ö Tefrinisani 'Camhttrîyet S ON Kıbns'ta vaziyet vahim! HilSet Meclisînde fngiliz'ler yeni asker getiriyorlar, Atina'da nümayişler hazırlanıyor Âtîna 6 Kıbns'tan gelen habere göre vaziyet vahimdir. Asilerle lngiliz'ler arasmda bir çok yer'erde rausademelere devam ediliyor. Bu sebeple Mınr 3e Filistin'den Kıbns'a yeni kuvvetler gönderiîmektedir. Atina 6 Buradaki Kıbns'lılar, gelecek çarşamba günü kapah bir yerde büyük bir miting tertip edeceklerdir. Bu münasebetle Kıbns cemiyeti reisi Amiral Kunduryatis'e millî bir kftap verilecektir. Bu kitapta Kıbns kasa • balıiariie köyleri ahalisinin Yunanistan'a iltihak için verdikleri kararlar mimderiç bulunacaktır. Atina'da dükkân ve mağaza sahipleri, KıbroTılar için matena günü ilân edilen çarsamba günü dükkân ve mağazalannı kapamağa karar vermişlerdir. Bnno'an baska Atina ve Pire tüccarlan dünya tacirierine hitaben bir protesto nearetmeğe hazırlanıyorlar. Atina 6 (A.A.) Kıbro ahalisi hakkında muhabbet iıhan maksadile neşredilecek beyarmame için imza toplanacağı gün Atina'daki mağaza ve dükkftnlarlafa'caretevleri kapanacak ve münakale vantalannm hepsi tatfl ya • pacaktır. Devam ediyorum!.. Gene ayni mes'ele. Darülfünuntm kendi kendinî niçin lunu tutarak şerefini ihlâle tasaddi ıslah edemiyeceği hakkmdaki delileden müderrisler varken, o Darülfülerimden bir kaçını daha zikrede • nun nasıl kendi kendini ıslah eder? yim de sonra yeni bazı mülâhazalaDenebilir ki bunlar seciye mes'era da cevap vermege çalışırım. lesidîr; bunların ilimle ne alâkası Bir Darülfünun ki, her hangi bir var? Bir adam seciyece de müa fakültesindeki bir müderris, başka hazaya lâyık görülür de kıymetli bir bir vazîfe kabul eder; bu yeni va âlim olur. Olmaz; hayır kat'iyyen zifesinin ehemmiyetine dayanarak, olmaz. Âlim • kelimenin asıl manamüderrislikten ayrı kalacagı dört sile hiç bir vakit seciyesiz olmaz. sene, yerine başkasının tayin etti • Âlim, mutlaka seciyeli ve faziletli rilmemesine muvaffak olur; dört se olur. Her halde ben, bu kanaatte ne sonra, gene yeni vazifede ipka oyim. Iununca, artık talim i«ine baska biParis'te hukuku bitiren, Caliage rinin tayin edilmesine lutfen rıza gösde France'den mezun olduğunu »öyterir; sonra biitÜn bir fakülte heyeti liyen bir üstat, bir çok müderris arbu emre, bu talebe, bu meşru olmıyan kadaşlannın tahsillerini Avrupa daharekete ınuvafakat eder; böyle bir rülfünunlarında yaptıklarinı, aöylümüesseseve darülfünun denir mi? Ve yor, ıslah için Avrupa'dan mütehasbu Darülfünun kendi kendini ıslah •ıs getirilmesini şekle ait bir mes'ele etmek kabîliyetinde midir? zannediyor. Sonra, bu münhal işe, yeni bir Avrupa'da tahsil etmek mes'elesi muallim veya müderris tayin edilebizim profesörlere bir kıvmet mi izafe cek. Bunun kim olması münasip ediyor; işte Avrupa görmemis protir? tşte ortada sırf bu vazife için fesörlerimize bir teessür membaı. devlet tarafından fedakârlık edile Avrupa'da nasıl okunduğunu ve narek Avrupa'ya gönderilmif, orada muvaffak bîr tahsilden sonra memle sıl bir vesika ile memlekete gelin diğini bilmeseydik, üstadın bu sö kete gelerek senelerdenberi de ayni züne beklediği kıymeti verirdik. subede iktidarla çalışmış biri var. Urun söze ne hacet? Bizde Da • Bunu intihap etmek elbette en doğrülfünuna bir şekil vermek için, Avru bir hareketth. rupa'dan mütehassıs istemiyoruz. Fakat. hayır. Bu fakülte, bu zatı Biz, Darülfünuna ilmî ideali, ilmî aklına bile getirmez, getirmek istemetodu aokacak, Darülfünunutnu • mez; çUnkü onun ilmî otoritesinden zu da siyasî ve içtimaî müesseseleriçekînir. miz gibi Garp'hlaştıracak, nihayet Bu fakülte bir kaç sene evvel asistanlannı muallim, muallimlerini mü profesörlerimiz arasında icraî de derris yapmak suretile fakülte encü ğilse de, hükmî bir ıstıfa yapacak menînde taraf gir bir heyet vücude ge mütehassıslar istiyoruz. Gelecek mütehassıslar ilmfi irfan tirmistir. Bu heyette ilmî kıymet en nefhetmiyecek. Türk jandarmasını ıssonra mevzuu bahistir. Bu yeni talah eden heyetler, bize jandarmahk limatname ile fakültenin, oteden UmU irfanını mi nefhetti. Bize meberi sabit olan ilmî kıymeti derhal tot nefhetti; intizam ve program nefdüşmeğe başl<yor. Artık orası bir hetti. Gelecek mütehassıslardan da dedikodu merkezi, ağza almmıya istediğimiz budur. Ayrıca Darülfücak sözler söylenen bir yer oluyor. nunumuzda müderrislik edip te ilmü tşte en ilmî mahiyetteki fakül • irfan da nefhedecek olurlarsa, fe • te»i bu tuhaf şekli arzeden Darülfüna mı olur? nun kendi kendini ıslah edebilir mi? Bir fakülteden bir müderris, diğer Sonra bunu da mutlak olarak büfakülteden bir muallimi, bilmem ne meliki ders haricî sâyin maddi tadını tadan müderrisler, kendile casusluğu ile itham ediyor! Bu, iş rini büsbütün ilme vermiye mahzi iftiradır; böyle olmakla ceklerdir. Hem farzı mahal beraber o müderris, muallimin ir • vermek dahi isterlerse, işişten fan hayatına degil, beşerî hayatına geçerek ilira sevkini kaybet • biKs kasdetmiş olmaz mi? miş olduklarmdan, ilmî saye teşebDarülfünunım ıslahına taraftar obüslerinden de bir semere beklene • lan müderrisleri, vatan ihaneti ile mez... itham eden öteki müderrislere ne dersiniz ? Bu hakikatleri bilmiyenler, yahut bilmez gibi srörünenler, işte DarülDikkat buyurulsun ki mücerret fünunun kendi kendini ıslah edecevak'alar zikrediyorum; şahıslardan ginden bahseder, dururlar. bahsetmiyorum. Mecbur kıhnırsam, gazete sahifelerinde değil, fakat Hem artık mütehassıslann gehnemahkeme salonlarmda sahisları da si takarrür etmiştir. Şimdi düşünüsöyler ve şahitlerimi yemine davet lecek ise, mütehassıs denilen heyetin ederim. bu işin hakkile ehli olması, bu yolda Hariçten bîr adam getirtip kon • alemsümul bir şöhrete malik bulunferans verdirmekte zerre kadar a • masıdır. tcap ederse buraya gene lâkası olmıyan bir müderris, bu işi döneriz. münhasıran o yapmış göstermek yoKÂZIM NAMl ver (Bahkesir), tbrahim (Bilecik), Salih (Bilecik), Kâzım (Diyarbekir), Ahmet Saffet (Elâziz), Kılıc Ali (Gazi Antep), Şevket (Gümüşane), Ahmet Hamdi (tstanbul), Ali Rıza (Kastamoni), Lutfi Müfit (Kirşehir), Recep (Kütahya), Mahmut Nedim (Malatva), Muhtddin Nami (Muş), Galip (Nigde), Recai (Ordu), Bekir Lutfi (Tokat), Hüsnü (Tokat) Beylerle Naci (Cebelîbereket), Hasan (Giresun), Muhiddin (Giresun), Muhiddin (Kars) Paşalar intihap edil • miştir. mil (Tekirdağ), vekilliğine Feik (Tekirdağ), mazbata muharrirliğine Baha Tali (Kars), kâtipliğe Hasan Refik Beyler. Millî Müdafaa encümeni riyasetine Recep (Kütahya), mazbata muharrirliğine thsan (Giresun), kâtipliğe Muhittin Nami Bevler. Sıhhiye encümeni riyasetine Ahmet Fikri (Erzurum), mazbata muharrirliğine doktor Refik Glip, kâtipliğe doktor Hüseyin Beyler. Teşkilâti esasiye encümeni riya setine Yunus Nadi (Muğla), maz bata muharrirliğine Hakkı Tarik (Giresun), kâtipliğe Haydar Rüstü (Denizli) Beyler. Harieiye Encümeni riyasetine Saffet (Erzincan), mazbata muharrirliğine Mahmut (Siirt) Beyler. Bütçe encümeni riyasetine Hasan Fehmi (Gümüşane), vekilliğine Ali Rana (tstanbul), mazbata muhar rirliğine Kemal Zaim, kâtipliğe Süreyya (Aksaray) Beyler seçilmişlerdir. Burası, dedi... Buyurunuz, doktor Monroe ile eraber giriniz. Sizi büromda bekliyorum. Monroe önde, girdik. Lilâ, demir parmaklıklı pencerenin önünde. Arkası bize müteveccih. Gayet sakin oturuyor, dışarısını seyrediyor. Monroe yanına gitti ve sevimli bir sesle hitap etti: Bonjur matmazel Lilâ.. Bonjur mösyö. Nasıl, tanıdımz mı beni?.. Ben, Monroe... Hani Sevilla'dan Grönata'ya beraber seyahat etmiştik... Doktor Monroe... Sizmle arasıra lâtife «den tngiliz doktor... Lilâ başını sallıyor... Dostumu tanımıyordu. Mademki beni unuttunuz, Matmazel, şimdi size öyl ebirisini tak • dim edeyim ki onu hatırlamamanıza imkân olmasm!.. Sizinle uzun müddet konuşan, tatlı hatııalar bırakan birisinL.. Dönünüz bakalım arka • nıza, kimi göreceksmİB.^ İHEM mmmmmmmmm NALJNA MİH1NA Dün encümenler intihabı yapıîdı Encümenler toplanarak reislerini sectiler Ankara 7 (Telefonla) M. Meclisi bugün saat ikide toplandı. Manisa meb'usu Sabri Beyin 3 ay mezuniyet talebini havî tezkere okundu. Bunu müteakıp Encümen intihabatı yapıldı ve perşembeye toplanılmak üzere celse tatil edildi. Encümenlere seçilenler Ankara 7 (A.A.) B. M. Meclisi reis vekili Raf et Beyin riyasetinde içtima ederek Meclis Encümenleri intihabatı yapılmış, teşkilâtı esasiye Encümenine Mehmet Asım, (Artvin), Dr. Mazhar (Aydın), Tahsin (Aydın), Ali Sururi (Bahkesir), Asaf (Bursa), Memduh Şevket (Elâ • ziz), Hakkı Tarik (Giresun), Mahmut Esat (tzmir), Halil (Izmir), Ahmet Rasim (tstanbul), Muhittin Pş. (Kars), Dr. Fuat (Kırklareli), Yunus Nadi (Mugla), Celâl Nuri (Tekirdağ), Celâl Sahir (Zongul • dak), Beyler seçilmişlerdir. Adliye encümenine; Haydar (Antalya), Numan ( Antalya), Vasıf (Ba . lıkesir), Osman Niyazi (Çanakkale), Münir (Çorum), Hasan Hayri (E dirne), Şeref (Edirne), Abdullah, (Erzincan), Yusuf Ziya (Eskişehir), Nazif (Kars), Resit (Kayseri), Sait Azmi (Kayseri), Ragıp (Kocaeli), Salâhattin (Kocaeli), Tevfik Fikret (Konya), Mustafa Fevzi (Manisa), Refik Şevket (Manisa), Nazım (Tokat), Raif (Trabzon), Ahmet Hamdi (Yozgat) Beyler intihap olunmus • lardır. Bütçe encümenine; Ali (Afyonkarahisar), Ahmet Süreyya (Aksaray), Yahya Galip (Ankara), Dr. Galip (Bursa), Muhlis (Bursa), Dr. Mus • tafa (Çorum), Şakir (Edirne), Hasan Tahsin (Elâziz), Aziz (Erzu • rum), Ahmet Remzi (Gazi Antep), Musa Kâzım (Giresun), Hasan Fehmi (Gümüşane), Ali Rana (tstan • bul), Mükerrem (İsparta), Hilmi (Kayseri), Şevket (Kırklareli), Mehmet Nahit (Kırklareli), Kâzım Hüsnü (Konya), Kemal Zaim (Konya), Faik (Nifde), Recep Zühtü (Sinop), Rasim (Sıv*s), Remzi (Sivas), Süreyya Tevfik (Tokat), Süleyman Sırn (Yozgat) Beyler intihap edilmişlerdir. Dahiliye encümenine; Ali Münif (Adana), ömer Remzi (Adana), Esat (Amasya), lsmail Hakkı (Amasya), Muslihittin (Ankara), Rasih (Antalya), Hacim Muhittin (Bahkesir), Emin Fikri (Bursa), Şükrü (Çanakkale), tsmail Kemal (Corum), Hüseyin (Elâziz), Baha Tali (Kars), Abdülmuttalip (Malatya), Vasfi (Malatya), Mithat (Maras), Hasan Reşit (Muş), Ahmet thsan (Ordu), tsmail (Ordu), Atıf fRize), Esat (Rîze), Vasfi R»sit (S.Karahisar), Cemil (Tekirdağ), Faik (Tekirdağ), Halil (Zonguldak), Rifat (Zonguldak) Bevler seçilmişlerdir. Harieiye encümenine; Cevat Abbas (Bolu), Faiih Rıfkı 'Bolu), Hasan Cemil (Bolu), Zeki Mes'ut (Diyarbekir), Fazıl Ahmet (Elâziz), Saffet (Erzincan), SnlSh Cimcoz (tstanbul), Mahmut Celâl (tzmir), Reşit Saffet (Kocaeli), Sürevya (Kocaeli), Mehmet Sabri (Manisa), Yakup Kadri (Manisa), Necmettin Sadık (Sıvas), Mahmut (Siirt), NeV>izade Hamdi (Trabzon) Beyler intihap olunmuıtiardır. Millî Müdpfaa enciîmenine; EnEsasen iyi olmasmı pek te ümit etmiyorum ya, her ne ise... Doktor, Grönata'da fazla kalamıyacağını, Çekoslovakya'daki hastalarının yanına bir an evvel avdet etmek mec buriyetinde bulunduğunu söyliyerek çıkıp gitti... Yemekten sonra tekrar hastamın yanına girdiğim zaman, Madamın, önündeki bir kâğıda on defa, yirmi defa, muttasıl iki keli meden mürekkep bir isim yazmakla meşgul olduğunu hayretle gördüm. Madam başını kaldırmadan müte madiyen yazıyordu: Filip Jak Mond., Filip Jak Mond... Zavallı kadımn mesaisini rikkatle takip ederken bu ismi otelin kapı smda yabancıların isimleri yazılı duran listede tesadüfen gördüğü • mü birdenbire hatırladım. Mera • kımı tatmin için sizi rahatsız ettim, mösyö. Acaba Matmazel dö Radeski'yi tanıyor musunuz?.. Yıldırımla vurulmuşa döndüm. Emrazı akliye mütehassısının sua Maç nerede, hasılât nerede? Futbol mevsiminin baslangıcında Galatasaray, Fener, Beşiktaş kulüp leri, resmî spor tesküâtına karsı müttehit bir cephe teskil ettiler, dediler ki: « Bizim birbirimizle yaphğımız maçlarda mühim hasılat oluyor, bu hasılat, maçlanna binlerle seyirci gelmek şoyle dursun, hatta kendileri tam takım bile çıkaramıyan kulüolerle bizim kulfiplerimü arasmda müsavaten taksim ediliyor. Davulu biz çalıyoruz, parsayı onlar topluyorlar. Alnımızın terile kazandığunız paradan bize fazla hisse vermezseniz biz, Ligden çıkanz.» Futbol heyeti bu talebi haklı buldu Te bu üç kulüp birbirlerile maç yapar1 ken hasılatan nısfını kendi erine ver meği taahhiit etti. Aylardanberi, bu üç kulübun heyecanlı maçlaruıı sey retmek için hasretle beklesen futbol müptelâlan da sevindiler. Fakat ilk hamlede yeni bir mes'ele çıktı; Fener'le Beşiktaş karşılaşmadılar. Daha evvel de Galatasaray, Fener Silt maçını yapmaktan istinkâf etmişlerdi. Dün bir tanıdığım bana diyordu ki: Büyük kulüpler, hasılatı kendi c aralannda paylaşacaklar ama maç nerede, hasılat nerede? Bu dosta hiç bir cevap veremedim. Doğru söze ne denir? * »* Ingîli* donanmast aodet ediyor Malta 7 ( A J l ) Amiral Henley'in tngiitere'nin Akdeniz filosuna mansup gemflerle birBkte Malta'ya dönmek üzere Kıbru'tan hareketi bu adada vaziyetin memnmıiyeti mudp bir halde olduğunu göstermektedir. HMMHmmi'"""""'" » M. Grandi'nin MançurTde Amerika seyahati Kanlı boğuşmalar Seyahatin sebebi için neler yazıhyor? Roma 7 (A.A.) Gazeteler, Napoli'den Amerika'ya gitmek Uzere •apura binen M. Grandi'yi selâmlamakta ve Amerika hakkmdaki Jtalyan dostluğunu izhar eylemektedir. Bu gazeteler, M. Grandi'nin Amerika'ya azimetinden maksadımn her hangi hususî bir mes'elenin halli olmadığmı, çünkü iki memleket ara • sında hali hazırda halli muktazi hiç bir mes'ele mevcut olmadığını »öy • lemektedirler. M. Grandi'nin vazifesmin bâyflk Âvrupa ve cihan mes'elelerine ve beynelmilel teşriki mesaiyi takviyeye ınatuf bulunduğu rivayet edilmek • tedir. Amerikaave ttalyan noktai nazarları yekdiğerine tamamile uymaktadır. Binaenalevh iki memleket elele verip yürüyebilirler. ÇinTiler, 3 Japon bölüğünü muhasara ettiler Londra 7 (A.A.) Tokio'dan Tiraes gazetesrae bildirildiğine göre Japon'lar dün sabah saat 10 da Çin'liierin ilk hatlanm işgal etmişlerdir. Çin'liler 700 raetre geride bulunan ikinei hatlanna çekilmişlerdir. öğieden sonra Çin'liler Japon sağ cenahına siddetli bir taarruz yapmışlardır. Japon'lar 140 telefat vermişler fakat mevzîlerini arahafaza eylemişlerdir. Harp gemisine girip çıkk<manm adabı... Her şeyin bir adap ve erkânı vardır. Bir salona girişle hamama giriş elbette birbirine benzemez. Bir baloya gidifle bir futbol maçına gidiş te başka tür Kidür. Bir hanımefendiye selâm verisle samimî bir arkadasm eiini «ıkıs arasında dağlar kadar fark vardır. Tıpkı bunun gibi bir posta vapuruna binişle bir harp gemisine giriş arasında da adap ve erkân itibarile bir hayli başkahk mevcuttur. Posta vapuruna binerken iskeleyi tırmanır, guverteye girmeden evvel nolis efendiye pasaportunuzu gösterir, biletinizle bavulunuzu kamarota tesîim eder, sonra fazla para istiyen hammalla belâya girersiniz... Fakat bir harp gemisine girerken daha başka merasim vardır. Evvelâ, sivil iseniz ve meseiâ va'Dik ve resmî bir mevki sahibi de değFseniz, sandalmzı, geminin sancak, yani sağ tarafındaki değil, iskele, yani sol tarafındaki merdivenine denizcflik tabirile iske'esine yanasbnrsınız. Ondsn sonra, iske'eyi çıkıpta, hâlâ kullanılan tabiri kadimie lumbar ağzuıa gelince, ilk iş olarak gemnun kıç tarafına döner ve gündcde dalgalanan sancağı selâmlarsınız. Ondan sonra guverteye ayak basarsmız. Cıkarken de ayni suret'e sancağı se lâmlar da iskeleden aşağı öv'e iner^iniz. Bu derse ne lüzum var? Ukalâhk etme! diyeceksmiz. Muhriolerin ve denizaltı gemPerinin sancak çekme me rasiminde Hamidiye've sre'en sivHler içinde, biri Ekrem Rüstü Bey, dîfrsri tahteîbahirlerimizin resmini yapan fenç ttalyan muhen<Jisi müstesna olmsk üze« re, hiç kimsenm bir haro gemHİne ginp eıkmanm adap ve erkanım bilmediğmi gördüm de onun için bu yazryı yazchoo* üç Japon balağu muhasarada Ankara Şehir Meclisinin içtima? Ankara 6 (Telefonla) Ankar» yehir mecîisi bugün toplandı. Vali Nurettin B. azaya izahat verdi. Varidat tahsilâhn yüzde 81 i bulacağı, Belediye hasfenesindeki 15 yaatgm 25 e iblâg edildiğrai, Belediye kimyanesinin faaliyete geçtiğini, şehrin elektrikle tenvir edilerek sokak Iâmbalarının kaldml • dığını, yolların düzeltildigini, şehrin temizliğine dikkat edildiğini, itfaiyenin çok iyi teçhiz olunduğunu söyledi. Azadan Muhtar B. bütçenm azlığma ragraen Belediye riyasetmin limit edüdiğinden fazla iş gördüğünü, ba itibarIa Belediye reisine beyanı takdirat ve teşekkür edilmesini teklif etti ve kabul olundu. Londra 7 (A.A.) Mou^en'den Newt Chronicle gazetesine bildiril diğine gore Çta mukabil taarruzu esnasında 3 Japon bölüğü 4000 kişilik bir Çin kuvveti taraf ından muhasara edilmiştir. Ba müsademelerden sonra, Japon'lann imdat kuvvetlerini hamil bir katar Moukden'den hareket etmiştir. Bu mÜMidemeler hakkında yeni haberler almak mümkün değildir. Anganehi'deki Japon konsolusu kendi nezdine Utica etmiş olan bir çok Japon kadtn ve çocuklannın mu kadderatı hakkında büyük bir en » dise izhar «tmektedir. Çin ve Japonlann zayiatı Tokyo 7 (A.A.) Japon'lann Nonni müsademesinde nğradıklan zayiat 36 maktül ve 144 raecruhtan ibarettir. Çin'Ulerdea 200 kisi öl . müstür. Bunlarm arasmda bir de Sovyet zabitinin eesedi bulunmuştur. Harbm'den gelen bir telgraf ta Jeneral Maeaam Shen'm kumandası albndaki aakerlerin Anganchi ile Tahsing arasmda toplanmakta olduklan bildirilmişth*. Bursa belediyesi de Otobüs imtiyazı istiyor Bursa 7 (Hususî) Belediye Meelisi; şehir dahilinde otobüs işletmek imtiyazının hükumetten talep edümesine karar vermiştir. Bursa ile Çekirge arasmda ve Bursa dahilinde işliyen muhtelif otobüs sirketlerine ait arabaların anarşi halindeki »ey rüseferleri de bu suretle intizama girecektir. Belediye bu imtiyazi her hangi bir şirkete devrederek mukabilinde mühim bir varidat membaı temin eyliyecek; ayni zamanda şirkete karsı elinde; halkın matalibini min emrinde kuvvetli bir silâh bulundurmus olacaktır. Musa EDEBİ TEFRİKA: 77 Amerika, Japonyctya bir nota verdi Tokyo 6 (A.A.) Amerika'nın Japonya'daki •efirinin dün Mançuri mes'elesi hakkında hükumetin dos tane tavsiyelerini havi bir notayı Japonya Harieiye Nezaretine verdiği zannediliyor. tki hükumet, bu nota muhteviyatma dair sükutu muhafaza etmek husuaonda mutabık bulunmaktadırlar. Encümenler reisleri Encümenler içtîmadan sonra toplanarak riyaset intihap lannı yap mıslardır. Maarif encümeni riyasetine Nafi Atuf, mazbata mvharrirliğine tbra him Alâettin, kitabete txzet Ulvi Beyler. tktisat encümeni riyasetine Rahmi (tzmir), mazbata muharrirliğine tsmet (Çorum), kâtipliğe Kemal (İsparta) Beyler. Dahiliye encümeni riyasetine Celine cevap bile veremiyordum. Doktor Monroe benim namıma söyledi: Matmazel dö Radeski, Mösyö Jak Mond'un nişanlısıdır. tspanyol doktor iğildi ve şaşkın bir halde: Affedersiniz mösyö, dedL Ba kadar haşin bir tarzda idarei kelâm ettiğimden dolayı çok müteessirim... Şayet malumatım olsaydı... Eğer bilseydim... Ben derhal yerimden fırladım: «Doktor, dedim... Matmazeli hemen şimdi görmek istiyorum... Hastahğın çok vahim olmadığım temenni ediyorum. Beni görünce, sesimi işi tince müfit bir aksülâmel olmasına çok ihtimal veriyorum.. Haydi Monroe... Geltniz doktor... * Duvarları beyaz yağlıboya ile boyanmış uzun bir koridorun nihayetinde küçük bir kapı. Bu kapının önünde bir hastabakıcı kadm. Doktor Gonzales: Fnrka kongreleri Ankara 6 (Telefonla) H. F. nahiye ve kaza kongreleri bu ay nihayetinde yapılacaktır. Kongreler her tarafta muayyen bir günde icra olunacaktır. yete karşı kaldım... Gelip sizi bul • mak ve bazı şeyleri sBylemek mec buriyeti vicdaniyesini hissettim... Bakınız ne oldu... Bu sabah, saat dokuza doğru, Doktor Şomberg Uminde tanımadıgım bir adam geldi ve bana refakatinde bulunan Matmazel dö Radeski nammda genç bir kadını takdim etti... Kuvvetli bir heyecana maruz kalan bu kadımn tagayyüratı dimağiyeden muztarip olduğunu ve bir raüddet icm bir asabiye mütehassısınm tedavi, ve ihtimamma muhtaç bulunduğunu aöyledi... tlk vazifem hastamı rauayene etmek oldu. Derin bir muayeneden sonra anladım ki ba genç kadm şahsiyetini tamamen unutacak derecede ağır tesevvüşatı dimağiye ile malul olduğu gibi bir takım sabit fikirlere de maliktir... Bu ciheti daha ziyade tetkik ve tamik için esasen frrsat ve vakit var... Zira doktor Şomberg hastayı iyi oluncuya kadar tahtı muhafaza ve tedavide bulundurmami istedi ve altı aylık tedavi m^»ttfmı da pef iaen verdL~ tran hükumeti son zamanlarda tayyareciliğe fevkalâde ehemmiyet vermektedir. Tahran'da 50 tayyare alacak bir hangar yapılmaktadır. tran Şahı bu hangarın temelatma merasiminde bir nutuk irat etmiş, t ran'm tayyareciliğe verdiği kıymet ve ehemmiyeti izah ettikten sonra Türk tayyareciliğinin sür'atle terakki ettiğinden ve Türkiye'nin bu hususta sarfettiği faaliyetten sitayişkârane bahseylemiştir. Avrupa'da tayyarecilik tahsil etmekte olan tran gençlerinin vaziyetini tetkik için Tahran tayyarecilik mektebi müdürü yakında Avrupa'ya gidecektir. Lilâ ağır ağır döndü. Kalbim o kadar şiddetle atıyor ki artık duracak. Gözlerile beni süzüyor. Tekrar ba sını sallıyor. Kollarımı ona doğru uzatıyorura, bağırıyorum, haykınyorum: «Lilâ! Lilâ!» ayaklarına kapanıyorum. Ellerini muttasıl öpüyorunu Kendime doğru çekiyorum... Cansız bir bebek gibi, mümanaat etmiyor. Merhamet dilenen bakışlarım, fer yatlarım, yalvarmalarım tesir etmiyor. Gözlerimden akan yaşlar karşı • stnda lâkayt, kısaca ve alçak bir sesle cevap veriyor: Affedersiniz Mösyö... Sizi tanımıyorum... Bu cevap, sakin, tatlı, maziden gelen bu ses, kalbime son hançer darbesini indirdi. Feci ve müthi» haki katî anlıyorum. (Bunak) illetinin korkunç hayalini karşımda birdenbire gördüm... Tuttuğum iki güzel el, bir canlı cenazenin hissiz iki elinden başka bir sey değil. Mtibaâi var iran'da tayyarecilik Kadife alev MAURICE DEKOBRA'dan 28 mayts, taat 9 Odamda yatıyordum. Dün geceki feci vekayiin tesirile kendimde dışan çıkmak cesaretini bulamıyorum. Monroe'nin dostluğunu unutamıyacağıra. Beni teselli etmek için elinden geleni yapıyoı. Ve Lilâ'yı feci akibetten kurtarmış olmakla vazifemizi yap tığımızı tekrarlayıp duruyor... Birdenbire kapı vuruldu. Tanımadıgım bir adam îçeri girdi, ve: Ben, dedi, doktor Anriko Gonzales'im, Grönata'nm Kalle dö lâ Kartuja ha^tinesinin müdîri... Monroe ile bakıştık. Ba ziya retrinin maksadı ne idi? Tanımıyorduk bu adamı. Monroe ile kart dö vizitlerini teati ettiler. Efendim, dedi, garip bjr