Piyasa konuşuyor gütün Türkiyede, özellikle büyük şehirlerde, besin maddelerinin fiyatlarında görülen artış, son gün- lerde yurdumuzda cereyan eden hazin olayları en iyi bir şekilde anlatmakta; A.P. iktidarı bugün sah- nede, büyük bir hünerle, D.P'nin 1954'den sonra oy- nadığı rolü aynen tekrar etmeye çalışmaktadır. Ge- çen yıl Şubat ayında sığır eti 900 kuruşa satılırken bu- gün ll lira -İstanbulda 12 lira- dır. Patates 1966 Şu- batında 100 kuruş civarında satılırken bugün -yine meselâ İstanbulda- 235 kuruşa yükselmiştir. Sadeyağ- da 300, Zeytinyağda 100, beyaz peynirde 100, koyun etinde 200, makarnada 70, sütte 40 kuruş fark var- dır. Bugün, memleketimizde, gerektiği zaman çocu- gunun ayağına sağlam bur deri ayakkabı alıp onu okula gönderebilen aileler mutlu ailelerdir ve bunla- rın adedi, fiyatlar arttıkça azalacaktır. Devamlı su- rette giyildiği takdirde sağlığı tehdit eden plâstik ayakkabılar ve lâsti çizmeler bile, nüfusumuzun büyük çoğunluğunun, güçlükle elde edebildiği şeyler- dir. Ne yazık ki bugünkü iktidarın güttüğü ekonomik ve sosyal politika), toplumu daha uzun süre bu mah- rumiyetlere mahküm edecektir. 1954'den sonraki D.P.'nin halini hergün yeniden yaşar gibi oluyorum. Sokakta fiyatlar hiç durmadan artar, mallar karaborsaya çekilir, vatandaşların be- ceriklilik, çalışkanlık, zekâ ve başarılı olma ölçüleri u dengesiz ekonomi hayat şartlarından ( sıyrılıp yaşayabilme güçlerine göre değerlendirilirdi. Bütün sıkıntılar ve mahrumiyetler bir yana, en önemlisi bu devrin yarattığı yeni bir insan tipi idi. "Ekmeğini! taş- tan çıkardığı" rivayet edilen ve piyasada kahve yok- ken kahve yaratan, akşamları daireden eve nereden geldiği bilinmeyen bir elbiselik kumaş veya beylik bir ayakkabı, battaniye veya erzak gibi beklenmedik şey- ler taşıyan bu yeni tipler, meslekleri ve işleri ne olur- sa olsun toplumda rağbet görürlerdi. Devrin iktidarı sokaktaki bu olaylara tamamiyle sırtını çevirmişti. Ekonomik ve sosyal tedbirler düşünecek yerde, kendi- sini merakla seyreden bir grup seyirciye yeni bir oyun hazırladı ve sahnede her gün bunu oynadı: Mem- leket kalkmıyordu, hürriyetlerden faydalanan bir- çok hainler ise, bu kalkınmayı önleyecek bir tenkid gü takımların özelliği, spor olmakla beraber, vücudu sarması, bu bakım- dan çok kadınca bir hava taşıma- sıdır. Meselâ lâstik örgülü, küçük kollu, vücuda yapışık bir ( sveter, giydirilmiştir. hem eşarpla beraber kullanılmak- Baharın en büyük özelliğini makinede dokunmuştur. Mini etek- ler, elbiseye eş, uzun Yeni bir buluş : Rob - manto ve fesat yarışma girişmişlerdi. Vatan cepheleri kuru- lacak ve bunların hakkından gelinecekti. DP. hürriyetleri kısıtlıyarak, fikir (özgürlüğüne son vererek, insanları bezdirip susturarak, sokakta ne olursa olsun, sahnedeki bu oyununa devam edebi- leceğini sandı. 1967 Türkiyesinde, fiyatlar daha şimdiden, çok mutlu bir azınlık dışındaki vatandaşları ezmekte, ya- rına korku ve endişe içinde bakmalarına sebep ol- maktadır. T.B.M.M. bütçe çalışmaları bir defa daha göstermiştir ki bugünkü İktidar, bu dertleri yenmek için, 10 yıllık plânın öngördüğü hiçbir ciddi ekono- mik tedbire iltifat etmemektedir. Yerli ve yabancı uz- manların raporlarında Türkiyenin toprak reform yapmadıkça kalkınamıyacağı, en açık dille, delilleri ile anlatıldığı halde, A.P. iktidarı bu reformu diğer- leri gibi, tamamiyle gömmüştür. Aldığı tek tedbir, hürriyetleri kısıtlama konusunda giriştiği hazırlıklar, dır. "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kanun teklifi aç insanları korku saçan ninnilerle uyutma ça- basından başka birşey değildir. Azgelişmiş memleketlerin büyük dramı, ekonomik güçlükleri yenecek güçte olmıyan iktidarların hürri- yetleri kısıtlama yoluna gitmeleridir. Bugün o "dış yardım" adı altında bu memleketleri abluka altına alan büyük devletlerin baskısı ile bu politika, daha korkunç bir hal almıştır. A.P.'nin temel hak ve hür- riyetlerin korunması bahanesi ile getirmeye çalıştığı tedbirler, anlaşıldığına göre, Adalet mekanizmasını baştan başa sarsacak, hâkim teminatını, hattâ ilk soruşturmayı kaldıracak, hükümete bağlı o savcılara her türlü yetkiyi vererek, istenilen vatandaşı mahke- melere sürükleyecek niteliktedir veya bu amaçla dü- şünülmüştür. Fakat bu işte bir yanlış hesap var. Fedakâr, Atatürkçü öğretmenlere, ilerici gençliğe, öz- gür fikrin savunucusu basın mensuplarına karşı son zamanlarda girişilen hareketler, Türkiyede sanki bir komünizm tehlikesi varmış gibi gösterip, bütün dert- leri bundan ibaret sayan bir politika, kanunlar ne ge- tirirse, getirsin sokaktaki gerçekler yanında, sabun köpüğü gibi sönmeye mahkümdur. vücuda yakın bir rob-manto yap- mak da hem ekonomik, hem ko- laydır. Rob mantolar ya önden fermuarla kapalıdır yahut şö- mizye elbiseler gibi, pat altından veya üstünden, genellikle yarım ola- çoraplarla yeni- ta, hem de bununla dansa gidilebil- mektedir. Akşam için örgü kıyafetler Öğzünün bir özelliği, giyeni ısıtma- sıdır. Fakat örgüden yapılmış gece elbiseleri, omuzlan ısıtacak yerde onları tamamiyle çıplak bı- rakmakta, yaz dekolteleri ile mey- dana çıkmaktadır. Akşam elbiseleri küçücük, düz torba elbiselerden i- baret olup, bunlar genel (olarak simli, parlak yünlerden, daha çok 18 Şubat 1967 den sahneye çıkan ve yıldız gibi parlayan rob-mantolar teşkil ede- cektir. Rob-mantoyu çok ince bir elbise, ince bir etek bluz üzerine veya yalnız başına giymek mümkün- dür. Pratiktir çünkü büyük manto- lar baharda hoş durmaz, vücuda çok yakın bir rob-manto ise, kolay- lıkla bu mantoların yerini tutar. Elbise veya ufak bir sveter üzeri- ne giyildiği zaman çok da ısıtıcıdır. Artık giyilmeyen bir eski mantodan rak düğmelidir. Önden kapalı ve ancak V biçiminde açık yakası bulunan rob - mantolar da vardır. Bunlara eşarp takılarak, manto ha- vası verilir. Yine yılın en büyük ö- zelliğini yapan şey empermeabi rob - mantolardır. Renk renk em- permeabli kumaşlarından yapılan bu yağmurluk - rob - mantolar, biraz sıkıcı bir kıyafet olan yağmurluğa yepyeni, şık, zarif ve değişik bir gö- rünüş kazandırmıştır. 31