AKİS karmakla mümkün olabileceğini çok iyi biliyorlardı. Bunun provasını, 10 asım gecesi Karaköyde -gene İs- tiklâl caddesine çıkmak bahanesiy- le-, polislerle çatışarak yapmışlar- dı. Teknikerlerin kafasında, dâvala- rını kamuoyuna duyurmak için po- lisle çatışmak artık bir "sabit fikir" haline gelmişti. O gün, Sultanahmet Parkında toplanan 300'e yakın tek- niker, bu düşünceyle, bir pazar gü- nünü feda etmeyi göze almışlar- dı. Çatışma tavsiyesi Demirelindir Herhalde teknikerler, Başbakanın İzmir konuşmasının etkisi altın- da kalmış olacaklardı. Bilindiği üze- re, Başbakan İzmirde, halkın silâh- lanmasından bahsetmiş ve bundan sonra da AP'li kalem erbabı, bunun- la MR mayasafaki direnme hakkı" nın kastedildiğini izah buyurmuşlardı. İyi ama, her menfaat zümresi, di- renme hakkını böyle ucuzlatılmış ve tahrif edilmiş şekliyle kabul eder ve silâha sarılırsa, ne olacaktı? Bu- nun cevabını da, sağolsun, Başba- kan, AP Ankara İl Kongresinde ver- mişti: "Milli bütünlüğümüz ve bera- berliğimiz hiç bir şekilde zedelene- mez." Fakat Demirel, bu teminatın- dan sonra, şu sıralarda düzinelerle kullandığı imalı -ve dikenli- lâflar an birini daha patlatıvermişti: "Buna tevessül edecekler mutlaka çok pişman olacaklardır!" Peki, bahsedilen fiile tevessül e- decek olanlar kimlerdi? Bu kimse- leri sadece Demirelin bildiği ve a- çıklamak istemediği düşünülse, böy- le bir fiile, teşebbüs edecek olanla- ra, İzmirde söylenildiği gibi, "silâh- landırılmış hür teşebbüs sahipleri" mi, yoksa yine eş piy km konuşmasından ir gün karada yaptığı açiklamasi” bildirdi. ği gibi, "devletin ordusu, polisi ve e organları" mı engel ola- caktı Bu sorular şu günlerde artarak ve dedikodularla dallanıp budakla- narak devam edip gitmektedir. Baş- bakanın bu dikenli nutukları, mem- leketin havasım değiştirmiştir. En- dişeler, kuşkular, yorumlar, yanlış anlamalar alabildiğine artmıştır. E- ğer bu konuşmalardan maksat hu- uru ve sükünu sağlamaksa, insaf sahibi herkesin kabul edeceği gibi, bunun tam tersi olmuştur. Miting- ler, gösteriler, kavgalar, emniyet kuvvetleriyle çeşitli grupların çatış- maları birbirini izlemektedir. 26 Kasım 1966 YURTTA OLUP BİTENLER Bir tekniker götürülüyor Suç kimin? Bu değişikliğe, ihtar" yürüyüşüyle uymuşlardır. devrinde -I Mart 1960 tari- hinde- kendilerine yapılan haksız- lığın acısını AP'den çıkarmak için bundan bir yıl öncesine, yani 1965 seçimlerine kadar AP kodaman- larına ve militanlarına şirin gö- rünmeğe çalışan, bunda fayda u- man ve "sağ" eğilimli kuruluş- larla -meselâ MITB ile- işbir- liği yapan teknikerler, o günkü mi- tingde, tamamen renk değiştirmiş bir topluluk olarak görünüyorlardı. Öyle ki, Teknikum Talebe Cemiyeti Başkam Faik Akdilin a m mayı dinliyenler, "Acaba onuş- mayı solcular mı hazırladı?" demek- ten kendilerini alamadılar. Orta boylu, kumral bir genç olan Akdil, heyecanlı bir sesle, karşısın- da toplanan arkadaşlarına : : "—Eğer bir memlekette emper- yalistlerin uşaklığım yapan bir ikti- ar varsa.." di konuşmasına başladı ve mühendisleri "örgütlen- miş burjuva sınıfı" olarak nitele- dikten sonra, dozu gittikçe artıra- yaptıkları "son teknikerler de " Mühendisler ortaya çıkıp, fa- kir halk çocukları teknik (sahada gelişmesin ve yüzde sekseni sömü- rülen türk proletaryasına o hizmet etmesin diye meseleleri kamuya yan- lış lanse edeceklerdir!" dedi. İki sayfalık konuşma, "—İktidar sahipleri hiç şaşırma- sınlar! Zira bu gidişin akıbeti ancak tarihteki örnekler gibi olabilir" söz- leriyle sona erdi. aşlıyor Cemiyet ve birlik başkanlarının bu minval üzre yaptıkları konuşma- lardan sonra Sultanahmet Parkın- dan yürüyüşe geçildi. Bir gün önce İstanbulun AP sempatizanı Valisini güç-belâ a verdikleri (o dilek- çede, aloğlu, Karaköy ve İstik- lâl Caddesi yoluyla Taksime yürü- yeceklerini bildiren ve bu istekleri, yol güzergâhını değiştirmeleri kay- diyle kabul edilen teknikerler, Aya- siya önüne geldiler. Ne var ki, a Önceden tasarlandığı gibi, Gük emi yoluyla Sirkeciye ineceklerine Divanyoluna saptılar. Tam Cağaloğ- luna yürürken polisten "ilk ihtar'ı alan "son ihtar" o yürüyüşçüleri, "Hükümet, istifa!" diye hep bir a- ğızdan bağırarak Vilâyete ulaştılar. Burada da "Dengiz, istifa!", "Hükü- 7