YURTTA OLUP BİTENLER met, istifa!", "Yuuh!" diyerek tem- po tutan teknikerler, kendileri için hazırladıkları "Kapılardan çevrilen biziz-Çünkü biz teknikeriz" marşı- nı söyliyerek, Eminönüne ve oradan Karaköye yürüdüler. Ancak Kara- köyde, Bankalar yolunu takiben Tak- sime çıkmalarına, daha önceden Toplum Polisince yapılan barikat engel oldu. Bu yüzden, Rıhtım Cad- desini e eden teknikerler, Top- hane itmek zorunda aldılar. İki defa polisle karşılaştıkları hal- de herhangi bir olay yaratamamış- lardı. Tophaneden İstiklâl caddesi- ne çıkan Boğazkesen yoluna sap- madıkları takdirde Kabataşa, ora- dan da Dolmabahçe sırtını tırma- narak Taksime gitmekten başka çı- kar yol kalmıyacaktı. Olaylardan sonra AKİS muhabi- ri ile görüşen yürüyüş liderlerinden birinin dediği gibi, "son koz olan polisle çatışma burada yapılmadığı takdirde ertesi gün çıkacak gaze- teler kendilerinden ancak bir resim- altılık haberle" bahsedeceklerdi. Bu nedenledir ki, Boğazkesen yo- lundaki barikatı yaramıyan tekni- kerler, yürüyüşten vazgeçerek, Top- hane Çeşmesinin sağ tarafındaki cadde üzerinde oturdular. Halka dağıtmak için hazırladıkları bil- dirileri yere serip, üzerine oturan teknikerlerin bu hareketi, bir an- da trafiği allak-bullak etti. Artık maça gitmek, Kabataş vapuruna ye- tişmek, en hızlı giden vasıtalar için bile imkânsız hale gelmişti. Otomo- bil kuyruğu tâ Eminönüne kadar uzadı. Bir keşmekeşin bundan güzel örneği olamazdı. Saatlerin o 13.30u gösterdiği sırada, Toplum Polisini yönetmekle görevli Emniyet Amiri Yusuf u, teknikerlerden açmalarım, aksi takdirde Kanununa göre yolu zorla açacak- larını" bildirdi. Başlangıçta Amirin bu sözüne kulak asmıyan tekniker- ler, yağmurun çiselemesi o karşısın- da oturmaktan vazgeçtiler ve ayağa kalktılar. Bu sırada bekleşen araba- lardan müşterilerin öğrenci ve po- lislere savurdukları küfürler de git- tikçe arttı ve kısa zamanda halk, po- lis ve öğrenci birbirine girdi. Kavga, -daha doğrusu meydan O kavgası-, işte bu trafik tıkanıklığını gidermek için, polisin öğrencileri yolun ğ ami itmeye kalkışmasıyla pat- verdi. Netice, teknikerlerin ar- zu el şekilde idil. Ankaradan yola çıkanlar İstanbulda bu işler olurken, Anka- rada da bazı gençler, bir yol ve "Kavga" hazırlığı içindeydiler. Bun- lar, AP'li gençlerdi. Onlar da hak- larını -veya niyetlerini- bileklerinin Ankaradaki gösterilerde toplum polisi çalışıyor Zehir hafiyeler... AKİS Kulağa küpe... Ne de doğru bir söz! Demirel, bir A.P. kongresin - de, kendi hakkında bir gü- zel konuşmuş ki. İği Şu: Bugün dudağımızı ki- odamın rahatsız olan- lar vardır. Bize tahammül et- meye, bizi var sanmaya alışır- larsa huzursuzlukları geçer.." Aman ne veciz kelâm! Hiç kimse Demirelin ağızını açın- ca pot kırdığını ve Demirel di- ye birinin var olmadığını bun- dan güzel, kesin ve açık ifade edemezdi. “Açık-seçik” diye işte bu- na derler! ve silâhlarının , gücüyle bizzat al- kararınday- Başkanları da İzmirde öyle dememiş miydi? Bu tavsiyeyi AP'iler dinlemiyeceklerdi de, kim dinliyecekti? Geçtiğimiz haftanın sonunda Cu- martesi günü Ankarada, AP Gençlik Kolları Büyük Kongresinin yapıldı- ğı Gölbaşı Sinemasından saat 16 sı- ralarında çıkan bir AP'li genç, tanı- dığı bir gazeteciye şöyle dedi: "— Buradaki işimizi bitirdikten sonra Adapazarına, Federasyonun kongresine gideceğiz AP Gençlik Kollarını kavgalı geçen kongresinde önemli roller- den birini oynayan bu gencin bah- settiği "iş'in ne olduğu, bu hafta- nın başında Pazartesi günü Sakar yada belli oldu. Pazartesi sabahı, TMTF Kongre sinin o günkü oturumu açılmadan önce, Kongre Başkanı Hüseyin Gün day Vilâyete yazılı olarak müracaat ta bulundu, Ankaradan hareket e- den bazı şahısların kongreyi o gün basacaklarını bildirdi ve gerekli gü- venlik tedbirinin alınmasını istedi Ankaradan yola çıkanları Sakarya dakiler haber almışlardı. Nitekim öğleden sonra Ankaradan gelen si- lâhlı ve hazırlıklı militanlar, zorla kongreye girdiler, delege oldukları nı, Ankara Üniversitesini de Naci Özdemir ve arkadaşlarının değil, Or- han Ünalın -AP'lidir- temsil edebile- 26 Kasım 1966