DIŞ GEZİLER VL Japonya ASU ARİ TO İN KOTO NAKARE Imparator Meiji'nin Anıt Kabrinde imparato- run kendisi yatmıyor. Japonyanın Atatürkü ölümünden sonra Tokyoda değil, Kyoto'da ebe- di istirahatgâhına tevdi edilmesini istemiş. Ta- bii arzusuna uymuşlar. Tokyodaki Anıt Kabir onun ve İmparatoriçenin hatırasını tebcil edi- yor. Büyük, nefis bahçenin içinde burası bir park bir Şinto türbesi var, zambak bahçesi var, orman var, bir de resim galerisi var. Ga- leriyi süsleyen, Meiji'nin hayatının en önemli kısımlarını gösteren seksen büyük tablo, İm- paratorun doğuşundan başlıyor, cenaze töreni- ne kadar gidiyor. Bu müze, aynı zamanda Ja- ponyanın modernleşmesinin de hikâyesi. O tab- loların her biri, ileriye doğru bir adımı göste- riyor. Bu devrede İmparator, eski Kyoto İm- paratorları gibi değil. Bir bakıma, daha fazla gündelik hayatta ve şahsiyeti daha fazla orta- da. İmparatoriçe de öyle. Orayı ziyaret ediyor- lar, burayı ziyaret ediyorlar. Harp olduğunda Imparator ordularının başına geçiyor. o Barış zamanlarında manevraları takip ediyor. Meiji belki de bütün ataları arasında gözle görülen sembol olmakta en ilerde bulunan imparator. Japonyanın modermleşmesinin onun adını ta- şımasının sebebi de bu. Fakat bu sembolün elinde bir kudret yoktur. Japonyayı, kısa bir tereddüt devresinden sonra "kara gemilerin sahiplerine uyma yoluna sokanlar, o bilhassa batı kısmının genç ve basiret sahibi, meziyetli samurayları. İki büyük dünya harbi arasındaki kuvvetli Japonya onların eseridir. Japonyanm batılılaşmasının bir "batılılar defolsun" kampanyasıyla açılmış olması tuhaf bir çelişmedir. Ama Şoguna karşı bu sloganla çıkanlar, daha kudreti ellerine geçirmeden, ya- ni 1868'den önce fikirlerini değiştirmişler (ve loğru yolu bulmuşlardı. Evet, Şogun batılıla- ın sultasını kabul etmekle "haltetmiş"ti. An- cak batılılar "batılılar defolsun" denmekle çe- kip gitmiyorlardı. Japonyanın, eğer bir sulta- Bugünkü işini yarına bırakma (Japon Atasözü) dan kurtulmak istiyorsa, "barbarlar"ın kud- retine erişmesi lâzımdı. Bunun çaresi ise, onla- rı taklit etmek, onların silahlarını alıp onlara karşı kullanmaktı. Modem Japonyanın yapıcıları bir bahti- yarlığa eriştiler. Eserlerini kendi hayatları içinde gördüler. Onlar gözlerini kapamadan Japonya bir Büyük Dünya Devleti oldu ve mil- letler topluluğunun arasında o yeri aldı. Birinci Dünya Harbi sona erdiğinde “düvel-i muazza- ma"nın dördü Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya ise beşincisi Japonyaydı. Hatta Japonya, İtalyanın bile ilerisindeydi ve kendi bölgesinde sözünü adeta tek başına geçiriyordu. Samurayları bizim Milli Mücadelenin genç subaylarına, bir bakıma benzetmek kabildir. Yaptıkları iş değil de, kudreti ellerine geçir- dikleri zamanki halleri itibariyle. Askerce dü- şünüyorlardı ve Batıya "Hayır" diyebilmek için Japonyayı askeri bakımdan kuvvetli hale getirmek amacıyla yola çıkmışlardı. Ancak, askeri bakımdan kuvvetli olmanın bütün saha- larda geniş reformlara girişmek, çağa uymak, modem teorileri getirmek ve tatbik etmekle mümkün bulunduğunu görmekte, anlamakta gecikmediler. Tokugawa Şogunları ikibuçuk yüzyıllık iktidarlarının sonlarında, bilhassa Komodor Perry'nin darbesini yemelerini taki- ben dışarıya Öğrenciler, mütehassıslar gönder- mişler, dünyanın ne halde olduğunu tetkike başlamışlardı. Genç samuraylar o akımı bü- tün bütün kuvvetlendirdiler ve bir anda Ja- ponyanın kapısını, penceresini, bacasını dış âleme tüm açtılar. Japonyanın modernleşmesi, reformları O bakımdan da Türkiyedeki ilerici hamleye ben- ziyor. Hareketin, alttan gelen hiç bir tarafı yoktur. Aksine, alttan gelen temayül sıkı bir muhafazakârlık, yabancı düşmanlığı, içe ka- panmak arzusudur. Her şeyi, en üst seviyede bu genç samuraylar plânlamışlar, tatbik et- 17