YURTTA OLUP BİTENLER dim" diye beklenmedik bir itirafla armoniyi bozmuşsa da, diğerleri ne- şelerinin yerinde olduğu intibaını yaratmağa çabalamaktadırlar. Ama, bu çok güçtür. Zamlar başladığın- dan beri AP Genel Merkezine parti- lilerden ve teşkilâttan protesto tel- grafı yağmaktadır. Çarşamba gece- si AP Genel İdare Kurulu bu konuy- la ilgili bir toplantı yapmıştır. Top- lantıda Genel İdare Kurulu üyeleri 1969 seçimleri ve özellikle daha önce yapılacak olan mahalli seçimler için Büy endişe izhar edince, Demirel: — Telâşlanacak durum yoktur beyler. Zamlardaki zarureti, bütçe sonrası, seçim bölgelerinde vatan- daşlara Oanlatmak omümkündür. Zamlar normaldir" diye teskin et- meye çalışmıştır. Ama Demirel de çok iyi bilmektedir ki, bu minare, eğer her şey açık açık konuşulur ve m kılıfa ol cinsten de- lir. Demirel TİP'e n : — Siz şekeri ii da dağıtsa- nız, millet size oy vermez" derse desin, gerçek öyle değildir. enderes politikasının başarısız sonuçlarına değil, başarılı sonuçla- rına gönlünü kaptırmış olan Demi- rel, zamlara ve şiddet tedbirlerine işte bu şekilde vasıl olmuştur. Du- rumdan en çok endişe duyanlar böy- le bir denemeden derslerini almış olan eski DP'lilerdir. Mithat Perin Durumunda şöyle yazmaktadır: "Eğer İktidar tıpkı DP İktidarı gibi sinirlenir, 'ben milletin oyuyla geldim' güvenliği içinde kafasını ku- ma gömer ve Anayasaya uygun, ama aslında antidemokratik tedbir- lere başvurursa, bundan ancak İnö- nü sevinecek ve işi (o kolaylaşacak- Fürüzan Tekil de Zaferde, Din- çerin -Tahkikat Komisyonu teşeb- büsünü çok andıran- tedbir tasarı- ları için şöyle yazmaktadır: e komünizmle o savaş- mak, hem güç, hem ince bir iştir. Adalet Bakanlığınca hazırlanan mü- eyyideler mevzuatı ise gayeye pü- rüzsüz gidebilecek mevzuattan de- gildir. Öyle ki, bu tasarı aynen ka- nunlaşırsa, sırf komünizm beliyesi ile uğraşmaktan dolayı, vakit bulup da ele alınamıyan kapitalist bencil- lik ve sömürücülüğü yermek bile bu mevzuat karşısında suç sayıla- caktır. İşte işin ince taraflarından biri budur." Fürüzan Tekil ve Mithat Perinin lisan-ı münasiple oDemirele söyle- 12 mek istedikleri şudur: "Aman asla- nım dikkat. Bu yollan biz de dene- dik, sonunu getiremedik.." Ama Demirelin etrafını kuşatan "evet efendimci" halka yangına kö- rük sıkmaktadır. Orhan Seyfi Son Havadiste, amerikalıları tenkid et- menin de Dinçerin kanunu içinde suç sayılacağı için bayram ederken, İçişleri Bakanı Faruk Sükan, daha tasarılar kanunlaşmadan TİP'li Ali Karcıyı Mecliste "vatan haini" diye bağırarak mahküm etmiştir.. Bütçeden sonra politikanın toza dumana bulanacağı açıkça görül- mektedir. Gerek şiddet kanunları, gerekse hayat pahalılığı ortalığı kaz rıştıracağa benzemektedir. Demire- lin şu anda bir şansı vardır: Şidde- te yönelirken, meşruiyetle arasında- ki son köprüleri atmamıştır. Geri dönebilir. Mahkeme eliyle aldığımız tekziptir Eğitim Tehlikeli Alâkalar Basında tek tel, siyah saç kalma- mış bir insan, Salâhattin Arıkan, Türk öğretmenlerini politikadan korumak, ortanın solundan çekmek konularında o kadar muvaffak ol- du ki, Ana muhalefet parti lideri İnönü, dahi ortalara düştü, asasına dayanarak Cumhurbaşkanı ile Baş- bakanın eşiğini aşındırmak ve ayrı ayrı maruzatta bulunmak ihtiyacı- nı duydu. Ama, öğretmenlerin O birlikleri- nin dağılmasına, unların ikiliğe düşmelerine asıl se bep İnönü idi. Çünkü: kendilerine birer milliye: killiği adamak suretiyle Kendi par- tisinden Şükrü Koç'u ve Hayrettin Uysal'ı buna memur etmişti. Poli- tika ile hiçbir münasebeti bulun- mayan öğretmen Dernekleri Milli Federasyonunun başına bu iki zatı getirtmişti. e Öğretmenlerin topye- kün arkalarında olduğuna, CHP nin hizmetinde çalışacaklarına âit ra- por kendilerine Başbakanlığı zama- nında verilmişti. Ancak Bakanlığın köşe başlarının bunların adamları tarafından tutulması lâzımdı. Hal- buki, CHP li olduğu halde buna ya- naşmayan, bir Milli Eğitim Bakanı vardı. Sayın Hatıpoğlu. Bu Bakanın yıpratılması için öğretmenlerin So- kak yürüyüşleri oyapmaları şarttı. Başbakan İnönü, zamanında buda yapıldı. Federasyon ekibinin istedi- AKİS ği İbrahim Öktem biçilmiş kaftan- dı. O da oldu. Federasyon İcra ko- mitesinden Nuri Kodamanoğlu da ikinci dafa müsteşarlığa bu mak- satla getirildi. Bakanlıktaki köprü- başlarına kendi adamlarını yerleş- tirmek tahkimatına başlandı. Bakan adına imza salahiyeti bulunan yük- sek mevkiler tamamen tutuldu. O zaman listeler halinde yeni tayin- ler yapılıyor, merkez teşkilâtı ye- ni bir oyuna göre kadrolaştıktan başka illerdeki Mil Eğitim Müdür- lerinin bir yılda bir kaç defa yer- leri değiştirilerek otaciz politikası da yürütülüyor, bir çoklarının ida- ri görevleri ellerinden alınıyordu. Bir taraftan da Bakanlığa jurnal listeleri ogeliyor, ehliyet oaranma- dan yeni tayinler yapılıyorduki, bu kara listeleri hazırlayan Federasyon ekibine o "Listeciler" (deniliyordu. CHP nin sol kanadı milletvekili ve senatörler de Koç ekibiyle işbirliği halindeydi. Hatta öğretmenlerin si- cilleri yeni baştan tedkik ediliyor KARDEKSLER hazırlanıyordu ki geleceği de (yani bu günleri de) dü- ünerek girişilen bu. tertipler B.M. Meclisine kadar intikal etmiş, CHP iktidarı zamanında huzur ve emni- yeti bu suretle ihlâl edilmişbulunan bütün öğretmenler ve baştan başa maarif teşkilâtı bu politikacı ekibin emrine girmiş gibi idi. Esasen bun- lar Genel Sekreter Hayrettin Uysal imzasile yaptıkları sirkülerde "Bir baskı unsuru haline" geldiklerini açıklayarak Öğretmen üzerindeki korkuyu arttırıyorlar, tehditler sa- vuruyorlardı. Başbakan İnönü du- rumdan memnun ve müsterihti, hiçbir şikâyeti yoktu. Çünkü; her istediği oluyordu o zaman. Bu işle- rin elebaşısı Şükrü Koç'a bir mil- letvekilliği vererek vefakârlığını fi- ilen göstermişti. Bu minval üzere durumu devam ettirebilirlerse Hay- retin oUysallara da bu teveccühü gösrecekti. Hatta bakanlık içinde CHP lehine en sağlam organizasyo- nun kurulmasında büyük hizmet- leri geçen müsteşar Nuri Kodaman- oğlunu da taltifen mili bakiyeden Yozgatlıların arzusu hilâfına CHP deh milletvekili çıkartmıştır. Bu durum karşısında Türk Öğ- retmeninin sabrı tükenmiş, mace- racıların arkalarından ayrılarak ye- niden teşkilâtlanmak ihtiyacını duy- muş, yurt çapında teşebbüse geç- mişlerdir. Ancak başa gelecek kim- se Bakanlık mensubu veya öğret- 18 Şubat 1967