• %j ı ef ı ılıisattt 'Cumhuriyet MUSAHABEt SON TELGRAFLAR Hayat bir aynadır «Guler yuzle bakarsamz. o da giıler yüzunu gosterır'n Darülfünuna dair... Yazan : # * * Darülfünunun ıslahına dair artık söz söylemeğe hacet kalmadı. Zira yeni Türkiye'nin ihtiyaçlarına bu müessesenin tevafuk etmediği tamamile tebeyyün etm;stir. 'slah bahsi herkes tarafından Darülfünunun haricinde ve dahilinde bulunan'ar tarafından dahi müttefikan kabul olunmsktad'r. Fakat bu ıslah na*ıl ola caktır, İse nereden baslamak iktiza eder ve bu inki'âbı kim vaDfHilir? Asıl düsünülecek ve halledilecek mes'ele budur. Acaba Darülfünun kendi kendini ıslah edebi'ir mi? Yani bu teceddüt dahilden srelir mi? Biraz bu bahsi tetkik edelim. ŞÜDhesiz bir müessesenin bizzat kendi kuvveti ile, kendi ruhundan kopan bir gayret ile yenilesmesi en ziyade arzu olunacak şeydir. Pavidar olan tahavvüller, terakkiler ,inkılâplar böyle bizatihi sudur eden hare ketlerdir. Ve ancak bu tarzda vukua gelen inkılâp bir müessesenin ya şamaga azmettiğini gösterir. Fakat yirmi seneyi mütecaviz bir zamandanberi tees«üs etmere calısan Darülfünun simdiye kadar ne arzu edilen şekli almıs ve ne de bir inkılâp yoluna girmistir. Daha hâlâ ıslah lâzımd'r. Fakat ıslahı nasıl vapacağız diye düşünÜD duruyoruz. Yirmi se nede kendini ı*lah değil bu ıslah ve inkılâp için takibi icap eden yolu bile bulamıyan bir müessese kendi hakkında hükmü kendisi vermiştir. Şimdi bu yirmi senede ne yapıldı, şunu bir nazari dikkate alalım. En evvelâ binaya koştuk. Zeynep Hanım konağı Darülfünun merkezi olarak intihap edildi. Birinci devirde bu lunduğu mahallerden çıkan ve daha büyük bir mahalle gitmek arzusunda bulunan ve ^erakki ve inkılâbı bina tebdilinden ibaret zanneden bir ziimre karşısında bulunuyoruz. Fakat bununla beraber canlı bazı hareketler karşısındayız. Avrupa'ya tahsile talebe şönderiliyor. Ve harbi umumî esnasmda dahi Almanya'dan bir heyet Darülfünuna celbediliyor. Giden talebeden bir çokları, az, çok istifade ederek Avrupa'dan avdet ettiler. Fakat kendilerinden hakkile istifade edilmediğine şahit ol duk. Evvelâ Tıp Fakültesi bu yeni gelenleri uzaklaştırmak çaresini buldu. Diğer fakülteler de bunları ez mek için eski kodaman müderrislerin birleştiğine şahit olduk. Bu yeni gelen kuvvet dahi bu suretle tadil edildi. Almanya'da» getirilen müderris lere gelince: Bunlardan bir kısmı pek gençti. Deruhte ettiği vazifeyi kavrıyacak kadar ne malumatlı ve ne da müteşebbis idi.İçlerinde hakikaten ciddî ve âlimleri dahi vardı. Muha rebe zamanına inhisar eden faali yetlerinin bir kısmı dedikodu ile, diğer bir kısmı da darülmesai ihzarile geçti. Harbi umumî Almanya'nın mağlubiyeti ile nihayetlendikten sonra bunlar memleketlerine döndüler. Ve tefkil ettikleri lâboratuvarlar evvelki hali atalete rücu etti. Mütareke esnasmda itilâf devletlerinden isti fade ve istiane fikrinin yol aldığı görülmektedir. Vaziyet şudur ki kendi işini yap maktan âciz olan bir müessese kâh Alman'lar ve kâh itilâf devletlerin den yardım talep etmektedir. Anadolu galibiyeti ile yeni teşekkül eden ve inkılâp sahasına atılan Türkiye'nin bu ilim müessesesinden beklenen sey bir canlılık, bir hayatiyet ve faaliyet idi. Bu faaliyet yaradıcı bir ruhun mahsulü olacaktı. Yalnız muntazam ders takriri değil, mukaddes inkılâbın hayat verici âsarını da burada, Darülfünunda görmek iktiza ederdi. Kurunu vustaî usullerden, ders takririnden, not tutmaktan ezbercilikten kurtulamıyan bu müesseseye baska bir ruh lâzımdı. Yalnız Avrupa'vı taklit ile de kalınmıya cak idi. İnfisah etmek üzere bulunan kapitalizm ve individualisra medeniyetinden gayrı ne «Communisme ve ne de fachisme • e düsen hür insanların tav'an kabul ettikleri cemaate merbutiyet hissinin ruhuna tevafuk edici bir seklini Türk Darülfünunu bize gösterecek idi. Fakat bunun yerine ne oldu? Zeynep Hanım konağının bahçe duvar larını yıktık, Datrei Seraskeriye ta şındık, yeni bir eczacı mektebi yaptık, sonra az kaldı Tıp Fakültesini de İstanbul'a başka bir binaya geçirecek idik. Hep bunlar terakki namına yapılıyordu. Nakil, boya, ve yaldız ile her şeyin biteceği zannolunuyor idi. Nihayet barem mes'elesi geldi. Hü kumet bu dünya buhranına rağmen Darülfünuna büyük bir meblâğ tahsis etti. Fakat bu meblâğ müderrisler ve muallimler arasında aylık olarak taksim edildi. Darülmesailer kapandı, hastanelerde hasta yatakla rının miktarı tenzil edildi. Neşriyat için tahsisat indirildi. Kitap ve gazete masrafı azaldıldı. İşte Darülfü nunun dahilinden, icinden gelen son ıslahat cereyanı dahi budur. Bu vak'a karşısında artık bu müessesenin rüştüne malik olmadığı ta mamile tebeyyün etmiştir. Bir vasiye, kendisine yol gösteren bir kuvvete muhtaç olduğuna hiç şüphe yoktur. *** Fransız Başvekili Mecliste izahat veriyor! Berlin ve Vaşington mülâkatları Fransa Almanya ile nasıl anlaşabilir?. M. Laval Alman Başvekilin e neler söylemiş?.. Paris 14 (A.A.) Bütçe Nazırı M. Pietri 1932 senesine ait umumî bütçe lâyihasını meclise tevdi et miştir. Bu lâyihada varidat 41,037,290,741 ve masarif 40,935,018,566 frank olarak gösterilmiştir. Paris 14 (A.A.) Âyan meclisi hariciye ve maliye encümenleri M. Laval'in Berlin ve Washington müzakereleri hakkında verdiği izahatı dinlemişlerdir. M. Laval bu izahatının sonunda müzakeratın devamı müddetince parlâmentonun arzusuna daima riayet gösterileceğini beyan etmiştir. bulunmuf ve Von Bulow'un yakında Paris'e yapacağı seyahatten istifade ederek şahsen Fransız Başvekili ile görüşmek fırsatına malik olacağı söylemiştir. İHEM NAL1NA MIHINA FransızAlman iktisat komisyonu Paris 14 (A.A.) Fransa Al • man iktisat komisyonu mesaisi bu sabah ikmal edilmiştir. Son celsede mütehassıslar tara fından evvelki gün yapılan tetki kattan malumat ahzedilmiştir. Tâli komisyonlar, reisleri tâli komisyonların mesaisi hakkında izahat vermişlerdir. Komisyon, tetkik edilen bütün Paris 14 (A.A.) Petit Journal mes'eleler de iki memleket arasında gazetesine göre M. Laval mebu'san iktisadî teşriki mesainin inkişafına meclisi hariciy*, ve maliye encümenhâdim olacak müsait ihtimaller mevlerinde verdiği izahat esnasmda bilcut olduğu görülmüştür. hassa şu sözleri söylemiştir: Komisycm, beynelmilel geniş bir «Alman Başvekili M. Brüning'e teşriki mesai zihniyeti ile ve cihan dedim ki, her hangi bir istikrazdan iktisadivatının tensikına faidesi doevvel bazı mes'eleler hakkında bir kunacak hal suretlerine vâsıl olmak anlasma temin edilmesi, fikirlerde sü imkânı hasıl olduğu zaman bir itilâf kunet husule gelmesi icap eder. Fran elde etmek arzusu ile mesaisine desız efkârı umumiyesinde bu süku vam eylemesinin lâzım olduğunu bir nun husulü Almanya'nın Leh korido kere daha müttefikan kabul ve tesru, Alman Avusturya birliği hak lim etmiştir. kındaki taleplerinden vaz geçmesine, Komisyon, nakliyat tâli komis Çelik Miğferliier teşkilâtımn yap yonun 27 teşrinisanide Paris'te toptıkları nümayişlerin ortadan kalkma lanmasına karar vermiştir. Beynel sına mütevakkıf bulunmaktadır. Hu milel iktisadî münasebetleri tanzime lâsa M. Brüning'in her şeyden evvel memur tâli komisyon ile iki mem Fransız Alman efkârı umumiyeleri lekitin îktisadi menfaatleri arasın arasında bir itilâf vücude getirilmesi daki müşareketi aramağa memur tâli lâzım geldiğini beyan ettim.» komisyon, 15 kânunuevvelde Ber M. Von Buloıv Paria'e geliyor lin'de toplanacaklardır. Nihayet, iki Paris 14 (A.A.) Matin gazetesi memleketin hariçteki teşriki mesaisi (nin öğrendiğine göre Almanya'nın ; hakkında tetkikata memur tâli ko Paris sefiri M. Von Hoesh, dün M. ] misyon 18 kânunuevvelde Paris'te toplanacaktır. Laval ile yeni ve kısa bir mülâkatta M. Laval'ın izahatı Polîs Maaşları m .••.. Stadyom! §tdman ittifakı Yenibah4 * * . .* * ce'de insasını kabult.ettift tstanbul 14 (A.A.) T. C. l.f Genç yaşında kocasım muharebede kaybeden bir kadın, uğradığı bu büyük acıdan sonra hayata küser, kimse ile ^örüsmez, sokağa çıkmaz, gülüp eğlenmez. münzevi bir halde yasar. Bir dah* kocaya varmaktan da sarfı nazar ederek. bütün hayatını b'ncik yavrusunu büyütmeğe hasreder. Beş a!tı sene içinde bu çenç kadının saçları kırlasır, vüzünün ciz gileri derinlesir. küskün cehresi taravetini kavbeder. Bir gün naMİsa yavrusile birlikte foto^rafını aldırmak için bir resimci dükkânına gider ve (objectif) in karşısına oturur, foto^rafçı adesesini ayar etmek için siyah örtünün altına girer ve sonra yandan başını çıkarıp: Hanımefendi rica ederim biraz tebessüm ediniz! Çok sert bakıyorsunuz! Der. Hanım tabiî hiç istifini bozmaz. Bu sefer fotoğrafçı: Çok rica ederim biraz gülüm seyin! Diyince. Kadın bu sefer: Kuzum pfendim zorl» "••'lünür mü? Karşımda gülecek bir şey olma , lı ki bakıp güleyim. Siz insanların mizacından anlamıyorsunuz. Dur • duk yerde nasıl gülünür? Ressam hiç aldırış etmez. Haydi efendim, ricamı reddetmiyin biraz daha tatlı bakın, lutfen biraz gülünüz! der. Çaresiz kalan kadın büyük bir gayret sarfederek gülümser. Tamam! İşte böyle şimdi tam on yaş gençleştiniz ve güzelleştiniz! diyerek bir anda o gülümsiyen çehreyi yavrusile klişeye çeker. Kadıncağız kızını elinden tutup eve dönerken resimcinin sozlerini düşünür. Kocası öleliberi çehresinin çatıklığını ilk defa olarak söylüyorlardı. Kendisi yüzünün askın olduğunun farkında bile değildi. Resimler geldiği vakit tetkik etti. Adamın sözlerine hak verdi. Hakikaten tebes süm yüzünü hem güzelleştirmiş, hem gençleştirmişti. Maatteessüf yavru sunun kaşları catık çıkmıştı. Çünkü çocuk doğalıberi annesinin bir defa güler yüzünü görmemiş ve her an beraber yaşadığı için o da dargın çehreli olmuştu. Halbuki kadınm hayatta bütün arzusu evlâdının güler yüzünü görmekti. O günden itibaren her sabah aynaya bakarken, kendi kendine: Haydi bakalım biraz gül! biraz tebessüm et! diye emir vermeğe basladı. Her kaşını çattıkça 'fotfografçının ihtarını hatırladı. Altı ay sonra artık eski şen cehresi yavaş, yavaş yerine gelmeğe başladı. Komşuları bu genç kadının yüzündeki ifadenin değişikliğinin, o gamlı bakışların yerine neş'eli, canlı nazarların geldi • ğinin farkına vardılar ve merakla sordular: Size ne oldu? Piyango mu isabet etti? Bugünlerde sizi daha genç leşmiş görüyoruz. Bunun hikmeti nedir? Kadın fotoğrafçının ihtarını, farkına varmadan yüzünün nasıl askın bir hale geldiğini, bunun evlâdına da sirayet ettiğini anlattıktan sonra resmini gösterdi. Evlâdıma fena bir örnek olmamak, onu da bü tün hayatında gamkin bir insan yapmamak için her sabah aynaya bakıp sertleşen yüzümü yumuşatmağa ahdettim ve bedbin düşüncelerle yüzümde derinleşen çizgiler, neş'eli ve Dilencilerin kuvveti I Yeni lâyiha ile bir de ba rem cetveli hazırlandı Ankara 14~(felefonla) Polis vazife ve teşkilâtı hakkında Meclise verilen kanun lâyiha sına bir de barem cetveli merbut bulunmaktadır. Bu cetvele göre Emniyet müdürii ismini alacak olan İstanbul Polis müdürünün derecesi beş, maaşı aslisi 80 lira, Ankara Emniyet müdürünün derecesi 6, maaşı aslisi 70 liradır. Bundan maada iki Emniyet müdürü 7 inci dereceden 55, 5 Emniyet müdürü sekizinci dereceden 45, 21 emniyet müdürü 9 uncu dereceden 40, 2 emniyet müdür muavini 8 inci dereceden 45, 21 merkez memuru 10 uncu dere ceden 35, 16 merkez memuru 11 inci dereceden 30, 15 resmî ve sivil merkez memuru 12 inci dereceden 25, 107 komiser 13 üncü dereceden 22, 150 komiser 14 üncü dereceden 20, 489 komiser muavini 15 dereceden 17,5, po lis memurları 16, namzetlerde 12 lira maaşı aslî alacaklardır. Balıkesir 13 Maarif Vekili E • sat B. dün mektepleri gezdi. Bugün Belediyenin verdiği ziyafetten sonra at koşularında bulundu. Orta tedri • sattan naklen gelen muallimler Vekil Beye müracaat ederek maaşlarının geç kalmaMndan şikâyette bulundular. Esat B. müsterih olun, lâzım gelen muamele derhal yapılacaktır» dedi. Vekil B. saat altıda Bandırma'ya hareket etti. Bahkesir 14 (A.A.) Maarif Vekili Esat Bey şehrimiz orta ve ilk mekteplerini teftiş ettikten sonra inşaatı hitam bulan Necati Bey Mu allim mektebinî gezmiş, dün aksamki trenle refakatlerinde bulunan zevat île birlikte Bandırmaya hare ket etmiştir. Geceyi Bandırma'da geçiren Vekil Bey, bu sabah Bandırma mekteplerini teftiş etmiş ve saat 11 de otomobille Bursa'ya gîtmiştir. Ankara 14 (Telefonla) «Çankaya» köşkü tamir edilmekte olduğundan Gazi Hz. 10 gün müddetle Marmara köşkünde ikamet buyuracaklardır. Dün Selim Sırrı Beyden şu mektubu aldım. Aynen dercediyorum: Aziz kardeşim, Bilmem hatırlar mıstn, geçen sene yazdığım bir mektupta «dilencilik» ile beyhude mücadele ediyorsun, tstanbuFun bu ebedî derdinin önüne geçemezsin. Bu yıkılmast mümkün olmıyan bir an'anedir» Demiştim. Bana cevaben: Hayır ben susmıyacağtm, yazacağtm, yazacağtm, elbet güniin birinde tesiri görülür; de • miştin. Zannedersem davayı ben kazandtm. Çünkü hâdiseler benim hakIt olduğumu gösterdi. Geçen gün Ankara caddesinden /• ran sefaretanesinin yanına sapan bu yokuştan cıkıyordum. O yol üzerinde ikisi topal, ikisi kb'r, biri kadın ol • mak üzere beş dilenei gördütn. Topal rolü yapan bir herif duvar a belini dayamış, gelen geçeni adeta tehdit ediyordu: Efendi görmüyor musun? Bacağım sakat! Merhametin yok mu? Yüz para olsan veremez misin? Ayıptır, ayıp! Diyordu. Fakat kadınm hali beni daha çok sinirlendirdi. Kucağtna bir çocuk almış, yüzünü, gözünü siyah, murdar çarsafı ile Srt müş, çocuğu bağırtmak için mütemadiyen çimdikliyordu. O çimdikledikçe çocuk cıyak, cıyak bağırıyordu. Sabrım tükendi ve Allah bilir kadına el kaldırmanın ayıp olduğunu unutarak adamaktllt bu dilençi kadını ıtlatmayı bile hatırımdan geçirdim. Bugün gene ayni kadın ayni işkenceyi bu çocuğa yaparken gördütn. Ve seni hatırladım, dr.rhal daireye gelince sana bu satırları yazıp yolladım. Gb'zlerini b'perim efendim. Selim Sırrı Selim Sırrı Beyin hakkı var. Di lenciler, benim yazılarımdan da, onları kaldırmağa çalışan hükumet ve Belediye teşkilâtından da kuvvetli çıktılar ve hepimizi mattetiler. Zaten, dilençiliği ortadan kaldıracak yegâne kuvvet halktır. Halk, dilençiliği, kârlı bir san'at haline sokmuş olan tembel, miskin ve arsız insanlara karşı yersiz merhametini kes • medikçe onlar, tstanbul'un çirkin yaralarından biri olarak daima baki kalacaklardır. Fakat hiç olmazsa dilencilerin, kendilerini kaldırma ğa memur vilâyet ve belediye erkânının hergünkü güzergâhlarına sı ralanmak suretile onlarla alay et melerine müsaade edümese... İstanbul mmtakasından tebliğ e $ dilmiştir: $ Stadyom hakkında spor teski ^ lâtımızm muhtelif kısımlarına men sup bazı arkadaşların (sporcalar A namına) beyanatta bulundukları « u gb'rülmektedtr. İstanbul spor iş lerile birinci derecede alâkadar olan T. İ. C. İ. İstanbvl mmtakası , heyeti merkeziyesi intihabım takip^ eden ilk ictimatnda stadyomun " Yenibahçe'de yapılmasının muva * fık olacağına karar vermiş ve Be w lediye riyasetine de müracaatte * bulunmuş olduğundan heyetimiz Ş den gayri vuku bulacak beyanatın Ş şahsi telâkki edilmesi lâztm gele 4} ceği görülen lüzum üzerine tasrih olunur. Otobüsçülerin derdi! Üsküdar'dakiler ^Beledîye mahvımıza yürüyor)) diye şikâyet ettiler Üsküdar otobüsçüleri dün alâ kadar makamlara müracaatle Üs • küdar kaymakamından ve Belediyeden şikâyet etmişlerdir. Otobüsçülerin iddialarına nazaran Belediye Haliç ve Şirketihayriye'den sonra otobüslerin Üsküdar tramvayını da zarara sokmalarına mâni olmak için bazı tertibat almış, bu hat üzerinde seyrüseferden sarfı nazar etmelerini otobüsçülere zımnan anlatmak istemistir. Bu meyanda otobüslerin du rak istasyonları bililtizam halkın binmek ve inmek istediği yerlerden u zaklara nakledilmiş, meselâ Tıbbiye mektebi önünde otobüslerin tevakkufu menedilmiştir. Burada inmek istiyen bir müşteri otobüs şoförünü tazyik edip arabayı durduracak olursa belediye memurları otobüsçülere (25) lira ceza kesmektedirler. Müşir Fevzi Pş. Hz. Ve tayyareciler kulübii Dün sivil tayyarecilerimizden bir heyet »ehrimizde bulnan Yüksek Erkâni Harbiye Reisi Müşir Fevzi Paşa Hz. ini ziyaret etmişler ve müşarünileyh Hz. ine Tayyare kulübünün faaliyeti hakkında izahat vermişlerdir. Fevzi Paşa Hz. bu izahattan pek ziyade memnun olmuşlar, vatanî ve milli duyğudan doğan yüksek gaye ve e mellerle teşekkül eden kulübün inkişafı ile yakından alâkadar olacaklarını vadederek kulübün fahrî reisliğini kabul buyurmuslardır. • •*m+^^~t • M. Mac Donald'm parlâ mentoda beyanatı Maarif Vekilinin sevahati keyifli düşüncelerle yavaş yavaş zail oldu. Benim güler yüzüm tesirini derhal evlâdımda gösterdî. Şimdi o da artık kaşlarını çatmıyor. Evvelce sun'î olan gülüşlerim şimdi tabiî bir sekil aldı. Hayata küsmüştüm. Bana hep karanlık görünüyordu, halbuki ben gülünce o da güler yüzünü gösterdi, demiştir. Londra 13 (A.A.) M. Mac DoSEÜM SIRRI nald, Avam kamarasında sorulan bîr suale verdiği cevapta altın mikyası mes'elesi hakkında şimdilik beya natta bulunmağa imkân görmediğini, ancak hükumetin vaziyeti itina ile tetkik ve takip ettiğine meclisin emin olabileceğini söylemiştir. tngiliz parası ı Mersin Fransız konsolosu çirkin bir hâdise yaptı Antep gazetesinde okunmuştur: «Bir iş için Antep'te bulunan Mersin Fransız konsolosu, otomobiline elini süren on iki yaşında bir Türk çocuğunu fena halde dövmüştür. Derhal işe zabıtamız müdahale etmiştir. Çocuk muayeneye sevkedilmiş ve muayene neticesinde eseri darp gö rülerek beş günlük muvakkat rapor verilmiştir. Mes'eleye adliye vaziyet etmiş ve tahkikata başlanmıştır. Çok şayani esef olan bu hâdise şehrimiz muhitinde son derece teessürü mucip olmuştur.» Gandi dönüyor Belediyenin cevabı Hindistan konferansı akim kaldı! Bu hususta Belediye reis muavini Hâmit Bey bir muharririmize şu izahatı vermiştir: « Otobüslerin işlemesine mü manaat edilmemektedir. Durak yerlerinin tayini sırasında Belediye rei Uskudar Kadıkoy otöbüslerinin binnden •yolcvlar inerken sinin en az tehlikeli yerler neresi ise oralarını intihap edeceği tabiidir. Ortada sikâyeti rnucip bir hal yoktur. Londra 14 (A.A.) Hazine nezareti tedavül mevkiinde bulunan kâğıt para miktarının 275 milyon Ingiliz lirası olarak muhafaza ve idamesi hakkında İngiliz bankasına verilen salâhiyet ve mezuniyeti 30 tesrinisaniye kadar temdit ettiğini bildir miştir. Gazi Hz. Londra 14 (A.A.) müslümanlar arasında mevcut noktai nazar ihtilâfmın simdiye kadar halledilmemesi Hint konferansının a kım kaldığı söyleniyor. Londra 14 (A.A.) Gandi bu ayın 21 inde Londra'dan ayrılacak tır. Mahatma İsviçre'yi ziyaret ettikIngiliz kabineainin içtimaı ten sonra Cenova'da vapura rakip oLondra 14 (A.A.) Kabine bu î lacak ve Hindi.*tan'a dönecektir. aksam yaptığı içtimada ticaret mi zanı mes'elesi hakkında tetkikatta Paris 14 (A.A.) Ambigu ti bulunmuf, fakat bu hususta katî' bir yatrosu, M. Forzano'nun Mussoli karar vermemiştir. Kabinenin yarın ni'nin senaryosundan almış olduğu öğleden sonra yeni bir içtima daha «Yüz gün^ ismindeki 3 perdelik ve yapacağı ve bu toplantıda zinet eş 12 tabloluk tarihî dramı temsil et • yası ithalâtı ile tngiltere'ye çok mik miştir. Halk tiyatronun önünde toptarda vuku bulacak ithalât hakkında Ianmakta ve ilânları merakla oku müzakeratta bulunacağı haber alın maktadır. Temsil sükun içinde geç miştir. mıştır. Ankara 14 (Telefonla) tnhisarların muhafaza ve satış teşkilâtının tevhidi mes'elesini tetkik eden ko misyon mesaisini bitirmek üzeredir. Komisyon birlesmenin müşkül olacağı kanaatini edinmiştir. Berlin 14 (A.A.) Sabık Rus İmparatorluk muhafız zabitlerinden Kont Alexandre Nelidoff, sahte para ihraç etmiş olmak töhmetile tevkif edilmiştir. İtimadını kazanmış olduğu bazı Alman servisler, kendisini mahrem bir işe memur etmişler ve kendisine mühim miktarda para avans etmişlerdir. Fakat mumaileyh bu vazifeyi ifadan imtina etmis ve bu paraları sahte îngiliz bankonotları ile iade eylemiştir. jnhisarların tevhidi mümkiin degi! Çekislovakya'da maaşlar indiriliyor Pragur 14 (A.A.) Gazeteler, hükumetin Reisicumhurun, nazırların've meb'uslara tahsisatlarını muvakkaten tenzil edilmesini talep edeceğini yazmaktadır. Reisicumhur M. Mazaryk ve bir çok nazırlar, kendüiklerinden tahsisatlarının bir kısmından vaz geçmeğe razı olmuşlardır. Bugünkü Yeni Gün'de Akdeniz hâkimiyeti ve Kıbrıs mes'elesi Yusuf Osroan İbrahim müteferrikayı unutmıyalım Ziya Kalpazanlık yapan asilzade M. Mussoüni'nin yazdığı piyes Yeni anketimiz Muılihittin Adil Beyin en heyecanlı davası izmir'de garip bir mes'ele Ankara 14 (Telefonla) Izmir rıhtım şirketinin hazineye intikal etmesi lâzım gelen hangarı başkasına sattığı anlaşılmış, takibata girişildiği gibi komiser Emin Bey de Vekâlet emrine alınmıştır. Harpte Alman'ların bozulmasındaki esrar Küçük hikâye: Peşin tediyat Mahmut Yesari