HAFTANIN İÇİNDEN Üçüncü yol yoktur! Kim bilir, belki de Adnan Menderesin hakkı vardı. Belki de gerçekten "hafiza-i beşer nisyan ile ma- lâldur" ve biz, bazen pek yakın bir geçmişteki olay- ları bundan dolayı çabuk unutuyoruz Biz millet olarak, memleketin sağlam kuvvetleri başta, bir ihtilâlden çıktıktan sonra oturup düşün- dük: Yeni hayat tarzımız nasıl olacak diye.. İhtilâl bir iktidardan ziyade bir zihniyeti, belirli bir mem- leket idare etme anlayışını süpürüp götürmüştü. Bu zihniyetin, bu anlayışın en belirli özelliği tenkide ta- hammülsüzlüğü ve serbest tartışmayı' bir karışıklık sebebi gözüyle görmesiydi. Kendisinde keramet veh- meden bütün idarelerin müşterek özelliği, zaten bu- dur. Adam memleketi kurtaracak, onu refaha, batı- nın medeniyet seviyesine çıkaracak yolu bulmuştur, bu yolda kendisini destekleyecek yerde bir takım kimseler yok tenkitmiş, yok tartışımaymış diye, sö- zümün» hürriyet adına engeller çıkarmaktadırlar. Memleketsever, vatansever bir idare olarak bu çeşit sabotajlara elbette ki müsaade edilmeyecektir. Açık- lanan D.P. Grupu zabıtlarından anlaşıldığına göre buhranlı anlarında Menderes o Grupun kürsüsün- de böyle yapanları Allanın kahretmesini istemiş, bü- tün bunları "komünist tertipleri" diye ilân etmiştir. Bu zihniyetin, 1950'lerin hür havasından Türki- yeyi nerelere, ne kapalı bir rejime götürdüğü hiç kim- senin meçhulü değildir. İşler kötüleştikçe, vaad edi- len refah hep daha geriye atılıp müreffeh kılınacağı bildirilen zümreler zamlar, yokluklar, karaborsa al- tında ezildikçe, zenginleşen bir azınlığa karşı geniş kütleler daha fakirleştikçe ve bizler, ta torunları- mıza kadar uçan kuşa borçlandıkça "Allahın muha- lifleri kahretmesi" duasının tonu yükselmiş, İktida- rın gözünde "komünistler"in sayısı artmıştır. Bu aklın o aklın sahiplerini nereye götürdüğünü ve ilahi adaletin kimi kahrettiğini hatırlatacak deği- lim. Benim söylemek istediğim Türkiyenin, İhtilâl- den sonra, bir başka şekilde, değişik üniforma için- de aynı zihniyetle idare edilmesi teklifiyle karşılaş- tığı, fakat bunun, memleketin sağlam kuvvetleri, mil- letin tamamı tarafından reddedildiğidir. "14'ler" di- ye bilinen takımın felsefesi, idare anlayışı bu idi. O görüş itildikten sonra türk aydınları, sivili ve askeri toplandılar, ikinci yolu Türkiyeye yol olarak biçen anayasayı yaptılar, bu anayasa halk tarafından kabul edildi ve hayatımızda yeni bir devre açıldı Şimdi, işte bu hayattan şikâyetler (o yükseliyor. Azgın sendikacılar gösteriliyor ve soruluyor: Bu mu- dur, grev hakkı? Sınıfta kalmanın vasak edilmesi için sokaklara dökülüp öğrencilerini sınıfta bırakan Öğ. retmenlerini "amerikan emperyalizminin uşakları" ilân eden gençlere bakılıyor ve deniliyor ki: Bu mu- dur, toplantı hürriyeti? Bütün ilhamım kuzey rüz- gârlarından alan bir takım kriptoların komünistlik elbisesini üstü pek az kapalı şekilde Türkiyeye tav- 18 Şubat 1967 Metin TOKER siye eden yazıları yüksek sesle okunuyor ve infial içinde bağırıyorlar: Bu mudur basın serbestliği, fi- kir söyleme serbestliği? Hayır, bin kere hayır. Bunlar grev hakkının, bun- lar toplantı hürriyetinin, bunlar basın serbestliğinin ve fikir söyleme serbestliğinin birer deformasyonu- dur. Ama bugünkü anayasa nizamımız bu deformas- yon ihtimalleri gözönünde tutularak, bunların zarar- ları hesaplanarak, bu zararlara katlanmamanın çok daha ağır zararlara yol açacağı düşünülerek kurul- muştur ve zaten bunlara karşı bütün müeyyideler nizamda mevcuttur. Şimdi, hele işler gene çok kötü- leşme istidadı gösterdiği sırada ve ilk alâmet olarak zamlar belleri bükmeye başlamışken başka, değişik tedbirlere gitmeye kalkışmak, belki (“birinci yol"a resmen dönüş olmasa bile resmen bir "üçüncü yol"u arama hevesinden başka şey değildir. Halbuki, kırk paralık dünya görüşü bulunan her- kesin malümudur ki bu " üçün cü yol" mevcut değil- dir ve "üçüncü yol" aslında "birinci yol" âşıklarının kaba paravanasıdır. 1967 Türkiyesinde grev hakkını, hak olarak dahi reddedenler vardır. Bir isim mi istiyorsunuz? Maddi menfaati işçinin haklarım alamamasında olan biri değil. Fikir olarak bunu istemeyen biri? Genel Kur- may Başkanımız, Cemal Tural! Ben İlhamı Sancar Milli Savunma Bakanıyken Turalın, gene emrindeki birliklere, yani o zaman sadece ara Kuvvetlerine yayınladığı bir emirnamede Anayasanın bir icabı olan grev hakkını reddettiği için ne bahaneler yara- tıldığım, ne "tashih hatalarından bahsedildiğini bi- lirim 1967 Türkiyesinde Gençliğe karşı olanlar vardır. Onların içindeki aşırıları ortaya sürüp onların haklı çıkışlarım da yerenler! Süleyman Demirel! Gençliğin böyle bir galeyanında politikaya tövbe eden Süley- man Demire Türkiyede hürriyetlerin suistimal (edilmediğini eli vicdanında hiç kimse söyleyemez. Ama aklı başın- da hiç bir türkün de bundan dolayı o hürriyetlere tahditler konmasını, yu tedbirler getirilmesini tas- vibine imkân yoktur. Eğer Anayasanın ruhuna batılı mânada demokratik rejime inanıyorsa... Sivili askeri, bu memleketin bütün sağlam kuvvetleri tarafından hazırlanan Anayasa, hastalıkların ilâcım bünyesinde bulunduran bir reçetedir. Anayasanın getirdiklerini kabul etmezsiniz, Men- a yolunu istersiniz, Menderesin seçimle iktida- a geldikten sonra kendisinden önceki kapalı rejim- leri özleyip dediği gibi. "canım bu memleket başka türlü idare edilmez" dersiniz. Tamam. Karşınıza geçe- riz, gene mücadele ederiz. Ama biliniz ki, niyetleriniz- de bizi aldatamazsınız, bir. Eğer samimi olarak bir üçüncü yolu arıyorsanız, gene samimi olarak size söylüyoruz böyle bir yol yoktur iki.