lanmak gerekecek, el altındaki kuvvetler bir nevi işgal kuvveti haline getirilecek, İsmet Pa- şanın susturulması yoluna gidilecek, basın hür- riyeti ve diğer haklar kısılacak, kısacası, Men- deresin "sivil junta idaresi" yerine M.B.K.'nin "askeri junta idaresi" işleyecekti. Askeri junta- nın kudreti sivil juntanınkinden fazla olabile- cek miydi? Teşebbüs her halde tam bir macera teşebbüsüydü. 14'ler, bu plânlarının karşısına çıkmış olan arkadaşlarını, daha sonraları, o tarihte bir "ö- lüm korkusu"na düşmekle suçlamışlardır. Bun- ların kanaatince onlar, bir ihtilâlcide bulunma- sını şart saydıkları "gözü karalık"tan mahrum oldukları için bir noktada nefesleri kesilmiştir ve 27 Mayısı, Türkeş Grupunun aklındaki sonu- ca götürememişler, C.H.P.'nin sağlayacağı gü- venliği maceraya tercih etmişlerdir. Sanırım, teşhis doğrudur. Ama benim inan- cım odur ki eğer M.B.K. Türkeşin gösterdiği yoldan yürüseydi üyelerinin hepsi kısa zaman- da bacaklarından asılırlardı ve Türkiye tam bir karanlığın içine yuvarlanırdı. Türkeşçilerin "C.H.P. Grupu" diye isimlendirdikleri ve kü- çümsedikleri Komiteciler İhtilâle sükünetli bir çıkış yolu bulmak suretiyle sadece kendi kelle- lerini değil, ateşli arkadaşlarının hayatlarını da kurtarmışlardır. Cumhurbaşkanlığı konusunda Cemal Gür- selin C.H.P. ile temas araması da bu düşüncenin mahsulü oldu. Gürsel, İhtilâle Türkeşin arzula- dığı yönü vermek suretiyle Devlet Başkanlığın- da kalacaktı. Ama, İsmet Paşanın arzuladığı -ve 9 Eylül demecinde açıktan ifade ettiği- yö- nü verirse, acaba C.H.P. kendisini aynı makam- da bırakmaz mıydı? Yaz ortasında Ankarada, bazı M.B.K. üyelerinin sorumlu C.H.P. liderleri, İsmail Rüştü Aksallar, Turhan Feyzioğlular nezdindeki sondajları böyle başladı. Bunlar, Ko- mite içindeki ikiliği saklamıyorlar, Türkeşle ar- kadaşlarının kafasından geçenleri de söylüyor- lardı. Türkeşin plânlarına kendileri katılmıyor- lardı. Fakat, kendileri için de bir güvenlik me- selesinin bulunduğunu da saklamıyorlardı. Ce- mal Gürselin Devlet Başkanı kalması bu güven- liği getirecekti. M.B.K. üyeleri içinse, C.H.P. kendi Anayasa tasarısında zaten, Parlâmentoda devamlı bir yer teklif etmişti. Sondajlar, İsmail Rüştü Aksal ile arkadaş- larını şaşırtmadı. C.H.P. Genel Sekreteri, anlat- tığım gibi, "Paşaların yerleştirilmesi meselesi"- ni ilk günden itibaren bekliyordu. Fakat, herke- se bir yer bulmanın güçlüğü ortadaydı ve bunun şahsi hesaplarla ilgisi yoktu, Bir defa, henüz Cumhurbaşkanının seçilme şekli tesbit olunma- mıştı. C.H.P. Amerikadaki gibi bir Başkanlık Usulünün karşısındaydı. Parlamenter bir sis- tem istiyordu. Bunda Devletin Başkanı Parlâ- mento tarafından seçilecek, bu suretle, kaynağı halk oyu olan iki değil, bir kuvvet, Parlâmento bulunacaktı. Peki, bu parlâmentoda C.H.P. bir çoğunluğun sahibi olursa nasıl kendi liderini de- ğil de, İhtilâle başkanlık etmiş olan bir başka- sını Devlet Başkam seçecekti? Sonra, haydi seçti, ya kendi lideri ne olacaktı? Başbakan mı? Gürsel, kendisini Cumhurbaşkanlığına tek dereceli bir seçimle, yani doğrudan doğruya halk oyuyla seçtirtmek istiyordu. Bu, ona bir takım yetkiler verecekti. O zaman, Başbakanla çatışması mukadderdi. Gürselin, istediği gibi, halk tarafından Dev- let Başkanlığına getirilmesi de bir meseleydi. Seçimde kendisini kim destekleyecekti? Böyle hallerde hep "Herkes bana oy verir" diye dü- şünmek usuldendir. Ancak C.H.P. İsmet Paşayı aday gösterirse C.H.P.'liler elbette ki ona oy ve- receklerdi. O zaman Gürselin seçmeni olarak Demokratlar, yahut İsmet Paşanın karşısında bulunanlar kalıyordu. Bunlar, nihayet D.P. İk- tidarını yıkmış bulunan bir ihtilâlin liderini, sırf İsmet Paşa öteki adaydır diye desteklerler miydi? Başka bir aday, Demokratlara daha sempatik gelecek başka bir aday çıkamaz mıy- dı? Çıkarsa, Gürsel bir avuç tarafsızın, renksi- zin oyundan başka kimin oyunu alabilecekti ki? Gürselin aklından bir parti kurdurtmak, onu geliştirmek, tek dereceli Cumhurbaşkanlığı seçiminde onun adayı olmak geçiyordu ama, o teşebbüs bir türlü yürümüyordu. Hem, eğer Cumhurbaşkanlığını o partinin adayı kazanır- sa, en büyük ihtimal parlâmento seçimlerinde de onun CH.P.'yi yenmesiydi. O takdirde, İsmet Paşayı Gürsel, Muhalefet lideri olarak mı bu- lacaktı? 1960 Yazında, Cemal Gürselin Cumhurbaş- kanlığı pazarlıkları başladığında Ankarada böy- le karmakarışık bir hava doğdu. Bir hal çaresi bulmak için kafa patlatanların başında Aksal ile onun temas halinde olduğu ihtilâlciler, Ek- rem Acunerler, Fikret Kuytaklar, Halim Men- teşler geliyordu. Komitecilerin C.H.P.'den iste- dikleri, C.H.P.'nin kazanacağı bir seçimde Cemal Gürselin tarafsız olarak Devlet Başkanlığına getirilmesiydi. Bu pazarlıklar Ekimin ortasına kadar hararetinden bir şey kaybetmeksizin ve bunlara İsmet Paşa bizzat katılmadan devam et- ti. Ağustos sonunda Aksalların Heybeliadadaki ikametleri sırasında C.H.P. Genel Bekreteri, kendi tabiriyle "İki Paşaya yer bulunması. meselesi"ni bu Paşalardan biriyle etraflı şe- kilde görüştü. Öteki Paşaya yer bulunması, C.H.P.'nin asıl hedefini teşkil eden "askeri ihti- lâlden sivil demokratik relime sükünetle geçil- 107