H1KÂYE Kuvvetli hükumet Yazan : M. Ş. Vakit gelir; başlar rical toplan mağa. İlkin mükellef bir otomobil içinde bir hoca gelir. Tammıyorum; belki şeyhislâmdır. Aradan çok geçmez, bir kaç otomobil daba gelir. Bunlar nazırlar olmalı; meselâ ticaret ve nafia nazırlan? Yayan yahut araba ile gelenler de olur; bunlar meb'uslar ve merkez azaları! So kakta ikişer ikişer dolaşanlar peyda olur; bunların sivil memur olduk ları uzaktan bellidir. Yarim saat içinde yukanda, büyük salonda âyandan, meb'uslar dan, ricalden, nazırlardan, merkez azalarmdan, otuz, kırk kişilik, belki de daha fazla bir kalabahk toplandı. Selâmlar, kelâmlar, hatır sormalar, ince altın tabakadan sigara ik ram etmeler, teşekkürler, mukabeleler, istiğfarlar, meb'uslardan birinin nazırlardan bîrine, yaltaklıkla karışık, bilgiçlik satışları, bir köşede sosyoloji münakaşaları, öteki köşede kiîcük kulüp lâkırdıları, bir tarafta da. her ne sebeple ise Terkos şirketinden şikâyetler uzanıp gi derken Harbiye Nazırmın geldiği haber verilir; biraz sonra kendi de kapıdan girer. Tanıdıklarına iltifat eder. Sokulaniar, soğuk duranlar olur Toplanalım, buyurun!» derler. Herkes, birer ikişer, müzakere salonuna geçer. Kırmızı örtiilü masanm etrafına sralanırlar. Dahiliye Nazırı reis yerine oturdu. Bir kaç da:cika bir sessizlik oldu. Azadan biri reisin kulağına bir şey fısıldamak ister; reis baştan savma dinledi ve söz bitince müzakerenin açıldığını ilân etti ve dedi ki: Efendim, bir kaç zamandır hükumet aleyhine bir takım dediko dular dönüyor. Mecliste ve matbuatta yapılan hücumlar da malumu âlileridir. Bunların bir takım şahsî ağraz ile ortaya çıkarıldığına şüphe yok ise de halk bizim bildiğimiz gibi bilmiyor ve iş hariçte ciddî telâkki clunuyor. Bu vaziyete bir çare bulunması bundan evvel hükumetçe düşünülmüş idi. Sonra fırkada bazı arkadaşlarımız bu mes'eleye temas etmek istediler. Bir encümen ha linde toplanıp müzakere etmişler. Simdi eğer tensip buyurulur ise onların mütalealarını dinliyelim, sonra müzakeremize devam ederiz. Böyle tensip buyuruluyor mu? Efendim? Emcümeni dinlemek her halde doğru olur! O halde söz... *~* *' *" Reis, yan tarafta oturan, durgun yüzlü, kırca bıyıklı bir meb'usa baktı: Buyurun! Dedi. O zat ta yeşil sarığı dağınıkça, kara sakallı, teklifsizce masaya yas lanmış bir hocanın yüzüne baktı. Hoca biraz toplandı; arkadaşlarına göz gezdirdi. Nihayet bütün gözler, genç bir meb'usun üzerinde toplandı. Bu bey yeni meb'us olmuş ve kendini fırka idare heyetine de intihap et tirmiş heveslilerden idi. Hiç çirkin bir adam değil ama çok sevimli de sayılmaz. Kendini olduğundan fazla gördüğü biraz da yüzimden belli oluyordu. Fırkada bu işin müzakeresinde: <Verilecek kararı, merkezde kim izah edecek?» sualini bu genç meb'us sormuştu. Arkadaşları bu işlerde pişkin adamlar oldukları için onun ne demek istediğini anlamışlar ve: 'Sen izah edersinL* demişlerdi. «Tanınmış bir adam olmak için fırsatları hazırlamah; sonra da onlardan istifade etmeyi bilmeli...» diyenlere hak â; .ıcmfhycmfhypsdrıtusdrtıusd genis! Genç meb'us parlak ve geniş bir ifade ile zengin bir tasvir ve izah yapabilmek için evde kitaplar de virdi, sözler, fikirler topladı, sayıfalar yazdı, uzun bir konferans hazırladı. tlmî, zengin bir konferans... Insan nazırlık rüyasını boşuna görmemeli! Sepette pamuk ister... îşte onun pamukları, doksan üç büyük sayıf a!... Sabahtanberi heyecan içinde idi. Söz kendisine düşünce heyecandan titrİyerek ayağa kalktı. Notlannı düzeltti. Bir elini pantalonunun cebine soktu ve: Reis Beyefendi, diye başladı, mes'elemiz gerçi çok sade ve adi bir dedjkodudan ibaret görünür ise de bütün zehrini devri sabıkın yosunlu dır ki armoderne taraftar olmadığım için resim san'atmda on altmcı asır ressamhğmın bugün de tatbi kı'nı istediğim zannolunmasın; be nim müdafaa ettiğim mektep yirminci asır ressamhğıdır. Yani elyevm Fransa'da, İtalya'da, Almanya'da, Ingıitere'de, hatta Amerika'da beğenilen ve sevilen san'at. Bunun haricinde kalan modernizm Avrupa'da bir kısım mahrumların uydurduk lan bir ucubedir. Gaye, halkın garabet ve tecessüsünü üzerlerine celbetmek, yaptıkları şeylerin etra fmda dedikoduyu tahrik ve idare ederek halka (bunda bir şey var karanlıklarından alan bu katil, en zehirli hançerlerden daha katil if sadatın bütün mahiyetini heyeti muhteremeye arz ve izah edebilmek içikı bu vekayiin tarihteki köklerine kadar çıkmağı faidesiz bulmuyorum ve heyeti muhteremenin müsaadelerini istiyorum. Evet eğer heyeti muhtereme tarihin derinliklerinde saklanmış olan hakikatleri anyarak Fenike'lilere kadar çıkacak olurlarsa görürler ki... İlkin sanki künse bir şey istememiş idi; sonra hatibin sesinin çirkin liği onlan uyandırdı, «bu da neler söylüyor?» gibi ona baktılar. 1si pek uzundan tutturduğunu galiba hatip kendi de anladı, sıkılır gibi oldu. Herkes sıkılır gibi oldular yalnız reis ki asıl büyük dedikodunun fırka içinde olduğunu biliyor ve bir ne tice çıkmıyacağını bildiği için emsalini olduğu gibi bu içtimaı da tatlı atlatmağa bakıyordu • hatibin işi uzun tutmasından memnun oldu; çoklarının içleri sıkılacak, bir çoklarının vapur vakitleri gelecek, bin türlü gizli menfaat düşünceleri ile içlerini dedikodularla doldurup gelmiş olan arkadaşlarm kafaları yo rulacak, neş'eleri kaçacak, gevezeliğe zaman bulamıyacaklar... Bunları düşünerek, reis, hatibin sözünü kestirmemeğe karar verdi ve çok ehemmiyetli fikirler dinliyormuş gibi bir çehre takındı. Heyetten çokları da bir şey an lamıyorlarsa da reisin aldığı bu ciddî tavra bakarak anhyor gibi görünmeğe gayret eder oldular. Bir çok ları önlerindeki bloknotlara kara göz resimleri yapmağa başladılar. Bir kaçı sandalyalarım geri çektiler, ayak ayak üstüne attılar. Herkes kendine göre bir şey düşünmeğe başladı. Birinin aklmdan bir gemi geçiyordu; uskurun önünden sular kaçıyor ve gazöz gibi köpürüyor... Vapur mu gidiyor, yoksa sular mı kaçıyor?... Belki ikisi de kaçıyor! Azadan bir başkası, yeni aldığı al tın topuzlu bastonunu düşünüyordu: Bir baston ki hiç modası geçmez; ağacı kan, sapı altın; yalnız elden düşürmeğe gelmez... Bir başkası da: Buradan çıkarken arkadaşlarından beş lira ödünç istiyecekti. Çünkü para kesesini kaybetmiş. Abit hanındaki yazıhaneyi aklmdan geçiriyor, arıyor: Masa nm üstü, kasanın üstü, kanapenin kenan, çekmenin gSzleri... Yok, hiç bir yerde yok! Bir daha baştan göz geçiriyor. Yok yok. Hazır olanlar içinde dinliyen ve sabırsızlıktan çatlıyanlar da vardı. Bunlar dedikodularla dolmuş, buraya taşıp dökülmeğe gelmişIerdL Fırsat çıkmış iken, kim bilir hangi u zak mes'eleden tutturup taşı gedi ğine koymak ve tenkit etmiş olmak için kaplarına sığmıyorlardı. Meclisin bir yandan kayıtsızlığı, öte yandan sabırsızlığı hatibi fena halde sıktı. Eğer reism cesaret ve ren bakışı olmasa hemen sözü bırakacaktı. Bir çıkmaza düştüğünü anIıyordu. Sesi büsbütün bozuluyor, dili büsbütün dolaşıyor ve söyledi ğini, söyliyeceğini unutuyordu. Meclise usanç geldikçe sanki rei» memnun oluyor ve hatibi biraz daha cesaretlendirmek istiyor gibi görü nüjordu. Reisin sağ tarafmda oturan, â yan azasından, kıdemli feriklerden bir zat uyumamak için ne yapaca ğını bilmiyordu: İki tarafı zarif surette kırlaşmış sakahnı eli ile ok şadı, sıvazladı, sonra yeni redingotunun yakasına düşmüş bir kılı aldı attı, elinm tersi ile yeleğine düşen tütün küllerini silkti, yavaşça saa tine baktı (işi olduğundan değİI, yapacak başka bir iş olmadığmdan!) yüzüğünü düzeltti, sonra ellerini karnı üstüne kavuşturup tekrar beklemeğe başladı. Masanın sağ köşesinde oturan beyin öminde duran kâğıtlar, yazılar, resimler, raüsellesler, göz resimleri ile dolmuştu. Hatip sözünü, istese bile toplıyamıyacak kadar dağıtmış bulunuyordu. Cümleler, kelimeler uzuyor, maksat uzuyor, Iâkırdı uzuyor ve hâlâ «Viyana kapılarına dayanan ecdadımız» dan bahsolunuyordu. Yarm devam edecek M. Ş. ama biz anhyamıyoruz) dedirmek tir. Bu işlerde bizim tavcılık dediğimiz usulün mühim bh rolü vardır. Bunlar Fransa'da ve İngilte re'de, aralarmda ressamları, şairleri ve muharrirleri, galeri sahipleri bulunan küçük küçük gruplardır. Ağ. lannı kurup şikirlanm beklerler. Bunlar o kadar zayıf teşekküllerdir ki öbür tarafta olanca satvet ve kudretile yasıyan san'atı hiç rahatsız etmezler. Bunların mevcudiyeti ö küzün boynuzundaki sinek mesabesmdedir. Kendi iddîaTarına kahrsa san'atta hakikat arıyorlarmış. Bence 30 güzide arasında bir anket: 10 , Bugünkü program Cumartesi 14/11/1931 tSTANBUL (Postane) 1200 m. 18 Gramofon. 19,30: Alaturka musiki. 20,30: Gramofon. 21: Alaturka nrasilö. 22: Orkestra. BERLİN Königsv. 1635 m. 17,35 : Hamburg'tan: Çay konseri. 18.35: Muhtelif müsahebeler. 19.35: Ali mektep dersi ve konferans. 21,05: Kadmlar birliği konseri. 22,25: Monoloğ. Müteakiben bir balodan naklen dans musiMsi. VARŞOVA 1411 m. 18,40: Genç musikişinaslaran konseri. 19,35: Çocuk konseri. 19,55: Muhtelif. 20.55: Gramofon. 21.20: Hafif parçalardan mürekkep halk konseri. 23: Tefrika. 23,15: Şopen konseri. 24,05: Hafif musiki ve dans parçalan. BUDAPESTE 550 m. 18,20: Belâ Ras sigan musikisi. 19.20: Musahabe. 20,05: Obuda taganni he/etinin müsameresi (Halk şarkılan). 20,55: Konferans. 21.25: Kanşık bir neşriyat. 23.15: Haberler. Müteakiben Öjer Pertis Sigan takımı. VtYANA 516 m. 17,55: Anton Konrad'ın idaresmde orkestra konseri 19,50: Oskar Kokoska ile hasbuhal. 20,35: Büyük opera'dan naklen. (Margarete) «FAUST» operası (Guno'nun eserlerinden). 24,05: Meşhur Muganni Daryo Medina'nm içtirakile Çarli Gavdrio cazbandı. PRAG (Praha) 487 m. 20,10: Konferans. 21: Mütenevvl bir neşriyat. 22.05: Bando musiki. 23.25: Muhtelif haberler. 23,30: Ostrava'dan: Radyo film. bir perdelik temsll ve taganni. ZÜRİH 459 m. 20,05: Zürih kilisesininçanlarmı nakil. 20,20: Müsahebe. 20,35: Konferans. 21,05: Bâl'dan naklen büyük senfonik konser. (Dr. Vayngartner'in idaresinde. 23,15: dans musikisi. ROMA 441 m. 22,05: Modern opera parçalanndao mürekkep konser. BÜKREŞ 394 m. 13: Gramofon. 18: Hafif musiki. 19.10 Orkestra musikisi. 19,50: Ders. 20,30: Btikreş operasından naklen opera temsill. BRESLÂV Glâyvitz 253 m. 19,55: Opera ve operet parçalan. 20,35 Konferans. 21,05: Berlinden nakil. 23,35 Berlin'den: Dans musikisi. 1,05: Kabare numaralan. Karikatürist Cemal Nadir Beyin cevapları.. kü yorgunluğumun arasında bana tatlı bir teselli veriyor ve: « Ha gayret, diyorum, kadın • lard^a bu erkekleşme merakı biraz daha kuvvetlenirse bir gün evde oturup aşk romanı okumak sırası sana da gele cek!..» Hayatınızda hiç yalan söyle diniz mi? Yalan sÖylemiyen insan olur mu? Hayatınızda hiç yalan söyle diniz mi? Diye soruyorsunuz, bu sual; hayatınızda hiç doğru söylediniz mi? Şeklinde tertip edilmiş olsaydı belki bir kaç misal göstermek mümkün olurdu. Eğer herkes her şeyin doğrusunu söyleseydi hayatın bu • günkü cazibe ve lezzeti kalmazdı. Bana öyle geliyor ki, dünya kuru • lurken (yalan) la (doğru) yu yarışa çıkarmışlar, (doğru) daha ilk adımda kesilip kflnış, (yalan) ise hâlâ mesafeler aşıp duruyor! Yalan bir nevi can kurta randır: Karı koca birbirine bunun • la hoş görünür, memur âmirînin gözüne bununla girer, işportacı bununla tüccar olur, muharrir ya mağı bununla edip olur... mi çalışmalı? Boyalı kadm mı bo • yasız kadın mı, kısa saçlı kadın mı, uzun saçlı kadın mı? Kadın, tıpkı erkek gibi hem yazıhanede hem de evinde çalışmalı!.. Kadmların yalnız kendi göz lerini boyamala rına taraftarım! İhtiyar kadınlar da uzun saçı, u zun ve bol eteği; genç kadınlarda ise kısa saçı, kısa ve dar eteği beğenirim! ve T E K R A R 6ÖREN 12,ooo temaşakiran, bu filmin Alman Yalan can kur tarandır! OPERETLERİNİN EN 6ÜZELİ olduğunu temin ediyorlar. Bu sebepten ciolayı bir KAFiKAHA, ŞENLİK ve NEŞ'E filmi olan AŞK BİR HAZRETLERİ HAFTA DAHA devam edecektir. Şarlo'nnn fiiimlerini seviyoeum! Aşk bnr nevi kalpazanlıh! Tütün ikramiyeleri Fatih Askerlik şubesi riyasetinden; 1 14/11/931 cumartesi gününden itibaren tütün ikramiyesi her gün sabahtan akşama kadar Fatih Malmüdürlüğünde devam edecektir. 2 Alâkadarlann yetlerindeki sıra numaralan ve vesaiki resmiyelerile Fatih Malmüdürlüğüne müracaatlerl ilân olu nur. Otomobil alâmeti farikaları Türkiye Türing ve otomobil kulubünün, Almanya'ya nefi3 bir surette imal ettir diği otomobil alâmeti farika plâklan ahiren gelmiş olduğundan, Türkiye Turing ve Otomobil kulübüne veya Beynelmüel Turizm ittifakına mensup azalann, Ga lata'da Adalet hanında 12 18 numaraya müracaatleri tavsiye ve ilân olunur. Avrupa'dan avdet ederek BeyoğIu'nda Mısır apartımanı birinci katına naklettiği muayenehanesmde hastalarmı kabule başlamıştır. Dr.İHSAN ŞÜKRÜ Dr. A. KUTİEL Cilt ve zührevî hastahklar teda vihanesi. Karaköy, büyük mahalle bî'* yanında 34 Dr. TAŞÇIYAN Zührevî hastalıklar muayenehanesi Eminönü Minasyan eczanesi kar şısındaki sokak No. 4 İstanbul 4 cü İcra memurluğundan: Anadoluhisan'nda Göksa cadesmde 51 No. lu hanede mukim iken elyevm ikametgâhı meçhul Sabiha, thsan ve Zehra Hanımlara: Doktor Mehmet İhsan beyden borç aldığınız (1440) liraya mukabil birinci derecede ipotek ve ikametgâhi kanunî gösterdiğiniz balâda adresi yazdı mezkur hanenm 16/11/931 Pazartesi günü öğleden evvel dairemizin 931/557 No. Iu dosyasile vazıyet ve takdiri kjymeti yapılacagmdan hacîz ihpar varakası makamına kairn olmak üzere keyfiyet ilânen tebliğ olunur. aradıkları çalışmadan, yorulmadan para kazanmaktır. Avrupa'da bazı parası çok aklı kısa kimselerin bu muhayyel san'at eserlerine para verdikleri nadiren vakidir. Fakat son para buhranı her san'attan ziyade onların belini büktü. Yeryer ocaklarma incir dikilmektedir. Memleketimizde çok şükür öyle bilmedikleri şeye para verecek ne zengin ne de f ıkara vardır. Bu işlere vakîtlerini ve nakitlerîni sarfeden gençler Avrupa'dan gelen mecmualara, resimlere aldanarak onu isti • fadeli bir şey zannediyorlar. Bana kalırsa boşuna sarfedilen her gayret vatan için zayiattrr. Bahusus o kuvvet memleketin muhtaç olduğu gençlik kuvveti olursal... Ressam ALİ SAMİ Size göre aşk nedir? Hiç âşık oldunuz mu, tzdivaçta aşk lâznn mıdır? Bana göre aşk, insanın bir an* içinde duyduğu gelip geçici, yalancı hisleri sahih zannederek hem ken disini aldatması, hem de başkasma yptturmasıdır! Yani bir nevi kal îhanete ihanetle mukabele lâzım! İyi bir zevç ve iyi bir zevce size pazanlıktır. Bu kanaat bende bizzat göre nasıl olmalıdır! Birbirine iha âşık olduğum zaman hasıl oldu. Etnet eden karı koca nasıl bir mukaraftaki hâdiseler de bu kanaatbni beleye hak kazanır? kuvvetlendirdiler. Izdivaçta her şeyden evvel para lâzımdır. Parasız iyi bir zevç ve iyi bir zevce aşk susuz, mezesiz içilen rakı gibi his ve hayalleri atbaşı bir olanlarinsanı berbat ediyor. (Mes'ut çift • dır. Eğer bunların ölçüsü bozuk deler... Masallah ne kadar sevişiyor • ğil ise saadet, fakat biri diğerinden kıl kadarcık olsun ileride ise maalar!..) diye gıpta zellah felâkettir. ettiklerinizin Kkt « Karı kocadan biri diğerme ihanet fen ceplerini, çanettiği takdirde öldürmek te, ayrıl talarm yoklayı mak ta iki taraf a ve cemiyete bir şey verin! Hakikat kazandırmaz. Bu çareler ortaya yeni oradadır. Unut bir caninin zuhuruna veya kimsesiz, mamalıdır ki ni sefil, bedbin bi«* dulun çıkmasına veşan yüzüğü bile sile olabilir. Bence ihanete ihanetle 22 ayar altmdan mukabele en mantıkî çaredir! Hele dır. Bu madde asrında bir erkeğe •si de mahallelinin fisebilillah (canım!) diyecek ka diline düşerse dın, bir kadına (ciğerim!) diyecek erkek tasavvur edemiyorum doğru kepazelik ayyi' • su!.. Bir kadına ipekli çorap para ka çıkacağı içm • sım tedarik edemiyen erkek, kadını ne karı, ne ko dünyanın en şairane sözlerile avutcada bir daha mak istese yaya kalır! birbirini aldat Cemal Nadir'in sevdiklerl ÇenberBtiş. Cafaloğln ve Snttanabmet mağa cesaret kal Hangi muharriri, hangi aktöcivannda üç odah, mazbnt kirahk mâs * maz! rü, hatngi şairi seversiniz?. Hoşlan takil bir ev veya bu kadar odah bir kat En mes'ut, en heyecanlı en yeisli diğınız renk, koku, mevshn, hava, aranıyor. Yeni Gün gasetesi idaresinâc yemek nangileridir? zamanlar İhsan Beye müracaat. Odeba ve şüera arasında Filo Hayatınızda en mes'ut, en herina'Iı Nâzun Beye hayranım. Müsığınmak için kapısına düştüğüm yecanlı, en yeisli zamanlannız hanbarek zat, bir ordu kadar kalabahk meşhur bir ressamın acemice resiragileridir? muarızlarına karlerime bakıp bakıp: «Hey oğul, sen Saadetin bir ölçüsü ve tarifi şı tek başına müde resim yapmağa iktidar yok! Ken< olmadığı için mes'ut zamanları mı cadele ediyor. Gadine başka bir iş bul!» diyerek kapıtayin edemiyeceğim. Belki benîm Teteler birinci sasını yüzüme kapadığı gün olmuştur. saadet diye hatıramda yaşattığım Sifelerinde ondan vak'alar felâketin ta kendisidir!. Maamafih bu benim içm ayni isabefc bahsetmek te Meselâ ben ev kirasını verdiğim gün oldu ya!... nezzülünde bu de en büyük saadeti duyarım. Fakat * lunmuyorlar. Fa bilmem ki bu herkes için bir saadet Yalnız fırçasile değil, kalemile de kat o yılmıyor, Jnidir? Heyecanlı günlerim bir değil her kula nasip olmıyan bir mazha nafakasından kesip son sahifelere bindir! Hergün karikatürlerim intiriyete malik olduğunu gördüğünüz para ile ismini ve resmini koyduruşar ettikten sonra «acaba şimdi kim Cemal Nadir Bey güzel cevaplarmı yor. Bu ne sarsılmaz san'at aşk ve gelip çatacak, dayak atacak?» diye 13 nefis karikatürle de süslemiştnv imanıdır! yüreğim kıl üstünde durur! Haya Onu, ayni zamanda (13) rakamının tımda en yeisli günüm: Tahminen Ertuğrul Muhsin Bey tam bizim şeametinden korkmadığı için de teb» on beş sene evvel Anadolu'dan, baaktörümüzdür öyrik ederim. ba yurdundan kalkıp himayesine le bir aktör ki CEVAT FEHMl san'atı lâfla an "amıyanlara • «tekdir ile uslanmı yanın hakkı köRomatizmadan ınütevellit ağrı ve sızılara tektir!» meseline Sloan's dan başka müessir ilâç yoktur. tevfikan • icabmSloan's. dahile nüfuz ve oynak ve sızlı da yumrukla ajnyan adelâtı tahrik ile evcaı teskin eder. tabilecek ikti Romatızma.Kulunç. siyatik \e belbagrilan dara maliktir. için Sloan's istimal edini?. Artık resim yapmaktan vaz geçtiği îçin de (Çalh) yı beğe niyorum! Sinema mı, tiyatro mu, sesli fillâveten: 45 No.lu FOX halihaar diinlim mi, sessiz filim mi? ya bavadlsleri. Mösyö Laval'ın Am; Tiyatronun mükemmelini he rika'dan avdeti Mussolini 200 fa • nüz görmediğim için sinemayı çok seviyorum. Sessiz filim galiba daşiste hitaben teslihatın müsavafndan ha iyi idi. Hiç olmazsa insan yanınbahsediyor. Müttehhidd Amerika is daki ile hafiften sohbet edebilir, ratiklâ'inin yîizü'ncü senei devriyesi hatça öksürüp aksırırdı. Sesli f ilimde şenliklerL böyle mi ya?.. Biraz hızlı tnefes alsanız, yanınızdaki zat yan yan ba kıp: «Efendi gürültü etme, Adolf Menjo'nun sesini duyamıyoruz!» diye çıkışıyor. Bizdeki sinema ile tiyatroyu yanyana koyar ve mukayese ederseniz BL'GCN AKŞAM Saat 21,30 da ortava Yepicami mmaresile Eminönü saati çıkar! Si DOKTOR İHSAN nema minare gibi Komedi 3 perdc boy atmış, tiyatro Yazan: F. Laszi' ise saat kadar Terciime eden ayarsız ve bodur H. N. kalmıştır. Hiç şüphe yok ki bize Halk, tenzilâtlı ^inemadan evvel gecesL tiyatro lâzımdır. Yakında: MÜKADDES ALEV Şimdiye kadar gördüğüm filimler ve sahne eserleri içinde en ziyade (Şarlo) nun filimleri ile (Müsahipzade Celâl) Beyin komedilerini beğendim. İSTANBUL BELEDIYESI Darülbedayi Temsillerî GRİPPOSAN Oripposan, Viyana'lı Dr. Besarovic'in formölö dairesinde istihzar olunan burun pomadasıdır. Her nevi nezle ve gripe karşı vikaye ve defi için pek müessir bir tedbirdir. Her evde bir tflp Gripposan bulundurulması elzemdir. Bütön eczanelerde satılır. Fiatı 30 kuruştur. Kirahkev aranıyor Romatizma için müessir tedbir Sloan's Liniment Altın renginl, pirzola kokusu • nu, dumanlı havayı severim! Hasbelmeslek ikide birde ona kaldığımız için yemeklerden peynir, ekmeğe ba yılırım! Ağrılan Keser Alâtı Müdakkika ve Zımba Makineleri İmali şubelerimizde yapılan mallarm satışı için birinci derecede Türkiye işlerinde tecrubesi olan ve tstanbul'da mukim bulunan bh* acenta arıyoruz. İcabında, bu işin mütehassısı olan bir ticarethanenra kredi hesabına icrayi ticaret etmek şartile münhasıran itasından bahsedilebilir. Yalnız iyi ve senelerdenberi müşteriler ile temasta bulunan mütemadiyen memlekette seyahat eden ve isbatı muvaffakiyet ede bilen namzetlerin teklifatta bulunmaları rica olunur. Direction der Wesselmann Bohere co, A. G. Z. Gera • Zo wotzen (Allemagne). Kadınlar yalnız kendi gözlerini boyamalıdırlar ! Kadm yazıhanede mi, evmde