AKİS leri tepesine çıktı tabii!. Senatörler tanıştılar Senato Başkanı İbrahim Şevki A- tasagun, Senatoya yeni gelen üyeler şerefine bir kokteyl verdi. CHP Genel Başkanı İnönü ve eşi ile Meclis Başkanı Bozbeylinin de bu- lunduğu kokteylde TİP'in ( biricik kadın senatörü Fatma Hikmet İş- menin yer almayışı dikkati çekiyor- du. AP'li senatörler de Sıtkı Ma- yın medeni davranışını anlata anla- -a bitiremiyorlardı. Ulay, Senatoya gelen AP'lileri büyük bir samimiyet- le tebrik etmiş. AP'liler buna "me- deni davranışı" diyorlar. Fakat, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşu- su" sözünü hatırlayanlar da var! Bir seçim ve yankıları Geçirdiğimiz hafta, iranlı öğrenci- , nin sınır dışı edilmesiyle Türk - İran kadınları Dostluk Cemiyetinin kuruluşu aynı günlere rastladı. İran Büyük Elçiliğinin salonunda topla- nan kalabalık sayıda türk ve iranlı kadınlar, iki memleket arasındaki dostluğu daha da kuvvetlendirmek için işbirliği yapmağa karar verdi- ler. Bu işbirliği hangi alanda ola- cak? Şimdilik, haftafda bir çay ver- mekle mi yetinilecek, bilinmiyor. Fa- kat Türk - İran Kadınları Dostluk Cemiyetinin yönetim kurulundakile- re bakılırsa Cemiyet epeyce iş gö- receğe benzer: Fahri Başkanı Bn. Sunay, Başkanı ise Bn. Çağlayangil.. Bu cemiyetin kurulması için çok e- mek sarfeden eski İran sefiresi Mehveş Aksalur, seçimler yapılır- ken hafifce hayal kırıklığına uğra- mış olacak. Zira Bn. Sunay ile Bn. gele angilin adlan ortaya çıkınca Bn. Aksalur biraz gölgede kaldı. Bu dostluk cemiye'tinin İran ko- lonisi dışındaki yankıları da biraz' geniş oldu. Çok kimse merak ediyor ve soruyor: Bn. Sunay ile Bn. Çağ- layangilin böyle bir dostluk cemi- yetinde görev alması doğru mu, de- ğil mi? Politik faktörlerin değişmesi bir yana, yarın Türk - Polonya ka- dınları, Türk - Çek kadınları, Türk - Mısır kadınları dostluk cemiyetleri de kurulursa, bu kimseler yine fahri başkan, başkan olacaklar mı? İran Büyük Elçiligindeki seçimde bu çok nazik mesele herhalde gözden kaç- mış olacak. Kuruçeşme adası şenleniyor Yaz aylarında Galatasaraylıların se- rinlediği köşe, Kuruçeşme adası- 2 Temmuz 1966 dır. Klübün yıldızları, o yıldızların yakınları denizin tadını burada çı- karırlar. Geçirdiğimiz hafta adanın açılışı yapıldı. Sarı - kırmızılılar- dan kalabalık bir grup, Boğaz rüz- gârlarına karşı bütün şıklığı (o ve fiyakasıyla bu partide yer aldı. Ga- latasarayın şampiyonluğu şerefine içildi, eğlenildi. Klübün şampiyonlu- Suna ait hikâyeler arasında, CHP Sinop milletvekili Suphi Baturun Meclis koridorlarını koka-kola ile yıkaması şüphesiz en şaşırtıcısı ol- u. Çünkü, tanıyanlar bilir, Batur hiç kimseye kolay kolay koka-kola ısmarlamaz. Şampiyonluk sevinci, Baturun hasisliğini geride bırakmış olacak. Kuruçeşme adasında dikkati çe- ken kadınlar arasında aktrisler- ön- de geliyorlar. Hele Gülriz Süruri, Şi- rin Devrim ve Şâdıman Ayşın en başta geliyorlar. Şirin Devrim o gü- rültüsü, Şadıman bikinileri, Gülriz Süruri ise güzelliğiyle ilgi topluyor. Kahır yüzünden lütuf Washington Basın müşavirliğinden İstanbula aktarılan Altemur Kı- lıç, bu aktarma hikâyesine çok i- çerlemiş. Doğrusu, haksız da sayıl- maz. Altemur Kalıç, Amerikada çok sevilen, amerikan kafasıyla çalışan bir türk memurudur. Onu oradan uzaklaştıranların gerekçesi nedir, ilinmez. Yassıadaya gönderilmek milletvekili ve senatör olmak için kâfi sebep sayılırken, nedense Kılı- ca müşavirlik çok görülmüş. Fa- kat eski Basın - Yayın Genel Müdü- rü, Washington'dan İstanbula gele- ceğini düşünenleri şaşırttı. Zira Ak TÜLİDEN HABERLER temur Kılıç, Washington'dan New- York'a gitmeye. Birleşmiş Milletler- de, UNİCEF teşkilâtının Radyo - Televizyon kısmının başında çalış- maya karar verdi. Dolgun maaşlı, parlak bir iş. Doğrusu, £ahır yüzün- den lütuf diye buna denir, değil mi? Eller üstünde bir zat Bugünlerde Ankaradaki bütün ye- mekler, Londraya elçi giden Ha- lük Bayülken ve eşi şerefine. Öğle, akşam bütün elçilikler sıraya gir- miş, Bayülkenler şerefine kadeh kaldırıyor, başarılar diliyorlar. Kaç yılın yorgunluğundan sonra yeme- ğe, içmeğe ancak fırsat bulabilen Bayülken, bu yemeklerin çok neşeli bir misafiri; durmadan espriler ya- pıyor, bir yandan da Londra elçili- ğinde yapacağı işleri not ediyor. E- ğer Bayülken, Elçilikte de Genel Sekreterlikteki gibi çalışırsa, Lon- dra elçiliğine tayin olunmak için kararname bekleyenleri hayli yora- cağa benzer. Sedefde tatil "Bu yaz İstanbulun gözde köşele- rinden biri de Sedef adası. Sedef adası sessizliği, temizliği, seçkin ka- labalığıyla hafta sonlarında birçok tekneyi kıyılarına çekiyor. Adada vaktiyle Mahama diye tanınan res- toranı bu yol Sedefin sahibesi Re- -an Şehsuvaroğlu ile Leylâ Tüten iş- letiyorlar. Burası, Sedefin aristokrat görünüşüyle tezad teşkil edecek ka- dar ucuz ve güzel bir restoran. A- danın sakinlerinden Erhan ve Zey- nep Erad, Ayşe Tektaş, Dr. Narin, Nazif Bölükbaşı, Ankaradan Tla- barlar sık sık buradalar. Bu konuda Cumhuriyet Devrinde yayınlanan ilk eser SAVCI Yılmaz Akıncı ve AVUKAT Tahsin Atakan'ın Mevzuatta KABAHAT FİİLLERİ ve USUL HÜKÜMLERİ adlı kitap satışa arzedilmiştir. Hâkim, savcı, avukat , idareci, yüksek tahsilde ceza hukuku okuyan herkesin ve halkın hergün karşılaştığı hadiseleri açıklıyan izahlı, notlu, içtihatlı müracaat kitabı. 350 sayfa 15 liradır. Genel dağıtım ve isteme: Minnetoğlu Kitapevi Cağaloğlu — İstanbul (AKİS: 202) 29