— o sYAL HAYAT Evlilik “Sen bana aitsin !” N (Kapaktaki problem) Jale Candan tarafından ha arlanan “Evlilik Hayatının Cinsel Sorunları", Ronulu seri nın kadınlarla ilgili ilk kısmı aşağıdadır. “İkinci kı- sımda konu; erkekler üçtsur dan ele alınmıştır. Üçüncü kı sımda ise, bir çok önemli ko- nu hakkında bilginlerin gö- rüşleri, “fikirleri bulunmakta- dır. Kadınlarla, erkeklerle ve birçok bilim adamıyla görüştü- lerek hazırlanmış olan bu se- rinin ilgiyle okunacağı kanı sındayız. Jsı, gölgede 35 dereceydi. Gülhane Tıp Akademisi durağından Ulu- sa hareket eden dolmuşta Ankaralı- lar bol bol, sıcaktan şikâyet ediyor- lardı. Şoförün hemen arkasında o- turan genç bir kadın, gazetesiyle $si- nirli sinirli m eni yoğ. Bir erkek, kravatını birazcık olsun gev- şetmeğe çalıştı. Dolmuşun genç şo- förü ise, dolmuşun içinde daha da artan sıcağa rağmen caddede kuş uçurtmuyor, bir Kore bırakır bırakmaz, öndeki ksileri athya- # rak, çeşitli Se Gi yaparak, muhakkak bir. başkasım vakalayı: veriyordu. Standartlar Enstitüsünün önün- den aldığı yaşlı bir çifti, yanındaki boş vere oturttu. Dolmuştakiler, bo- i 16 e yEYe doğru gidiyordu. kâh memuru önünde bir cift “Dönüşü olmayan nehir” gucu sıcağa rağmen elele tutuşarak vasıta bekleyen, birbirlerine yardım ederek arabaya binen bu çok, yaşlı çifte tatlı tatlı gülümseyerek bak- tılar. İkisi de kısa boyluydu, ikisi- nin de saçları bembeyazdı. Erkek, onu birşeyden korumak istermiş gi- a kolünü kadının omuzuna atmış- . Araba, tam dolmuş halde, Sıh- Şoförün keyfi yerindeydi. Yaşlı erkeğin, ka- rısına şu soruyu sorduğu duyuldu: — Bir Sigara içebilir miyim?” Kadin güldü! . Yumuşak, fakat vok kesin bir sesle: — Hayır! Çünkü sen Dana ait sin.” diye cevap verdi. sapi gülüşmeğe böğlad. lar. Şoför döndü, müşterilerini süzdü, sonrâ İğ çifte: — Mâşallah... Allah Sizi ayırına sın. Kaç Sk evlisiniz?” diye sor dus Erkek: — Otuzsekiz: yılı.” dive cevap verdi. Gazetesiyle (o yelpazelenmekte (0 lan genç kadın olâyı büyük bir, dik- katle izliyordu. Dayanamadı. Gıpta ile: “- Gerçekten mâşallâh...” dıvs mırıldandı. i Bir erkek: — Evli olup da böyle birbirini sevmek ne güzel şey!..” dive içini çekti. Dolmuş Sıhhiyeve gelmişti. Mut lu çift burada indi. AKİS mu habiri de arkalarından indi. Gün- lerdenberi gençlerle, yaşlılarla bu konuda konuşmalar yapıyordu. Günlerdenberi ilk defa -- da bir rastlantı eseri olarak-, mutlulukla- rını rahat bir şekilde anlatabilen bir çiftle karşılaşıyordu. Fırsatı ka- çırmak istemedi. Ama Özeriklerin öyle uzun boylu anlatacak birşey- leri yoktu. Özerikler, bundan otuzsekiz yıl önce evlenmişlerdi. “Üç çocukları vardı. Çocukları o büyütüp vetiştir- mek biğün zamanlarını almıştı. Gençlikte, birlikte kurdukları hayal- lerini ancak şimdi gerçekleştirebili- vorlardı. Meselâ, birlikte Ankaraya ilk defa geliyorlardı, Ankarayı hep merak etmiş, dalma birlikte gez- mek istemişlerdi. İstanbulda küçük bir dükkân sahibi oldukları için de bunu bir türlü gerçekleştirememiş- lerdi. Şimdi, ortanca çocuk dükkâ- na bakıyordu. Evet, hep mutlu ol- muşlardı. Bu durumu pek çok kim- senin Yyadırgadığım biliyorlardı, &- ma; evlilik öyle güzel o birşeydi ki, onlar da mutlu olmuıyanları yadır- gmyor, anlhıyamıyorlardı. AKİS mu- habiri dudağını ısırdı. Beyaz puanlı lâcivert emprime elbiseli, kisâ on- düle < çok hafif makvajlı mut- le — Yani hiç mi Kavsa etmedi. niz?” diye sordu. İbtiyarlar birden ciddileştiler. Bir başkasının, sadece kendilerine ait bir dünyava girmek istevişinden irkilmiş bir halleri vardı. İkisi bir- den: 271 Ağustos 1966