Akşam 8 Kânunusani 1929 kıraat sütuondu Sünneti de mi »- *kedeyim ? ? Nasreddin hoca açlığa dayanamaz, ara sıra ka- rıs'ndan gizli oruç bozar- şim ... Lâkin foyasının mey- dana çıkmaması için gü- 'ya oruç tutuyormuş gibi şahura kalkar tıka basa karnını doyururmuş., Ni- hayet kadın işin farkına vararak Hocaya çıkışmış: — Yahu, madam ki oruç tutmayorsun neden sahu- ra kalkıyorsun ? Noca cevap vermiş: Kadın, kadın... bilmez misin ki , oruç tutmak farz, sahura kalkmak da sünnettir. Farzı terketti: ğim yetişmiyormuş gibi bir de sünneti de mi terk- edeyim?... Ahmak garson İki arkadaş bir lokan- taya gitmişler. Garsor — Ne istersiniz? Diye sormuş. Biri : — Kızartma .. Demiş. Öteki de : — Bana da bir kızartma amma eyi olsun... Demiş. ,Garson ahçıya bağırmış: İki kızartma.. amma biri eyi olacak! Aptalın sakal Aptalın birine: — Saçın ağarmış. saka- ln ne için ağarmamış? Demişler. — Saçım sakalımdan yirmi sene evel bittiği için ... Cevabını vermiş . Bütün cihanı yıktırmak mı istiyorsun Bektaşinin biri üç sene yıkanmamış. Nihayet kir- den hastalanacak hale gelince hamama gitm Adam akıllı yıkanmış pa klanmış, keselenmiş, giyi- nip dışarıya çıkacağı es- nada hamamcıya sormuş: — Kaç para benim bor- cum?. — Altmış paral.. Bu söz üzerine bektaşi- nin tepesi atmış, çünkü cebinde topu topu 20 bara yarmış... Ne yapacağını şaşırmış bir halde ellerini havaya açmış dua etmiş: — Ya allah ya bana bu dakikada 40 para ver, yahut da şimdi bu hama- TT Hayalden hakikata Amerikada geçenlerde bir sine- a fabrikası tarafından hazırlanan bir aşk ve macera filmini yeni artistlerden Raymon — Massey ile Tmis Dod isminde iki artist çe- virmiştir. Artisler, —Brükselde Mnksm pansiyonalıda geçen bir heycanlı sahneyi temsil. edc:ktn, röllerini Okabar büyük bir aşkla ifa et mişlerki filim hitam bulduktan sonra bu iki artist “lokantada karşılaştıkları vaman adeta temsil ettikleri sevdaredeler gibi garip bir hisle yüzüne dikkatli bakın: O gönden sonra Mis Tşisle Mr — Masş da — başlayan aşıkane mün yet yekdi. gerinin — nişanlanmasiyle —bitam Bulmuştür. Fakat Luis Dod, çok çopkin olan kocasını kıskandığı için ken- disine sinema haricinde bir iş Gazetemize - dercedil- mek üzere gönderilen yazı- ların yeni harflerle ve oku- naklı bir surette yazılmış olması lazımdır. Alükadar- darın bu hususu na- zarı itibare almaları rica olunur. | mağa başlamış ve hamam | mı yık. | Bektaşinin duası biter bitmez kubbeler çatırda- güldür. güldür. yıkılmış. | Güç halle kendisini kur- taran bektaşi evine döner-| ken yolda bir softanın dua ettiğini görmüş. Sof- ta şöyle dua ediyormuş: — Ya rabbi bana üç bin altın ihsan eyle.. Bunu ” duyan Bektaşi, softanın boynuna sarıla- rak can havlile bağırmış: — Yahu kırk para için koskocaman hamamı yıktı üç bin altın isteyip te bü- tün cihanı tarumar ettir- mek mi istiyorsun? aa gaa Avrupada yeni yıl nasıl doğdu? Avrupada yeni sene parlak denceler. içinde tesit edilmiştir. yeni yılın nasıl doğduğunu temsil için ince düşünülmüş ve zarif tertip edilmiş remizler her kesin neşesini bir kat daha arttırmıştı Meselâ Londzanın marut ctelle- rinden birinde —saat on” ikiyi vurduğu zaman 1920 senesini tem- Sil eden genç kız el arabasiyle bir çifçinin — getirdiği bir kabağın içinden çikıvermiştiri Yeni yıl doğarken — kabağın et- rafınt alan peri kıyafetli kızlar aşk oku (atmışlardır. İngilterede Surrey kontluğunda Sandersteat şehrinde tertip olunan eğlencede 1929 senesi danimarka Ginsi iki iri köpek tarfından çek- len bir kızakla gelmiştir. M. Lube 90 yaşında | Sabık Franzız reisi cumhara M. Lube 31 kânünuevelde dok- sanınci yaşını tesit etmiştir. M. Lube 1906 senesinde: — Artık ihtiyarladım.. Diyerek malikânesine çekilmiş ve hayatını femin etmek için de bağcılığa başlamıştır. M. Lube © günden beri 22 sene durup din- Jenmeden bağelıkla meşgül ol- muştur. Vintmel treni Monte karlo istasyonunda durmuştu. Kompar- timanımızın kapısı açıldı ve içeriye genç bir kadın girdi. Vagonda, benden başka, köşe- | lerin birinde tahminen otuz beş kirk- yaşlarında — görünen - siyah biyıklı, sönük gözlü bir cetilmen oturmuş; Tâmbanın hafıf ziyası altında gazetesini okuyordu. Genç kadının içeriye girdiğini görünce gazetesini katladı ve cebine koydu. Kadın, onun yanına - oturdu. Ancak yirmi dört — yaşlarında kadar görüniyordu ve şeytani bir | güzelliğe malikti. dar ve vücuduna yapışmış olan elbisesi vücudunun en güzel hututunu ve - bilhassa biçimli kalçalarını meydana ko- yuyordu. Genç kadın, bize, damdan düşer gibi dedi ki: — Herkes gibi, bende bir yakitler, cebim para dolu olarak Monto Karloya gider; oradan on parasız dönerdim. biz, hiç ses çıkarmadık. Genç kadın devam etti: — Tâsavveur ediniz! Dün gece ilk önce, bende bir uğursuzluk mu vardı; nedir? Ne koydumsa bir şey Ççıkmadı; ve yarım saat zarfında getirdiğim iki yüz frank- tan elimde yalnız beş frank kaldı. işte şul Dedi, ve cebinden bir beş franklık çıkararak bize gösterdi. Sonra devam etti. Son derece sinirlenmiştim! Az kaldı ağlayacaktım. O sırada yeniden dönmeye başlayan rulete sön kalan beş frankı hiddetle attım. beş frank sıfıra düştü; ve rület, sıfıra çıktı.Parayı braktım. Tekrar çıktı.. Ha... ha. ha! Talih bana dönmüştü !.. bir dakikada, kay- bettiğim iki yüz frangı .. ve...üste- lik de sekiz yüz frank kazanmış- tım .. düşününüz bir kere beş frankla bin frank kazanmak! böyle söylerken gülmekten katı- lyordu. Cebinden bir kese çıkar- mıiş avucunun içinde sıkıyordu. Siyah biyikli centilmen, gül- meye neşelenmeye — başlamıştı. Çukura kaçmış gibi görünen göz- leri, parlamıştı. bir çok defa, komşusuna yavaş sesle sualler sordu. O da kahkahalarla anlaşıl- maz cevaplar verdi. Siyah bıyıklı Aadam, bana bir az şüpheli görü- nüyürdü. Kadın, Framsızcayı gayet mü- kemmel, fakat bir az yabancı şive ile konuşıyordu. Ne Almana 'ne de ingilize benziyordu; çünkü onlar daha ihtiyatkâr olurlar. Es- rarını söylemekte haz duyuyor Tefrikanümerosu: 38 SAHTE PRENSES Dedi.. konoşmaya başladılar: — Eyyyen seni buradan.. bu vahşilerin —arasından - kurtaracak olursam memntin olur müsun? — Tabil.. memnun olurum ve seni de memnun ederim! — Nasıl memnun edeceksin? şimdiki halde çırçıplak bir adam- Sin... bana « senin hayatını kür- tarmama mükabil - ne yapabilirsin — Ne istersen yapmağa muk- tedirim. — İnanayım mı? — Sana masil istersen o suretle teminat verebilirim. Beni- Ame- tika hududuna kadar götür. Sana ge istersen vereceğim... « Paralarin seni hudütta mi bekliyor. Nakili 1 P. — Hayır.. Fakat oradan, çok kısa bir zaman zarfında de iştediğin kadar para tedarik ede- biliriz Bu sözüne inanmak gelirse, büyük bir adam olduğun anlaşıtıyor. — Nevyorkun en maruf zengin- derinden biriyim. Seni ölünceye kadar mesndane yaşatabilecek bir sahibi yaparım, — Bu serseriyane hayat- tan da kurtulmuş olursun... Reis bu sözlere itimat etmedi; fakat birdendire çok müteessir olmuştu. — Ben çok bedbaht bir ada- mim «dedi. parada, servette.. hiç bir şeyde gözüm yok. Ben hurriyet istiyorum, anladın mız — Hürriyet mi?... zannediyorum ki dahas hür bir — insan yoktur... Şu koskoca — araziye | baştan başa hakim bulunüyorsun! bir insanın ifna etmek, yahut bir adama hayatını bağışla- fakat, ben | öyle dünyada senden hayatini mak için ne kanunım, el Otuz kemelerin v kişilik ufak bir kabile ile büyük bir havalinin hükümdarısın. Senden — Zahirde öyle... İakat sen benim kim olduğumu biliyor musun? — Ne bileyimi Lâkin anladığıın bir şey varsa, senin bu adamlara kat'iyen bensememekliği — Eyi anlamışsın! Çok zeki bir Adama bensiyorsun,. — Nev- yorkta ne iş yaparsın? — Zengin bir tücerim ». Xx Cak bu suretle cevap vermej mecbtr olmuştu . Vahışinin derdini anlamak ve önu kandırarak - ora- dan birlikte kaçmak istiyordu. Reis dediki Büyük bir hükümet adamt olsaydın - Gaha ziyade memmun olacaktim, mamali, mademki *zen” giniml> diyorsum., bu da benim istediğim işi görebilir... Şimdi dikkatle beni dinle; ben böyle gördüğün gibi hakiki bir vahşi değilim... Şana pek mühim bir meseleden - bahscdeceğim, Ve sen Mmaceramı dinlerken, ker - halde benim kim oldğumu anlayac Esrarengiz bir uınay! in: iç yüzü Cak, vahşinin yüzüne dikkatle baktı . — Sonca namusum üzerine yemin| ederim ki ben göreceğim eyiliği kat'iyen unutmayasağım. |Mâbadi var — Muharriri: Andre Törle gibiydi. Dikkatsizce kanepeye yas- lanmış; bacaklarını uzatmış; ellerini dizlerinin üstüne koymuş ve mü- temadiyen elindeki kese ile oy- mıyordu: — Of... - diye içini çekti. ba- caklarim yorgunluktan bitti... dü şününüz bir kere, oynadığım ma- sanın Etrafı işkal adilmisti; tam dört saat ayakta durdum.. bu dört saat bana binnn frank ka- zandırdı! saatta 250 frank, Ve gülerek ilân etti: — her halde parası bol bir i Kesedeki paraları ” kucağına dökerek saymaya başladı: “Mutlak -dedim- çok aptall da- ha eve varmadan paraları kaptı- racak, Kızın gürültülü lâtlarından ar- tık- kafam - şişmişti. pencereye döndüm ve harici seyretmeğe başladım. Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... Denizin dalgaları, sanki Monte Karlonun bedbaht oyuncuları ta- rafından kaybedilen altınlarla ör- güzel ve sihirli yerleri büyük bir zevkle seyrediyordum. parlayordu Hava, - serindi. ben kompartimandan kaha - ve çığlık adamla derin bir mııbıhzıqı girişmişti. Adam, ono, yavaş sesle sualler sorıyor, o yüksek bir sesle gülerek cevap veriyordu: Evet bu kışdan beri Niste | oturüyorum! Evet, ihtiyar babdnla. ben Rusuml bir çok se- yatlar yaptım. Evet. Nis, nu.umi gidi- yor... Çünkü Niste eğlence çok! ben ise eğlenceyi”çok severim canım. sıkıldı vi 20 frank ahp; doğru kumar oynamaya koşarım, Ve, şakrak hareketlerle daha bir çok şeyler anlatıyor; fekat, sonra gene eski fikrine geliyor: bir. kerre düşünün 20 frankla 1000 frank kazanmak!? O bunları söylerken, ben, düşü- nüyurdum: Demek bu kız rusiu?, Evet, bütün ahvalinden, tavrından belliydi.. Fakat.. acaba.. nasıl hayat yaşayorlardı?., işüncelerim trenin sarsıntısı ile dağılmışt Korabazle tünelini geçmiş, ve Nis garına girmiştik. Uagonu terkettigim zaman? ar- kama döndüm ve siyah bıyıklı cen- tilmenin kumarbaz kıza, vagondan inmesi için nazigâne bir suretle yardım ettiğini gördüm.. isini de gözden gayıp etmiş- dim; kalabalığa karışmışlardı fakat garın kapısına. çıktığım va- kit,villasın önünben hararetli h: raretli konuşarak kol kola yü düklerini gördü. şüpbheli göründü!, Klabalığın seli, beni, tesadüfem onlara yaklaştirdiği zaman, siyah biyıklı genç erkek, Rus kadınına baha adam akıllı sokulmuş, onum koluna sım sıkı girmiş; diyorduki: .. Gitmeside gidelim amma cicim, bende beş para yok. Rus kedinı, irkina kas hovarda bir eda ile, ona cevap verdi —Bede para olduğunu biliyor- sun ya... Sende olmuş, olmamış ne çıkar?... Haydı, yürü, Yürüdüler, ve giltiler. “ Ğ Şimdi, Rus kadınını, Nisin s0: kaklarında, arada sırada görürüm ' yvah! dedim- bn adam bana —