"ll SONTEŞRİN — 1905 h Tefrika No: © ka yadaki * “Makedonya ulusal! da Mon yani bütün Bulgaristan- akedonya muhacırlarının ic- itesi ihtilâl sahasında çar- arm önüne geçmek ve iki Ba, barırtrmak i için çok uğraş-! muvaffak olamayınca mu lar komitesi Mibailoffçuları Vmro diye tanıdı. Yasanın tasdiki, Bulgaris- yarım milyon muhacırın ta- rliğı, Petriç bölgesi ve bunla- Psinden daha önemli ola - va asri kitlesi, Ven- zinesi, cephanelikleri hep ina idi. İşte bunun için bir ü, Mmronun şefliğini hakkile id. bezgin bütün diğer hizipçileri ve mewları reddedebilirdi. in “ğerofçular, eskiden fede - ona komünistlerin ve çift Nü Aleksandrof zamanında ları gibi, Mihailoffu öldür- iŞ z ve Petriç bölgesini ele geçir. üyesi Makedonyaya Sofyadan tay, * Seteler gönderdiler, Bu za- L,,, #eteler Mihailoffun karargâh Ka $ olduğu bölgeye daha var - ni Vmronun kornitecileri on- ç tik savaşlarda mahvettiler. hik bazılarını diri yakalıya- İçi *ilâhlarnı aldılar, bunlarm m kimisini salıvezdiler, kimi ç i de ağaçların dallarma astı - Kn ie — b azerofçular Mihailoffu müs kana susamış bir katil diye - #itiler, Sofya kahvehaneleri mile İfla bütün yn basılmış a, adamlar şimdiye kadar Vm. Sale! büyük mevkiler işgal et- m İduklarından teşkilâtm bütün amlari: ve bunu açık- lar ASığa ilân etmeğe başladılar, k . ana yasa cemiyetinin sir» "eği İade ile ölüm cezası ver orlardı. diş ihailof sabık mesiktaşlarma İyiyi Matum vererek bu münase- Sikiy sierden vazgeçmelerini ve me ellerinde kalmış olan. tını teslim etmelerini istedi. ti a pine gok yine > 8 asılmak üzere silâhlı pi gönderdiler ve Mihailoff rliğr gösterenleri öldürme - ar, vakitler Makedonya siya - Merin birleşmiş Ame. ar anadada mümessilliğini ilem ve şimdi Mihailoffun ak avi vazifesini gö- aloffa kurşun attılar. Ça- Ma yaralanmadan bu patırtıyı F kat Makedonya ulusal ko - haç, Sofyada kâtipliğini ya. Ve bilâhare hare Sofya parlamen - “yla, Bulgar Makedonyasından Mys ilen Vasil Vassileff daha a, » Belgrada karşı Hr: - aa *donya savaş andım Sayan *$ olan bu adam yediği Ne an kolunu kaybetti, kurşunlar ancak başlan - ? b eeroffun öldürülmesin - bi, VA b bi AY sonra kavgaların en a- e Madende Mihailoff ve Pet- e moffla uzun uzadıya ko- adam bir vakitler Mi- ri en ama ve Pro. a €n şiddeti; muarızıy - Sağa Protogerofçuların sef! MAKEDONYA İhtilal Komitesi Bolkanfarı ölüm nüüği ve pusu gi. aline getirmiş olan teşkilâlın iç yüzü 32 taraftarlarına). , Yazan: Stoyan Kristof Bunlara ancak Şikago Deyli Niyüz gazetesinin aytarı sıfatile gittim. Fakat ayni zamanda Make. donyalı olduğum için arada bir barış yapabilmek üzere boş yere uğraşıp durdum, ilkönce Mihailoffla görüştüm. Bu mülâkatım birinci görüşmemiz den tam on ay sonra oldu. Tekrar otomobille Bulgar Makedonyasma gittim. Bu sefer hudut yanımda, romantik dekor içinde ve gece ya- risı kabul etmek gibi zahmetlere katlanmadı. Makedonyanın orta- sında bir şebri seçti. Burası Bansko idi. Oraya ak- şam üstüne doğru vardım ve bu kitabın ilk fasıllarmda anlatmış olduğum kale gibi taş evlerinden birinde saat dokuza kadar bekle- dim. Saat dokuzdan bir kaç daki- ka sonra odanm kapısı açıldı ve içriye Mihailoff iki muhafızı ile birlikte girdi. O kadar değişmişti ki, sokakta görsem tanryamazdım, sanki on yaş birden ihtiyarlanmıştı . Adeta bir iskelete benziyordu. İdam hük mü imzalamanın kolay olmadığmı kendi kendime düşündüm. Silâh olarak omuzunda bir tü. feği, öküz derisinden çarık yerine de ayaklarmda lâstikten tenis pa- buçları vardı. Öteden beriden konuştuktan sonra mesele general Protogerof-! fun öldürülmesine gelince: — Generalm öldürülmesini em! rettiğim zaman bunun neticelerini çok iyi biliyordum dedi. Fakat bu- nun başka çaresi yoktu. Benim va- ziyetim sağlamdı. Bir generalm ölümünü emredecek kadar aptal İk etmiyeceğimi siz de bilirsiniz. Halbuki Vmronun nüfuz ve salâ - beti buna bağlı bulunuyordu. Onu yaşatmıya yemin etmiş olan adam lar şimdi de yok etmeğe kalkış. mışlardı. Durmadan cigara içiyor, birisi- Di söndürmeden yenisini yakıyor - du. Tan yeri ağarmcaya kadar ko nuştuk, Eğer muarızları teşkilâta hücumdan vazgeçerler ve artık kendilerine Vınrocu demezlerse onları affetmeğe hazır olduğumu söyledi. Fakat bu muarızlar kendilerine yapılan teklifi dinlemeğe bile ya- naşmadılar, Onlar vaktile Damian Grueff'in yapmış olduğu Vmro mühürünün sahtesini bile yaptır - mışlardı. ... Ben bu zavallı adamı daha altı Bu adam ( Nik- Vinter) lere benzemiyor Parkerin odasında esrarengiz bir ziyaretçi vardı. Bu adamı, Par kerin arkadaşı olan Tom bile ta- nımıyordu. Oda kapısını iyice kapamışlar- dı, Parker yavaşça etrafı tecessüs — Tom, Türk kızmm yemeğini vermeğe gitti. Şimdi açıkca konu- şabiliriz. Dedi.. Çarls Hinkson piposunu ri Oturduğu koltuğa iyice yer i, — Karaya ayak basar basmaz seni aramağa başladım, Parker! Eğer rıhtımda seni görmeseydim, çok üzülecektim. Parker başmı salladı; — Ben, Arslan Turguda görün memek için gaz sandıklarının ara- sına gizlenmiştim. Vapurdan çı kan yolcuları birer birer gözden geçiriyordum. — Seni görünce ne kadar se- vindiz bil — Beni neremden tanıdın, Çar- les? — Burnundan...! Fakat, ne ga. rip tesadüf bu, senin burnun Ars- lan Turgudun burnuna ne kadar da çok benziyor! — Hatırımda kalmamış. Demek onun da Rumen burnu, öyle mi? — Evet,. Ortası hafif kemerli... Yanakları da kırmızı, — Benimki gibi Çarles Hintson cebinden bir fo- tograf çıkardı: — Bunu kamarasmdan güçlükle çalabildim. Umarım ki çok işi. mize yarayacaktır. — Şüphesiz.. Bunula ilk önce 6 sersemi atlatmak isterim. — Hangi sersemden bahsedi. yorsun? — Cimden., — Burak şu budeleyı... Demek öl Neclâ işini onlar takip ediyor ha..? İşte bu güzel bir haber! — Arslan Turgut Kaliforniya sene kadar buyruğu altında bulun) we duracağı küçücük Makedonya di” tatörlüğünde bırakarak Sofyaya| çok karanlık düşüncelerle dön - düm, Çünkü gelecek günlerde öl- dürülecek sayısız insanların hep sinin adlarını bile öğrenmiştim. Sofyaya döndükten az sonr Petro Şandanoffla görüştüm. Bu adamla eyvelce de bir kaç defa konuşmuştum. Onun adamları bir gece beni Eli dayının kahvehane- sinde buldular, Beni bir otomobi-' le bindirdikleri gibi şehirde bir saat kadar dolaştırdılar. Halbuki Eli dayınm kahvehanesinden Bul. gar paytahtının herhangi bir ye rine on dakikada gidilebilir. Ni - hayet istasyon civarında yan 80-| otelinden başka bir yere dire | izini nasıl bulacağız? — Otel kâtibi benim adamım- dır. Kendisine icap eden talimatı verdim. O şimdi beni Kaliforni- yada sanıyor. — Mükemmel! Vapurdan Ame yazdığı telgrafta kendisinin de Türkiyede tanmmaş bir zabıta me- muru olduğunu ilâve etti mi? — Hayır. Ve bana yolda gelir- ken Amerika detektivlerine bu noktayı katiyen açmayacağını söy ledi. . — O halde ilk iş olarak, bu ha- beri Tomsonla Cimin kulağma eriştirmeli. — Fena fikir değil! İki polis arasmda başlayacak olan rekabet: ten biz de istifade ederiz. Malum ya, Tomson zekâsma çok güvenir. Türk polisinin bu işte mühim bir ril oynamasma meydanvermek istmez. — Doğru. Bu, onun için bir güç Hiktür, Arslan Turgut boş durma. yacak.. Fakat, Tomson ona göz aç- turıras.. . 5, iy dn Parker sevinç içinde sordu: — Neclânm nişanlışı, onu ko - layca bulacağını umuyor muydu? — Nihayet üç gün içinde sev- gilisine kavuşacağını ümit ediyor- du. — İyi bir zabıta memuru ol - duğuna kanimisin? — Herhalde Tomsondan çok mahir !.. Vapurda bir kaç ufak vak a oldu.. Bunlarda büyük ve hay - ret edilecek muvaffakiyeter gös - terdi. — Ne gibi? — İhtiyar bir Amerikan Mis - yonerinin göğsündeki altın haç birdenbire kaybolmuştu. Üç gün aradılar.. bulamadılar. Vapur sü- varisi de kamarotları sıkıştırdı... Epeyce araştırmalar, soruşturma - lar yapıldı. Haç meydana çıkma - dr. En sonra Arslan Turgud bul - du. Hem de yarım saat içinde.. — Hayret edilecek bir muvaf- fakiyet.. Belki de kendisi çalmış, Gorna Cumaya'da sı sk yapılan siyasal mitinglerden biri. kaklardan birinde durduk, beş mi haydutlar gibi bunun içinden yü.| kapıya manalı bir surette vurdu salardan geçtik, bir Kruçmaya gir| dik ve sinema filmlerinde görülen rüdük anbara berziyen bu yapının | arka kapısında durduk. Kılavuz kapı açıldı. Karanlık bir sofaya girdik. (Devamı var) “Arslan Turgut şarlatan bir detektiv değil, Vapurda gelirken, iki muvaffakiyetini gözümle gördüm. Bundan sonra, Tomsondan ziyade onunla karşılaşacağız! ,, sonra buldum diye meydana çı- karmıştır? — Hayır, canım.. Öyle şarla - tan bir adam değil, Altın haçı, bir yolcunun cep çantasmdan çıka - rırken, ben de yanında idim. Parker kaşlarını çatarak sor - du: , — Başka..? — Bir gece de kamarotlardan biri, büyük salona inerken koridor dan bir gölge uzanmış.. Zavallıyı sustalı çakı ile sol omuzundan ya- ralamış. Vapurda bunu yapacak adam, yine kamarotlardan biri ola bilirdi. Gemi süvarisi kamarotla- rm hepsini sorguya çekti., Bir iki- sini kömürlüğe attırdı, Fakat, ha- kikat bir türlü meydana çıkmadı. * Herkes merak içide biribiri- ne: (Kamarotu vuran bulundu mu?) diye soruyordu. Arslan Tur- gud, bir akşam bana: (vapur i - çindeki bu canavarı ben v alı - yacağım!) dedi. — O canavar, belli de kendi — Haydi canm.. Alayı bırak. Bu herif, yabana atılır hafiyeler .. den değil! İnsan bazan ondan, ka- fasının içindeki esrarı bile keşfe. deceğini düşünerek çekiniyor. Ka- marotu vuran adam, vapurun aşçı yamaklarmndan biriidi. Bir gün bu aşçı yamağı elindeki kanlı ça İryıgüverteden denize atacağı sı - rada, Arslan Turgud onu bileğin - den yakaladı. Sustalı çakı ile bir- İikte süvariye teslim etti. Parker oturduğu yerden çekir - ge gibi zıplıyarak bağmdı: — İnanmam, Çarls.. İnanmam. Sen bımları rüyanda görmüşsün - dür! — Rüya olur mu be..?! Aşçı yamağı, yaptığı rezaleti ağzile de itiraf etti. Kömürlüğe atıldı. Ve - Pur limana gelince, onu herkesin gözü önünde polise teslim ettiler. — O balde karşımızda müthiş bir (Nik Vinter) vardır! — Nik Vinter kaç para eder! Ben o esrarkeşin de hokkabazlık- larmı bilirim. Cumurreisinin ko - şuda saati kaybolmuştu. Nik Vin- ter, fabrikasından bu saatin eşini buldu.. Cumur reisine: (Meşhur İ bir yankesici çalmış.. Saatinizi i buldum!) diyerek göze girdi. Bu, öyle hokkabaz bir detektiv değil. İnsan; onun muvaffakiyetlerini gözile görüyor. İstanbulda bile en mühim zabıta vak'alarmı ona ta- kib ettiriyorlarmış, — Şx halde bundan sonra, Tom sonla onun budala muavininden ziyade, bu adamla karşılaşacağız, öyle mi? — Şüphe yok. — Mademki şantaj yapınadan ciddi bir polis hafiyesidir. Herşey- den önce onu Tomsonla tutuştura- lım.. Aralarını epeyce açlıktan sonra, her gün ns işle mesgul ol- duğunu, otelden çıkınca nereye gittiğini ve kimlerle temas ettiğini öğrenelim. O (Devamı var) nal