; kimini kahkahalarla gül- dürür; kiminin iştahasını açar, kiminin iştahasını kapar.. İşte ey in etti, tabitleştiri haşmetlü Antuan hazretleri! Muh- terem Melikemiz Kleopatra baz- retlerinin deniz tutması da, lerinin sökün bulması - tarzında tezahür ediyor... Efendimizin, kan dökmek ihtiyacı da, şehvet ihti- Orda, zavallıyı belki de öldürecekmişler... ŞEHİR HABERLERİ Bank- Beljin tas- fiyesine başlandı Bank Belj şubatım birinci gü- münden itibaren muamelâtına ni- hayet vermiştir. Banka - alâkadar müşterilerine bir miştir. Fakat bu ricinde imzasızdır; ve ayni zaman- da vazıh değildidir. Bankayla alâkadar olan kimse- ler bundan iki gün evel bankaya gittikleri zaman bankanın kapısını kapalı bulmuşlardır. Evelce Bank Beljin muamelâtını Memaliki Şar- kiye Fransız bankasına devrede - ceği söylenmişti. Alâkabar kim- seler doğruca bu bankaya git - mişlerdir. Memaliki Şarkıye bankası Bank beljin hesabatile olâkadar ola- miyacağı cevabımı vermiştir. Bankanın mevduat hesabatı 6 milyon İiraya baliğ - olmuştur. Piyasanın maruf tacirlerinin bu bankada hesabı carisi vardır. Bankanın kapalı olması imzasız sirkülerin neşredilmesi ve bu işlere Memaliki Şarkiye bankasının alâ- kadar olmaması etrafta bir şüphe tevlit etmiştir. Acaba altı milyon Tiralık mevduatin hesabi. görül- meyecek mi? Bu mesele hakkında resmi me-i hafilde tahkikat yaptık. Verilen malümat şudur: Bank Belj bir şubattan itiharen muamelâtını tatil etmiştir. Banka tasfiye muamelesine baş- lamıştır. Tasfiye muamelâtı altı -ay kadar devam edecektir. Bu müddet zarfında bankada besabı olanlar tasfiye neticesine intizar edeceklerdir. Belçıkanın en büyük bankası olan bu müessesenin Ak deniz havzasında şubeleri vardır. Bey- nelmilel bir mevkü olan bu ban- kanın tasfiye muamelesine intizar etmek icap etmektedir. Bir senelik tanzifat tahsisatı Şehremaneti 1929 senesi but- çesini hazırlayor. Butçe encümeni bu sene bütçeye tanzifat için 225 bin lira koymuştur. Bu para ile bütün tanzifat umuru, hayvan yem bedelleri, çüplerin ihrakı, amele- 'nin elbise masrafı temin edilecek- tir. dairelere ve irküler neşret- ler usul ha- Buğday stoku Havaların fena gitmesi üzerine hariçten zahire gelememesinden endişe ediliyordu. Alâkadar ma- hafilden öğrendiğimize göre şeh- rimizde 40 bin tonu Mmütecaviz rara razı oldu. Donanmanın, doğrudan doğru- ya Yanyada bulunan Oktav üze- Tine hücüm etmesi yerine Yuna: nistana —gitmesine, orada - iyice hazırlanarak hakim - bir surette müharebeye — kalkışmasına gösterdi. Yunanistana gittiler. Atinaya yerleştiler. Savahili tahkim ederek müavin kuvvetin - yetişmesini - beklemiye başladılar. Bu sırada, Kleopatra in braktığı tesir yavaş yan olmuya başladı. Gene: — Uzat dudaklarım. Antoan! -diyordu.- Bütün bir seyahat es- nasında — hüviyetimi — kaybetmiş erinde —seyahat a ne iyi idi de, der Erzak fiatleri Umum fiatlerde yüzde 20 misbetin- de tereffü vardır Kar münasebetile yiyecek fiat- leri yüzde 20 nisbetinde yüksel- miştir. Et 70 kuruştan doksana, fasülye 55 den 70, şeker 62 den 69-70 “kuruşa çıkmıştır. Sebze Hiatlerinde daha fazla tereffü vardır. Dün kervizin okkası 60, prasa 20, ıspanak 30, lahana 20 kuruştu. Petrolun * fiatı 50 — kuruştur. Şeker ve Petrol inkisar idaresi teşkil edildiği zaman piyasada il a mani olacaktı. İdare elinde bulunan istek mah piya- saya arz etmeli ve fiatların yük- selmesine set çekmelidir. Ziraat hankası Ziraat bankasında kalerifer bo- rusunun patladığını, bankanın ta- til edildiğini yazmıştık. Ziraat bankası faaliyetine devam etmek için Kınaciyan banında bulunan şubesinde müşterileriyle muamele yapmağa başlamıştır. İzerarununaaunnununanm nnn Kibrit çöpleri Hırsızlar kendilerini ele verdiler Geçenlerde. civarında, garip bir vaka olmuştur: Versayda bir apartımanın üçün- Cü katında oturan M. Latuş ve ailesi, bir ay için Nise giderler. Bunu haber alan hırsızlar övde bir| bekçi olup / olmadığımı — anlamakı in, —kapının anahtar deliğine bir, iki kibrit çöpü koyarlar. Apartımanın — beşinci katında oturan bir kiracı M. Latuşun apartımanı — önünden geçerken anahtar deliğindeki kibritleri gö- rür ve diğer kiracılara bunu haber verir. Kiraçıların — tahmin — ettikleri gibi ertesi gün hırsızlar apartıma- na gelirler, kapıda kibritlerin, durdüğünü görünce evde bekçi olmadığını — anlarlar, — ve kapıyı zorlamağa teşebbüs ederler. Hırsızlar — kapıyı açıp içeri girecekleri zaman yukarı kattan bir kaç kişi « Yardun ister misiniz » - diye sorduklarımı — işitirler . — Hırsızlar kaçmaktam başka çare olmadığını anlarlarsada aşağı katta kapıcı ile iki polis karşılarına çıkınca teslim olurlar. Paris geniş — dalga- darı, başımı — münasebetsiz — bir sarette döndürdü. — Günlerle , kaftalarla öpüşemedim. Günlerle, haftalarla, — dudaklarıma — erkek dudağı deymedi, Antunal.. Öp beni.. Öp... Öp. Kalın, kaba ve sert sakalını, yöüzümde, göğ- sümde, omuzlarımda, kmramnda, sırtımda, kollarımda, bacakdarım- da ve qaldınııdı gerdirerek öp ber Kleo- işte, patr: T Örüyenmin vi Ülgayin | sun amm, büselerinde, bana Glan kurtet ve Hi Yü De- ba hızlı öp, daka kuvvetli öp | Daha candan öpe. Kâfi değil, kâfi değil... — Bundan daha candan mu? — Olur ya... Olur ga.. Ben; olur Ka Her milletin kendine Nasrettin Hocası vardır. asırdaki fransız muharrin Kollen Dalvil, hikâyelerinde, Mös- yö dö Krak isimli bir şahsiyet ya- ratmıştır ki, buna, Frenklerin Nas- rettin Hocası dense hata edilmez. Mösyö dö Krak, — Ruslarla Türkler arasında muharebe oldu- Hele bir varayım; gu Rs dindaşlarıma yardım. edeyimr, Müs hammede inanan Türkleri şöyle bir tepeliyeyim!,, Demiş; ve, silâhlarını takındı ğh, atına bindiği gibi yela düzel- miş. Az gitmiş, uz gitmiş, Rasyaya varmış... Bir de bakmış ki, vay efendim, vayl.. Aman efendim İamanl... Dört bir taraf kar... Görü- nürde ne in var, ne cin... Değil şehir, kasaba, köy,- han bile yok, Nihayet, gece bastırmış; Mösyö dö Krak da, mecbur olmuş atını oracıkta gördüğü cılız bir ağaça bağlıyarak yatıp uyumaya... Sabahliyin gözünü açmış kâ, hayretl... Bir köy mezarlığının ortasında yatıyor. “Ben buraya nasıl ” geldim? Atım nerede?....,, Diye düşünmiye kalmadan, başının üzerinde bir kişneme işitmiş.. Bu da ne? Al Hayvanı, mezarlık - kilisesinin tepesindeki haça geminden asılı duruyor! Mösyö dö Krak, gayet akıllı bir adam olduğu için, vaziyeti kavramış: İsHmmmm... Meğer, dün akşam köyü tamamen kar kaplamışınış... Benim cılız ağaç sandığım şey, kilisenin haçı imiş... Geceliyin, eriyen karla beraber, ben aşağıya, toprağa inmişim. Fakat, atım, bağlı oldu- ğundan tepede astk kalımı; Müösyö dö Krak, aerhal, taban- casına davranıp diziğini delmiş ve koparmış. Yere düşem atın; binerek yoluna devam etmiş. İstanbulun berbat sokaklarını kaplıyan kar, eyer, bu hikâyede olduğu gibi, sihirli bir tarzda kalk- mazsa halimiz - haraptır. Çamur ve zifos deryasında boğulacağız. Korkarım ki, bu mubareğin çözül- mesi, yağmasına nispetle daha felâketli olacak. buse kesilerek beni öpmeni Bütün vücuduman bütün ım... Bütün eli misin sen? Kabil mi bu?.. Benim bir tek ağamn varl Büt vücudunu — birden —nasıl öperim? — Artık ben orasımı bilmem... Nasıl öpersen öp.. Eğer bu işi tek başına beceremezsen kendine bir muavin çağır, iki muavin çağır, üç muavin çağır, on üç, ©n beş muavin. çağır... Punsvlede muharebe etti- Kendine on ve, beni, be- nim vücudumu onlarla beraber öpl Anlıyor musaun?... (Mabadi var ) on dört, Hani, !