nm in İREN RE MAR RMLİ alkr dn sam İ i | j N , 5 i z | | İ Ağlamak Hürriyeti! Bir gün evvel, bayan Malike 80n nefesini vermiş bulunuyordu. Mutfakta, hizmetçiler, dedikodu - nün nihayetini bir türlü getiremi- yorlar: —Pahize hanımm ekmeğine yağ sürüldü. Pakize, Malikenin gelinidir. Azrailin alıp götürdüğü o ko- cakarı nekadar eskali romrut şeyse, dünya yüzünde sağ salim kalan bu mini mini bayan da o derece sevimli, cana yakın. dır! Şoför, yukarıki sözlerde son- ra, mütaleasına devam ediyor: — İyi oldu da geberdi kaltak! Vallahi ben şayet Pakize hanımın yerinde olsaydım, cadıyı bir ka - şık suda boğardım! Gelin hanım, kaynanayı boğa-| bilmek caniliğinden çok uzak bir tabiatteydi. Pek uysal, pek yumu şak başlıydı. Evlendikleri zaman kocasının anresile beraber otur - mâğa katlanmıştı. Kaynana bayan e, aksine mi aksine, tersleştikçe tersleşmiş, lânetleştikçe lânetleş - miş, tahammül edilmez bir bal almıştı. Üç senedir, koltuğuna çivilen- miş bir kötürüm halindeydi. Pa - rası olmanın verdiği kibire kendi- ni kaptırmış, şımarık bir çocuk ka sukala, |. — Ne iyi gelinmiş bizim küçük hanım! . diyorlar. - Doktor koca karıdan ümidi kesti keseli, evden bir yere ayrılmıyor! Dortorun tahmini doğru çıkmış ti. Cuma akşamı, cadı cehennemi boyladr. Pakizenin derdi, matemi hadsiz, hesapsız.. Hiç kimse bun-| dan bir şey anlamıyor. Nasıl olur? Bu geçimsiz, hod- bin, müstebit kaynananın mı arka- smdan ağlıyor? Kocasının bir arkadaşı, kabris. tanda: — Altın gibi kalpli kızmış doğ rusu! - dedi. Tabut mezara konulduğu sıra- da, genç kadın, sendeledi, bayılı. Bir çimenliğe oturtarak, zavallıyı oğmağa başladılar. Biri: — Herhalde, kendi annesinin öldüğünü hatırlamış olacak! - de- di, Fakat, hayr... Bilemedi... Pa - kizenin aklma gelen bu ölüm de- ğil.. Başka bir ölüm.. Cenaze mera- siminde bizzat (Obulunamadığı sevgili bir vücudün bu dünyadan ebedyien uzaklaşışmı düşünüyor.. O sevgili vücud... O güzel, a - kıllı, iyi kalpli, hassas, cesur genç. Aşkla sevdiği o delikanlı, Pakize ds; titizleşiyordu. Saat geçmiyor. | isin, hayatta herşeydi!.. Yarabbi!.. du ki yeni bir tutarağı tutmasın! Emrinde mütemaJiyen bir has- tabakıcı vardır. Buna rağmen; Al. lahın günü belki on kere, belk: yirmi kere gelinini çağırtıyordu — Gözlerin yoruldu. Haydi şu romanın arkasın oku... Genç kadın, başlar baslamaz acuze, cırtlak crmtlak haykırırdı: — Öyle ba banğır bağır « ma... Sağır değiliz burada... Pakize, sesini alçaltıyor: — Nedir o mırıldandığın?... Hiç bir şey işitilmiyor. Kendin dır- lanıyor, kendin dinliyorsun.. Bu tahkirler, tezyifler karşısm- da, Pakize, isyan bayrağını kaldır- mıyordu. Tevekkülle devam edi - yor!.. Fakat, kaynanası, çenesini! kısınıyor: — Çok berbat okuyorsun!... Haydi, haydi... Bırak da git!.. Saat keşte gel, akşam gazetelerini okursun... İ Yalnız bu davet üzerine, Pa | kize isyan ediyor: — Beşte gelemem, Han:ımfen. di... O saatte daima gezmeğe çı -! kayorum... — Şimdi çık, beşte dönersin! Genç kadın, başını isyanla kaldr rıyor. İşte yalnız bu israra boyun eğemez... Herşeye, herşeye daya - nır! Hatta kaynanasmın, kocası : na “Karm süsten başka bir şey düşünmüyor! Pek müsrif!,, diye kendi yanmda şikâyette bulunma- sma tahammülü vardır. Aleyhine kışkırtılan kocasının ekşi suratına bile dayanır.. Lâkin, beşte soka- ğa çıkmamak ?.. Hayır bu asla ol- maz! Asla mı? Fakat işte, bayan Malikenin öl. mesinden dört gün evvel, Pakize, evde hapsolup kaldı. Sokağa fırla- mak için şapkasmı giymeği âdet edindiği saatler zarfında, evin için de bir tayf, bir hayal gibi dolaşı. Geçen pazartesi günü otomobil ka zasında nasıl da yok yere ölmüş- tu?... Hizmetsileri Emine, Pakizenin son sal:danberi sokağa çıkmadığı na dikkat etmişti.. O gün, sevgili- sinden en beğendiği elbisesini seç- raişti ve saat beşte İkermutad soka- ğa çıkmıştı. Genç kadın, randevu yerine geldiği vakit şaşıp kaldı: Masrl o- lur? Delikanlı daha ortada yok... Bu, başma daha ilk defa geliyor.. Pudrasmı tazeledi... Asansörün inip çıkmasına boyuna kulak ka- barttı., Tuhaf şey... Kimseler yok... Yedi buçuğa kadar rahak ye- re bekledikten sonra, deli gibi dı- şarı fırladı, Bir eczaneye girdi. Ka sada iri bir adam oturuyor. — Ben telefon etmesini becere- mem. Benim yerime konuşur mu- sunuz? Çok rica ederim. Numarayı verdi, Ahmet Beliğ babasile annesinin evinde oturur. i du. İşte, Pakize, sevdiği gencin o tomobil kazasma kurban gittiğini bu feci telefon muhaveresirde öğ- rendi, V Sendeliyerek dışarı çıkarken eczacıya teşekkür edip etmediği- ni bile bilmiyor... Parayı vermiş miydi? Yoksa adâm da, orun ha- İlini görünce, ticaretini mi unut - muştu?... Bir taksi çağırıp atladı... Ve o sırada aklına bir facia geldi: Ne felâket!.. Akşam yemeğim de misafirler var... Bütün iradesini toplıyor: “ — Bilhassa, bilhassa ağlama- maâğa gayret etmeli..,, Göz kapakları kıpkırmızı şişer- se bunu âleme nasıl izah edebile- cekti? Bütün gece misafirlere gülüm | SEKSÜLİN Ademi iktidar, Bel z Ke YE ESİR Pl İYTE İTİ Ailemle PT iİa) beles tYİAİLİT. TYPE EN pek müessir v4 emin bir ilâçtır. Kutusu 200 Kuruş LL (Zİ CL İTİN Eczânesi «Sirkeci FRANSIZ TİYATROSU, ÜREYYA © Opereti KURULUŞ GECESİ Bu akşam 20,30dal—S.A tilla Revü ve Bale numaraları 2 — San'atkâr (Halide) nin iş tirakile komedi. 1 Perde. 3 — Yeni misansen. Dekor ve Balesile BAY — BAYAN Büyük Operet Yazanlar: Mahmut Yesari ve Necdet Rüştü. Müzik: Sezai ve Sey - fettin Asaf. Gişe gündüz açıktır. Te - lefon: 41819 Yakmda telli Turna sanki aşağı yukarı indi çıktı cal hıçkırıklarını boğdu! Ah şu esnada bir odaya kapa- nabilmesi ve istediği kadar ağlıya. bilmesi kabil olsaydı... Fakat, bu mümkünmü?,.. Ev, pek kalabalık... Kocası, misafir - leri, hasta bakıcı, hizmetçiler... Bunlar, etrafmda fır dönen ca . suslardır!... Gözler kuru, dudaldar kısık, ıztırabın; göğslinde hapsediyor... Yalnız bir düşünce beyninde ha - kim: Ağlamakta hür olabilse... Ancak bununla teselli bulacak... Halbuki, yatağında bile ona bu imkân verilmemiş. Çünkü yine ko. casile beraberdir! Şimdi anladmız, değil mi; Kay nanasının ölümü, onu bu kadar azaplardan kurtardı... Artık, göz yaşlarını istediği kadar akıtmak imkânmı buldu çok şükür... Kimse buna şaşmıyacak, kimse şüphelen- miyecek... Göz kapakları şiş, yüz çizgileri karmakarışık ortada do- laşabilecek... Nitekim demin, yemek esnasın da, genç kadının kalbini bir ma « tem sıktı, boğdu... Mukavemet için hiç bir sebep yoktur... Paki. ze birdenbire coştu, bıçkırmağa başladı, Göz yaşlarını bol bol akıt tı. Ferahladı... Kocası, epeyce mütehayyir, o- na bakıyor. Karısının kederi ken- disininkindende mi daha büyük?.. Havluyu masanın üstüne bıraktı. Pakizeye yaklaştı. — Demek, onu bu derece sevi- yordrz?... Genç kadın, “o,, sözünü tama- mile başka manada anladığı için coşkunluk içinde, bütün samimi « yetle: — Ah, bilsen... Nasıl sevdiği - mi bilsen... « diye inledi... Yalanm şuursuzluğu içinde, kocasının göğsüne başını dayadı. Ve ağladı, kana kana ağladı... Aksi ve ihtiyar kaynanası, ilk defa olarak imdadına yetişmiş, oru himayesi altına almıstı. Nakleder: Hatice Süreyye j 11 SONTEŞRİN — 1535 KADINLAR IÇIN Yaşa göre güzellik nası! olur? Eğer güzel görünmeniz için mümkün olabilen eniyidikkat ve itinada bulunmak istiyorsanız, gü- zellik için alacağınız tedbirlri ba- şınıza göre uydurmak mecburiye- tindesiniz. Başa göre tedbirlerin nasıl olabileceğini anlamanızı ko- laylaştırmak için de size muhtelif yaşlara elverişli tuvaletlere “elair bir seri yazı yazacağım; Bu yaz lara torundan başlayip nineye çık- mak çok elverişli olur değil mi? iş- te bunu için ben de henüz mek * tebe giden kızdan hem de önun başmdan yazılarıma başlıyorum. Eğer daha mektebe giderken saçlarımızı fırçalamak âdetini el- de sderseniz bütün yaşadığınız müddetçe bu âdete bağlı kalmanı- zın ihtimali vardır. Saçlarmız, diş leriniz ka'lar intizamla yani her sabah ve her akşam fırçalanmalı- dır. Fırçanızış telleri balina ke - miği olmalıdır, çünkü böyle fır - şalar saç dökmez ve kafa derisine çok iyidir. Mektep kızları için en? yi şam- puvan bir Arap sabunudur. Arap sabununun beyaz yahut koyu kah- ve rengi cinsinden olmasının hiç bir ehemmiyeti yoktur. Bu sabur dan 45 gram kadar keserek 0.750 litre kadar sıcak suya koyunuz ve ateş üstünde eritiniz. Eridikten sonra bunu soğutmak için yetecek kadar soğuk su katınız. Saçlarınızı ıslatınız, sabunun yarısını adamakıllı ovuşturarak saçlarınızın diplerindeki deriye sü rünüz, Saçları iyice çalkaladıktan sonra sabunun geriye kalan yarı- sını adamakıllı sürün ve en azı İ dört defa temiz su ila yıkayınız. Sonra bir İltre suya yarım fin- can sirke katarak saçları en son defa bununla çalkalayınız. Burur üzerine saçları iyice kurulayın ve en azı yedi defa fırçalayınız. EE Mektep kızlarının görünüşleri ekseriya derme çatmadır. Yüzleri lâzım olduğu kadar temiz görün- | (Güzellik doktor şarıdan temizlikle hafif hafif fi riksiyonlar bunların önüne g Mektep kızı günde alti bardfi su içmelidir. Eğer sivilce ve vi barcıkları varsa bir iki bardak * pa suyu içmelidir. Arpa suyundi” maksat bira değildir, suda ka” mış arpadır. Hele sabahları valtıdan evvel bir bardak kal'süyu içmesini katiyei gi etmemelidir. Mektep kızları her gece yatı” dan evvel yüzünü sabunla yıkar” İrdir ve bu sabun en kri muşak tuvalet sabunu olmalı© Su ılık olmalı ve lâstik süngt yüz hafif hafif firiksiyon edi dir. Sabahları ise yalnız soğuf z ile süngerlemek lâzımdır. Mektep kızı hiç bir vekit yüz v yalet ve makyajı yapmamıslıdi Ancak böyle yıkamak ve si lemek yüz derisini pek kurut “ fakat deriniz fazla kurumağf tidatlı ise haftada bir iki defe 77 zünüze yağsız krem sürebilirs” Fakat sürdükten sonra krem! hemen silmelisiniz. »”. Kız, mektebi bitirip çıkım! kadar ne kadar az ve soluk olur? olsun katiyen pudra, yüz be dudak kremi, sürme ve kaş kullanmamalıdır. Bunlar bir e) tep kızını gülünç yapmaktan ka bir işe yaramaz. Mektep Mey as nın en güzel yüz tuvaleti gençliği ve sağlığıdır. Mektep kızları yetip a kadar beden terbiyesi ve ek yel leri yapmaktadırlar, fakat yü? edi trolu utanılacak kadar ihmel mektedir. Anneler buna bilbs* dikkat etmeli ve yüz temi çok ehemmiyet vermelidir. HABER istanbulun en çok $, PU AP EYER LAN ilanlarını HABER' sedi ve onlarla konuştu. İncir çe- | kirdeğini doldurmıyan salon mu: haverelerine karıştı. Gırtlağında, | mütemadiyen koca bir yumruk mez, yanaklarında ve pepee i kara yağlar vardır. Bu yağların i ilâcı çok basittir. İçeriden ve dı» | pi TR yor. Mutfakta onun buhaline şaşı - yorlar, fakat akıl erdiremiyorlar. 11 11-935