grup daha ağır bastı, kuvvetin kendi o elinde olduğunu ispatladı, bunun üzerine Gürsel bi- rincileri bıraktı ikincilerin şartlarını kabul et- ti ve ikinciler birincilerin kellelerini değil ama yıldızlarını istediğinden bu yıldızlan onların ayakları altına attı. Ancak bu şekilde davran- makla Gürsel kendi fili hakimiyetine de son vermiş oluyordu. Nitekim Yassıada kararları- nın infazı meselesinde de, inisyatif Gürselin elinde olmayacak ve Gürsel, baştan itibaren aleyhinde olduğu, aleyhinde kalacağını İsmet Paşaya temin ettiği bir şeklin gerçekleşmesini önleyemeyecek, önlemeyecektir. Bu iki grup nasıl teşekkül etti? Hareketin temelinde yatan, karşılıklı güvensizliktir. 14'- lerin tasfiyesinden sonra M.B.K.'nde bir takım üyeler, ellerinde kuvvet bulunan başka üyelerin kendilerine de aynı muameleyi yapabileceği en- dişesiyle dışardan, askeri birlik komutanların- dan destek aradılar. Korktukları arkadaşları Ankara Komutanı Cemal Madanoğluyla Muba- fas Alayı Komutanı Osman Köksaldı. Bu des- teği sağlayanlar da daha sonra kendi araların- da birleştiler ve M.B.K.'nin kendileri hakkında bir tasarrufta bulunamamasının çaresini bun- da gördüler. Gürselin etrafında bir grupla Si- lâhlı Kuvvetler Birliği adını alan bir başka gru- pun kurulmasının gerçek şekli budur. Fakat böyle her halde olduğu gibi iki taraf da kendi- sini bir güven ihtiyacının değil, bir idealin etra- fında birleşmiş görüyordu. Ben o günler bu iki grupun iki hareketli ve faal mensubuyla yakın görüşüyordum. Bir tanesi Ağasi Şendi. Cumhurbaşkanının Başya- veri bir gün beni görmeye, Akise geldi. Önce sandım ki kendisini Gürsel göndermiştir ve ge- ne İsmet Paşayla ilgili bir mesaj vardır. Öyle değildi. Ağasi Şen kendiliğinden gelmişti. Bir yazısı vardı, acaba bunu Akiste yayınlar mıy- dık? Tabii, imzasını mahfuz tutarak. Akisin tesirini biliyordu, fikrinin Akiste yer almasını istiyordu. Yazı ilgi çekici bir yazıydı. O hafta benim başyazımın yerini ona verdik. Bu, bir dostluğun başlangıcı oldu. Ağasi Şenin endişesi vardı. Komitenin ba- zı üyeleri Orduyu politikaya karıştırmanın he- vesi ve çabası içindeydiler. En ziyade şikâyet ettiği kimselerin başında Mucip Ataklı geliyor- du. Hava Kuvvetleri Komutanı Tansele çengel atmışladı. Niyetleri, demokratik rejime geçil- mesini engellemekti. Öteki gruptan ahbabım, o sırada İstanbul- da 66. Tümene komuta eden Faruk Güventürk- tü. Zaman zaman tümeninde veya Küçükçekme- cedeki meşhur kebabcıda birlikte yemek yiyor- duk, bana dertlerini söylüyordu. Gürselin etra- fında bir çevre teşekkül etmişti. Bu çevre Or- duyu politikaya karıştırmanın hevesi ve çabası içindeydi. En ziyade şikâyet ettiği kimselerin başında Madanoğlu ve Köksal geliyordu. Bun- lar Kuvvetli Adam olmanın peşindeydiler ve ni- yetleri demokratik rejime geçilmesini engelle- mekti. İki grup da birbiri hakkında tamamile ay- nı ithamı yaptığı için bundaki haksızlığı görü- yor ve kendilerine söylüyordum. Fakat itham- ların temelinde şahsi hisler yattığından kim- seyi ikna etmek kabil değildi ilk darbeyi, Ağa- si Şenin yardımıyla Gürseli ikna eden birinci grup yaptı. İkinci grup buna şiddetli tepki gös- terdi, çünkü o günler elde bir "tasfiye listesi" dolaşıyordu. Bu listeyi Güventürkte gördüm ve tabii listedeki isimlerden biri de kendisine ait- ti. İlk kuvvet denemesi başarı kazandığı takdir- de listedekiler tasfiye (edilecekler, Madanoğlu ve arkadaşları kendilerine göre bir ordu kurup duruma kayıtsız şartsız hâkim olacaklar, M.B.K.'ni de dağıtacaklardı. Aslına bakılırsa, fikir gerçekten de buy- du. Ama Madanoğlu ve arkadaşları bunu, ken- dilerince, seçime bir an önce gitmek için yapa- caklardı. İkinci grup, birinci grupun tasfiyeye Tan- selle başladığını görünce elindeki bütün kuv- vetleri harekete geçirdi. Ağasi Şen ve arkadaş- larının iddiası, kendi zincirlerindeki zayıf hal- kanın Gürsel olduğudur. Onlara göre eğer Gür- sel dayatabilseydi zaferi kazanabilirlerdi. e Be- nim bildiğim Gürselin, Çankaya üzerinden jet- ler uçmaya başlayınca ürktüğü, kendisine ve- rilen ültimatomu kabul ettiğidir. O akşam M. B.K. üyelerini Köşke, yemeğe davet etmiş. O- rada, Tanseli tekrar Hava Kuvvetleri Komu- tanlığına getireceği sözünü dramatik bir hava içinde vermiş. Böyle olunca, ikinci grup bir tasfiye hareketine girişti ve bu sefer o, kendi- ne göre bir ordu yaptı. Halbuki bir süre son- ra bu orduda yeni ihtilâflar ve gruplaşmalar olacak, bir takım karacılarla havacılar ayrıla- caklar, arkadan havacıların kendi aralarında da patırdılar kopacaktır. Kendine göre bir ordu, kendine göre bir ordu.. Bu, 1960'dan itibaren çok kimsenin ba- şını yiyen bir heves oldu ve eğer memleketin başına ciddi, kanlı dertler açmadıysa bir tali- hin neticesi olarak açmadı. Türkiyede kimse- nin "kendine göre bir ordu" yapmaya mukte- dir bulunmadığı acaba bugün anlaşılmış mıdır, şüphe ederim. İsmet Paşa "Saray Darbesi" dediğim bu ha- reketi köşesinden, sakin takip etti. Onun da 155