YURTTA OLUP BİTENLER misali milli egemenliğimizin ne de- mek olduğunu anlatıyordu ve Er- ten, sağcı sakat bir politikanın tü- tüncüleri "Topaloğlu piyasası"yla ne kadar zarara soktuğunu bildiri- yordu. akşam Ödemişteki toplantı -halk 18'den itibaren toplanmaya başlamıştı- gecenin 23.30'unda bitti. Son konuşmayı yapan Ecevit yeri- ne otururken yükselen alkışlar, toplantıya katılanların gözleri arka- larında kalarak evlerine yöneldikle- rini ispatlıyordu. İnanmak istemeyince.. Ecevitin gezisinde beliren intiba, anlamak isteyenlerin, bir husus kendilerine, ayaklarına kadar gidi- lerek ve dikkatle, bizzat inanmanın ateşiyle anlatıldığında bunu anla- dıkları, gösterilen dikkatten mem- nun kaldıklarıdır. Bergamanın Ye- niköyünden Ömer Uyarın ifade et- tiği bu oldu. Ama anlamak isteme- yenlerin, her söze bir kulp bulduk- ları gene Bergamadaki bir hadise- den anlaşıldı. Bülent Ecevit konuşmasını bitir- miş, sinemadan çıkmış, otomobili- ne biniyordu. Aklıbaşında görünen bir genç adam yanma geldi, bir şey söylemek istediğini bildirdi Genel Sekreter "Buyurun!" dedi. Genç a- damın söylediği şuydu: Bir takım kimseler "Bize hâlâ hikâye anlatı- yorlar" diye kızgınlık ifade etmiş- lerdi. Acaba Ecevitin "hikâye" de- memesi kabil değil miydi? Genel Sekreter şaşırarak sordu: hikâyesi? Nasıl hikâye söyledim?" Ecevit, köylünün elinden, bir ko- operatifleşme olmadığı için 15 ku- ruşa alınan patateslerin çarşıda hal- ka nasıl 85 kuruşa satıldığını bir misal diye anlattıktan sonra sözüne şöyle devam etmişti: "İşte, bu pa- tates hikâyesinde görüldüğü gibi.." Ecevit, iyiniyetli genç adama: "— Kardeşim, insan bir kulp takmak isterse ve hele, köylünün e- linden patatesi hep 15 kuruştan ka- patmaya niyetli olursa Ortanın So- luna Moskova Yolu der, benim bir tâbirimden de hikâye anlattığımızı çıkarır. Mamafih ikaz ettiniz, sağ olunuz" dedi... .ve gezisinin devamı boyunca patates misalini hep şöyle bağladı: "İşte, bu patates meselesinde görül- düğü gibi.." 12 AKİS AP. İl Kongresinde Yüksel Menderes D.P. kazanında aş kaynıyor A/R Takviye vitesi gerek Haftanın başında Pazartesi gecesi, Dedeman Otelinde, Başbakanın Plânlama çalışmaları ile ilgili kok- teylini izleyenlerden biri, yanında- ine, — Demek ki, takviye gerekmiş!" dedi Mahkeme eliyle aldığımız tekzip Birlik Partisi Atatürkçü bir parti Olarak halkın çocuğu sessiz ve te- vazu içerisinde ve fakat anasın- dan arslan gibi geleceğin iktidar partisi olarak doğmuştur. Padişah çocukları gibi alayiş içerisinde doğ- mamıştır Partimiz mezhep esasına dayan- mamaktadır. Anayasaya, Partiler Kanununa ve Cemiyetler Kanununa göre din ve mezhep esasına daya- nan partiler kurulamaz. Parti tü- zük ve programımız da bunu müey- yittir. Bu bakımdan mezhep esası- na dayanan parti kurulması isnadı bize karşı yapılan iftiradır. İlerici, devrimci, reformcu, türk- çü ve Atatürkçü olan, aşırı solun (komünizmin), aşın sağın, gericilik, yobazlık, ayırıcılık ve bölücülüğün karşısında bulunan, siyasi haklan aiz olan her vatandaş partimize ti- ye olabilir Bizim mianmakamız ve hoşgö- rürlüğümüz (toleransımız) sonsuz- dur. Fakat, tepkimiz de o mabette- dir. Ve fakat şuurlu, mantıki ve hu- ukidir. Bizi doğar doğmaz boğmaya ça- lışmak, yıkmak istediğimiz zihniyet- le bizi yıkmağa çalışmak vatanse- verliğe yakışmaz. Partimizin kurulmasından hiç bir namuslu vatandaş tedirgin ol- mamıştır ve olmıyacaktır. Partimiz, ilerici, türkçü ve Ata- türkçüleri içine toplayan bir parti- dir. Partiler Kanununun derpiş et- tiği vasıflan haiz türle vatandaştan bir araya gelerek bir siyasi parti ku- rabilirler. Bunda gocunacak bir şey olmasa gerektir. Parti kuraraken vatandaşların dinleri, mezhepleri ve hangi inançta oldukları sorulamaz. Sorulması da Anayasaya ve meri mevzuatımıza aykındır. Siyasi parti kuranların din ve mezheplerini a- 26 Kasım 1966