Cumhuriyet 20 Teşrinievvel f Muharriri: FERNAND GRENAR Mütercimi: YUSUF OSMAN Sehir ve memleket haberleri 8 aylık vaziyetimiz Bu ihmal ve lâkaydi ni hayet bulmıyacak mı? Bir doktor «yeni inşaat Turing Kulüp azasmdan tsmail kontrol edilmeli» diyor Hakkı Bey bize memleket nam ve hesabına çok acıklı bir mektup göndermiştir. Bu mektubun bazı parçalarını naklediyoruz: *Geçenlerde istanbul'a gelen Fransa Âyan reis vekili ve meb'uslart ile şehri gezmeğe memur edilmiftim. Ayasofya, Süleymaniye, Kariye camilerini, hele o tarihî Ayasofyofyt gezerken dilim, yalnız dilim değil, elim ve ayağtm tutuldu. Methalde kdıksız, kıyafetsiz, temizlik nedir bilmediği anlaşılan bir ar~ zuhalcı, önünde viran bir masa, al : ttnda partal bir koltuk. Biraz b'tede kim bilir kaç sene evvel tamirattan artakalmış bir moloz yığtnı. Yan " tarafta kahvecinin kırık iskemleleri, gaz tenekesinden saksdar, harap masalar, murdar bir su küpü, kahve fincanlartnt yakamağa mahsus bir kahve çanağı, nargile sularını toplamak için pis kokulu kirli bir teneke... Cami kaptsında biri ufak, bin büyük partal, mülevves terlik • ler ...Her taraf toz içinde, Her taraf pia. Bu manzara karştsında misafirlere bir şey »öyliyemedim, onlar da sormaddar. Fakat ben yüzlerin den, gözlerinden çok şeyler anladtm, yüreğim nzladı. Kendilerile beraber gezdiğime, gezeceğime bin kere peşiman oldum. Memleket e seyyah celbetmek isterken arlik ba kayitsızlıklara, bu ihmal ve lâkeydilere de bir nihayet vertnek lâztmdır, değil mi?* Kariimizin sözlerini doğru bu luyor ve biz de bu utanılacak manzaraları ne zamana kadar seyredeceğiz diye, Siyasîicıhal Amerika Japonya Mançuri mes'elesinden zuhur e den Çin Japon ihtilâfının resmî ve kat'î büyük bir harp şeklini alma sını men için Cemiyeti Akvam meclisi bir haftadanberi fevkalâde içtima halindedir.Bu içtimalan M. Briand gibi Avrupa'nın en müşkül ihtilâflarında uzlaşma çarelerini büyük bir meharetle keşfederek ortaya atan muktedir bir diplomat idare ediyor. Fakat bu müzakerelere ve gayretlere rağmen Aksayı Şark işleri salâh bulacak yerde büsbütün karış mış ve ihtilâfm dairesi bir kat daha genişlemiştir. ' Şimdi bir taraftan Çin ile Japonya arasında şiddetli bir gayız ve hiddet ve diğer taraftan Bahrimuhitike bir'in en büyük iki devleti olan Müttehidei Amerika ile Japonya ara sında gerginlik vardır. Hiç yoktan ortaya bir Amerikan Japon ihtilâfı çıkmıştır. Bunun teşkil ettiği fena misal ihtimal yarın bir Rus Japon ihtilâfı çıkaracaktır. M. Briand hem Çin Japon ihtilâfının hallini teshil etmek hem de Müttehidei Ameri ka'nın Cemiyeti Akvam müessesesile teşriki mesaide bulunmasına yol açmak için Amerika'yı Cenevre meclisine davet gibi bir karar ittihaz et mekle mes'eleyi büsbütün karıştır mış ve içinden cıkılmaz bir hale koymuştur. Yeni Mançuri mes'elesi hakkmda Japonya ile Çin'in esas noktai nazarlarını izah edelim: Japonya hükumeti Mançuri ihriIâfmın büyük bir harp tehlikesini tazammun eden bir mes'ele olmadığı iddiasmda Ötedenberi ısrar etmektedir. Bir milyondan fazla Japon te baası ve milyarlarca Japon sermayes] bulunan bu memlekette son zamanlarda mahallî Çin hükumetinin otoritesi kaybolmuş ve idare anarşi şeklini almış ve ordu bozulmuş ve memleketi baştanbaşa şekavet istilâ et miştir. Buradaki demiryolu mınta kalarmın muhafazasına memur Ja pon kuvvetleri Japonya'nın mena fiini ve tebaasını himaye için eşki yaya ve inzibatını kaybetmis Çin askerlerine karşı tedip harekâtı yapmıştır. Japonya hükumeti bir daha bu gibi ahvalin zuhur etmemesi için doğrudan doğruya Çin hükumeti ile müzakerede bulunmak istemiştir. Nankin'deki Çin hükumeti ise böyle bir müzakereye yanaşmaktan daima istinkâf etmiş ve Jaoon'Iarm M»« . çurî'dcki askerî harekâtını fstilâ maksadına atfederek Cemîyeti Ak vamm müdahalesini istemiştir. Ce miyeti Akvam ise kendisînde böyle bir müdahalede bulunmağa kâf i kuv* vet görmediğinden Amerika'dan istiane etmiştir. Bu suretle Jaoonya ile Amerika, Mançuri mes'elesi üzerinde karşı karşıya gelmişlerdir. Amerika'yı davet etmek ile Ce miyet Akvam meclisi terki teslihat konferansı gibi ayrı bir teşekkül halini almıştır. Bunun için Jaoonya hükumeti böyle bh içtimaa Mançuri'de ve CiVde alâkadar olan ve Amerika gibi Cemiyeti Akvam azası bulun • mıvan diğer devletlerin niçin davet edHmedi^inî sormurtur. "imdi bu sual etrafında Cenevre'de münakaşalar devam etmektedir. Fakat Mançuri'deki Japon or « dusu bu münakasalara aldırmıyarak bu memlekete iyice yerlesmeğe ba • kıyor. Rus mıntakası hududu cîva rında Jaoon'lar bir fırka asker yerlestirmî^ler ve iki tavvare karargâhf kurmuslar ve mahallî bir hükumet tesis ederek Çm'lilerden bile asker topIamıMardır. Anla^ılan Cenevre'dfl kıyamet kon*a bile Mançuri'de Ja ponya bi'diğini yapmaktan vaz geçmiyecektir. MUHARREM FEYZt Vereme karşı İlk tedbir Cengiz Hanın mirası Ferghana'yı ihata eden hanlıklar İhracat Ofisi bir istatistik Rabür hem Timur'un hem Cengiz Hanın torunu : Dünya neşretti tahtına varis!.. Mogol'lar ve Yunus Han Babür* ün siması ve eşkâli.. Iktisat Vekâletine merbut ih • 6 Babür'ün beyîiği şimalen, kavgacı ve yağmacı göçebelerin yaşadıkları siteplerle mahdut idi. Bu beyliğin bir tarafında: A) Cengiz Hanın ikinci oğlu Cagatay'la başlıyan sülâleye mensup Mogol hanlarının üçe bölünmüş, gayet geniş ülkesi vardı: Samarkand, Taşkend ve bugünkü Çimkend'in yanında kurulmuş Sayram şehirleri Babür'ün dayısı Mahmut Khan'a aitti. B) Beyliğin şarkında: Auli Ata mevkiinden Turfan'a kadar olan bütün memleket Mahmut Hanın küçük kardeşi Ahmet Hanın idaresi altında idi. C) Kâşgar havalisi şehirleri ve vahaları da müstakil bir prensin (Abu Bakir Khan'ın elinde idi. Bu pren», evvelce Cagatay, sülâlesi hanlarının hâkimiyeti altında bu memleketi idare etmiş olan Doghlat itmindeki Türk Moğol hanedanına mensup idi. tstiklâlini ilân etmiş olduğundan dolayı gasıp addolunuyordu. D) Taşkend ile Ural arasındaki Kıpçak ülkesi de halen orada yaşıyan Türk Kazzek'ler tarafından idare olunuyordu. Bunlar özbek'lerin, müstakil kalmak istiyen bir zümresi ; id . Muvakkaten dağınık bir halde bulunan asıl özbek'lere gelince: Bunlar da yakında bir araya gelecekler, birleseçeklerdir. özbek'lerin, bu birlesmeainden Babür çok ziyan görecektir. Işte, müstakbel büyük Fatih'in geçireceği inkılâolı ve dalgalı hayata, yukarıda tesbit olunan muhit, sahne olacaktır. Babür'ün mensup olduğu ırkın vaziyeti ve cevheri de izah edildi. Bunun tamamîle bilinmesi iktiza ederdi. Çünkü Babür'ün hayatında en büyük muvaffakiyet âmîli, oynıyacağı oyunun en değerli kozu, •rkî nisbeti idi. Bufcür, Timur sülâlesinin beşinci derecede doğıudan doğruya torunu idi. Bu mensubiyet, yani Timur'un meşru torunu olmak key fiyeti, ona, Asya kavimleri nazarında fevkalâde manevî bir nüfuz temin etti; adeta dünyanın en büyük tah • tının varisi olmak hakkını verdi. Ferghana hudutlarında: Babür'ün muvaffakiyet nrrt: racat ofisi tarafından 8 aylık it halât ve ihracatımız hakkmda bu nuşmağı bir zarafet eseri addeder cetvel neşredihniştir. Bu cetvele lerdi. Prensler, eski Türk Moğol göre 1329 ithalâtımız 187,994,865 dilindeki (Khan) unvanını terkederek arabî ve İranî unvanlar taşıyorve 1930 seneai ithalâtımız lardı: Sultan, Padişah ve Mirza gibi, 92,668,178 ve 1931 ithalâtımız da Mirza kelimesi Emirzade yani Emir 90,332,320 liradır. Timur'un torunu manasına kullanıBu senelere mukabil ihracatılırdı. İzdivaçlar, öz Türk tipini, haymızda sırasile: liden hayliye boşmuştu. Babür'ün büyük babası Sultan Abu Said, ko92,498,42185,304,147,69,932,318 caman bir sakala malikti; Hint Avliradır. İhracatın en çok ol • rupa'lı zümresine mensup bir insanı duğu aylar kânunusani, şubat, andıracak düzgün bir siması vardı. mart, nisan, mayıs ve en az olduBabür, ana cihetinden de halis muhğu aylar da haziran, temmuz, alis Moğol ırkına mensuptu. ğustos aylandır. Cengiz Hanın on beşinci derecede doğrudan doğruya torunu idi. Asıl Tütiin ihracatımız 1929 da 23 tipin ne kadar değiştiğini şu vak'a milyon 600 küsur bin lira iken güzelce isbat eder. Babür'ün büyük 1930 da 24 milyon 300 küsur bine babası Yunu» Khan'ı ziyaret eder. çıkmış 1931 de 13 milyon 800 küHoca Nasrettin, bu mülâkatta aldığı sur bin liraya düşmüştür. Pamuk tesirleri »aklamıyarak müverrih Mirihracatımız da 1929 da 5 milyon za Mahmut Haydar'a demisti ki: 900 küsur bin lira iken 1931 de c Karşımda bir Moğol bulaca • ğımı zannetmiştim. Halbuki, huzuru3 milyon küsur bin liraya inmişna çıktığım zat uzun sakallı, acem tir. Fındık ihracatımız 1929 da 2 tipinde idi. Kendisi zarif, dil ve muamilyon, 1930 da 1 milyon 400 küşeret noktai nazarından tran'da bile sur bin lira iken 1931 de 4 milyon az tesadüf olunur inceliğe ve zara 600 küsur bin liraya çıkmıştır. fete malik bir insandır.» Uzum, Zeytin ihracatımız art • Yunu» Khan ve Mogol'lar: Filhakika, Yunus ana yurdundan mıştır. Afyon 1929 da 5 milyon on üç yaşında, kardesi tarafından 100 küsur bin lira iken 1930 da 1 kovuldu. tran'ın ortasında kâin Yezd milyon 600 küsur bin liraya düşşehrine iltica etti. Orada Timur'un müş, 1931 de 2 milyon küsur vak'anevisi Şerefeddin Ali'nin nezaretinde, on iki yıl, münzevî bir surette liraya çıkmıştır. Yapağı ihracatımızda tenezzül vardır. tncir ihilim tahsil etti. Bundan sonra on beş sene Şiraz'da yasadı. O Şiraz ki, racatı 1929 da 1 milyon 700 bin Sadi ve Hafik'in vatanı, zamanın ilira iken 1931 de 769 bin küsur lim merkezi idi. (Yunus) un konuş liradır. Arpa ihracatımız 1929 da ması çok hoştu, tatlı idi. Üslubunun 22 bin lira iken 1931 de 800 bin mükemmeliyeti, ressamlıktaki hünelirayı bulmuştur. ri de çok takdir edilirdi. Abu Said, kendisini Moğol'ların başına geçir diği zaman, göçebelik hayatına bir türlü ahşamadı. O, Moğol beylerinm nefret ettikleri sehir hayatından ayrılamıyordu. Nihayet Mogol'lar da onu bıraktılar. Küçük oğlunu hükümdar ilân ederek kum çöllerine döndüler. Moğol'larda yeni kral bir kürk Ustünde taşınırdı. Bu, tahta cülus merasımı ıdı. Muhtelif muhitlere mensup ırkla nn böylece kartşması yüzünden Babür'ün asıl menşeine ait shnayi az çok kaybetmis olması tabiidir. Ba • bür'ün resimlerinde gördüğümüz sudur: Soruyoruz! tçki istatistiği Kaç fabrika var, ne kadar rakı, şarap yapılıyor? Türkiye'de 97 rakı, 302 şarap, 37 likör imalâthanesi bulunduğu anlasılmıştır. Bu imalâtanelerde bir senede 6,609,395 kilo rakı, 3,154,596 kilo arpa, 514,788 kilo likör, 4 milyon kilo bira yapıl • maktadır. Ekmek 6,30 p a r a Belediyece dün yeni ekmek narh tesbit edilmiş ve eski narhtan on para tenzil, fırancalaya yirtnî para zattmedilmiştir. Buna nazaran ekmek 6 kuruş otuz paraya, fırancala 11,5 kuruşa satılacaktır. Dr. Ihsan imzasile Verem mücadele Cemiyetine gönderilen bir mektupta şayanı dikkat fikirler dermeyan edilmektedir . Dr. İs. Benator diyor ki: «Verem intisarına manî olmak için yapılacak umumî ve ferdî mücadele ile kabili tahdittir. Herkesin bu mücadeleyi beşerî bir vazife addetmesi lâzımdır. Verem (Basil dö Koh) namındaki mikrobun vücude yerleşmesi ile başlar. Inkişafı için de müteaddit sebepler olması şarttır. Ben bunlardan en bariz olanmın basit bir tedbir ile kısmen ref'i kabil olduğu kanaatindeyim. Elyevm memleketimizin muhtelif mahallerinde mütevali bir surette inşa edilmekte olan apartımanları kontrol ettirmek, bunları şeraiti sıhhıye tahtında yap tırmak ve hususile apartımanlarm müşterek olan çamaşırhanelerinin ıslahı lâzımdır. Zira bu kabil çamaşırhanelerin bir çok hastalıkla ve bilhassa verenıin intisarına sebep olduğunda şek ve şüphe yoktur. Meselâ, bir apartımanın dairelerinden birinde mukim olan bir veremli ailenin çamaşırları ayni apartımanda ikamet eden diğer daire müstecirlerinin çamasırhanelerinde yıkanmaktadır. Ve bu suretle sirayet çok kolay bir şe kilde mümkün olmaktadır. Buna binaen apartımanlarda her dairenin çamaşırhanesi ayrı olmadığı takdirde müşterek olan çaaıaşırhenelerin kabili taksim bir tarzı mimari ile inşası ve keyf iyetin makamı aidince kontrolu icap eder. Alâkadarların bunu temine uğraştnalan memîeketin sıhhatı namına lüzumludur.» Hem Timur'un hem Cengvtin torunu: Ayrıca ana cihetinden de (Cen • giz) Hana mensubiyetin, bu nüfuzu ve itibarı bir kat daha kuvvetlendirdi. Zaten, o devirde ve o memleketlerde, insanı büyük bir hanedana nisbet ettirmek icin en iyi ve kestirme çare gasıphktı. Meselâ. Timur sülâlesinin ilk ki'tüğünü teşkü eden (Barla) ailesi. kendisinin (Büyük Moğol tm paratoru) sülâlesinden geldiğini iddia ederdi. Halbuki, bu aile, menşei ve dili itibarile Türk oğlu Türk'tür. Ancak, büyük Moğol tmparatorunun askerî hizmetlerinde bulunmuş olan bütün göçebeler, kazanılan zaferlertn şerefine tamamile iştirak edebilmek için, kendilerinin de Moğol olduklarını iddia etmişlerdi. İşte bu nun içindir ki, Babür'ün Hindistan'da kurduğu büvük sülâle tarihte (Mo ğol) namı altında tanılmıstır. Zaten dil farkı istisna edilirse Türk'ler ve Mogol'lar, asağı yukarı ayni ırktır. Maamafih, Timur sülâlesine mensup Türk'ler çok acemleşmişler, İrani'lerin maişet tarzını, harsını benimsemişlerdi. O kadar ki acemce ko Birahaneler hakkmda Belediye Daimî Encümeni tarafından birahaneler, kahve ve çayhaneler hakkmda yeniden bazı tedabir ittihaz olunmuş ve alakadarlara tebliğ edilmiştir. Buna nazaran bu kabil müesseselerde daima havayı tecdit için pencere camlarının üst kumında tertibat bulunacaktır. Birahanelerde mezeler kapalı yerlerde hıfzedile cek ve artık mezeler derhal dökü • lecektir. Bunlara riayet etmiyenler tecziye olunacaktır. Mlelhkemeııejröiö Vefata sebebiyet davası Samatva'da sucu Nişan'ın vefa tına seb'Myat vermekle maznun Hacı âBİeyman Efendi ile Madam Virjin'in muhakemelerine dün Ağifceza'da devam edilerek bazı şahitler dinlemiş ve gelmiyen şahîtlerin celbi için muhakeme talik olunmuştur. Uzun ve narin bir çehre, düzgün bîr burun, çene üstünde sivrilen ve çehreyi ince siyah inci gibi çerçe veliyen siyah sakalı, tebessümün hafif istihzasını tebarüz ettiren kısa bir bıyık.. Yalnız gözlerin biraz dar görünen yanğmda, ataları andıran bir emare.. Çöllerde dolasan göçebeler, Ba bür'e bu farik alâmetten daha de ğerli bir şey bırakmışlardır ki, o da siyasî meslekte başlıca fazilettir: tstiklâl ve muhalefet inadı.. Babür, talihin aksi dönüp emel lerine set çektiğini görünce, tuttuğu işte lüzumsuz ısrar etmezdi; bir kenara çekilirdi. Bütün hasımlanna karşı, yalnız basına fakat metanetli bir vaziyet alırdı. Vaktini faydasız itiraz ve şikâyetlerle kaybetmezdi. Sanki, f ezada ihtizaz eden talih dalgalarını yakalamak, kaçırmamak için uyanık bir intizara sabırla katlanırdı!!.. Mabadi var Babür'ün sevimli aiması: Büyükdere'de fidanlık İstanbul Vilâyetinin ttalya'dan getirttiği fidanlık mütehassısı ile ustabaşınm vücude getireceği fidanhğın Büyükdere'de Tayyare karargâhı ittisalindeki Belediyeye ait çayırda tesisine karar verilmiştir. Mütehassıs fidanlığın bir plânını vücude getir • miştir. Burası 100 dönüm vüs'atindedir. Istinye şosesine yakın olduğundan nakliyat Şişli Istinye sosesi vasıtasile yapılacaktır. Devlet Bankası şubesi Devlet Bankasının İstanbul şubesi Sirkeci'deki Kınacıyan Hanında açılacaktır. Handa tadilât ve tesisat yapılmağa başlanmıştır. AIpullu şeker fabrikası geçen seneki 800 Vagon istihsalâta mukabil bu sene 1500 vagon şeker çıkaracaktır. Muhittin B. Ankara'dan geldi Terkos işi ve otobüs imtiyazının Belediyeye devri mes'elesi hakkmda Vekâletle temas etmek üzere An kara'ya giden Vali ve Belediye Reisi Muhittin Beyle Fen Işleri Mü dürü Ziya Bey avdet etmişlerdir. Muhittin Beyin bir haftaya kadar tekrar Ankara'ya gideceği söylen • mektedir. işten el çektirilen memurlar Galata gümrüğü memurlarından bazılarına geçenlerde Eminönü zabıtası tarafından yakalanan kaçak ipekli kumaş ve sigara kâğıdı mes'elesinden dolayı işten el çektirilraiştir. Bu memurlar hakkındaki tahkikat ikmal edildikten sonra evrak Adli yeye verilecektir. Alpullu şekerleri Müteferrlk Esirgeme derneğinde Kadın Birliği Esirgeme dernegi el işleri sergisi yarın açılacaktır. Sergi ye Balkan Birliği murahhasları da • vet edilerek şereflerine Kadın Bir Iiği tarafından bir çay ziyafeti verilecektir. ingiliz sefarethanesinde tngiliz sefiresi Lady Clerk, sefa rethanede tertip olunan müsamerelere ait umumî provanın bu çar şamba akşamı saat 21 de yapıla cağını tashihen beyan eyler. Birinci temsil, evvelce bildirildiği veçhile perşembe akşamı saat 22 dedir. Macar'ların Türk'iüğü *.uakaleden mabaıti Dairelerde pul satılmıyacak Maliye Vekâleti dairelerde veznedar ve memurlar tarafından pul satılmasını menetmiştir. Polis ve Bahkhane bu memnuiyetten istisna edil mişlerdir. tnnur. Bu gıpta ve haset hali demokjrasinin insanlar arasında tesis etmek jlidiasmda bulunduğu müsavat tatfeikatının pek tabiî ve pek mebzul bir mahsulüdür. Aristokrasi hususu bir nevi olunca aynî zamanda hususî mevcudiyet şartları istiyen hususî bir kıymet te demek olur. Ne vakit ki iptidaî kıymeMn rağbeti ile milletlerin hu • kukta müsavatına inanılır, o zaman mantıkan ve umumî surette bir asalet vücut bulmak lâzım mı değil mi mes'elesini münakaşa abes olur. Bir kavmin kendi efradı arasından asil insanlar çıkarıp çıkarmaması mes'elesi esasen bir iptidaî teşekkül mes'elesidir. Bu iptidaî teşekkül vaziyeti bilâhare tari olan hükumet şeklin den ayrı ve müstakil bir haldir. Nitekim orta asırlarda bütün Avrupa aristokratik bir manzara arzediyor du. şimdiki manzara ise demokratiktir. Az çok kendi iradelerine malik nilletler zamanla behemshal iptidaî tesekküllerine mutabık bir hükumet şekli almakta karar kılarlar. Buradaki garip tecelli ise nihayet tahakkuk zıddı ahenkli bir surette cemede • eden şeklin ekseriya zevahire uymabilmiştir. Orada kabul olunan cum • masıdır. Meselâ hakikî aristokratların hurî şeklin basına geçirilen taclı hüdaima kendiliklerinden cumhuriyetçi kümdarın manası yalnız sembolik bir olmaları bu cümledendir. Bunun semahiyeti haizdir. bebine gelince iptidaî teşekkülleri Ancak Macar aristokrasisi fngiliz aristokratik olan cemiyetlerde en taasaletine de benzemiyen müstesna ve biî hükumet şeklinin cumhuriyet olup mümtaz bir vaziyettedir. tngiliz cef erdî saltanat olmaması şundandır ki miyeti daha ziyade içtimaî ma kendisinde ağalık hissi bulunan a hiyeti ile adede (ekseriyete) kıymet dam başka birinin kendinden üstün veren bir halde iken Macar aristokve kendisine hâkim bir vaziyete gerasisinde esasen fertlerin kıymetleri çebilmesine pek zor tahammül eder. birinci ehemmiyet derecesinde tutuTarihte esasen aristokratik olan lur. Macar milleti kendi büyüklerinin cemiyetlerin başlarına taclı bir hümüstesna vaziyetlerine gıpta ve hakümdar geçirmiş olmaları da hatta setle bakmaz, bilâkis onlarla müftebir çok zaman ve mekânda vaki olhir olur. Tıpkı güzel ormanda başı muştur. Bu da aristokratlardan her yukarı yürüyen geyifin hali gibi. Macar bu hayvanın şu şanlı halinden birinin saltanat fikri her birini ayrı incinmez, bilâkis onu öyle görmek ayrı tehlikeye maruz bırakabileceği ister, onun öyle yürümesini ister. Ayolunda gayrişuurî bir histen ileri ristokrasi Macar milleti arasında tagelmiştir. Bundan Polonya aristok rastisinin karikatür mahiyetteki kral biî bir hal olarak teessüs etmiştir denilebilir. lığı gibi garibeler de zuhur etmiştir. .Yalnız tarihte tngiliz cemaati iki i YUNUS NADİ j Izmir'de polis merasim bölüğü 1926 senesindenberi hususî bütçe ile idare edilmekte olan Türkiyat enstitüsü beş sene zarfmda 11 bin cilt kitap temin etmiştir. Bu kitaplar arasında çok kıymetli eserler var dır. Neşriyat Köprülüzade Fuat B. tarafından idare edilmektedir ve Türk tarihinin muhtelif şubelerine dair bir çok eser tabedilmiştir. Bu meyanda beynelmilel kıymeti haiz bir çok eserler Avrupa Şark ensti • tüleri tarafından takdir ile karşılanmıştır. Fakat enstitü, tahsisatı kal madığından bu sene hiç bir kitap tabedemiyecektir. Ayni sebepten do» layı bu sene kitap ta satın alma mıyacaktır. O i ı P Û Df ü oı y ın di© Törkiyat enstitOsö Hariciye MOsteşarı geldi Eyyamı resmiyede hazır bulun mak, resmi geçitlere iştirak etmek üzere tzmir'de bir «polis merasim bölüğü» teşkil olunmuştur. Bölüğe se çilen polisler Alsancak futbol sahasmda yürüyüş talimlerine başlamışlardır. Bundan başka bir de (polis bisiklet takımı) teşkil olunacak ve her ikisi de Cumhuriyet bayramında yapılacak geçit resmine iştirak edeceklerdir. İzmir'de Cumhuriyet bayramı geçen ve evvelki senelere nisbetle bu sene daha parlak bir surette tes'it olunacaktır. Bayram için program hazırlanmağa baslanmıjtır. Tedavi edilmek üzere Avrupa'da bulunan Hariciye Müsteşarı Numan Bey (Ege) vapurile dün avdet et miştir. * Maarif Vekili bugön gfdiyor Bir kaç gündenberi şehrimizde bulunan Maarif Vekili Esat Bey bugü» kü akşam trenile Ankara'ya avdet edecektir.