ORTA DOĞU gün iflâs eden, bu hayaldir. Şimdi, Suudi Arabistanı da bir yana bırakınız, Ordunun veya Lüb- nanın bir şehrinde Nasırın bir res- mine rastlamak için gittikçe daha çok dükkân dolaşmak gerekmekte- dir ve transistörlü radyolardan ge- len ses ateşli nutuklardan veya kes- kin propaganda konuşmalarından ziyade yanık yalellerdir. Nâsırizmin iflâsının temeldeki sebebi, Nasırın bırakınız bütün a- rap âlemini, kendi memleketi Mısı- rı dahi özlenilecek bir seviyeye çı- karamamış olmasıdır. Mısırın du- rumu, dışardaki arapların hiç meç- hulü değildir. Bunun yanına spek- taküler Yemen hezimeti eklenince büyü hemen tamamile dağılmıştır. Nasır için Yemen, feci bir kapandır. Oraya elli bin askerini göndermiş- tir. Bu elli bin asker, Cumhuriyetin Yemene hâkim olmasını o sağlaya- madığı gibi rejimin prestijine de a- ğ$ır darbe indirmiştir. Arap psiko- lojisini iyi bilen bir Beyrutlu göz- lemci en şöyle izah etmektedir: , ancı hâkimiyetin- den, yabani himayesinden bıkmış- tır. Yemenli için mısırlı, yabancı demektir. İmama karşı, Cumhuri- yeti tutmuş yemenli bile, Cumhu- riyetin arkasında Mısırın bulundu- gunu an milliyetçi hisleri- nin neticesi, uriyeti arzulamaz olmaktadır. enem şimdi, Gene- ral Salalın imamcılar değil, cum- huriyetçiler arasında tevkifler, te- mizlikler yapmak mecburiyetinde kalması bunun sonucudur. Gerçekten de, Yemende Gtmlinmi. yeti tutan Nasır İmamı tutan Faysal kadar akıllı davranmamıştır. Faysal Yemende açık bir "Suudi mevcu- diyeti" göstermekten dikkatle kaçı- nırken Nasır elli bin askeriyle tam bir "Mısır mevcudiyeti" gösterisin- de bulunmuştur. Belki Yemenin A- rabistan yarımadası içinde, Mısır- dan uzak olması Nasırın handikapıy- dı ama, kesin netice Mısır Ordusu tarafından çabuk alınamayınca her Kral Hüseyin dinleniyor Hak edilmiş istirahat AKİS hadisenin rengi değişivermiştir. Şimdi Nasır, bir yabancı mem- lekette üstün kuvvet olarak harbet- menin tadını almış bu sergüzeştçi kuvveti Mısıra da gönül rahatlığıy- ” l getirememektedir. Mısırda- ç durumun çok kritik olması, eN İl süratle artması ve "Nasır olmadı!" inancının yayılma- sı Kahiredeki diktatörü askeri kuv- vetlerle oynarken daha dikkatli yap- maktadır. Gerçi Nasır diktatoryası - nın temelinde bir "subay oligarşisi" vardır ama, bu oligarşiyi muhafaza ederek Nâsırın yerini almayı oligar- şinin devamının da teminatı saya- bilecek subay gruplarının çıkabile- ceğini Nasır her halde hiç unutma- maktadır. Yeni şampiyonlar Nâsırın yıldızının sönmesiyledir ki Orta Doğuda yeni bir ekip mey- dana çıkmış ve vaktiyle Nasırın oy- nadığı rol kadar aktif bir vaziyet almıştır. Buna, "Krallar Ekibi" adı- nı vermek hata değildir. Zengin Su- udi Arabistan Kralının birinci plânı işgal ettiği bu ekip, ihtilâlci sosya- lizmin başaramadığını "tekâmül yo- luyla kalkınma" prensibinin başara- cağı inancını yaymaya çalışmakta- dır. Ancak bu yeni yolun yolcula- rının da başlıca iki büyük handikapı vardır. Bir defa, krallık müessesesi, bazı yerlerinde henüz orta çağ şanmakta olan Orta Doğunun il âleminin bile çok çevresinde zi- yadesiyle anakronik bulunmakta dır. İkincisi, bu ekibin arkasın da büyük petrol şirketlerinin menfaatinin olduğu hiç kimse nin gözünden kaçmamaktadır. Fay- sal, en la bu handikapları bo- yamak için elinde "İslâm tesa nüdü" bayrağıyla ortaya çıkmıştır ama, şimdiye kadarki kampanyası- nın iki kralın, Kral Hüseyinin ve Şahın platonik desteklerinden da- ha fazlasını sağlamamış bulunduğu ortadadır. Türkiye ile Pakistan bu- na hiç ilgi göstermemişler, dini ö- zellikleri olan Lübnan bunu üstüne alınmamış, Kuzey Afrikanın arapla- rı kendi aralarında haşır neşir ol- mayı tercih etmişlerdir. Nasırın i- daresindeki kuvvetlerse, Mısırda, Su- riyede. ve Irakta bunun "Faysalın bir oyunu" olduğunu bildirerek karşı- sında açık vaziyet almışlardır. Böy- lece "İslâm tesanüdü" arapları bir- leştirecek yerde yeni bir ayrılık va- sıtası olmuştur. Gerçi Faysal, İslâm 19 Kasım 1966