YURTTA OLUP BİTENLER aksine, bu gösterilerin tabii oldu- gunu, sükünu bunların bozamaya- cağını belirtmiş, yüreklere telâş değil, güven vermiştir. Bağdattan dönecek hesap Eğer Başbakan Demirel sivilceleri yara ermek suretiyle ve sonra zecri tedbirlere giderek tedavi he- vesindeyse bu hesabında çok yanıl- dığını bilmelidir. - Gösteri hakkı, tenkit hakkı, hak aramak hakkı halkın nazarında itibarını kaybe- der, ona bıkkınlık verirse, bundan şikayetler çoğalırsa Demirel bun- lara ve bunların teminatı olan ana- asa müesseselerine, ihtiyatsızca çıtlattığı gibi, dokunamaz. Onları, kendi arzuladığı o biçime sokamaz. İşler zıvanasından çıktığı gün, biri kalkar, Demirel Hükümetine doku- ttur. Bu dokunuş olunca da, "özel sektör kuvvetleri" Demirel Hükü- metini kurtarmaz. Kurtarmak için küçük parmağını kaldırmaz. Bu memleketin bütün menfaati, her icabıyla Demokrasinin "vazge- çilmez rejim" halinde milletin vic- danında yaşamasıdır. Bu, herkesin de üstünde Demirelin ve partisinin menfaatidir. Demirel bugünkü mev- kiini rejime borçludur. Gerçi bu rejimin, bir mevkiye gelmiş kimse- nin o mevkiye lâyık olup olmadığı- nın tartışmasına cevaz verdiği doğ- rudur ve Demirelin bu tarz tartış- maların sonundan çapanoğlunun çı- kacağından korkması hakkıdır. An- cak, geldiği makamda kalabilmek için kendisini oraya getiren sistemi zedelemeye kalkanların, bindikleri dalları nasıl kesip küt diye düşü- verdikleri yakın tarihin omisalleri arasındadır. Demirel milletin her gün huzur- suzlaştığını görmüyorsa kördür. Bu huzursuzluğun kendisine bir "hare- ket serbestliği" vereceğini sanıyor- sa hiç bir şey bilmiyor demektir. Milletin kaderiyle böyle bir kumar oynanabilmesi, gerçek bir talihsiz- liktir ve bu hafta halk, bunu biraz daha iyi idrak etmiş durumdaydı. Gösteriler Sokak savaşları (Kapaktaki mesele) Üzerinde "Süleyman bacanak - ha- limiz n'olacak?" yazdı pankar- tı, kendisine copla saldıran polisin beyaz miğferinde parçalıyan Orta 6 boylu, esmer genç, avazı çıktığı ka- ar, " Bizi hiçbir kuvvet o yolumuz- dan çeviremiyecektir!. Kimseden korkumuz yoktur!" diye (o bağırdı. Bunu diğerleri takip etti ve yüz- lerce genç, ellerindeki yüzlerce dö- vizi, -tabii sopalarıyla birlikte-, u- zun coplu, beyaz miğferli polislerin başlarında parçalamaya başladı. Ne var ki, dövizlerin sopalan polisin copuyla birer birer kırılınca, iş, bo- Saz boğaza, yumruk yumruğa ya- pılan bir meydan kavgası halini al- dı. Bu sırada, cop ve tekmeyle yere yıkılanlar, arkadan gelen diğer be- yaz miğferliler tarafından, karga- tulumba, gri renkli polis otobüsle- rine dolduruluyor, savrulan karşı- lıklı küfürler -hem, yakası açılma- dık cinsinden-, tarihi Tophane Çeş- mesi ile Gaziler Yurdunun duvar- larında yankılanıyordu. Haftanın başındaki Pazar günü saatlerin 13.45 gösterdiği (o sırada, Tekniker öğrencileri ile Toplum Po- lisi arasında cereyan eden ve o gün "Tophane Savaşı" olarak anılan bu olay, tam 15 dakika aralıksız devam etti. Polisin, Galatasaraya çıkma- maları için, barikat kurarak, Toz- koparan yokuşunu kapatması üzeri- ne çıkan bu olay sırasında, Beledi- yenin inşa ettirmekte olduğu dük- kânların önündeki taşlar da Tekni- ker öğrencilerinin hayli işine yara- 1. 300'e yakın öğrenci, bir o kadar polisle çarpışırken, bir kısım öğren- AKİS ci de, Tozkoparan yokuşundan, ge- ri plânda duran polis arabalarını taşlamaktan geri kalmadı. Karaköy-Kabataş yolunu tam 35 dakika trafiğe kapatan bu Tophane Savaşında zayiat bilânçosu, 43 Tek- nikerin, 3 polis ve Il emniyet âmi- rinin hafif yaralanmalarıyla kapan- dı. Olayların sorumlusu olarak, baş- ta Yüksek Tekniker Okulu Talebe Cemiyeti Başkam Turhan Kocabal- kan olmak üzere, 24 Tekniker, Gala- ta Başkomserliğinde nezaret altına alındı Perşembenin gelişi gık sık yapıldığından, basının artık kanıksadığı, Teknikerlerin "son ihtar" adını verdikleri bu yürüyü- şün yukarda anlatıldığı şekilde son bulacağı daha önce pek az gazeteci tarafından bilindiğinden, doğrusu hiç de rağbet görmemişti. Nitekim, saatlerin 11.30'u gösterdiği sırada, Sultanahmet Parkında, Dikilitaşın dibinde yapılan mitingi şöylesine ge- lip gören bazı gazeteciler, saat 12.30 'da başlıyan yürüyüşü izlemeyi dahi gereksiz bulmuşlar 1. Ama son gün- lerin siyasi havasını -ve Demirelin nutuklarını- izleyenler, o günkü mi- tinge dikkatlerini bileyerek baktılar. Zira o gün polislerle -mutlak suret- te- bir çatışmanın olacağı belliydi. Bunun böyle olacağını bilmek için de müneccim olmağa hiç lüzum yoktu. Teknikerler, yaptıkları müca- deleyi bu hava içinde gazete sayfa- larına geçirtmenin ancak bir olay çı- Teknikerlerle toplum polisi çatışıyor Sokakta hesaplaşma 26 Kasım 1966