11 Maıt 1932 •Cu et «= Yeni bîr münakaşa İnhisar memurları Hakkmda bir lâyiha Bir memurun alâkası nasıl kesilebilir? Ankara 10 (Telefonla) Meclue • inhisar memurları hakkmda bir kanun lâyihası gelmiştir. Bu lâyihada deniliyor ki: Madde 1 Devlet taraf ından i • dare olunan inhisarlara daîr ve müstahdemlerinden gerek halen vazife başında olsun, gerek açığa çıkanl mıs, işten menedümiş, azledilmis bulunsun «icllleri veya gördükleri iş îtibarile vücutlerinden istifade edîlemiyeceği anlasılanlarm veya suihaii görülenlerin idare ile alâkalan kesilir Madde 2 Bîrînci maddenin hük« mi' aşağıdaki şekilde tatbik olunur: A tdarei merkeziye birinci sı nıf şube müdürleri hakkmda umumî nv'dürün raporu üzerine, B Şube müdiir muavinleri ile ikînci sınıf şube müdürleri, müdür Ier, müs*akil müdürler, merkez raü • dürlerî, fabrika ve imalâtane mö dürleri hakkmda Müdürler Encüme n ; • : n kararile, Müdürler Encümeninin bir memur veya raüstahdemin tasf iyeye tâbi o !up olmıyacagi hakVmdaki kararma uır < müdür muha'if kaldıgı takdirm â» Vekâletin kararile, C A ve B fıkralan haricinde kalan daimî memur ve müstahdem Ier hakkmda umumî müdürün kararile. Madde 3 Alâkaları kesüen ve ha'en vazife gören memurlardan: A Müddeti hizmeti bir sen«ye kadar olanlara tam ücretlerinin bir ayhgı, B Müddeti hizmeti 2 seneye kad»» olanlara tam ücretlerinin 2 ayhğı, C Hizmetleri iki seneden fazla olanlartn iki senelik hizmetleri mu kabilinde ton ücretlerinin iki aylığı, bundan fazla»ı için her 5 sene ve kü»uru mukabilinde birer nısıf ayhk tarminat verilir. İnhisarların hükumet tarafından işletilmeğe başlanıldığı tarihten ev vel mesbuk hizmet nazari itibara a • Iınmaz. Madde 4 Tuz tnhisar Idaresinde muvazzaf olup devlet memurları maaşatınm tevhit ve teadülü hakındaki kanuna tâbi memurlann birinci madde mucibince tasfiyeleri haündc haklarında memurin kanununun hükümleri tatbik olunur. Madde 5 3 üncü ve 4 üncü maddelerde yazılı tazminat Hareler bütçelerindekî maaş ve ücret faeıl • lanndan verilir. Malî komisyonun Raporu Mesai bitmiş gibHir, rapor hazırlamyor Ankara 10 (Telefonla) Fırka malî komisyonu busrün de toplandı. Komisyon mesaisini bitirmiş gibîdir. Raporu komisyon azasından Kema' Zaim Bey tarafından yazilmaktadır. Rapor önümüzdeki hafta ikmal olu • nabilecektir. Rapor tabolunarak hükumete verüecek, lüzum görülürse Fırka grupunda da müzakere olunacaktır. Bir taraftan rapor hazırlanırken diğer taraftan komisyon henüz bir karara raptolunmamış mevzular üzerindeki müzakerelerine devam et • mektedir. Komisyon teşviki sanayi kanununu, gümrük tarifelerini ve kontenjan tatbikatını da tetkik etmis, bu üç mühim mes'ele üzerinde esash su rette meşgul olmuştur. Komisyon lüks eşyanın kontenjana tâbi olmadan ithaline, fakat bunların gümrük resimlerinin tezyidine taraftar cıkanlar olmuştur. Komisyon sanayi müessese'erînin istisna gözetilmeden umumî bir hi • mayeye tâbi tutulmasımn doğru ol • madıçını isbat etmistir. 30 sene ev . vel kurulmus, sermayesini .imorti etmis bir fabrika ile bir sene evvel te•is ediimiş bir fabrikanın ayni imti • yazlardan istifadesi hazine aleyhine vazolunmuf bir esas olarak görülmüstiir. Diğer taraftan mevaddı iptidaîyelerini hariçten getirten fabrikalarla dahilden temin eden fabrikalarm bir tutulması doğru addolunmamış • tır. Hariçten gelen iptidaî mevaddm gümrüğe tâbi tutulması lüzumlu addolunmuştur. Dahilde yapılan muhtelif eşyanın hariçten gelecek müşabihine ait gümrük tarif e resminin çoğaltılması, busuretle yerli sanayiinin gümrük cephesinden himayesi muvafık telâkki olunmuştur. liadro mecmuası ile Âka Gündüz Bey arasmda şayani dikkat bir hadise Bir müddettenberi Ankara'da (Kadro) adinda bir mecmua çıkmakta olduğu malumdur. Bu mecmuanın son nüshasında (Inkılâp heyecanı) ünvanile bir makale intisar etmistir. Bu makalenin bir kaç noktası için Aka Gündüz, (Hâkimiyeti Milliye) deki gündelik fıkralarının altına bir kaç satır ilâve ederek tarziye istemiştir. Aka'nın bu yazısı bir fikir ve kalem hâdisesi meydana atmıştır. Bu hâdise Türk inkılâpçılannı ve onlarla beraber olan halkı alâkadar edeceği için kay • detmeği miinasip gördiik. Hâdisenin anlaşılması için sırasile önce Aka'nın yazısını, altına da imzasız verilen cevabı iktibas ediyoruz; Aka'nın makelesi (Biraz değil, tam saygı isteriz) dir ve metni şudur: diriyoruz ve bir, tezli, realist romaoda iki lüzumlu açık lâfı dedirmiyoruz. Vahdettin methiyeciliğinde bu ka dar basıbos ve basıbozuk gidişin bir başka tecellisi daha gözüktü: Şimdi de methiyecüikten sonra zemmiyecilik baş kaldırdı. Bu gidişle yann, 26 ağustosta Kocatepe'de ilk topu atesliyen nu • mara neferine de küfür ederlerse kiç şaşmıyalun. Biz, Türk inkılâbı için kan dökmüsler ve can vermisler, bir Türk inkı • lâbı için her isarette kan dökmeğe ve can vermeğe hazır olanlar (Kadro) adındaki mecmuaya bu mevzu vesi lesile • şunu söyleriz: Bize hemen tarziye ver. Sen bize (kahve mahsolü) ve halka (âvare) dedin arkadas! On temmuzu yapanlar, otuz bir marta bastıranlar, hareket ordusundan sağ kala • bilenler, Sakarya'da vurusanlar, ve binnetice Çankaya'yı çevreliyenler kahve mahsulü, ve onlara sevinen halk âvare değildir. Şimdilik dostcasma is vare değillerdir. Şimdilik dostçasına isdostlıığumuzdan istinkâf etmiyecegiz. Yalnız bu is acele olsun azizim Kadro.» HFM NAUNA M1HINA San'at ve biz! 1 Sehrimizde bir Yunan operet heyeti var. Bu heyet geoen senekilerden daha fazla rağbet gürüyar. Çünkü prima donnasının sesi tatlı, subretinin de hetn sesi, hem yiizii, hem hali güzd, komikleri ise şirâı... Maamafih hiç birisi bir san'at harikası değil. Oy. nadıklan operetlerin bazısı milH Yunan opereti, bansı *d«.pte, di#«r b*nsı ise Avrupa operetlerüiHi ayni; vaJnız güfteieri yunancaya çevfü Fransız tiyatrosuna bir İnsrfiz temaşa heyetmin gelmesi üz*rinc Y«nan operet heyeti, oyunlarmı bir müddet tatil edeceği içrn, salı akşamı bir veda müsameresi verdi. O akşam, tiyatro hıncahınc dol • muçtu. RumTar, Yunan san'atkârlarına fevkalâde tezahürat yaptı^ar. Sahne muhtesem bir çiçek bahces'ne döndü, alkışlar tiyatroyu uıletti «ubret Mel Kravata'nın şeref ine şiirler okundu, bu san'atkâra semaverler, hatta mücevherler hediye edildi. Müheyyiç bir şekil olan bu tezahürat, o Yunan artUtinin görülmemi* bir san'at harikası olmasından değil; teyircilerin kadirşinaslığından, san'atı ve san'atkârları teşvik ve takdir ar • zusundan Ueri geliyordu. Bir, bu coşgun tezahüratı diisünd3m. Bir de, bizhn zavallı DaritibedayiPmizde, perdenin haztn ve SMSİZ kapanışmı... Darülbedayi'de hiç bir zaman, hiç bir gece, hiç bir eserde hiç bir san'atkâr, salı akşamı Fransız tiyatro'iında Mel. Kravata derecesinde alkıslan mamiş, çiçeklere gömülmemi$> kıy • metli hediyeier aimamıştır. En çok oynana «Yalova türküsü» piyesinde, her akşam perde kapanırken bes on alkış arasında, sahneye, içînde kâğıt çiçekler dolu bir sepet çıkarılır. Artık «Yalova türküsü» nün resmî dekor ları arasına girmiş olan bu sepet, h»r akşam yalancı çiçeklerini halka göstermekten utanıyormuş gibi boynu bükük ve mahcup bir köşede durur. Artistlere, takdirkârlan tarafın dan kendilerine çiçek gönderıimiş gibi aldatıcı bir hîs, bir serap hissi vermek maksadile rol yapmak için sahneye çıkan bu sepet te, artık san'atkârlara gösterılen oîr~ takdir nişanesi olmaktan çıkmış, tıpkı onlar gibi alkış ve takdir beklîyen zavallı, cansız bir san'atkâr olmuştur. Soğuk bir mart gecesinde, Yunan operetinin sahnesini mayısta bir çiçek bahçesine döndüren o kadirşinashğı gördükten sonra, Darülhedayi'in tozlu çiçek sepetinin zavallı haline büsbütün acıdım ve san'atkârlarımızın acısını, inkisarını bütün zehrile duydum. Yunan san'atkârlarının birer ilâhe gibi çiçekler, hediyeler üzerinden geçtiklerini ve onlardan muhakkak daha yüksek olan san'atkârlarımı zın ise bomboş sahnelerinin içinde vetim, garip ve boynu bükük kaldıklannı düsününce bizimkileri daha çok takdir ettim. Bu çorak, kayıtsız, ve kadir bilmez muhitte nasıl yetişebildiklerine şastım. Beyoğlu'ndaki Rum'Iar, o tezahüratla, san'atı biarH«n rnk fazla takdir ettiklerini İK*>»* »*î'«r Aka'nın makalesi « Bu milletin tepesine düyunu umumiye denilen borç cehenneminin temelini atan ve tabanının altına en derin uçurumu kazan Abdükudz'e çekilen hasretin ucubucağı, ölçüsü terazisi kalmadı. Yağlana yağlana, ballana ballana metedildi. Fakat onu, kulağından tutup milletin basından ve bağnndan defliyen koca inkıiâp kahramanı Süleyman Pş. unutulalı elli sene oldu. Bir milleti otuz üç yü cayır çayır yakan, inim inim inleten, Yemen çölle rine gömen, posasını çıkaran Abdülhamit'i Peygamberlerden kırk numara ü*te çıkardılar. Siyaset dahisi yapb lar, devlet bânisi gösterdiler, ne halthu* etmediler, ne herzeler yemedüer. Fakat Niyazi, Mustafa Necip, ömer Naci, Yakup Cemil, kanbur Ahf unutulah yirmi bes sene var. Bir yan münevver ve tam gafil bana şunları söyledi: Meğer bu Sultan Hâmit çok büyük insamnış. Matbuat hürriyetine şiikür, bu gibi haldkatleri simdi şimdi öğreniyoruz. Cevap! Ertesi gün, bu yazınuı çıkbğı gaze tede intisar eden imzasız cevap ta ki bu cevap gazete "»•""" olmasa ge rektir şudur: « Hücuma ugrıyan yazmm bu fıkralarda üna olunan sahrlannı o kuduk. Antuzyaznu bir şuur hâdisesi olarak telâkki eden muharrir, meşru • tiyeti müteakıp sokaklan dolduran nnmayişçilerdeki heyecamn bir inkıiâp şevki olmadığını ve kalabahklann se • sinde, bir hedef üstünde anlaşmı» ol • manın ve bu hedefe dognı müşterek prensiplerle yürümenin, devamh ve emin ruh heyecanı bulunmadığun yaz • mıştar. Muharrir, Fransız inkılâbmm nümayişcileri için de ayni hükumde bulunmuştur. Bu hükmün Türk milleti hakkmda aslâ bir hakaret tazammun etmediğini söylemeğe lüzum yoktur. Türk milletinin Sultan Hâmit'in zul • münü ve o devrin feodalizmini hissetmiş olması, yeni girilecek olan devrin, o zamanlar bîr çok münevverlerce dahi meçhul plan prensiplerini anlamasına ve şuurlaşmış olmasma delâlet etmez. Biz ne 10 temmuz nomayişçilerine şuurlu inkılâpçı, ne de 31 mart nü • mayiscflerine şuurlu mürteci deriz. Bilâkis bütün bu hâdiseler ve akıbetler «İnkıiâp heyecanı» makalesinde mü dafaa olunan şuurlaştırdma fikrini takviye eden misallerdir.» (Kadro) nun büvasıta verdiği bu cevaba karşı Aka'nın verdiği cevabı yaruıki nüshamızda dercedeceğiz. Her iki tarafın fikirlerini ayni derece bir samimflikle neşredebiliriz. huriye zab devletlerine teşekkfirlerini arza beni memur eyledi. ÇinJapon ihtilâfı Japon'lar sulh müzakeratınm intacmdan sonra askerlerîni çekecekler! Sanghay 10 (A.A.) Japonya'nın sulh hakkında serdetmiş olduğu şartlann Çin ve Ingiliz erkânımn hasır bulundukları bir öğle yemeği esnasmda Sir Lampson tarafından Çm bükumetî zimamdarlanna tebliğ e dildiği zannediliyor. Çin'tf erk£n bu teklifatı derhal Nankin ve Loyang'a bildirmişlerdir. Itimada şavan Dir metnbadan eUdirildigine göre, Japonya'nm Çin elçisi M. Shigemits hali hazırdaki müşkül vaziyete ve yeni muhasamatın başlıyabilmesi îmkânına telmih eden ve Japonya'nm 4 mart tarihindeki Cemiyeti Akvam heyeti umumiye cel•esinde takarrür eden 3 şart dahi • linde sulhun akti müzakeresini ciddt bir memnuniyetle yapmak istediği ısrarla kaydedilen bh muhtırayi tn • giltere'nin Çin elçisi Sir Lampson'a tevdi eylemiştir. olduğunu söylemelerine rağmen Çm askeri menabii Japon taarnızlannın devamını aöylemektedirler. Tufanasa yagmurlann yağmış olması yüzfinden bütün cephe bir çamur sahası haline gelmiştir. Hare • kâtın müşkülât kesbetmesi çok ihtintal dahilindedir. Bir Japon resmî tebliğine nazaran, Japon'lann aakert zayiatı 18S telef ve 1387 yaralıya baliğ olmaktadır. M. Briand'ın Cenazesi Hariciye Nezar etine nakil Cemiyeti Akvam büyük meclisinin merasimi yapıldı karar $ureti projeti Cenevre 10 (A.A.) Cemiyeti Akvam büyük mecIUinin karar sureti projesinde Cemiyeti Akvam misakının havi olduğu esaslann ve hükümlerin mecburî bir mahiyeti haiz ol duğu beyan edilmistir. Bu projede, M. Briand'ın 1931 senesi 10 kânunuevvelinde yaptığı beyanat, Cemiyeti Akvam meclisinin ve heyeti umumiJapon Hariciye Naztrtmn tclgrafı yesinin daha evvelce kabul ettikleri 1 karar suretleri, 12 Ier meclisinin e Cenevre 10 (A.A.) Cemiyeti sasen kabule iktiran etmiş olan son Akvam nezdindeki Japon murahhas müracaati, Şanghay'daki beynelmilel heyeti Japon Hariciye Nazın M. hntiyaziı mmtaka da hususî men • Yoshizawa'dan bir telgraf almıştır. faatleri olan Cemiyeti Akvam azası M. Yoshizawa bu telgraf ta Cemiyeti devletlerin tahliye edilen mmtakada Akvam büyük meclisinin 4 mart tasükun ve asayişi muhafaza maksadile rihinde kabul ettiği karar sureti mumüştereken sarfettikleri mesai ve cibince Japonya'nm Şanghay'daki Çin murahhas heyetinin talebi üze Japon kumandanına muhasamatm rine Cemiyeti Akvam misakının 15 mtatili hususuna tamamile riayet gösci maddesinin tatbikı hususları hatırtermesi Iüzumunu tekrar bildirdiğini latılmaktadır. Bu karar sureti ihti • •e bu muhasamatın tatili keyf iyetini kat'ileştirmek üzere müzakereleri ta lâf ta alâkadar iki taraf arasında bir anlasma ve uzlasma çaresi ve ica cil için elinden geleni yapmağa Şanghay'daki Japon orta elcisini me bında iki tarafa ihtaratta bulunmak mur ettiğini beyan etmistir. Şanghay' yolunu aramak üzere bir komite teşdaki Japon askerlerinin ancak bu mü kili kararmı da havi bulunmaktadır. zakereler neticelendikten sonra geri çekileceği hususunun aşikâr olduğu Ankara 10 (Telefonla) Adliye da bu telgrafa ilâve edilmistir. Encümeni bugün de icra ve iflâs lâŞanghay'daki vaziyet Şanghay 10 (A.A.) Japon'lann yihasmın tetkikine devam etti. Tetkikat 125 inci maddeye kadar ilerle her taraf ta sükunet hüküm »ürmekte miştir. icra ve Tfîâs lâyihası Sıra Derviş Vahdeti'nin evliymh • ğına ve Şeyh Sait'in Allahkğma geldi. Hadi, ne duruyorlar? Meydan var, fırsat var ve aldıran yok, hadi, bunlan da tellendire pullandıra göklere çıkarsmlar. Kârlı is, vakit kaybetmemeli. Vatanı kurtarmak için boğuşurken her yerde karsımıza Halife orduları çikıp vatanı kurtartmamak istemisler • di. Fakat vatanı kurtardıgımızın ertesi g3nü Halifeye sadakat ve yaltaklık mahzarlan arzedildi. Milletin yedirdiği ekmek gözlerine dursun. Matbuatm bu çeşit hürriyeti ne kadaracak sürecek? Kalem hürriyeti saParis 10 (A.A.) Briand'ın ce • dece Abdülhamit'e Peygamber, inkılâpçılara serseri diyenlere ve diyecek • nazesi bu sabah saat 9,10 da Kleber lere mi verilmiştir? Sonra, matbuat kacaddesindeki ikametgâhından kaldırılmıs ve bu esnada ailesi erkânı ile dost nunundan şikâyet edenler gene böy lelerdir. Yani daha ne istiyorlar? Ablan M. Tardie, hükumet erkânınian dülhamit'e Peygamber damat Ferit'e bir çok cevat, bir çok âyan ve meb'uAllah'ın babası, inkılâpçıya serseri desan azası, ve sefirlerden bir çoğu hazır bulunmuştur. ziyet telgrafı göndererek müteveffa M. Alay, heyecan îçinde derin bir teemBriand'ın beynelmilel münasebatta a • müle dalmıs olan halk ile dolmuş bu • dalet ve hakkı hâkim kılmak için sar lunan caddeieri geçmiş ve Hariciye Nefetmiş olduğu mesaiyi yadeylemiştir. zaretinde doğru yol alarak saat 9,20 M. Tardieu, bir çok taziyet telgraflan de nezaret erkânınm toplanmış olduğu almaktadır. bînaya vâsıl olmuştur. Cenaze merasiminde tngiltere kraAlay geçerken yollarda bulunan halk, lını Lord Tvrell ve M. Makdonald'ı da şapkalannı çıkararak müteveffanın naoğlu M. Maleolm Mokdonald, temsil sını selâmlâmakta idi. e> liyeceklerdir. M. Briand'ın eski mesai arkadaş Ankara 10 (A.A.) M. Briand'ın lan olan hariciye erkânından dört zat, vefatı münasebetile Basvekil İsmet Pş. fimdi tabutun etrafında bir çerçeve vüHz., Fransız Başvekili M. Tardieu cecude getirmiş bulunuyorlardı. Ikiser inaplanna su telgrafı göndermişlerdir: kiser M. Tardie ve M. Lâval, M. ReyM. Bmnd'm vefatmı derin bir te • moynd ve M. Roustan ve diğer zevat essür hissi ile telâkki ettim. En samimî naşın önünden geçmişlerdir. Saat on dörtte halkın geçmesine mü taziyetlerimin kabul buyurulmasını rica ederim. saade edilecektir. Briand'ın naşı, iki gün teşhir olunacaktır. îsmet Andri Tardieu Dahiliye Vekili ve Hariciye Vekâleti Vekilı Şüluü Kaya Beyle M. Tardieu arasmda şu telgraflar taatJ olunmuş • tur: M. Briand'ın vefatı habermi derin teessürlerle haber aldım. Zatı devlet • lerine en heyecanlı taziyetlerimin ifa desini takdim eylerim. Şükrü Kaya M. Aristit Briand'ın vefab münasebetile zalı devletleri tarafından lutfen izhar buyurulan derin teessür hisle rimden pek mütehassıs olarak han hissiyatı minnettsranemin ifadesini kabul buyurmanızı rica eylerim. Bir zencinin yaptıkları Yeni Orlean 10 (A.A.) Hırsız Iık cürmile tevkif edilen bir senci karakolda bir polisin tabancasını almış ve bir saatten fazla bir zaman 100 kadar polisi önünde tuttuktan ve içlerinden birisini yaralıyarak ikisini öldürdük ten sonra kendisi de yaralanmış ve nihayet zaptedilmiştir. Andri Tardieu Taziyetler devam ediyor Paris 10 (A.A.) Dün aksam saat 17,30 da 2 0 binden fazla insan M. Briand'ın tabutunun önünden geçmiş bulunnyordu. Belçika kralı M. Doumer'e bir ta Fransız Başvekili bu telgrafa âb'deki cevabı göndermiştir: M. Ariîtit Briand'ın vefatı dolayı • sile lutfen nezdimde tercümanı oldu ğunuz alâka ve teessür hislerinden fevkalâde miitehassis olan hükumeti Cum irlanda'da yeni reis Dublin 10 (A.A.) M. de Valera 68 muhalif reye karşı 81 reyle serbest Irlanda devleti riyasetine intihap edilmistir. Tayyare piyangosu bugün Darülfünun konferans salonunda çekiliyor CUMHURtYET'in edebî tefrikan : 28 MEZAR KAZICILAR MüelliH: AKA GÜNDÜZ Ha şöyle.. Diz tahtaları.. Çık artık dışan.. Ne duruyorsun be! Salak salak bakınma.. Çık diyorum. Toprağını atıverelim... Otomobil ötesi berisî çatlak, eski tabutu alınca çekti gitti. tş biterken gelen hoca bir iki şey okudu. Ve Sarı Dede, hoca, Hasan mezarlık bara kasına döndüler. Bize birer kahve pişiriver Ha • san.. Eh.. İşte böyle hocam. Sen bana sarhoş marhoş, zındık mındık der durursun ama, bak benden beterleri de var. Hasan'm kulağı dort açıldı. Her koyvn kendi bacaŞmdan asıhr. Bu kadının nesi varmiş ki? Neai olacakZ Bin bir çesi» gfinahı. Ne yapalım? Kanunu lemyezlâniyette her iş yazılmıştır. O kadar çok günahlan varsa münkir nekir hazretlerine cevabını versin. Topuzlu zebaniler de caba... Hasan dayanamadı, sordu: Ne sorarlar hocam? Ey ya kulum! Der, sen fani dünyada bu günahı işledin. Niçm işledin? Inkâr minkâr para etmez. Çünkü defteri kebirinde hepsi birer birer yazıhdır. Cevabını veremezse zebaniye emreder; Topuzla şuntı! ölmüş insan topuzdan anlar «ı? ölüra asıl dünyadadır. Aslına bakarsak biz dünvada ölüleriz. Yoksa ahrette ölüm yok. Nece sorarlar? Onlara her dil malumdur. Her ölünün kendi dilince sorarlar. Gündüz mü, gece mi? Bir kavle göre gomülür gömülmez. Bir kavle göre de geceleri.. Benhn bildiğim en çok geceleridir. Geceleri dünya uyurken onlar uyanık tırlar da ondan... Olüm fena şey doğrusu. Sus! Günaha girme. Bilirim. ölüm Allah'ın emri ayrıhk olmasaydı... Sarı Dede karıştı: ölümün fenası kuru tahtalar üstünde kıvrana kıvrana kıkırda maktır. Yoksa kaba döşekler üzerinde, doktorlar, ilâçlar, yiyecekler, içecekler ortasındaki ölüm bal gibi ö • lümdür. Kişi zengin olmağa baksın, zebanileri bile kafese koyar. Gene zmdıklığa başlama! SöyIerim de sonra darılırsın. Olüm dediğin nedir be! Ada • mın göğsüne vurmuşlar da vay ar • kam! Demiş. Dünyada ar'calı mısın, parah s u s ı o l Yaçıyoraun demek.. Değil misin? Zaten ölüsün sayıhr. Anlaşıldı. Sen gene keffarülhadiyeye saptın! Ben gidiyorum. Uğurlar olsun. Bugün başka bir iş daha çıkarsa ben berber Nuri'nin dükkâ • nındayım, bir haber salıverirsin. Beraber gidelim... Hasan! Sen buradan ayrılma, ben eve uğradık • tan sonra kahveye gideceğim. Çıktılar. Hasan ikisinin arkasın • dan baktı. Yokuşun altına indiler. Hasan barakaya girdi, kapıyı kapadi. Yatağının kenarına çöktü, birdenbire hıçkırmağa başladı ve sar'alı gibi sarsılarak uzandı. En yüksek tüterden bosanan sinirleri Hasan'ı bitirmişti. Bir baygın, bir ölü, bir tahta parçası halinde serilidiği döşeğinde uyuya kaldı... 10 Zif af... Terbiyesiz, kaba saba ay; kötiî, eski f enerini yakıp geceyi rahatsız etmiyor. O ne berbat, o ne mendebur fe nerdir! O ne surattır öyle! O ne sarılığa uğramış, çivit çürüğü sürünmüş yamyassı surattır öyle! Ayı, hele ayın on dördünü meteden şairin eşşekliğine doyum olmaz. Gökte bir çok münasebetsiz şeyler vardır: Yıldızlar, kehkeşanlar, şe haplar f alân.. Fakat hiç biri ay kadar arsız, yapışkan, istiskalden çakmaz değildir. Kübik şair, bir.. Ayın on beşi, iki... Şımarıkhkta birbirine taş çıkarırlar. Birinin yüzü süzük, hastalıklı keçi yavrusu gibi.. öbürünün suratı nah! Kalaysız tekke sinisinden beter. Aya mutlaka biraz insaflı, biraz nazik bir teşbih bulmak istiyenlerin keyf ine karışılmaz, böyle bir şey bulmak için zahmet çekmesinler, şunu hatırlasınlar: Hani Alman küçük burjuvazisinde zengin çiftlik sahibi vardır. ve onun da nazlı biricik kızı vardır. Hani bu kız pafta pafta domuz pastırması, düzine düzine Vurst Frankfort tıkıştıra tıkıştıra.. Ton ton işpaten birası çekiştire çekiştire.. Ahır gübresine yaslana yaslana btiyür. Hani onlar hüttââ şişeler.. Hani suratları maazallahı tealâya döner.. tşte bunu hatırlasınlar. Böyle olmakla beraber ayın iyi, güzel ve şaheser tarafları yok de • ğildir. Ay; çoğaldığı zaman iyidir. Evet; ay, çoğalır. Her otuz günde bir kaç gece.... Bir tek sandığınız ayı çoğaltmak elinizdedir. tsterseniz sekiz on tane yaparsınız, dilerseniz yirmiye kadar çıkar. Ve ay; çoğaldıktan sonra temiz • lenmek icin • çünkü ay pistir • açıkta banyo edince güzel olur. Gerçi ay; temizlikten, güzellikten kaçar, şafi köpeği gibi pi^liği sever ama.. Suyun da bir kudreti vardır. Sade radvo ak tivitesL litvin cevheri filân voktur. Maba&ı var