olduğu anlaşılınca japonlar, sırtlarında yumur- ta küfesinin bulunmadığını düşünerek gözleri- ni hemen Prusyaya çevirmişler, ordularına Prusya usullerini vermişler, askerliği oradan öğrenme yolunu tutmuşlar. Buna mukabil ge- miciler hep İngiltereye gitmişler ve Japonya Donanması ingiliz donanmasının tertibinde ku- rulmuş. Ticaret filosu da öyle... Fransaya sivil idareciler gitmişler, oradan sivil fransız idare sistemini, hukukunu almışlar. İş adamları ise gözlerini Amerikâya çevirmişler. (o Sanayideki en modem usullerin Amerikada tatbik edilme- si japon sanayiinin çok amerikan usulünü be- nimsemesinin sebebidir. Japon taklitciliği hiç bir zaman kör taklitcilik olmamış. Bu, aksine, son derece düşünceli, bir felsefesi bulunan, he- sabı, kitabı olan bir taklitçiliktir. Ondokuzun- cu Yüzyılın sonunda dünya büyük bir okuldur ve japonlar bu okulun dikkatli, devamlı, çalış- kan öğrencileridir. Dışarıya giden gençleri da- ima itinayla seçmişler ve onlar da döndüklerin- de gördüklerini japon ihtiyaçlarına en uygun şekilde tatbik etmişler. Meiji Japonyasında reformcular, bir nok- tada daha ilerici davranmışlar. Bu zümre ken- di hakimiyetini siyasi hayatın şekli al a de devam ettirebilecekken böyle yapmamış. tılı devletlerdeki siyasi hayat tarzının o devlet lerin kuvvet sebeplerinden biri olduğunu anla- mışlar ve Japonyaya da onu getirmişler. Mem- leketi meşruti bir ülke yapmışlar. İmparatora evvela bir Anayasa ilan ettirtmişler, bu Anaya- saya göre iki meclisli bir parlamento kurdur- muşlar. Japon Diyeti 1890'ların eseridir. O ta- rihte seçmen adedi yarım milyon kadardır. Bunlar da yirmibeş yaşını geçmiş, yılda en az onbeş yen vergi ödeyen erkeklerdir. Meclisler- den biri Senato, diğeri Millet Meclisidir. İki yıl sonra bir hükümet, Diyette azınlıkta kaldığı için istifa edince parlamentonun kudreti tes- cil edilmiş. Böylece, memleketin siyasi haya- tına, yüz kişilik oligarşinin yanında çok daha büyük bir kütle de, söz sahibi olarak katılmış. Oligarşinin mensupları o sıralarda artık orta yaşlarını bulmuşlar ve devlet hayatında tec- m sahibi de olmuşlar, “eski siyaset adamla- ' olarak rollerini muhafaza etmişler. Parti- b kurulmuş, seçimlerin neticelerine göre ikti- dar el değiştirmeye başlamış. Japonlar bunu size anlatırlarken "demokra- Tokyoda, bir resim galerisinde, Japonyanın "Komodor Perry Devri" nden "Rusyayı yenen dev ol- ma devri"ne nasıl geldiği yıl yıl takip edilebiliyor. İmparator Meiji bütün bu değişikliklerin sembo- lü. Çok hareketin sahne plânında görünmüş. Fakat değişiklikler, en ziyade onun gerisindeki samu- rayların, genç ve dinamik silahşörlerin isterseniz: subayların eseridir.