İrade-i Milliye İstanbul Fransız mümessil-i siyasiliğinin Maraş'da ahali-i İslamiye ne için isyan ettiler?!!.. diye bir isti'cal ile eser-i telaş göstermekde olduğunu ajans haberleri meyanında hayretle okuduk. Hak ve hakikat yukarıdaki telgrafda bütün vuzuhuyla meydanda iken acaba medeniyet kelimesini ağızlarından düşürmeyen medeni Fransa'nın medeni mümessili Maraş'daki Fransız generali tarafından ika idilen bu nuhbe-i fecayi' ve mezalimden tecahül etmekle yüzü kızarmaz mı?.. Hakkını müdafa'a eden Türklere isyan istinad ile bu şeyn-i vahşetden tebrie mi etmek istiyor?!!... Viranşehir Müdafa'a-i Hukuk Cemiyeti ve milli aşiret reisi Fransızlar tarafından Urfa'daki din ve ırkdaşlarına reva görüllen mezalime nihayet verilmesi için Fransız kıt'a-i askeriyesi kumandanı Sazu cenablarına tebligat icra eylediği aksi takdirde harekete müheyya bulunduğu kemal-i memnuniyetle haber olunmuştur. Maraş'daki Zulüm-dide Kardeşlerimizin Müslümanlara Feryad ve İstimdadi Elbistan'dan: Ya ma'şere'l-müslimin bin üç yüz otuz sekiz senesinden beri bütün cihan ve cihaniyanı garik-i rahmet-i rahman eyleyen din-i mübini Ahmediyeyi yer yüzünden kaldırmak hayal-i hamiyle bazı müfrit ve muta'assıb Hrıstiyanlar kurun-ı vusta tarihinde ehl-i salib hatıratını ihyaya çalışıyorlar. Üç yüz milyonluk alem-i İslam içinde makam-ı hilafetle saltanata malik olan Osmanlı Müslümanlarından ma'ada bütün din kardeşlerimiz pençe-i kahr ve esaret altında zebun ve cezbe-güzar olurken birkaç milyon ehl-i tevhid ile hakimiyet ve istiklaline hatime çekmek isteniliyor. Bugün makam-ı hilafet olan İstanbul'dan itibaren bütün Arab, Türk, Kürd memleketleri serapa düşmanlar arasında taksim idiliyor. Cennet-asa o mu'azzam Suriye ma'mureleri ile büyük Ermenistan namı altında Adana, Urfa, Ayıntab, Maraş ve daha şimale doğru bütün vilayat-ı şarkiye Fransız tahakküm ve zulmü altına veriliyor. Bir senedir asayiş bahanesiyle taht-ı işgale aldıkları memleketlerimizde Yunan ve Fransız mel'unları birbirine rekabet idercesine ele geçirdikleri din kardeşlerimize tarihin kaydetmediği vahşetleri, canavarlıkları reva görüyorlar. Dün İzmir'e giren Yunan haydudları yüzbinlerce ehl-i imanı katleyledikleri ve yüzbinlercesini şehir ve kasaba ve köylerini yakıp yıkarak hak ile yeksan iderek yersiz yurtsuz bırakdıkları halde Hristiyan medeniyetini en ma'ruf meziyatından ma'dud olan Fransızlar da na-hak yere sokuldukları anavatanımızda bulunan canavarlarına rahmet okutacak binlerce menazır-ı feca'at ve vahşet tasver ve ibcal idiyor. İşte bakınız sevgili memleketimiz gibi hemen bütün sekenesiyle ve her varlığıyla Müslüman olan Maraş on beş günden beri Ermenilerle el ele veren Fransızların top şarapnelleri tesiriyle peyda olan vasi' korkunç yangın alevleri içinde kavrulub mahvoluyor. Ya mü'minin, yerde bütün insanlar, gökde bütün melekler şahettir ki Türk ve Müslüman olmaktan başka bir günahı olamayan bu din ve millet kardeşlerimizin hassaten(?) Allah imdadına yetişiniz. Bu zavallıları hain düşmanların kanlı pençelerinden kurtarınız. Evet, geliniz, görünüz Maraş yanıyor. Kanını dereler gibi akıtıyor. Namussuz Ermenilerin insaniyetden binasib Fransızların müdhiş top ateşleri baran-ı bela gibi dökülen mitralyöz yağmurları, yıldırımları, bomba tarrakaları içinde boğulan kadın, çoluk, çocuk, ihtiyar, hasta gibi sunuf-ı acizenin kopardıkları vaveyla ve istimdad dergah-ı uluhiyete kadar yükseliyor; fakat halas ve necat dakikalarının pek yakında hulul ideceğine ashab-ı kiram gibi kırılmaz bir azimle, dönmez bir yüzle iman eden Maraşlı din kardeşlerimiz on beş gündür uykusuz sükun u aramsız halde düşmanın kahr u gazap yağdıran ve cehennemden nişan veren bin türlü azap ve helak vesaitiyle meşhur arslanlar gibi pençeleşiyor. Maraş şu dakikada bütün esaretzede dünya mekanına bir ders-i ibret vermeye çalışıyor. Zira bilir ki insanı behaimden tefrik eden ve bir devlet, millet muhabbeti ve namus ve haysiyet duygusudur. Bugün ruhuna vicdanına tamamıyla ve bütün ma'nasıyla hakim olan bu mefkureler yolunda düşman ne kadar kaviyyu't-tali' ne mertebe zebun olursa olsun hakim-i kaza ve kaderine yüz çevermeyecek ve bu azim ve iradatın şiddet ve kuvveteyledir ki sonuna kadar can verüb can alacakdır. Siz de bütün kudret-i iman ve iltifatınızla dide-i basiret ve intibahınızı açınız. Muta'assıb ehl-i salib tarafdaranının bugün Maraş'da açdıkları kan ve ateş çığırı görecekleri imkan nisbetinde bütün memalik ve bilad-ı İslamiye hakkında mutasavver bi-rahm, bi-eman siyasetin fatiha-i tatbikatıdır. Uyanınız ehl-i iman uyanınız. İnsana kanlı yaşlar dökdürerek ve belki insaniyete la'netler yağdıracak şu feci' halerimizden ibret alınız. Şu on beş gün kadar pek kısa bir müddet zarfında biz gördük ve emin olduk ki düşman la-yetezelzel azim ve imanımız karşısında mutlaka haib ve hasir kalacak. Bu yirminci asr-ı medeniyetde kurun--ı vusta zihniyetiyle salibe te'min etmek istediği o mevki-i muallayı ihtiram ve ihtişamgah ehli tehvid-i imanı alamet-i diniye-i semavisi olan eski ve pür-nur hilalimize nasib ve müyesser olacakdır. Gayret bizden tevfik Allah'dan kardeşler. ∼∼∼∼∼∼∼∼ Amasya Müdafaa-i Vatan Cemiyeti Reise-i Muhteremesi Asiye Remzi Hanımefendi'nin Nutkundan Maba'd: Bir ucu Batum'da öbür ucu İstanbul kapılarında olmak üzere şimdiye kadar Karadeniz'in en müdhiş dalgalarına göğüs veren tarihi sahilimizde Pontus hükumeti namiyle bir hükumet canlandırmaya çalışıyorlar. Şarkdaki altı vilayetimizi bütün dünya yüzünde birkaç yüz bin kişeden ibaret olan Ermeni kavmine va'd ve hediye idiyorlar. Zaten anasır-ı saire-i İslami mütareke ile beraber parça parça bir suretde bizden ayrılmış bulunuyorlar idi. İşte bu tazyikat, bu tehdidat aman ve istimdada mecbur ve ölüme gerdendade etmek için müstahzar esbabdan başka bir şey değildir. Evet: biz idam olunmak üzere meydan-ı siyasete götürülüyor; dinimizi hedmi namusumuzu heng için en derin uçurumlara sürükleniyor idik. Bundan bütün alem-i İslam müteellim ve müteessir oldu. Feryada başladı. Milletimiz mütenebbih oldu, kıyama başladı. Sine-i milletde doğan ittihad-ı milli bir müdafa'amızı kudret şeklinde ağyar-ı nazarı önünde tecelli etti. O dakikadan itibaren hakkımızda kararlarını tatbikde teenni ettiler. Bugün bizi sevmeyenler, bizde bir eser-i hayat görmekle müteellim; bütün dostlarımız bizi hayatdar görmekle mütenaimdir. Fakat daha kararlarından büsbütün fariğ olduklarını kabul etmek safdillik olur. Şimdi artık yapacağımız şey girdiğimiz muhafaza-i din ve istiklal mücadelesinde nihayete kadar devam etmekdir. Evet: Kat'iyyen devam etmekdir. Çünkü bizim için bundan başka hayat yokdur. Bundan başka necat yokdur. Necatımızı hayatımızla te'min idecek ve hiddet ve ittifakımızdır. Biz Türk ve Müslüman ve Osmanlıyız. Ya şerefimizle yaşar veya şanımızla ölürüz. Ecdadımızın bize bir miras-ı namus olarak bırakdığı tarihimizi ramad-ı nisyan içine atmaktan ise kucağımızda mezar-ı ademe götürerek huzurullaha mert ve namuslu Müslümanlar olarak gitmeyi tercih ideriz. Hemşirelerim! Şimdiye kadar uğrumuzda hayatını feda eden ciğerpare yavruların, güzel mert kardeşlerimiz ancak istiklali için uğrunda hayatını feda ettiği bu memleketi kemal-i sükunetle ağyarın pençe-i kahrına teslim idersek yarın ruz-ı mahşerde onların yanına getmekten nasıl utanmayacağız. Biz Müslüman isek, dinimizin kudsiyetine imanımız varsa niçin din uğruna ölmekten çekineceğiz. Böyle zamanda erkekler gibi kadınlar için de cihad farzdır ve hatta şer'an zevcinin iznine bakmaksızın yürüyebiliriz. Memleketimizi hiçbir zaman hiçbir kimseye vermeyeceğiz. Fakat zor ile almak isterlerse biz kadınlar da erkeklerimizle beraber ölmeyi bileceğiz. İşte bu azim ve iman ile hareket idecek bir millet ölmez ve emin olunuz biz de ölmeyeceğiz. Biz kadınlar erkeklerimizin yanıbaşında ahz-ı mevzi ettikçe onların kuvveti muzaaf olur. Maneviyatı yükselir. Endülüs'ü işgal eden Arablar mücahidelerine medyun u şükrandırlar. Osmanlı kadınları, Türk hanımları her vakit her yerde muharebe meydanlarında isbat-ı vucud ve şeca'at etmiştir. Avrupa yanlış biliyor. Gafil davranıyor veya hakikaten göz yumuyor. Türkler onlarca hakk-ı hayata malik değil imiş, Müslümanlar kadın hukukunu bilmez imiş. Onlarca kadın, Müslüman nezdinde bir mel'ibe imiş. Hayır, hayır yine tekrar idelim Avrupa bunda pek gaflet idiyor. Nezaketi acz zannediyor. Adab-ı İslam'ı hukuksuzluk telakki idiyor. İslam kadını mesturedir, edibedir. Herkese karşı mütevazı' ve me'nusedir. Bu şekil Avrupaca da mezmum ise bizce ve her halde insaniyet-i aliyece makbuledir. Memleketimizi, milliyetimizi, dinimizi tehlikede gördüğümüz dakikada biz de erkeklik dişilik farkı olmaksızın herkes mücahedeye amadedir. Kardeşlerim! Toplanalım, birleşelim, Avrupa'nın hakkımızdaki batıl zehabına kaldıracağımız liva-yı isyan ile mukabele eyleyelim. Erkeklerimizin yanında ahz-ı mevki iderek hakda müsavi, emir ve müdafa'a-i din ve memleketde de müte'ali olduğumuzu gösterelim. Erkeklerimiz, Müdafa'a-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ile vatana kalkan oldu ise biz de Mudafa'a-ı Hukuk-ı Vatan Cemiyetimizle onun silahı olalım ve emin olalım ki sütü ile ni'meti ile bizi besleyen öz anamız evlad-ı vatana; binlerce şehidimizi sinesinde saklayan kıymetli altın topraklara bununla da pek büyük fedakarlık etmiş olmuyoruz. Çünkü bugün üstünde gezindiğimiz ve ni'metini yediğimiz bu mukaddes toprak yarın da huzur-ı Rabb-i müteala gidinceye kadar sinesinde saklayacakdır. Onu kurtarmak için lazım olan hasret, vahdet, cesaret, metanet, gayret, zalime mukavemet, acize merhamettir. Bu değil mi rabbü'l-aleminin Müslümanlara emri? Emirlerini yapalım. Muhakkakdır lütf-ı hakdan bize necat. ∼∼∼∼∼∼∼∼∼∼ Küçük Bir Türk'ün Büyüklüğü Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Aliyesine Aynen Varakadır: Muhterem efendiler bu aciz evladınız Bayburt muhacirlerinden bulunuyorum. Esna- yı hicretde ebeveynim fevt olarak bikes kaldım. Saye-i millet ve saye-i devletde Sivas'a kadar geldim. Henüz kendim sıbyan bir çocuğum; fakat dinim büyükdür. “Deveyi güden bilir acıyı tadan bilir.” fehvasınca işte şu son zamanlarda Maraş'daki İslam kardeşlerime olan fecayi'ler bende-i acizlerinde bir dahi hiss-i intikam uyandırdı. İşte intikam maksadıyla tedarik etmiş olduğum cüz'i bir para ile bir adet fişengim kabul buyurularak biçare İslam kardeşlerime ulaştırmanızı efendilerimden istirham eylerim. Bayburt Muhacirlerinden Küçük Mustafa