YURTTA OLUP BİTENLER tercih zorunlu olmuştur: Yeni ge- lir sağlamak için vergi almak, ya da kalkınma iddialarından vazgeç- mek.. Demirel herşeye rağmen kal- kınma iddiasından o vazgeçememiş ve vergi zorunluğunu kabul duru- munda kalmıştır. Bu zorunluğu ka- bul eden bir hükümetin önüne ise derhal bir sosyal tercih çıkmakta- dır: "Yeni vergiyi hangi sınıflara ve gelir tabakalarına yüklemeli?" Sermaye veya toprak sahibi yüksek gelirli sınıflara mı, yoksa, zaten sı- kıntı içinde bulunan halk kitleleri- ne mi? Bu soru ise meraka dahi değmeyecek, cevabı çok eski tarih- te, AP'nin babası olan DP'nin kı luşunda verilmiş olan bir SOTUKUR, Bilinmektedir ki, DP o tarihte top- rak reformuna ve devletçi uygula- maya karşı oldukları için CHP'den kopanların kurduğu bir Parti, AP ise onun devamıdır... Her iki parti de kadroları itibariyle sermaye ve gelir sahibi sınıfların savunucusu- akımdan AP iktidarda iken bir vergi zorunluğu varsa bu, elbette ki sermayedar ve toprak sa- hibi gruplardan değil, halk kitlele- rinden alınacaktır. Bu dün de böyle olmuştur, bugün de böyle olacaktır. Demirelin vasıtalı (overgiyi tercihi- nin sebebi işte budur. Vasıtalı ver- gi Vehbi Koçun da, Vehbi Koçun odacısının da aynı miktarda öde- dikleri bir vergi çeşididir. Meselâ şekere konulan 50 kuruş zam, yüz- bin lira kazananın bütçesinden de, 200 lira kazananın bütçesinden de hemen aynı miktar parayı alıp Ha- zineye götürmektedir. Kömüre, şe- kere, çimentoya, sigaraya, içkiye, tuza, akaryakıta, damga resmine, rıhtım resmine konulan veya ko. nulması kararlaştırılan zamlar hep vasıtalı vergilerdir. Haksızlığın irisi Türkiye hem ekonomin, ve hem de sosyal o bakımdan az gelişmişli- gin bütün özelliklerini taşıyan bir ülkedir. Gelir farklılıkları büyük, se- falet yaygın olduğu kadar mükellef- lerin devlet omasraflarına katılma şekli de adaletsizdir. Daha çok fakir kitlelerin sırtına binen vasıtalı ver- giler devletin en büyük gelir kayna- gıdır.. 1965 yılında 10 milyar 295 mil- yon lira olan vergi gelirlerinin yüz- de 66.9'unu teşkil eden 6 milyar 885 milyon lira, vasıtalı vergilerden sağ- lanmıştır. Zenginden çok, fakirden az alman ve müterakki nitelik taşı- 10 vergilerin oranı ise yüzde 33.1, miktarı 3 milyar 410 milyon liradır.. Milli gelirin yüzde 40'tan fazlasını kapsayan tarım sek törü ve küçük sanat ve ticaret er- babı ise büyük ölçüde vergi dışın- dadır.. Bursadan Enver Peker adın- daki -ifadeye bakılırsa AP'ye oy ver- miş- bir vatandaşın Hürriyet Gaze- tesinin Serbest Kürsü köşesine gön- derdiği mektupta açıklanan, bu ada- letsizliğin somut bir örneğidir: "Beş Yılık Kalkınma Plânının yan vasıtasız Dr. Sükan Tedbirci başı ihtiyacı olan finansmanı fakir ve dar gelirli halkın sırtına yükleme- nizin Adalet Partisi Tüzüğüne uy- gun düşmediğini belirtmek isterim. Şimdi size Bursa İli Orhangazi İl- çesine bağlı bir köyde, 3.000 zeytin ağacı olan bir şahsın vermiş olduğu zirai vergiyi, mmüsaadenizle açıkla- mak istiyorum. 3000 zeytin ağacı or- ul verir. let Partisi Hükümetinin zeytin alım- larında yaptığı destekleme netice- sinde zeytin fiyatları 300 kuruşun AKİS üstünde bulunmaktadır. (90 bin X 300 — 270 bin) Ura Ka- zanç sağlıyan bir çiftçi vatandaş sa- dece 800 lira zirai vergi vermekte- dir. Oysa yılda 15 bin lira kazancı olan ben (225 X 12 — 2.700) lira ver- gi vermekteyim Yukarıda açıklanan durumun vergi adaleti ve sosyal adalet ilkele- riyle bağdaşmadığını hassaten be- lirtmek isterim." Plânı uygulamak içinmiş... B' son zamlardan önce de, 1966 Yı- lında dar gelirli mükellefler lehi ne daha önce ükümetlerin ka- rarlaştırdığı geçim indirimini erte- ükümetinin, vergi a da nasıl bir sosyal tercih wi -hele bu zeytin misaliyle- açıkça gö- rülmektedir.. İktidarın düştüğü bir diğer çeliş- me ise, bu zamları Kalkınma Plânı- nı uygulamak için koyduğunu söyle- mesidir. Oysa bizzat Kalkınma Plâ- nı bu adaletsizliğin karşısına DO nen çıkmıştır. Beş Yı Plânla i li Hedef ve Strateji Vesikası 6. Mad- desinde "Tasarruf artışı, gelir dağı- lımındaki farkları büyütücü yönde değil, azaltıcı yönde olmalıdır" de- mekte, Yedinci Maddede maksadı daha da açıklıyarak şu prensibi koy- maktadır: "Sosyal adalet, verginin müte- rakki bir mahiyet taşımasını gerek- tirir. Plânın bu tarafı, elbette ki AP'- nin menfaatlerini savunduğu sınıf ve zümrelerin aleyhinedir -sınıf ve zümre lâfını bunun için sevmemek- tedirler- ve elbetteki nisyana ter- kedilecektir. DP de 10 yıl aynı men- faatleri savunmuştu. Nihayet siyasi tercih.. Ar a Plânın sosyal he e ayasanın ruhuna araman yim düşen son kararla- rı, kendisini neticede bir siyasi ter- cih karşısında bırakmıştır. Daha çok fakir kitlelere yüklenen zamlar ve bunların memleket ekonomisini götüreceği enflâsyonun -1 Ocak ayı ile 1967 Ocak ayı arasında fiyat- larda yüzde 25e varan artış tesbit edilmiştir- o karaborsacıya, nüfuzlu dostların yardımı ile kredi alıp, pa- ranın değeri düşünce bunun faizini bedavaya getirmek niyetlisi iş ada- mına, döviz tahsisi koparan ithalât- çıya, servet üstüne servet temin' e- deceği şüphesizdir. Zaten iktidarı bu politikaya -büyük ölçüde- 1950-40 18 Şubat 1967