24 Mayıs 1953 Camhartyeİ' SON TELGRAFLAD ÇKitaplar arasındcT) «Frankfurt seyahatnamesi» rankfurttan ziyade Ahmet Ha şime yakın olan bu eser, bizi o sehkden ziyade bu büyiik şairin ruhunda gezdiriyor. Şimendiferde onunla beraber içimiz sıkılıyor ve onunla beraber düşünüyoruz; pencereden bakıp ta aldatıcı boyaîarı altında ebedî bir tekerrür gizliyen yeknesak tabiatı seyredeceğimiz yerde bir kitap açıyor ve bir maneviyetin içindeki mevsimlerin temaşasına dalıyoruz. Şairle bera ber trenden mince en küçük bir hayret bizim bir ruh içine bakan dikkatimizi dışan çekemiyor. Zira «hayatında bü yük bir Avrupa şehri gören bir adam, kendini, sonradan göreceği bütün bii yük Avrupa sehirlerini evvelden gör müş addedebilir.» Ve «zira karşımdaki o büyük hayat cezrü meddinin ismi Frankfurt olduğu gibi pekâlâ Paris, Londra, Viyana veya Budapeşte de ola bilirdi.» Kitabında «güzel» için «yalanın çocuğudur» diyen Haşim, realist tasvirlerden mümkün mertebe uzak kalmıs ve herhangi bir fotoğraf makinesı • nin daha mükemmel yapabileceği bir ameKye için beynini ve kalemini pek az kullanmıştır. Nihayet yabancı bir şeh rin her maddesi, düşünen bir kafa için yeni bir fikir tedaisine hareket noktası olmaktan fazla bir kıymeri haiz değil dir. Kitapta Frankfurttan ziyade Ahmet Haşimi buluşumuz, bir objektifle bir insan gözü arasmdaki malum farktan geliyor. Hem öyle bir insan gözü ki dışardan aldığı renkleri ve şekilleri dehaya ağ kuran bol kıvrunlı ve çaprasık bir beyne naklederek büyük bir tefekkürle, ince bir melâ'le, tatlı bir isühza ile yuğuruyor ve tabiatten de, medeniyetten de üstün bir te^tibe kavuşturuyor. K i tabmın mukaddemesmde seyahati bir «harikulâdelik avı» diye tarif eden muharrir, aradığım Frankfurt yolunda değil, gene kendinde bulmuş ve bize bu eserinde buldurmuştur. O sehirde de hep Göl Saatlerinin ik liminde, şairin sincaplan ve kuşlan arasmda, AHahı Haşim olan bir Ubiatte yasıyoruz ve bunu Frankfurtun «gayet yüksek demir direkler üzerinde etrafa keskin bir elektrik ısığı dağıtan sayısız fenerlerine», «hayali heyecana getire cek hiç bir snn ihtiva etmiyen büyük Avrupa sehirlerinin bu sekil yeknesaklığma», Almanya denilen bu «pembe ve büvük, fakat içi kurtlu elmaya», gülünç bir parlamento kavgasile sofrada rahat bir çorba bile icemiven Alman ailelerme, «çoğu dar kafalı ve cahil; m!voo oldukian icin gözlüklü ve mü reffeh oiduklan idn pembe ve sıhhatli olan» profesörlerin aristokrasisıne ter cih ediyoruz, «çürümüs yaprak, nemli toprak ve yaîrnıurlu bulutlann elektrîkli seyyalelerini koklıya koklıya aksam alacahgmı andıran bu serin sonbphar esmerliği icinde, bu h?ıvalî altm yangınının seyrine dalan» büyük şain'n dört formaya sıedırdığı kâina'ına dünyanm bütün Frankfurtlarını veriyoruzPEYAMİ SAFA Dörtler misakı sadece tasavvurdan mı ibaret? " Müzakereler iyi gitti ama kabul ve imzadan bahsetmek henüz mevsimsizdir, diyorlar mek şimdilik vakitsiz bir hareket olur. Paris 23 (A.A.) Havas Ajan•ından: Dört devlet misakı proj*.«'nin Fransa, İngiltere, Almanya ve ttalya tara^ından resmî surelte kabul edildiği hakkında ecnebi gazete lerinde çıkan haberler Pariste ih tiyatla karşılanmıştır. Halbuki bu iş hakkında Rorvdan gelen telsraflardaki haberlerde nikbin ifade tarzinı kuvvetten düsürecek bîr oluş ve çörüş te yokhır. Salâhiyet sahibi miMillerd'' simd' yapılan beyanatta M. Muso'ininîn M. Göring ile diğer alâkadar üç devlet hükumetleri arasında siyasî yollarla devam edilen mükâlemelere ilişikliği ayn ve deperli bir vak'a olduğu söylenmkle iktifa olunmaktadır. Şimdiye kadar görülsn bu mi saktn ortaya çıkardığı meselelerin sadece resmî surette inceden inceye tetkîkinden başka bir şev defildir. Bu tetkîk ve araştırm»'ar Parîs mahfillerinde temin edildiinne göre a henkli bir surette ve tam ittifakla devam etmektedir. Bu teklife ilkönce teşebbüs eden M. Musoliniye Fransız ve Alman mukabil projeleri tam vaktinde bildirümistir. Berlin, Paris ve Londra nükumetlerince kabul edilebilecek bir metin kaleme almmatına imkân hâsıl etmek içln bu vesikalar hemen kararlaştınlmıştır. Fransız muhhrasına cevap olarak Romadan Parise bu misak hakkınHa h'Vbir yeni resmî tek'if gelmiş değildir. Müzakerelerin kat'î bir itilâf akti ümidini kuvvetlendirecek bir tarzda inkisaf ettiğini kaydehnek mu vafık olmakla beraber alâkadar devletlerce resmî »«• U Erzurum hattı inşaatı hakkında bir mektup Umumen veya kısım kısım münakasasından hazineye milyonlarca menf aat gelmesi muhtemel Sıvas Erzurum hattımn yerli bir gurupa ihalesi takarür etmis oldu • ğuna dair olarak dünkü nüshamız da verdiğimiz haber üzerine bu işlerde tecrübeye müstenit malumatı olduğu anlaşılan bir okuyucumuz dan bir mektup aldıh. tçinde zikrolunan hususatın hükumetçe zaten derpiş edilmemif olmasına ihtimal vermemekle beraber umumi ve kısmî münakasalarda husule geleceğinden bahsedilen fiat farkı pek yük' »ek olduğundan mektabun aynen nesrini de faidesiz »aymadık. tşte mektup: Cumhuriyet gaeetesi müdürlüğüne . Muhterem efendim, Muhterem gazetenizin bugünkü nüshasının birinci sayfasmda «Mühim bir ihale» serlevhast altında SıvasErzu rum hattının bir grupa ihale edile ceğinden bahsediyorsunuz. Bendeniz ihale edildiğini zannetmiyorum; yalnız hükumetimizce böyle bir tasavvur mevcut olduğu anlasılıyor. Bu hususta dü sündüklerimi arzedeceğim. Bu haber hakikaten sevinçle karşı lanacak bir hâdisedir. Millî hükumetimiz iki seneyi mütecavüz bir zaman danberi Anadolunun belkemiği me • sabesinde olan bu hattm msasını, ha riçten gelecek sermaye ile yapmak ci hetini iltizam etmişti. Hususî istihba rabmız ve gazetelerin nesriyah, bunun kuvvei karibeye geldiği ve hatta mukavelenm, sermayesini Fransadan te min etmis, bir Amerikan grupile «parafe» edildiği merkezinde idi. Bu isin m»llî bir grupa verilme^', kazanç vergisîne tâbi olması ve dÖvizm isin temin ettiği kazancın, harice gitme mesi dolayısile, hakikaten şayam ar • zu idi. Bu noktadan hükumetimizi tebrik ve muvaffakiyetler temenni ede riz; ancak gerek Nafıa Vekâletinin ve gerekse Başvekâleti Celilenm bir nok tayı nazan dikkatlerine arxey!emeği bir vazifei vicdanive ve vataniye addediyorum. O da sudur: Bundan iki ay evvel Fevzipasa Diyarbekir hattında münakasa ile ihale edilen, takriben yedi milyon liralık üç losım, vasatî olarak, yüzde 26 tenzilâtla ihale edihniştir. Halbuki bilâmüna kasa verilecek olan Sıvas • Erzurum hattmm bu büyük tenzilâtlara göre, keşif bedeli olan elli milyon Kraya nazaran 13 15 milyon lira bir tenzilâta mütfhammiilü bulunduğu anlasılmaktadır. Bu muazzam paradan millî hazhtemizin müstağni olmadığını zikre hacet görmüyorum. Bugün gazetenizdeki şekle göre, millî bankalanmızdan para tedarik edi • lecekse, mil'î bankalanmızm sermaye • si, kısmı küllisi itibarile, hükumeti mil liyeye ait olduğundan kimsenin }i\? hesi yoktur ve bükumetimizin arzu ve emri taalluk etmedikçe bu bankalarm bono kırmalanna imkân mutasavver değildir. Binaenaleyh parası, binnetice hükumetçe temin edilecek olan bu hat tm, bilâmünakasa Abdurahman Naci Bev grupuna verümesi hazinenin bü yük zarara uğramasına ve ayni zamanda bu sahada muvaffakiyetle çalışan diğer gruplann işsiz kalmasma sebe • biyet verecektir. Abdurrahman Naci Bey grupu, bil • hassa şimendifer insaat sahasmda mu vaffakiyetl* çalısmış bir gruptur; fa kat memleketinıjzde Abdurrahman Naci Beyler ^erecesinde i* görmüs ve daha ziyade muvaffak olmus tesekküller vardu ve bu şirketler Nafıa Vekâletin ce malumdur ve bu şirketleri teşkil e den mühendisler çok tecrübeli, kay metli zevattır. Bunlar hattın münaka sasma iştirak edememek istırannda kaIırlarsa, gerek hezinenin menfaati ve gerekse memlekette tesekkül eden ve gayretle çalışan şîrketierin zararlannı ve mağduriyetleruü raucip olacakhr. Bu noktanm, nazan dikkate almarak, tesbit olunan şartlarla hattm münaka saya konulması, millî hazinenin ve millî tesekküllerin menafii cümlesin dendir ve heyeti umumiyesi birden münakasaya konulursa yüzde on beşten yirmiye kadar tenzilât göreceğine; kısım kısım münakasaya konulursa yüzde yirmi beşten fazla bir tenzilât göreceğine ve bu suretle hazinenin on on beş milyon kazanacağma muhakkak naza • rile bakıTabüir. Binaenaleyh buneticeye göre Hükumeti Cumhuriyetfmizin bu fekilde hareket edeceğine ve yakında münakasa ilânlannı gazetelerde göreceğimize şüphe etmiyorum. Karilerinizden Kuzguncuktan Kâzım tHEM NALINA MİHINA Kanunlar ve türkçe I M. Suvichin izahatı Roma 23 (A.A.) Hariciye bütçpsinin müzakere»' esnasında Ha • riciye Müsteşan M. Suvich M. Musolini namına söz söyliyerek silâhiarı bırakma meselesile dörtler misakı, muahedelerin yeniden gözden geçirilmesi ve İtalyanın yakın şarkta takip edeceği siyaset meselerini gözden geçirmiştir. Dörtler misakı hakkında demiş tir ki: « Dörtler misakı hiçbir deviet istisna edilmeksizin bütön devlet lerin arzusuna riayet edileceği ma> nasına olmadğı gibi onların tesriki mesailerinin daha az arru edil mekte olduğu ve bu teşriki mesaiye pek o kadar ihtiyaç olmadığı manasına da gelmez.» Silâhları bırakma konferansının mesaisine hâkim olan kararsızlık ve itimatsıziık zîhniyetini eh«»mmiyetle kaydeden mumaileyh ttalvanın tahdidi teslihat konferansının bir neticeye vâsıl olm3«<nı arzu etmekte olduğu ve hattı hareketinin aşa ğıdaki küçük prensioten mülhem bulunduğunu söylemiştir: 1 Silâhları bırakmanın ilk ve es^sh sartı harp levazıminın tenkis edilmesidir. Silâhları bırakma her seyden evvel keyfiyet itibarile ol malıdır. Yani tecavüzî si'Ahlardan, bu aletlerden vazgecmelidir. 2 Konferans iki devlet grupu arasında muadelet meselesi halle dPmedikce mak^atlarına eri«emez. M. Suvich netice olarak M. Makdonaldın konferanstaki teklifinin bütün eski müşkülleri ve itimatsızIıklan ortaya çıkarmış olduğunu »'"•• alk Fırkası Umumi Kâtibi muhterem Recep Bey, Büyük Millet Meclisinin evvelki günkü içfa* • mamda, kanunlanmızın dili ve yazıhşı hakkmda şu sözleri söylemiştir: « Dil hususunda yeni bir yola gitmek hepimiz için gündelik iş olmuştur. Meclisin işleri çabuk görmek için kelimeler üzerinde tevakkuf edemiyeceği tabiidir. Fakat borç kelimesi, borçlar kanunu ve diğer kanunlar kullanılmağa baslanah seneler olduğu halde bu maddede (düyun) kelimesi vardır. Bu yoldaki gidişin milletin umumî gidişi ile bîı ayrılık vücude getirerek bir müddet sonra kanunlan anlaşılmaz bir hale ge rirmesi ihtimali vardır. O zaman bir aksülâmel ile bunlan tercüme etmek ihtiyacı duyulacaktır. Bu itibarla encümenlerimizin buna dikkat etmeleri, bilhassa yazarken türkçe karşıhğı olan kelimeleri kullanmalan lâzımdır. Hiç olmazsa düyun kelimesini borç kelfmesile değiştirecek kadar olsun, bo umumî gidişe uymalıyız. Bunu temin için burada birkaç arkadaşın bir köşeye oturarak kanunlar okundukça dikkati celbetmele rinden baska çare yoktur.> Filvaki, kanunlanmızda lüzumsuz Arap ve Acem kelimeleri hâlâ bol bol kullanıldıeına göre muhterem Recep Beyin teklifi, gayet doğru ve yerinde dir. Fakat, encümenlerin ve Meclisin türkçe kelimeler kullanmalan, pek yolunda olmakla beraber kanunlann ibarelerini türkçelestirmekte fazla i'eri gidilir, herzaman ve herkes tarafından kuüanılan kelimelerden başka yeni karşıbklar da icadına kalkışıhrsa bu, mahzurlu olur. Çünkü, o zaman da kanunlann manası herkes tarafm dan tama men anlaşılamamak, metinlere baska başka manalar verilmek tehlikesi baş gösterir. Henüz, dilimizin ıstılahlan ko» nulmadığı gibi hatta bir çok Arap ve Acem kelimelerinin de karsılıklan katt bir surette bulunmuş ve kabul edihniş deçildir. Birkaç sene evvel vapı'an adliye kanunlannda rasgele kullanılan türkçe kelimeler, adlî ıstılahann tam kar«ılığı değildir. «Maznun» yerine kullanılan «suclu» gibi. Dil anketi için gazetelere gönderüen karsılıklann çoğundan da anlıyoruz ki herkeste dilimizin bünyesmi hesaba kat. madan kelime uydurmak hevesi ve bütün Arap, Acem kelimelerini mut'aka türkçeye çevirmek arzusu vardır. Meselâ vaktile «istemek» masdannı beğenmemişler yerine, «talebinde bulunmak» demişler, şmdi de bunu tekrar, bu seklinden türkçeye çevirerek «isteğmde bulunmak» yapıyoruz. Rica etmek yerine «yalvanş etmek» yahut «yalvarma yapmak» mı diyeceğiz? Tercümenin tercümesi yapmak tansa «istemek» ve «cyalvarmak» demek elbette daha doğrudur. «Hatırnu istifsar etti» yerine «hatınnı sordu» varken «hatınnı sorguladı» demek manasız olmaz mı? «Yeni şahitler dinlenmesi talebinde bulunmuştur» sözü yerine «yeni şahit dinlenmesi isteğinde bulunmuştur» demektense «yeni şahitler dmlenmesini istemistir» demek elbette daha türkçedir. Bu cümleden olarak arapçanın ismi mekânlannı da bir tek kelime ile karşılık buhnağa calısmak ta türkçenm ruhuna aykın bir iştir. Bu vaziyet karşısında değiştirilecek Aran ve Acem kelimelerini türkçe karşılıklan bulunup resmî bir Iugat kitabı yapılmadan, ıshlahlar konulmadan, kanunlan tamamen öz türkçe yazmak doğru olmaz, sanıyoruz. Çünkü bugün ki'llanılan bir kelime ve ıstılahm yarm dil âlimleri ve ihtısas sahipleri tarafından yapılacak Iugat kitabında ayni manalarda kullanılmaması ihtimali vardır. Kanunlann yazılışında, şimdilik yapılacak şey, Recep Bevefendinin de sövledikleri gibi, karsılıklan dilimizde eskidenberi bulunan ve herkes tarafından blinen, kullanılan «düyun» yerine «borçlar» gibi yerlesmiş kelimeleri kullanma^an ileri geçmezse ileride tekrar kanunlan düzeltmekten kurtulmuş oluruZj. ""IIIİIMIIIIIIIIIIIIIIİIIIIIimilllllHIIIIHIIIIMIIIIIIIIIIIllııı Yunanistanda Yeni intihabat M. Çaldaris R. Cumhıırluğa namzetliğini koyacak Atina 23 (Hususî) Başvekille münasebette bulunan mehafilden $ayi olaıı bir habere göre M. Çal daris gelecek tesrinievvel umutnî intihabahnda ümit ettiği gibi halk fırkası kahir bir ekseriyet kazandıktan sonra Cumhur reisliği için kendi namzetliğini koyacaktır. Bu haber bir cok tefsirlere yol açmıştır. Kielde Alman Deniz manevraları Hitler sulhcuyane bir nutuk daha söyled Kiel 23 (A.A.) DÜn zabitler için yapılan bir âyinde başvekil, hükumet erkânı, M. Goering Alman donanmasınm yüksek rütpedeki zabitleri, Schleswig Holstein ismindeki hattı harp gemisine binmişlerdir. M. Hitler, bu gemiden manevraları takip etmiştir. Hitler, gemiye geldiği zaman 21 pare top atılmıs ve filo hemen demir alarak manevra mahalline gitmiştir. Alman donanmasınm asıl cüzü tamlan aralamnda Duçlan isminde yeni kruvazör olduğu halde bu manevralara iştirak etmiştir. Yalnız Emden kruvazörü ecnebi memleketlerde bir cevelân yapmakta oldu ğundan ve Kaelsruche kruvazörü de havuzda bulunduğundan bu manevralara iştirak edememi*tir. Hitlerin nutka Kiel 23 (A.A.) Bahriye kıtaatına hitaben bir nutuk söyliyen başvekil, 1918 ihtilâli sınıflar arasında mücadeleyi ilân ettiği halde yeni ihtilâlin Almanyada sulhü ilân etmiş ve hüsnü niyet sahiplerinden müteşekkil bir camia vücude getirmiş olduğunu söylemiş ve demiştir ki: « Bu camia, dunyanm diğer hiçbir kısmına karşı tehdit edici bir vaziyette değildir. Biz belki de diğer milletlerden fazla sulh istiyo • ruz. Zira, milyonlarca işsizimize ek Çinde mütareke Tokio 23 (A.A.) Salâhiyet sahibi bir kaynaktan alman habere göre Çinliler bir mütareke plânı teklif etmişlerdir. Resmî Japon mehafillleri, yakında memnuniyeti mucip bir anlaşma elde edileceğini ummatktadırlar. Pekin 23 (A.A.) Çin ile Japonya arasmda muvakkat bir sulh itilâfı ya pılmıştır. Evkafta barem Ankara 23 (Telefonla) Evkaf memurlarının baırem kanununa it • halleri lâyihası bütçe encümenince kabul olunmuştur. Millî emlâk taksitleri lâyihası Ankara 23 (Telefonla) Hazi neden mal almış olanlann borçlarınm 20 taksite raptı lâyihası bütçe encümenince kabul olunmuştur. inhisarların nakli kaldı Ankara 23 tnhisarlar müdiriyeti umumiyesinin tstanbuldan Ankaraya nakli gelecek seneye kalıtııştır. Umum müdürlük için bir bina yapılacaktır. tktısat Naztrt banka müdtirü oluyor Atina 23 (Hususî) Hükumet mehafilinden alman haberlere göre Iktısat Nazın M. Besmazoğlu nezaretten çekilerek Ziraat Bankası umum müdürlüğüne teyin edilecektir. Bu tayin M. Çaldarisin Londra se • yahatinden evvel tahakkuk etmesi ihtimal dahilindedir. Bu tayin ta • hakkuk ederse kabinede vâsi mikyasta tebeddülât yapıltnası ihtimali uzak değildir. Maarif mödürlükleri teşkilâtı ve maaşlan izmirdeki Amerikan kolejini Tlirk talebesinin protestosu Sahte 100 liralıklar memlekette yapılmış Ankara 23 Sahte yiiz liralıklar hakkında devam etmekte olan tahkikattan çimdiye kadar 14 tanesi bulunan bu paralann memleket dahilinde yapılmış olduğu kanaatini vermiştir. mek tedarik etmek için sulhe muhtacız. Fakat sulh, ona lâyık olana verilir. İşte Alman inkılâbı, bu suretle Almanyanm hürriyeti ve hukuk müsavatı için mücadeleye kıyam etmiştir. Alman hükumeti namına Kiele yapılan bu ziyaret, şiddetli sulh arzumuzun Alman milleti için hürriyet ve hukuk müsavatmı îstirdat eylemek kararımıza müsavi olduğu manasım ifade eder.» tu ve ayağa kalktım: Hastayım, şıtmam tuttu! diye mırıldandım, şapkamı başıma geçirir geçirmez dükkândakilerin müthiş sükutu arasından güç belâ sıy • rıldım ve caddede hızla koştum. Deniz kenarında başka bir yer aramıyordum. Orada biraz hava aldım, fakat titreme geçmiyordu. Gene kordiyal içmeğe karar vererek bir ec zaneye girdim. Fakat birdenbire olduğum yerde çivilenip kaimıştım. Çünkü orada bir polis vardı ve ben içeri girer girmez gözlerini üstüme dikmişti. O kadar şaşırdım ki tezgâhın deliğinden bana bakan eczacıya bir kelime söylemedim. Polisin yüzüne bakamıyordum. Geri dönerek dışarı da çıkamıyordum. Nihayet eczacı sordu: Ne istiyorsunuz ? Düsünmeden, evvelâ: Sıtmam tuttu, dedim, biraz .. Kordiyal! Eczacı güldü. «Kimi aldatıyor sun?» der gibi geldi. Büsbütün şa elânik intihabatı feshediliyor Atina 23 (Hususî) Selânik intihap mahkemesi, Selânik meb'us intihabını fesheden karannı bugün tefhim edecektir. Feshe sebep bazı müntehiplerin iki kere rey vermiş elmalandır. Muhalifler intihap mahkemesinin bu karannı bitaraf ane addetmiyerek temyiz edeceklerdir. (Selânik meb'uslannın kâffesi muhaliftir.) Ankara 23 Maarif Vekâleti hazirandan itibaren Maarif müdürlerinin maaşlannı artıracaktır. ts tanbul Maarif müdürlüğünün maaşı dokuz bin kuruş olacağı gibi diğer vilâyet Maarif müdürlerine de asgarî 55 lira maaş verilecektir. Diğer taraftan hazirlanan ıslahat projesini tetkik etmek için muhte lif vilâyetlerdeki Maarif müdürleri arasında bazı değişiklikler olması muhtemeldir. tstanbul Maarif müdürlüğünün mıntakası büyük olduğundan birkaç terbiyecinin müdür muavini olarak tayin edileceği söylenmektedir. tzmir 22 Jimnastik bayramına iştirak etmiyen Amerikan mektebi cuma günü spor bayramı yapacak tır. Bu bayrama mektebin Türk talebesi protesto makamında iştirak etmemeğe karar vertniştir. izmir Manisa yolu soyguncuları yakalandı Dantenin şaheseri arapçaya çevrildi Roma 23 (A.A.) Profesör Ali Raşit Bey, Dantenin «llâhi Komedya» sının bizzat yaptığı arapça tercü mesini M. Mussoliniye göndermiştir. Dantenin bu şaheseri arap diline ilk defa olarak çevrilmiş bulunuyor. şırmıştım. Sıtmaya kordiyal değil, kinin alınır. Hayır... Kordiyal... diye ke keledim. O sırada gözlerimin yan tarafm dan polisin ayağa kalktığını gör müştüm. İçime büyük bir korku düştü. Elini omzutna koyacağını sandım. Hatta sarsılmıştım. Fakat polis dışarı çıktı. Ya karakola ha ber vermeğe gidiyorsa? Gözlerimle onun uzaklaştığını gördükten sonra, «kordiyal hazırlayım mı?» diye soran eczacıya cevap vermeden ben de dışarı uğradım ve polisin aksi istikametine koşmağa başIadım. Titremetn ve kalbimin çarpıntısı artmışti. Yeniden deniz kenarına geldim. Fakat bu sefer orada birbirine sokulmuş genç bir kızla erkek gör • müştüm. Ah, onların saadetini nekadar kıskandım! Bilhassa o delikan • h ki üveyannesini boğmamış, baba tzmir 23 (A.A.) Biır kaç gün evvel İzmir • Manisa yolunda 3 otomobil yolcusunu soyan ve 2000 liraya yakın paralarını alarak savuşan haydutlar cumhuriyet jandarmasının kat'î ve amansız takibi karşı sında yakalanmışlardır. Haydutlar, 5 kişid'r ve Bumuvanın Çamdibi ve Kayadibi köyleri halkindandır. Darüliünun lâyihası Ankara 23 (Telefonla) M a arif Encümeni Darülfünun lâyi hasraı intaç etmiş, Meclis heyeti umumiyesine göndermiştir. Encü men lâyihada esaslı tadilât yapmamıştır. smın yüreğine indirmemiş, canı kadar sevdiği Hicramndan aynlma mış, polis tarafından aranmıyor, gece yarılan sokakta kalmamış, otele girmekten bile çekinmiyor, titremi yor, kelbi çarpmıyor; bilâkis titriyorsa bile, kalbi çarpıyorsa bile, sevgilisinin yanında, bir bahar akşamı, en tatlı aşk hisleri icinde yaşıyor. Ah, benim halimi bilseler daha fazla mes'ut olurlar; küçük bir ima, zarurî bir ihmal, bir cilve için bir birlerini üzmezler. . Denizin nemli ve serin havası içime geçerken cesarete tahavvül ediyordu. Geniş ve derin nefesler alarak biraz dirildim ve tit'emem geçti. Gene tıraş olmak istiyorudm, fakat ayni berbere gitmekten utandım. Ba;ka bir dükkân aradım ve bulamadım. Ayni berbere gittim. Bereket içeride o kalabalık yoktu. ıpoqof\[) MUli tefrikamız : 69 Yazan: SERVER BEDt Hep Senin İçin! Fakat otele girmeğe bir türlü ce,aretim yoktu. Ya Ustüm başım, yüzüm, halim orada şüphe uyandırır ida polise haber verirlerse? Bir taraftan da o kadar yorgundum ki oteldeki yatağa uzanmak için can atıyordum. O halde ne yapmalı, ne yapmalı? ) Tıraş olmak ve berberde üstümü bja^ıtnı süpürdükten sonra kendime çekidüzen vermek aklıma geldi Hemen bir perukâra girdim. Fakat kolhıga oturup ta aynada yüzütnü, kiya.fetimi, halimi görünce ürktüm. GÖzlerimin içi kan dolu idi. Hemen aklıma şu tabir geldi: «Gözü kanlı Berif, »çanlı katil!» Tüylerim ürpermUti. Ya saçlar? Ya saçlar? En ihlitnatnçız, en karışık zamanlarında bile saçlanm böyle isyankâr, böyle vahşi, böyle köklerinden koparak bu dertli başımı bırakıp kacmak istiyorlarmış gibi dik ve gergin, böyle korkunç olmamıştı. Bütün yüzümde yepyeni buruşuklar vardı. Gözleri min etrafmı koyu kalın bir mor çizgi çevirmişti ki beni yaşımdan en aşağı yirmi sene fazla gösteriyordu. Ben aynada kendime bakarken berberde bulunan ve şakalaşan Rumların beni süzdüklerinin ve belki de benden bahsettiklerinin farkmda olmamıştım. Gözlerimi kendi aksimden onlara çevirince bütün bakış • ların üstümde toplandığım gördüm. Boynuma peşkiri geçiren berber kalfası da gözlerini yüzümden ayırmı yordu. Aksi zamanda, beni birdenbire şiddetli bir titreme yakaladı. O kadar ki tıraş olmağa imkân yok Fahrettin ve Nafiz Paşaiar Gaziantep 22 (Hususî) Halk Fırkası, şehrimize gelen Fahrettin, ve Nafiz Paşalarla refakatlerindeld ümeraya bir çay ziyafeti vermiytir. Meşhur bir tayyareci diiştö Chartres 23 (A.A.) Tayyareci Acrachart, saat 10.45 te Chartres civarında tayyaresile yere âüşmüs ve ölmüîtür. Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur Senehk Altı aylık Üç aylık Bu aylık Abone. şeraiti* Türkiye için 1400 Kr. 750 Hariç îçin 2700 Kr. 1450 800 400 150 Yoktor