alta A A İM İIl, — kiyede, partilerarası çekişmelerden şikâyetçi ol- mayan pek az insan vardır. Zaten bu çekişmeler- dir ki demokratik rejimden gittikçe daha büyük küt- rami soğutmakta, derin düşünmeyen çok kimsenin asına “Canım, bir diktatör gelse de, şöyle bizi gü- sülün patırdısız idare etse” fikrini verleştirmek- tedir. Bunlar, bu fikrin profesyonel şampiyonları de- ğildir. Bunlar, bir arzudan ziyade bir bikkınlık söyle- mektedirler. Ama, demokratik rejim hangi nisbetle taraftar kaybederse o şampiyonların ekmeğine aylu derecede yağ sürüleceği hiç kimsenin meçhulü deği. dir. Bundan dolayıdır ki C.H.P.'nin Genel Sekreteri Kemal Satır, demokratik rejime sıkı sıkıya bağlı bir siyasi teşekkülün lideri olarak İktidara elini uzatmış- tır. Yaptığı teklif, Demirelin tâbiriyle bazı “asgari müşterekler” üzerinde anlaşılması ve partilerin bum- ları mesele yapmamalarıdır. Aksine, bu “asgari müş- terekler”i partiler birlikte savunacaklardır, Kemal Satırın, teklifini, iyi niyetle vaptığı mu- hakkaktır. Bir Bahar Havası -bu da, siyaset edebiyatı- mızın meşhur bir-lâfıdır. eserse vatandaş rahatlaya- cak, memnun olacak, kafası dır-dırdan kurtulacaktır. Ancak, gerçekçi olmak gerekirse ve yakın tarihe bakı- lırsa böyle bir Bahar Havasınm, Demirel İktidarı mevcutken Türkiyede devamlı esmesine imkân bulun- madığı hemen ortaya çıkar, Nitekim, D.P, Menderes İktidarımı kendi bünyesi içinde değiştiremediği için- dir ki partilerarası kavgalar sonuna kadar sürmüş ve mukadder âkibet gelip çatmıştır. Mesele, bir zihniyet meselesinde gelip düğürmen- mektedir. Menderes için olduğu gibi Demirel için de, üzerinde anlaşılması gereken ilk “asgari müşterek” şudur: “İktidarın dediği olacaktır!” Bunu, halef ve selef, açık seçik ifade etmekten çekinmemişlerdir. Halbuki Türkiyede İktidarın her dediği olmayacak- tır. Dün, çok daha zor şartlar altında . olmamıştır. Bugün, 27 Mayısın getirdiği nizam, içinde hiç olmaya» caktır. Anayasanm dediği olacaktır, batılı ve medeni bir demokratik rejimin icapları olacaktır ve “sanıdık- bulumsalar çeşitli kuvvetler göreceklerdir, onların te- mayüllerini kaale almak zorunda kalacaklardır. Eş yarın bu tabiatını değiştirmeye, her halde bir.Demi- rel yetmeyecektir. Temelde bu anlaşmazlık, bu prensip ayrılığı bu- İununca' Kemal Satırın teklifi bir iyi niyet tezahürün- bes öteye elbette ki geçemeyecektir. Kemal Satırın Demirele daha önce, daha da yüksek bir sevi- — yapılmıştır. İsmet İnönü kalkıp Başbakana git- arma Seçim Kanunu Tâ dili gibi tartışmalı bir konuyla girmemesini istemiş, bunun bir süre geriye bırakılabileceğini, sonra, üzerin- Gününe 10 Eylül 1966 tan çıkanlar” karşılarında, sandıktan çıkmamış dahi ' Salırın Gayreli Metin TOKER de konuşulup anlaşma yoluyla bir neticeye varılabile- ceğini söylemiştir. Ama Muhalefet Lideri bu görüş- meden “Efendim nerede, ben neredei.” intiba ile dönmüs ve zaten bir daha da ısrar etmemiştir. O yan- dan bu yana Demirelin bütün yaptıkları ve söyledik- leri -bumlar çok zaman *birbirinin de aynı “değildir ya..- hep aynı zihniyetin delillerini ve ifadesini teşkil etmiştir. A.P. Genel Başkanı, A.P.'nin Mecliste bir ço- gunluğu bulunduğu için her seyi yapabileceği inan cında direnmiştir. Halbuki, memleketin bir tek te mel meselesini anlamadığı, bir tek temel meselesine el atmayı göze almadığı on ay içinde kesinlikle farke- dilmiş bulunan Başbakan, bir takım tabrip işlerinin dışında ancak bir konuyu, o da yarım yamalak kotar- mıştır? Af. Bunun yanında, Demirel İktidarinm ic“ raatı “Boğaza köprü yapacağız. demedik zn ödetmeyeceğiz demedik e bu davranışların prototipi “patates fabrikası vaa» di olarak belirmiştir. Bugün memlekette, aslında, vatandaşı ezen, onu bunaltan bir çekişme havasının, gerginliğin dığı ei Demirel İktidarını r ki. Bilhassa askeri protokolun mev cut öldağ şerlile Demirelin ve hangi mevkilerde bırakıldıkları fotoğraflarla hergün gazete VAR az Demirelin, Tural karşısında şaka esas vaziyetindeki resmi her halde çok kimseyi ik güldürmüştüir. Durum bu iken A.P, Genel Başka- nmm büyük büyük konuşması, “bir cevap verilmek gerekirse o cevap verilir” tarzındaki lâfları ve her 80- memlekette ax vardır, o e bir takım kompleksler yaratmaması imkânsızdır, Ç. bakanı uçurum kenarıma bu kompleksler, ihtiyarı gelmemiş bir Baş- recek bir desteği sunmaktadır. Ama Demirel, bı sanmakta, gösterişli törenlerde, gezilerde, propa- mışlar, Demireli bu ümmi adamı bilerek onu Bilgiçe tercih etmişl Halbuki iktidarının onuncu a ayında Demirel tam aksi tutumun sembolüdür ve onunla bir şey olması» na artık imkân yoktur. 5