tasfiyeye girişilirse memlekete zarar gelecek- tir. Memlekette hiç emniyet kalmayacaktır." İsmet Paşa tabii, başta itirazlarla karşı- lanmış. Tasfiyenin samimi bir taraftarı şöyle demiş; — Efendim, bu adamlar ben D.P.'nin sav- cısıyım, ben D.P.'nin hâkimiyim, demiştir. Suç- ları bu derece açık olanlar vardır." İsmet Paşa derhal mukabele etmiş: "— Adam damgalı, adam fena. Bugün ne olduğuna bakmadan intikam mı güdüyoruz? Bunun hiç bir faydası yoktur. Bana elli yıldan beri böyle bir tatbikat gösterili ki muvaffak ol- muş bulunsun. Diyelim ki tasfiye yaptınız. Dört ay zarfında tasfiye edileceklerin dosyaları ele alınacak. Türlü garaz, türlü iftira, türlü şikâ- yetler ve şahsi hesaplar alabildiğine işleyecek. Diyelim ki tasfiyenin yüzde sekseninde haklı, yüzde yirmisinde haksız oldunuz. Bu yüzde yirminin günahı, ötekinin asla kefareti olmaz. Bu adamların çoğu türlü şiddet kanunları kar- şısında bu şekilde hareket etmiş olamazlar mı? Bakalım adamın hareketi kanunlardan mı, yok- sa siyasi kanaatlerinden mi? Nasıl ayıracaksı- nız, bunu?" Temsilciler Meclisi bu kulis kampanyasın- dan sonra tekrar toplanmış. İsmet Paşaya: "— Netice ne oldu?" diye sordum. "— Ne olacak, reddedildi. karşı 59 oy çıktı.." dedi. "Maskaralar"a hiddeti, bunların en son iki tasfiyenin, Eminsularla (o 147'lerin nasıl tepki yarattığını, bu işlerin nasıl haksızlıklara yol aç- tığını görmeye yanaşmamalarıydı. Ama 110 oya "— Sanki nasıl yargıçların, Yargıtay yar- gıçlarının bulunduğunu ben senden bilmiyor- muşum.." diye söylendi. Hadise, İsmet Paşanın nazarında bir pren- sip meselesiydi. "Maskaralar"a kızgındı ama, zaferin kendisinde kalmış olmasından dolayı da memnundu. Zaten dünyada İsmet Paşayı, geç de gelse, bileğinin hakkı olan bir zaferden daha fazla hiç bir şey sevindirmez. Müşkiller bununla da bitmedi. o Anayasa Kurucu Mecliste tamamlanmıştı ama bunun M.B.K.'nin de tasvibinden geçmesi lâzımdı. Ko- mite tasarıyı uzun uzun inceledi ve üzerinde bir çok tadil yaptı. Metin tekrar Meclise geldi, Meclis bu tadillerin kısmı azamını reddetti. Tesbit edilen usule göre bir ortak komisyonun kurulması lâzımdı. O kuruldu. Bu sırada İsmet Paşa ve arkadaşları Komitedeki sağduyu sahi- 154 bi üyelerle temas halindeydiler ve pişmiş aşa soğuk su katılmasını önlemeye çalışıyorlardı. Bunda muvaffak da oldular, Zira ortak komis- yonda M.B.K. temsilcileri fazla ısrar etmediler, Anayasa esas ruhuna uygun şekilde Referan- duma sunulacak halini aldı. İşte, 6 Hazirandaki "Saray Darbesi" böyle bir ortamda ve bütün bunlardan sonra patlak verdi. Bu, 6 Haziran Hadisesi, şimdi enflâsyonu bulunan hatıra yazarlarının yazdıklarında ba- his konusu edilmiştir. Fakat yazarlar bir dev- ri anlatmaktan ziyade o devirdeki marifetlerin- de kendilerini haklı çıkarmak, savunmak gaye- sini güttüklerinden bunun gerçekte ne olduğu anlaşılmış değildir. Bu gerçekte, tam bir "Sa- ray Darbesi" idi. Yani hadiselerin gelişmesin- de, alacağı istikamette bir tesir sahibi değildi. -Zira tarafların ikisi de aynı tezi kendi tezle- ri olarak söylüyorlar, ikisi de, karşı tarafı kar- şı tezin şampiyonları olarak ilân ediyorlardı-. Sadece, kudretin saray içinde el değiştirmesin- den ibaretti. Önce, hadiseyi anlatayım. I Haziranda Bakanlar Kurulunun bir kararıyla Hava Kuv- vetleri Komutanı Korgeneral İrfan Tansel bu görevinden alındı ve Washington'daki Türk Askeri Müşavir Heyeti Başkanlığına tâyin edil- di. Tanselin yerine vekâleten, Birinci Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral (Süleyman Tulgan getirildi. Bir hafta sonra yeni bir ka- rarname çıktı. İrfan Tansel tekrar Hava Kuv- vetleri Komutanlığına atanıyordu. İki kararna- menin de altında Devlet Başkanı ve Başbakan Cemal Gürselin imzası vardı. Birinci kararna- meyi Ankara göklerinde jetlerin -bilhassa Çan- kaya Köşkü üstünden- alçak uçuşları takip et- ti. İkinci kararnameden sonra ise Gürselin ha- vacı başyaveri Albay Ağası Sen emekliliğini is- tedi, Ankara Komutanlığından alınan Cemal Madânoğlu M.B.K. üyeliğinden istifa etti, bir kaç gün sonra da Ordunun üst kademelerinde bazı değişiklikler yapıldı: MÜlİ Savunma Ba- kanı Muzaffer Alankuş emekli oldu, Kara Kuv- vetleri Komutanı Celâl Alkoç emekli oldu ve yerine Genel Kurmay İkinci Başkanı Korgene- ral Muhiddin Önür getirildi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Zeki Ozak oradan ayrıldı, yerini Tümamiral Necdet Urana bıraktı. Hava Kuvvetlerinden de bir çok komutan ve yüksek rütbeli subay emekliye sevkedildiler. Hadisenin içyüzü bu basit hikâyenin her- kese anlatabileceği açıklıktadır: Cemal Gürsel Türk Silâhlı Kuvvetlerini temsil ettiğine inan- dığı bir grupun tesiri altında bir hareket yap- tı, fakat Türk Silâhlı Kuvvetlerindeki (o öteki