Referandumdan önce Türkiyede, sadece Evet oyunun resmi propagandası yapıldı. Tertiple- nen bütün mitinglerde elde görünen Evet idi. Halbuki bu sırada bohçaçı kadınlar ev ev dola- şıp Hayır'daki hayırı anlatıyorlar, A.P. ise ken- di taraftarlarına işmarla hangi oyu vermeleri gerektiğini (o bildiriyordu. resim, C.H.P'nin İstanbuldaki mitingine aittir. nı bunu derken henüz köyde hiç teşkilâtı, yani üyesi bulunmayan A.P. ile bilhassa, sevgilisi Y.T.P.'yi düşünüyor ve onlar köye gitmeyecek- lerine göre C.H.P.'nin de köye girmesini engelle- meyi hedef tutuyordu. Bu yasak kararı bir kaç hafta yürürlükte kaldı. Fakat elüstünde C.H.P. Zeytinoğlundan kudretli bulunduğu için onun haklı görüşü Bakanı bir defa daha ricata zor- ladı. Ancak elaltında Zeytinoğlunun kudretli olması sonradan C.H.P.'ye çok zarar vermekte devam edecektir. O bitti, İsmet Paşa yeni bir dertle karşı- laştı. Gene, kendi partisi çevrelerinden gelen bir mesele. Bir akşam Ayten Sokaktaki eve yemeğe gitmiştim. Mayısın dördüydü ve bir Perşem- beydi. Baktım İsmet Paşa "Maskaralar!" diye söyleniyor. Anladım ki gene birilerine fena hâl- de kızmış, Ne olduğunu surdum. Hemen par- ladı. ” — Başkalarıyla uğraştığım .yetmiyormuş gibi, bir de bizim maskaralarla uğraşacağım.. ” Şimdi, 1967'nin bir karlı günü bu satırları yazarken gülmekten kendimi alamadığımı tah- min edersiniz. Zira evde, sofrada bu lâfı gene duyuyorum ve sanıyorum "maskaralar" İsmet Paşanın hayatından hiç eksik olmayacaklar. O gün İsmet Paşanın başka işi varmış, Ku- rucu Meclise gitmeyecekmiş. Öğleden sonra tele- fon gelmiş, İsmet Paşayı acele Meclise çağırı- yorlarmış. Hadiseyi söylemişler de: Bir takım H.P.'li Kurucular bir takrir vermişler, yar- gıçlar arasında 147'lerin tasfiyesine benzer bir tasfiye istiyorlarmış. Bunun hissi havası da Mecliste yapılmış, onun için bir oylama takdi- rinde akılların değil de hislerin hakim olması ihtimal dahiline girmiş. Anlaşılmış ki patavat- sızlığı ancak İsmet Paşanın önleyebileceği or- tamın içine düşülmüş. Aklını başında tutan C.H.P.'liler "İmdat!" diyorlarmış. Hadise, Anayasanın ikinci müzakeresinin sonunda patlamış. Tasarının tamamlanmasına dört madde kalmışken ve "Eski organ, kurum ve kurulların durumu" hakkındaki geçici bir madde müzakere edilirken 85 imzalı bir takrir verilmiş. 85'lerin büyük çokluğu tabii C.H.P.'- liymiş ve başı da Ratip Tahir Burakla Sırrı A- talay çekiyormuş. -Bu Sırrı Atalayı hiç anla- yamamışımdır. O kadar iyi niyetli, mert ve sa- mimi bir adam, fakat o kadar yanlış fikirlerin kör savunucusu ve maksatlıların gönüllü âle- ti!-. Takrirde yargıçlar arasında Yüksek Hâ- kimler Kurulu tarafından en geç dört ay içinde geniş bir tasfiye yapılması isteniliyormuş. Ra- tip Tahir Burak kürsüye gelmiş, geçmiş devir- de bir takım yargıçların gerek kendisine, gerek başkalarına yaptıklarını, nasıl taraf tuttukları- nı, nasıl Menderesin kulu gibi davrandıklarını anlatmış, gözleri bile yaşartmış. Çektiklerini, bunların çektirdiklerini dile getirmiş. Canlı misaller vermiş. Teklif hakkında müzakere a- çılması oya konmuş, Meclis bunu kabul ederek temayülünü belirtmiş. Tabii itiraz edenler ol- muş ama onlar muallâkta kalmışlar. Anayasa Komisyonu bakmış ki iş sarpa sarıyor, hemen mühlet istemiş. İşte, İsmet Paşaya bu sırada haber salınmış. İsmet Paşa derhal Meclise koşmuş. O sıra- da herkes kulisteymiş. Teklifin taraftarlarıyla aleyhtarları âdeta boğaz boğazaymışlar. Tar- tışmalar yer yer el şakalarına kadar gidiyor- muş. İsmet Paşa, yanında Aksalla birlikte grup- ların arasına girmiş ve böyle bir karakuşi tas- fiyenin, her hangi bir tasfiyenin şiddetle aley- hinde vaziyet almış. Demiş ki: "— Dün ve daha evvel yapılan tasfiyele- rin hiç bir faydası olmamıştır. İrsan karakteri bulunduğu kaba göre şekil alır. Eğer böyle bir 153