SOSYAL HAYAT 7 rinden en ufak teferruata kadar şi- kâyetçi oldukları pide, in hâlâ seviyor musun orusuna net olarak, “Hayır” diyemediler Bu, genel olarak, bir kadının, eşi- nin yerine başka bir erkeği koyma- dıkça ondan hissi yönden tamamiy- le kopmasının oldukça zor olduğu: nun bir delilidir. * Şikâyetlerin çoğu da zaten, sev- ginin karşılık görmemesinden doğu- yordu. Oysa ki aynı konuşmaları er- keklerle yapan S muhabirleri, eşlerinden bu kadar şikâyet etmi: yen, daha ufak şikâyetlerle yetinen erkeklerin bile artık eşlerini sevme- diklerini kolayca "ifade ğa a daha oosamelai nlarda ilgiyi o çeken husus, m İs hayal kırıklığına uğ: ramiş pek çok kadının evlilik dışı ilişkiyi 'ayıplamadıklarının, . hattâ bunu istediklerinin tespit edilmiş olmasıdır. Cebecide oturan LÖ, bu Konuda şunları söyledi: “ “— Beni bu derece muhafazikâr yetistiren, bir: erkeğin esiri hâline * getiren '&ilemi hiçbir zaman affet- iniyeceğim. Çok bedbahtım. Hemen her gece, rüyamda kendimi uçsuz bucaksız bir veşillik o üzerinde: vü- rürken görürüm. Yanımda hep ta rumadığım, fakat beni huzura kü- vuşturan bir erkek hayali vardır. Uyanırım, onun beni nezaketle ok- şadığını, sevdiğini, bana tatlı söz- ler söylediğini tahayyül ederim. A- ma sokakta, dairede, yazın plâjda rastladığımı” hissettiğim bu erkeğe, göşterimi bir türlü kaldırıp baka- am. Eşim ise her kadınla bir ba: un dost olur. Dar imkânları için- de, kadınlarla eğlenmenin yollarını bulur, Kendisindey birkaç kere ay- rılmayı düşündüm: Hayatımı ka- zandığım için, çocuğumuz da bulun- madığından, bu, oldukça kolay bir- şeydi. Ama o, kurulu düzenini boz- mak istemez. İyi,yemek yaparım diye Ne İriş a id di- ve mi, bilmem, benden. ayrılmaya razı ar “len de ae “Hiç ol- müâzsâ geceleri bir sinemaya gidebi- liyorum ya, bu da'bir şeydir” diyo- rum. Dairede, eşinden ayrılan bir arkatlaşımın buna benzer konular- da çektiği zorlukları . gördüm. Bir tiyatroya gitmek için, bir yaz gece- si Biraz yürüyüp hava almak için bir kadının daima -eşe - dosta baş- vurması gerçekten çok güçtür.” “Eşinizi hâlâ seviyor musunuz?” sorusuna açıkça menli bir cevap veremiyen pek çok kadın, “Onü al- datıyor musunuz?* sorusuna "Ne - Gecekondu bölgesinde bir aile Tatmin dediğin ne ki? gezer!.. Ah, yapabilsem!... İmkânım yok. Benden geçti” gibi cevaplar verdiler. Bu, kocalarını aldatmıyan pek çok kadının, mânen buna hazır olduklarını göstermektedir. “Mutlu olmayı öğrendim” (Çok mutlu olduğunu söyleyen kırkiki yaşındaki ince, zarif, bü: kımlı kadın: “— Gerçekten, ikimiz de evlilik: te çok mutluyuz” diye söze başladı. Sonra şöyle devam etti: “- Mutluyuz ama, evliliğimizin ilk gününden itibaren hiç bir zor- lukla karşılaşmamış olduğumuzu asla düşünmeyiniz. Zaten böyle bir hayat herhalde çok fazla heyecan- sız ve renksiz olurdu. Anlaşamadı gımız meseleler oldu. Tartıştık. A- ma, olumlu sonuca varmak için, sesimizi yükseltmeden, çirkinleş- meden, birbirimizi kırmadan tartış- tık. Bazan birbirimize kızdık ve sustuk. Ama buda, daha sâkin bir zamanda derdimizi birbirimize da- ha iyi anlatabilmek içindi. Meselâ hatırlıyorum; ilk evlendiğimiz Za- manlar, daima çalıştığım için, ye mek işini birkaç defa ihmal etmiş- tim. Eşim ise muntazam sofra bek- liyordu, Birgün bana surat astı. Ye- mek geciktikçe suratı daha da âar- tıyor, benim ise telâştan bacakla- rım birbirine dolanıyordu. İçimden ağlamak. geliyordu. Çünkü o gün çok yorgundum. Dairede yorulmuş- tum, çarşıda yorulmuştum, ay ha- lim vardı, Eve dönünce, elbise bile değiştiremeden mutfağa koşmuş- tum. Ama işte, yine de eşimi mem- nun edemiyordum. Yemeği. sessiz vedik, O gece, yatmadan önce duru- mu kendisine anlattım: Muntazam sofrayı ben de . istiyordum. Hattâ o akşam; eve veni bir örtü ile gel- miştim, Ama çarşıya onun da git- mesi gerekecekti. Eşim buna önce çok şaştı. Babası hiç çarşıya git- mezmiş, annesi zaten onun aldıkla- rn beğenmezmiş filân... Bu, onun için yepyeni bir tecrübe olacaktı. Eşim, o günden sonra, alışverişi wükemmelen öğrendi. Ama, ben dc soframızı bir tek defa ihmal etme- dini. Evlilik, bence böyle ufak şev- lere ve bunun yanında sevgi gibi, cinsel. münasebet gibi daha büyük şeylerin âhenkle yo birbi- rine bağlanmasma, iyiniyet kadar bilgiye bağlı bir şeydir, Evlilik de, aşk da, mutluluk da öğrenilen şe; lerdir. Gelir diye beklersek, hiçbir şey gelmez!" 27 Ağustos 1986