VEL DOKU O MOTTE İngilterenin emperyalist politikasını anlayan- lar, Japonyanın emperyalist politikasını an- lamakla mükelleftirler. Meiji Devrinin otuzun- cu yıllarında, Japonya Uzak Doğuda bir İngil- teredir. Ekonomik kudreti, zenginliği bakımın- dan değil. İhtiyaçları itibariyle. Japonya da İngiltere gibi bir küçük ada. Fransadan, harp öncesi Almanyasından ufak. İngiltereyle İtalyadan bir karış büyük. Üzerin- de, o tarihlerdeki İngilterenin üstündeki insan- lardan çok sayıda insan yaşıyor. Ada, tarıma fazla elverişli değil. Zaten tarım için fazla yer de yok. Memlekette bir endüstri gelişmiş. Bu sanayi mallarının ihraç edilmesi lâzım. Onlar ihraç edilsin ki Japonya hem halkının gıdasını, hem endüstrisinin ham maddelerini, hem de enerji vasıtalarını satın alabilsin. Bunun yolu, ticaret. Ama ticaret, Ondokuzuncu Yüzyılın sonun- da kapanın elinde kalıyor. Kapanlar ise, kuv- vetliler. Onlar her yerde imtiyazlar sağlamış- lar, pazarlar kapatmışlar, tarifeler kabul et- tirtmişler. Tarifeler ve gümrük duvarları Ja- ponya gibi bir memleketi hem mahvedebilir, hem ihya edebilir. Hükümet devamlı bir elve- rişli pazar bulursa istikbalini garanti edecek, bir takım tehlikeleri başından uzaklaştıracak- tır. Japonyanın hemen yanında ise, çökme ha- linde iki memleket var: Kore ve Çin. İkisi de, hele ikincisi müthiş kalabalık. Buralarda hak- lar sağlamak, artık kuvvetli bir devlet haline gelmiş bulunan Japonya için zor değil. Mesele korelilerle çinlileri sulta altına almak değil, Uzak Doğuya girmiş olan batılılara japonların "asyalı barbarlar" olmaktan çıkıp kendileri gi- bi "ileri memleketler" arasına dahil oldukları- nı kabul ettirtmek. Bunun için de bazı darbele- re girişmek lâzım. DOKU O SEİSURU Zehirin hakkından zehirle gelinir (Japon o Atasözü) Bu yayılma politikasının Japonyada, Meiji Devrinin ilk günlerinden itibaren şampiyonla- rı olmuş. Mesela, hani sonradan isyan eden samuray, Saygo. Buna mukabil öteki kudret sahipleri şöyle demişler: Önce, içerdeki işleri- mizi bitirelim. Şöyle, biraz kendimizi toplaya- lım. Yayılmanın zamanı ilerde gelecektir. O fikir galebe kazanmış. Ondokuzuncu Yüzyılın sonlarında, Japonyanın kudret sahip- leri için bu zaman gelip çatmıştır. Buna rağ- men gene de ihtiyatlı olmak, adımları, batılı menfaatlere dokunmadan atmak lâzımdır. Ja- ponlar bunu başarmışlar. 1870'lerde Formoza, Çinin bir adası. O ta- rihlerde Ryukyu Adaları kesin bir sahibe ma- lik değiller. Çin de hak iddia ediyor, Japonya da. 1874'te bu adalardan bazı denizciler For- mozada tecavüze uğruyorlar ve öldürülüyorlar. Hani yirmi yıl önce bazı batılılar Japonyada tecavüze uğrayıp öldürüldüklerinde bu dev- letler o mukabelebilmisil olarak (o japonyaya harp gemisi göndermişler, japon şehirlerini bombardıman etmişlerdi ya.. Japonlar o hadi- seden derslerini almışlardır. Onlar da Formo- zayâ kuvvet gönderiyorlar. Çin bu kuvvet gös- terisine boyun eğiyor. Ryukyulu denizciler için Japonyaya tazminat ödemeyi kabul ediyor. Bunun iki faydası vardır. Japonya, gücü- nü göstermiştir. Bunun dışında Çin, Ryukyu A- daları üzerindeki japon söz hakkını tanımıştır. Japonya, batılılardan aldığı dersleri tatbike devam ediyor. Yıl, 1876. Japonya, Koreye bir filo gönde- riyor. Filonun komutanı, tam bir Komodor Perry edasıyla Kore Kralına bir ültimatom ve- riyor. Kore, kapılarını yabancılarla ticarete açmalıdır ve Japonyaya haklar tanımalıdır. Bu haklar, o tarihe kadar ancak batılıların U- 23