Kari Gözile Gördüklerimiz Edirnekapı Tramvayı Bu batta işliyen tramvay arabaları Fatih, Edirnekapı, Eyüp — muntakası Shalisini — sabahtan — akgşama — kadar taşımakta ise de halk gelip giderken Birçok sıkıntılara marar kalmaktadır. Hatta istasyonlarda — bekliyenleri ara- istiap etmiyor. Bir istasyonda #kzeriya yarım saatten fazla bekleniyor. Halkın bu — müşkülatten kurtarılması Tramvay şirketinin ufak bir himmetile © hattaki Sarabaların misbeten tezyidi Türetile kabil olacağı zannındayım. Edirnekapı Halit Bahri Bir Tashih Türkiye Tayyare Cemiyetinden: Muteber garetenizin 10-10-930/ tarih ** 76 sayılı nüshasının yedinci sahife #ütununda “Ankara Şehremane- Ünin mazarı dikkaline,, sorlevhali yazıda Közlünün satmak Üzere Ankara istasyo Tena getirdiği sebze, meyvaların beher Pütçasından beşer kuruş alınarak dip koçamı imlâ edilmiyerek makbuz verik ve memur yolsuzluğu hissederek ettiği ve köylülerin neden Ş parasının — tahsilâtina devam İtüllmemekte olduğunu hayretle karşılar Sikdarı yazılmakta idi. Bu husus hakkkında — istasyonda Müfettişlerimizle yaptırdığımız tahkikat Ve köylülerimizle edilen temasta tayyare Öbesi memurları tarafından — tahsilât Yapılmadığı cihetle makbuz dahi- veril- Tediği anlaşılmıştır. Köylünün elindeki :—ıhulını belediyeye ait oktruva, "" Ve zemin rusumlarına ait olduğu * tayyare için bir para tahsil edilme- &i anlaşılmış olduğundan keyfiyetin V süretle tekzibini rica ederim efendim. T. Ta, C. Reisi namma Nuavin 12.10-930 tarihli ve 78 Nolı nüsha- bitda şahsım hakkında bir takım asılsır aberler gördüm ve şaşırdım. Evvelâ " ulük söylemiş olduğumu — yazıyor. Tönüz ki kat'iyen yalandır. Yalmız 150 lik iye Sleye dahil Zeynelâbidin Dfendiye men- 3 A4> olan birisi ile bir münakaşai lisa- | Kiyede bulundum. Halk Salıştım ki bu da pek tal Mekür fırka nin Can kurtaran '*:: telsiyim ve bununla mültebirim. ati vicdaniyeme sonuna kadar sadık Hürriyet ve itilât taharri memurluğu Naclunı nefret ve şiddetle reddederim. H Onların ea amh adamlarından Kör .:’: Mütareke esnasında Fatih camlin- 'a bin kişiye Kuvayi- Milliye aley- _“— Valz yerirken valzden men - ve ._':_4-1 umumiliğe sevkettiren lasanım. bi Bütün Fatih halkı şahittir. İngiliz- * haliyolik meselesine gelince müta- Bin Tamanında İngiliz liman kumanda- dürp ve alâmeti farikasını yere ':"' tesaretinde bulunan ve bu yüz- w AÇığa, çıkarılan ve işkence gören Ka a İT memuruyum. ğer hafiyelik #deri b bafiyeliğimle ebediyen iftihar Sultanahmet heyetl Idare azasından Cankurlaran ocak rı Haşim Fuzuli Vergi.. aai çe birkaç gün evvel Kumkapı akkı Npaşa - caddesinde Güzel Yıldız aliyesi namına şehremaneli birinci ,_.' tahkik memuru Fadıl Bey tarafın- N:l'.ıl—ıı tarhedilen müskirat Hânı A #larak) Iki Bira aldılar. Halbuki Ne :"-ud. bu namda bir iân yoktur. !ye böyle fuzult vergi alıyorlar?.. Kumkapı daim? karilerinizden | Bakkal MEHMET ENVER *0) SN POSTA,, NIN Tefrikası: No 64 SS Arsen Lüpen'in Son Sergüzeşti aa Bu Kadın Elektrikle İ T - BÖN POSTA ı Bu Kadını Beyeniyor! Musunuz ?l Acele Karar Vermeyiniz, Çünkü 1 — Fen, son zamanlarda akıllara hayret verecek ha- harikalardan rikalar gösteriyor. Bu haril bir tanesi sun'i insan- dır. Sun'i insan hakkındaki keşif günden güne 1slah edilmektedir. Meselâ buradaki kadın resmine bakınız. Bu kadını ilk bakışta hakiki zannedebilirsiniz. Halbuki bu kadın sun'- idir. Fakat bir insanın yaptığı her işi yapar. Bu kadın şimdiye kadar yapılan sun'i d! rın en mükemmelidir. Nevyorkta elektrik sergisinde teşhir edilmiştir. Konuşur cevap verir ve daha mükemmeli yazı yazar. 2 — Dünyanın en kuvvetli telsiz i Moskova- dadır. Ruslar bütün dünyada propaganda yapabilmek için mu azzam bir radyo merkezi vücuda getirmişlerdir. Lehistanda da bu merkezin verdiği haberlerin intişarı- na mani olmak için ayrı bir merkez ihdas edilmiştir. Bu merkez havadaki cereyanları bozar ve Moskovanın ver- diği haberlerin intişarna mani olur. ; 3 — Toprağın muhtelif derinliklerini ölçmek için İngil- terede elektrikle kullanılır bir alet icat etmişlerdir. Bu- radaki resimde bu aletin tecrübesini yapıyorlar. Hayat Mekteplerinden Bir Şikâyet İstanbul Hayat mektepleri husust mühiyette ise de hükümet tarafından muavenet görmektedirler, Bununm için Üç kişlden mürekkep malt bir murakabe heyeti de vardır. Bendeniz bu mektebin mürebbilerin- den bulunuyordum. Tatil devresi girdiği zaman — bukuk olduğumdan adliye — mesleğine — girmekliğim iktira edeceği —kanaatile — vazifeme — nihayet verdiler. Müteaddit delslar bu hususla maarif eminliğine müracaatta bulndu iscın de bu heyet emri dinlemedi. Bu ne / demektir? (Yoksa Hayat mektebi mücssisleri hakkında ayrıca bir kanun mu vardır? Alâkadar makamatın nazarı dikkatini celbederim efendim. Hukuk mezunu Reşat merunu YAHYA GALİP BEYE Sabık Şeyh Efendi hazretleri ve elyevm meb'us Beyefeni olan Yahya Galip Bey, Türk kadınla- rının Apostollarla teehhülü pren- sipini kabul ettiği halde, onları belediye azalığına kabul ettiği için Serbest fırkaya “Apostollar fırkası, demiye sebep yoktur. H.F. Karilerinizden Eyipli NECATİ MUHARRIRI MORİS LÖBLAN İMDAT GELİYOR 5'"' başını salladı: tm Ben sizden daha bedbah- Uği HG aşkı birden kaybet- Mt için bedbahtım. i'dş:h; sualin — manasını Üze ç t anlamamıştı. Göz bir Stldfler. Kadın — esrarlı v Ol::u euı'ıııı.le gülümsedi, Ra- B*Nı kendine doğru çekti ve Rl:lnd mukavemet etmedi, Tandl iki saat kadar Bert- beraber kaldı ve sonra kadını evine kadar götürdü. Bertrand, ertesi gün saat dört- te onu evinde ziyaret edece- ğini vadetmişti. Raul ertesi gün, Bertrandın geleceğini düşünerek memnun ve Katerini düşünerek mahzun bekledi. Fakat bu vaat bir tuzak- tan başka birşey değildi. Ertesi gün, sşat dört oldu, beş obldu, Bertrand görün- medi. Raul saat yedide bir telk- j | | Egede Doğ;n- Çocuk İzmire uğrıyarak İskenderi- yeden gelen “Ege,, vepurunda Girit mübadillerinden kundü-! racı Ahmet Efendinin haremi Şerife Hanım gemi Çanakkâle boğazımı — geçerken — sabaha karşı saat bir buçukta bir kız çocuğu doğurmuştur. Şerife hanım, güverte yol- cuları arasında bulunuyordu. Ağrısı tutar tutmaz Şerife H. derhal geminin — hastanesine alınmış, gemi doktoru Hüseyin Suat Bey tarafından ilk müdavat yapılmış ve çocuk kolaylıkla | ” alınmıştır. Yavrunun adı Fat- ma Ünlüege konulmuştur. Gemi süvarisi Cemal ve doktor Hü- seyin Suat Beylerin teşebbüsile yolcular arasında ufak bir ia- ne defteri açılmış, az zamanda elli üç lira toplanark muhtaç valdeye — verilmiştir. Yavruya uzun ömür — dileriz. graf aldı. İki kızkardeş Parisi terkettiklerini haber veriyor- lardı. Rauvl kendini — yese veya öfkeye kaptıran bir adam | değildi. Kaderden bu en kor- kunç darbeyi almamış - gibi | sakin durdu. Akşam — yemeğini yemek için büyük lokantalardan 'bi- rine gitti, mükellef bir yemeki | yedi, Havana cıgarasını tüttü ç sonra bulvarda gezindi. ye Gece saat ona doğru, n& yaptığının pek te farkında ol- madan — Monmartrdaki halk dans salonlarından birine gir- di ve eşikten içeri adımını atar atmaz, hayret içinde kaldı. Danseden - çiftler arasında. Şarlotla Beşunun keyifli bir şler Bir Kadın Vapurdan Denize Düştü Köprüden Üsküdara hare- ket eden Şirketi Hayriyenin 57 humararalı vapuru — Topane önüne geldiği sırada — vapur yolcularından — Ayşe Sıdıka H. denize düşmüş ise de kurta- rılmıştır. Sandalyeden Düşerek Öldü Kadıköyünde Misakımilli so- kağında oturan sobacı Demisto soba kurmakta iken sandalye- den düşerek ölmütür. ATİH-HARBİY Peyami Safanın Son Romanı Yarın “SON POSTA,, Sütunlarında takip ediniz. fokstrot oynadıklarını ve dö- nüp durduklarını gördü. — Vay küstahlar vay, ne cüret.. Diye homurdandı. Cazbant susmuştu. İki rak- | as masalarına döndüler. Ve | bu masanın üstünde üç bardak | ve bir şişe şampanyanın ba- şında Arnolt oturuyordu. Yalnız bu ane mahsus olmak üzere, Raulün bütün öfkesi tepesine — sıçradı. Kıpkırmızı kesildi. Kendinden geçti, üç suçluya doğru kuvvetli adım- larla ilerledi. Üçü de Raulü görür görmez, korku, ile sandalyelerinden sıç- radıalr. Hemen kendini toparlıyan Arnold, mağrur bir tebessümle gülümsedi; Şarlot sapsarı ke- silmişti; Beşu dostlarını müda- faa etmek ister gibi ayağa zSayfas — Kadın Ve Kalp İşleri Aşktan Verem Olan Kadınlar... Aşk Yüzünden Kadın Verem*glur Mu? Sevgili Hanımteyze; Geçen gün “ Şark kadını nasıl sever , namındaki yazır nızda bahsettiğiniz genç kızın macerası tamamile benimkine benzediği için fevkalâde alâ- kadar olduum. Ben de dört sene evvel, ta- mımadığım, yalnız sokakta gör- düğüm bir genci sevdim ve daha çocuk denilecek bir yaş- ta olduğum için mi, yoksa tab'ımdaki fazla gururdan mi, aşkımı ona bildiremedim. Dört sene içimde sade ondan ibaret bir âlem yaratarak orada ya- şadım. Onun beni sevmesini asla düşünmemiştim. Çünkü sevgi- Him benim nazarımda o kadar ve o kadar yüksekti ki, böyle birşeyi onun ölmesini istemek kadar imkânsız buluyordum. Ve günden güne deruni haya- tımı daha genişleterek hakiki hayattan daima biraz daha uzaklaşarak, semalarda yaşa- dım. Muztarip değildim. Çünkü o aşk benim gözlerim- den hakiki hayatın, çirkin ve acı taraflarını silmişti. Onun bir saniye gözlerime ilişen nazarları beni dünyanın bü- tün güzelliklerine, hazinelerine sahip olmaktan daha çok mes'ut ediyordu. Benim dünyam sade aşk, güzellik ve saadetti. Fakat bir gün bu cenneti bir fırtına alt- üst etti. Bana tamamile lâkayt olan sevgilim evlenmişti. Bu haber, bilmiyorum neden, beni bu kadar sarslı. Demek bil- miyerek bir ümit beslemiştim. Ve bu ümidin ebedi ölümü, karşısında birden sendeledim. Bu öyle bir hızla oldu ki ta- hammül edemedim. Birkaç ay sonra hastalandım ve şimdi iki buçuk senedenberi hâlâ iyi olamıyorum. 'Tedavim için zavallı ailem çok uğraştılar. Bir buçuk sene Avrupada — kaldım. — İsviçrede Viyanada, İtalyada oturdum. Fakat oralarda daha çok za- yıfladım. Buraya geldiğimizden beri de hâlâ şifa ümidile Ya- kacıkta, Adada dolaşıyoruz. Hepsi boş. İki buçuk sene evvelki sıhhatli, kuvvetli kız artık canlanmıyor. Tahsilim yarım kaldı, hayatım perişan oldu... kalktı. Raul ona yaklaştı ve burun buruna gelerek emretti: — Haydi, İdirım süratile kendine gel ve buradan çık, git. Beşu evvelâ bu emre itaat etmek istemiyor gibi bir hare- ket yaptı. Fakat bu sefer, Raul, iki elile onun yakasına yapıştı, onu iskemlesine doğru itti, topaç gibi döndürdü ve herkesin bu manzarayı seyret- mesine ehemmiyet vermeden, onu dışarıya çekti, sokağa çıkardı ve bağırdı: — İğrenç h . utanmıyor musun? Bir katil ve bir ahçı kadınla kendini elâleme karşı teşhir. ediyorsun. Sen ki bir zabıta memuru, — bir devlet adamısın — Zannediyor musun ki Lüpen buna — müsamaha Söyleyin! Ne yapayım? Gö- 'Yüyorsunuz ki ben sizin anlat- tığınız gibi ruhan tamamen hastayım. Fakat ona tatbik ettiğiniz şeyleri ben yapamam. Çünkü vücudom da ruhum ka- dar, belki daha çok hasta! Söyleyin, benim için kurtuluş yok mu?. Bütün günlerim şezlonkta geçiyor. En büyük meşguliye- tim birbirini takip ederek uza- yıp giden hayallerim. Asla tahakkuk etmiyen bu hulyalar, emeller beni sonsuz bir yeis içinde bırakıyor. Yaşayışımın bütün ufukları, sizin sinir buh- ranı dediğiniz bu deruni ha- yattan ibaret. Bazı dostlarım hayallerimle düşüncelerimle baş başa kal- mamam için kitap okumamı tavsiye ettiler. Tecrübe ettim. Benim için meşguliyetlerin en zevklisi, en güzeli gene o oldu. Fakat onların içinden daima kendi ruohumu bir ayna gibi aksettirenleri seviyordum. Ve neticede gene kendi içimde, gene kendi &lemimde yaşıyor- dum. Ve böyle de mariz ruhu- mu tedavi eder m. Söyle! Hanımteyze — benim şifam hangi ufuklarda. Hangi yolda yürürsem onu bulabili- rim? Bilseniz kurtulmak, — tabii bir insan gibi yaşamak ne ka- dar istiyorum. Hakiki hayat benim — hulyalarımdan — daha güzeldir değil mi? Bu, ruhu ve vücudu hasta kıza ne tavsiye edeceksin... R. B. Hanım kizim, cevabimi yarın oku. Hanımteyze — TAKVİM — Gün S1 19-Teşrinievel-930Hmur 167 Arabi 26-Cemarielevel-13- Ruml 6-Teşrinlevvel-1345 Vakit-Ezani- Vasatı Güneş ıunı 615 Öğle | 64 | 12.— likindi | .6 “1sI — )17.25 Yatsı | 131 |1857 İmsak "11.10 | 436 —— sen, dur, eder? Hele dur sersem tavuk. Raul, büyük kederi arasın- da böyle bir hadise çıkması- na kısmen de memnun olarak, Beşuyu ahalinin hayreti karşı- sında götürüyordu. — Evet... srsem tavuk,mağ- rur kaba hindi, sefil, serseri. Sende hiç ahlâk namma bir şey kalmadı mı? Bak seni dün- yanın en bayağı aşkı ne hale W getirmiş, gördün mü? İşte se- nin eğlence arkadaşların: Bir [Imd ve bir ahçı. Ah bere- ket versin ki Lüpen seni ge- ı!ip kurtardı. Ah Lüpen, ah iyi kalpli adam. Lüpen kendi ihtiraalarına mağlüp oluyor mu? Onun da kendine mahsus aşk ıstırapları var. (Arkası var)