HAFTANIN İÇİNDEN İhtilal! Hevesi ve ortamı... Bugün Türkiyede, acemi bir iktidarın işbaşında bu- lunduğunda zerrece şüphe yoktur. Belki ondan da fenası, bu iktidarın Hükümet Başkanı ne kendisinin, ne ekibinin zaaflarını ve eksiklerini bilmekte, iri iri konuşup durmakta, iri konuştuğu için devirdiği çam- lar da aynı irilikte olmaktadır. Demirel İktidarı za- man zaman bazı çok tehlikeli ilişkilere de kendisini kaptırmakta, "vicdan hürriyeti" adı altında aşırı sağ- cı cereyanlarla flört etmekte, "özel sektör" adı altında bilhassa yabancı menfaat çevrelerine kolunu kaptır- maya hazır görünmektedir. "Plân yerine pilâv" sloga- nı kendisine bir tatbikat sahası bulmuştur ve mali sı- kıntılar bir bir boy göstermektedir. Hükümet şimdi, kendisinden evvelki devrede hazırlanmış bulunanları mirasyedice yemektedir. Fakat onlar bitince ne yiye- ceği, bugünden belli olmuştur. Bir yıllık A.P. iktidarı, memlekete, beklenen hiç, ama hiç bir şeyi verebilmiş değildir ve "Demirel Tecrübesi" bir büyük iflâstır. Fena idare edilmekte olduğumuz, başımıza fena bir hükümetin geldiği muhakkaktır ve bu, gittikçe da- ha geniş çevreler tarafından farkedilmektedir. Hükümet boş, yetersiz ve fenadır ama, bazı kafa- larda geçirildiği gibi, bu Türkiyede bir ihtilâl sebebi, elbette ki değildir. Eğer, başına fena bir hükümet geç- miş her topluluk bu iktidardan ve onun vereceği ka- rarlardan ihtilâl yoluyla kurtulmaya kalkışsaydı dün- ya karmakarışık bir yer olurdu. İhtilâller, bir macera hevesinin neticesi değilse, dalma, başka çarenin kal- madığı hallerin neticesidir. 1966 Türkiyesindeyse böy- le bir durum yoktur Milletlerin başına zayıf, iktidarsız ve meharetsiz hükümetlerin geçmesini önleyecek müeyyideleri henüz hiç bir topluluk keşfedememiştir. 27 Mayıstan sonra Türkiyede aranan da, talihsiz hükümetlerin artık Türkiyeye hükmetmemesinin çaresi olmamıştır. 27 Mayıstan sonra Türkiyede, bir iktidarın Anayasayı is- tediği gibi ihlâl edememesi, aklına geleni yapamaması, tenkit hürriyetini kaldıramaması, baskı gruplarının tesirini yok edememesi hukuki çalışmaların başlıca hedefini teşkil etmiştir. Bugün, bu çalışmaların arzu- lananı vermiş olduğu görülmektedir. Ne yapabiliyor, bu İktidar? Aklında bulunan ve bizce memlekete son derece zararlı olabilecek neyi yapabiliyor? 27 Mayısın intikamını almaya kalkışabili- yor mu? Anayasaya ilişebiliyor mu? Hattâ madenle- rimizi veya petrolümüzü, yahut petrol boru hattımı- zı devredebilmiş midir? Bu iş için getirmiştir o teşki- lâtın başına birini, fakat adam kıpırdayınca umumi efkârıyla, basınıyla, muhalefetiyle Türkiyenin sağlam kuvvetleri üzerine yükleniveriyorlar. İktidar da he- men gerileyiveriyor. Tenkit hürriyeti kaldınlamadık- 19 Kasım 1966 Metin TOKER ça bu böyle devam edecektir. Tenkit hürriyetinin kal- dırılmasına gelince.. Demirelin hükümetinde hiç iş yoktur ama Demirelin Allahı vardır ve Demirelin ten- kit hürriyetine ilişmek diye bir niyeti bugüne kadar hissedilmiş dahi değildir. Aksine, Hükümet tenkitleri olgun karşılamakta, tabii, bunların icabını yapıp yap- mamak kendi takdirine bağlı bulunmakla beraber, bir sert tepki göstermeye hiç kalkışmamaktadır. Türkiyede durum bu olduğundan dolayıdır ki bu- günü 27 Mayısı doğuran günlerle kıyaslamaya kalkış- mak hatadır. Hükümet yapacak, yapılanı beğenmeyen söyleyecek, anayasa kuruluşları dimdik ayakta bu- lunduğuna göre haklara ve hürriyetlere gölge düşme- yecek. Demokrasi budur ve rejimin fazileti de bura- dan gelmektedir. Böyle bir ortamda silâhlı ayaklan- maya kalkışmak kimin haddine? Bir takım hatıralar- dan, bu tip megalomanyakların ruh haletleri şimdi ortaya çıkmış bulunmaktadır. Adam Hükümeti be- genmiyor, kendisini devaynasında görüyor, yanına bir takım sapıkları veya muhterisleri alıyor, işgal ettiği makamı vermemek veya memlekete hâkim olmak için elde silâh dışarı fırlamaya o kalkışıyor! Bunlar- dan en kabadayısının, hele ihtilâlin i'sinin ortamının olmadığı 21 Mayısta harekete geçtiğinde peşinde kaç buçuk kişilik kuvvet sürükleyebildiği ve gücünün ne- ye yettiği meydandadır. Böyle hareketlere karşı sivillerin silâhlanacağını söylemek, Demirelin acemiliğinin ve dünyayı bilme- mesinin neticesidir. Millet ordusuna karşı silâhlan- maz. Hiç bir ihtilâl sebebinin bulunmadığı hallerde, 22 Şubatlarda veya 21 Mayıslarda, Türkiye gibi bir memlekette sergüzeştçilere haddini Ordunun ta ken- disi bildirir. 27 Mayısta olduğu gibi ihtilâlin sebebi bulunursa, o zaman da Türk Silâhlı Kuvvetlerinin tamamı o görevi bizzat yerine getirir. Bugün biri kal- kacak, başında Sunayın, İnönünün ve Demirelin ma- nen ve maddeten, bütün sorumluluğunu taşıyarak be- nimsediği ve yürüttüğü rejime karşı, bu şahsiyetlerin tümüne rağmen darbe yapacak! Bu, Türk Silâhlı Kuv- vetlerini hiç tammamak demektir. Buna kalkışan, kim olursa olsun, arkasına baktığında kimseyi bula- maz ve vereceği emir, aslında, sadece kendisinin ö- lüm fermanı olur Türkiye, halk silâhlanacağı için değil, -öyle şey olur muymuş!- Türk Silâhlı Kuvvetleri bir belirli ananeye, inanca sahip bulunduğundan ve Demokrasi- ye sahip olduğundan dolayıdır ki ne Suriye olur, ne bir Güney Amerika memleketi.. Zavallı Aydemir, bu tarz hayallerin herkes tara- fından bir yana bırakılmasının ozaruretini, uğradığı mukadder âkibetle gözler önüne en ibret verici şekil- de sermiş değil inidir?